Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2005) > Toplum > İki Şiir
Toplum
İki Şiir
Cahit Koytak
‘Güncellenmemiş’ Ekonomi Dersleri
 
 
Para mı, çocuklar, bakın, anlatayım:
Bıldırcın çiftliğinde üretilmiş
Yalancı gökyüzüdür para.
Bunun içindir ki, dayanılmaz ölçüde
             Bıldırcın gübresi kokar!
 
Şairlere gaipten ekmek taşıyan, çiçek taşıyan
Meleklerin kanatlarından yolunmuş
Tüylerdir, teleklerdir, para;
Onların sevmedikleri işlere
Uçarak gidip gelmelerini sağlamak için
Ense köklerine takılmak istenen,
             Pervane niyetine!
 
Toprağa ekilen küçük oğlanların, küçük
Kızların yanaklarından, dudaklarından,
Göğüs uçlarından, ince kıyılmış
Puro tütünüdür, seylan çayıdır,
Cennette verilen resepsiyonlarda
İsa’nın eti yendikten, kanı içildikten sonra
Yabancı misyon şeflerine,
Medya babalarına,
             Darbeci generallere falan ikram edilen!
 
Ve küçük ablaların, ağabeylerin
Düşlerinden, aşklarından, ümitlerinden
Kablolarla emilmiş, damıtılmış
Sonra ‘on-line’ hesaba geçirilmiş
Konsantre gençlik,
Konsantre ölümsüzlük düşü
Ve likit tanrısallıktır para,
Güzellik uykularına, cennettekilerin,
Her gün bir ölçek
(Ve sağdan bir ‘sıfır’ ömürlerine)
              İlave edilen!
 
Aşk kocayınca, aşk yerine;
Akıl kıtlaşınca, akıl yerine;
Özgürlük pahalı gelince de
Özgürlük yerine
             Bozdurulup, bozdurulup sarfedilen!
 
Ve işin daha da manyakçası,
Melekler yorulunca melek yerine,
Şeytanlar şeytanlığına doyunca
Şeytan yerine,
Ve ‘sanayi devrimi’nin yaşlı ve yorgun tanrısı
Serbest piyasayı yaratıp
Dinlenmeye çekildiğinde de
Tanrı yerine
              ‘İkame’ edilen...
 
‘SOKAĞIN KÜÇÜK OĞLANLARI,
KÜÇÜK KIZLARI’ KİTABI / Cahit Koytak
 
 
 
 
Cennette Şiir Gecesi
 
                         Bay ve bayan Başkan Amerikan şairlerini
                             ‘Bir şiir gecesi’ için Beyaz Saray’a çağırmışlar...
                                                Bir gazete haberi
 
 
Beyaz Saray’da bir şiir gecesinde Bay Başkan
Saray şairleri, görgülü generaller,
Hasidik haçlılar, püriten ferisiler
Ve açık alametleriyle ‘tarihin sonu’nu haber veren
Harvard’ın kuyruklu kahinleri arasında
Yaşlı bir kabare yıldızı kılığında dolaşan
- Ama gerçekte derisi, Holywood’un koşer kasapları
Tarafından yüzülmüş, eti kemiğinden sıyrılmış,
Kanı çekilmiş - 21.yüzyıl Amerikan Şiiri’ne,
Alçak gönüllülüğünü, bedayişinaslığını
Göstermek için kur yapmak istemiş;
Kibarca elini öpmüş onun,
Kulağına övgüler, vaatler fısıldamış.
 
Gelgelelim, onca düşkünlüğüne rağmen,
Bu frak giydirilmiş mickey mouse ağızlarına
Karnı fazlasıyla tok olan Lady Şiir,
Kestirmeden işe girişip, Cummings’in
Kedi kıvraklığındaki mısralarını
Aratmayan bir acarlıkla,
Başkanı kuyruğunun ucundan ele geçirmiş
Ve gözlerinin hizasına kaldırıp onu,
Lafı uzatmadan:
 
“Seni ku klux klan prensi seni! demiş,
Benimle yatmak mı istiyorsun?
Sen önce fuckin’ gözlerini aç da
Gözlerimin içine iyi bak, bakalım,
Bende hiç o göz var mı?
 
Gözlerimin içine bak ve orada
Cehennemi dumanlar arasında
Dünyanın her yerinde
Çarmıhtan çarmıha koşturtup
İsa’nın etini kemirttiğin şu sırtlanları
Görüyor musun, söyle bakalım!
Şu, tanrının ve şiirin etini yiyen aç ifritleri?
 
Bunlar Amerikalı analarının karınlarından
Sırtlan postlarıyla çıkmamışlardı;
Doğduklarında ne çenelerinde kazma dişleri,
Ne kanlı pençeleri, sivri tırnakları,
Ne de kuyrukları vardı,
Cehennem satirleri gibi...
 
Sen ve adamların önce onların ruhlarını öldürdünüz;
Bağdatlı, Felluceli, Necefli çocuklardan önce
Amerikanın kendi çocuklarını,
Brad Pitt endamlı, Meg Ryan salınışlı
İnsan güzeli kendi kızlarını, oğullarını öldürdünüz;
Bedenlerini çalmak ve onları petrol kuyularının başında,
Yüzlerinde nefretin sivri kukuletaları
Ağızlarında aç gözlülüğün hortumlarıyla,
Dünyanın bağırsaklarını emip, mucitlerinin
Kursağına boşaltan sırtlanlar biçiminde
Hortlatmak için...
 
Yaklaş ve gör, aynı çürük elmanın kurtlarıymış gibi,
Şimdi bak, nasıl da benziyorlar hepsi Satan’a!
Sharon’a, Blair’e, Saddam’a, sana,
Birlikte kudurttuğunuz Amerika’ya,
Birlikte dirilttiğiniz gamalı, haçlı deccala,
Altı karınlı, altı kuyruklu leviathan’a,
Bir çağın çürüyen ve kokuşan şiirinin
Kurtlarıymış gibi...
 
Benimle yatmak istiyorsun, öyle mi?
Seni aptal ölü sevici seni!
Bak bakalım, bende hiç o göz var mı?
Sen git, kendi kuduz hortlaklarınla oynaş!
Ve onların kıçlarına ‘iliştirilmiş’ kalemşorlarla!
Sen git, dişi rambolarınla seviş, Ebu Ğurayb’da!
Onların tüylerini okşa, onların tırnaklarını kemir,
Onların tırnaklarının altında kuruyan
Kanı takdis et!
 
Sonra git istersen Adolf’u mezarından çıkar,
Josef’i mezarından çıkar,
Neron’u, Nemrut’u, Firavun’u mezarından çıkar!
Ve cehennemin şehveti seni bulana,
Seni ve ‘partner’lerini kurutuncaya kadar
Ölülerle seviş!
Mumyalarla yat!
 
Seni aptal ölü sevici seni!
Seni hınzır mezarlık faresi seni!
Bende hiç o göz var mı?”
 
‘CEHENNEMDEN YÜKSELEN NEŞİDELER’ KİTABI / Cahit Koytak

Paylaş Tavsiye Et