Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2005) > Asılıyorum > Be mübarekler!
Asılıyorum
Be mübarekler!
Ali Cengiz Tuğrul
Şu Hüsnü çok mübarek bir insan.
Haza adam.
Örnek insan.
Hem Müslüman, hem de Arap.
Hem de Başkan.
Bu yüzden el-Ezher Üniversitesi’nin bir nevi sahibi.
Hani şu bizim denkliğini kabul etmediğimiz dinci üniversitenin.
Bence bu üniversitenin denkliğini kabul etmemekle çok hata yapıyoruz.
Hatanın neresinden dönersek kârdır.
Bakın koca el-Ezher Felluce olaylarıyla ilgili tek kelime etmedi.
Çocuk ve kadın kılığına girmiş teröristlerin toptan imhasına sessiz kaldı.
Fıkıhta örfî bir kaide vardır: Sükut ikrardır.
Bunun teorisinin öğretildiği en eski, en saygın kurumlardan biri de işte burasıdır.
Sükutuyla, öğrettiği teoriyi pratiğe de taşıdı bu saygın kurum.
Öyle aydın, öyle çağdaş bir eğitim müessesesi.
Örnek üniversite.
Tarihin bu dönemecinde böyle eğitim müesseselerinin yol göstericiliğine ne kadar ihtiyacımız var!
 
BU KADAR DEĞİŞİM FAZLA
Denkliği kabul etmediğimizden midir nedir, bizde kimsenin Ezher’i taktığı filan yok.
Çok yakın tarihte belli sebeplerden dolayı bu üniversiteyi biz de takmamıştık.
Takmadığımız için denkliğini iptal etmiştik.
Senelerce o müessesede dirsek çürüten talebelerin bir çırpıda geleceklerini çürütmüştük.
Dört senelerini havaya üfürmüştük.
Doktoralarını yapmış olanları, abra kadabra lise mezunlarına dönüştürmüştük.
Üstüne bir bardak su içmiştik.
Derin entelektüel kimliğimizle de bu hukuksuzluk karşısında klavyenin tek tuşuna dokunmamıştık.
Ama o zamanlar durum çok farklıydı.
Bugün çok farklı.
En çok şaşırdığım ise şu:
Ezher’i bugün takmayanlar oranın havasını benden çok daha iyi bilenler.
Ben onlara el-Ezher diyorum, onlar yemezler diyorlar.
Onlara en zayıf yerlerinden yaklaşıyorum, tınmıyorlar.
Tamam, anladık, değiştiler.
Ama olmaz ki.
Böyle de değişilmez ki.
Be mübarekler haydi ilmi örnek almıyorsunuz.
Bari siyaseti örnek alsanıza!
 
BAŞKANLIK KUMAŞI
Bakın Mübarek’e.
“Ariel Şaron barış için bir şanstır” demiş.
Ertuğrul Özkök’ün belirttiğine göre ABD’nin önde gelen Yahudi lobilerinden birinin direktörü de aynı görüşte imiş.
Adı Abraham H. Foxman’mış.
O da Şaron’un artık peacemaker olması gerektiğini söylüyormuş.
Öncelikle peacemakeri telaffuz ederken doğru telaffuz etmemiz gerektiğini hatırlatayım.
Lütfen, bir yanlışlık yapmayalım.
Sn. Başbakan’a da, Sn. Mübarek’in sittin senedir başkan olduğunu hatırlatmama, bilmem, gerek var mı?
Sanırım yok.
“Öldürecek tek Filistinli kalmayınca mı Şaron peacemaker olacak?” diye bir cevabın gelmesinden korkuyorum.
İstikbalin muhtemel başkanının da Mübarek gibi sağduyulu, serinkanlı, uzak görüşlü, uzlaşmacı davranmasını talep ediyorum.
Talep ediyorum derken de lütfen yanlış anlamayın.
Sn. Başbakan, nazarımda halen talebedir demek istemiyorum.
Sadece benim dediklerime uygun davransın, sözümü dinlesin istiyorum.
Efelensin diyorum.
Serinkanlı davransın diyorum.
Ben ne dersem onu yapsın istiyorum.
Çok şey mi istiyorum?
 
SERİNKANLILIĞIMI KAYBETMİŞİM
Bağdat’a tam teçhizat yönelmiş zırhlı tümeni görünce, evet itiraf ediyorum, kendimi kaybetmiştim.
“Tam Gaz Bağdat” manşetini öyle heyecanlı bir ruh haleti içinde attım.
Ö. P. dedim.
Serinkanlı olalım diyenlere veryansın ettim.
“Meğer uykuya yatmış ne çok Saddamcı varmış” diye ağzıma geleni söyledim.
“Öldük, bittik, mahvolduk” diye yazılar yazdım.
Blair parlamento filan takmıyor, işte gerçek lider diye attım, tuttum.
Memleketi satıyorlar diye onu-bunu jurnalledim.
Kimse beni dinlemiyor diye neredeyse zıvanadan çıktım.
Bağırdım, çağırdım.
Ama sonra hepsi geçti.
Sakinleştim.
Duruldum.
Bir nevi huzura erdim.
Serinkanlı olmaya karar verdim.
Kitle imha silahları iddiası fos çıktı.
Kılımı kıpırdatmadım.
Ebu Garib’de akıl almaz işkence olayları patlak verdi.
Gıkımı çıkartmadım.
Felluce’de kan gövdeyi götürdü.
Görmezden geldim.
Görmüyor musunuz olanı biteni diyenlere de, görmeyiverin olsun bitsin diye öğüt veriyorum.
Çünkü ben öyle yapıyorum.
 
HAYDA BRE EFELER
Ama yok, illa efelenen birileri çıkacak.
Ben o yörelerin çocuğuyum.
Efelenmeyi değilse de, efeleri iyi bilirim.
Kollarını, avına çullanan kartallar gibi açarlar.
Bir o yana, bir bu yana davranırlar.
Düşmanın ümüğüne çökecekmiş gibi dizlerini yere vururlar.
Sonra kalkarlar, öbür dizlerini vururlar.
Bir ellerinde kılıç, bir ellerinde kalkan sallar dururlar.
Anlatması bile korkunç.
Çok korkunç olduğu için turistleri karşılama törenlerini iptal etmiş bir ülkeyiz.
Adam uçaktan inecek;
Hayda bre kılıç kalkan.
Efeler de efeler.
17 Aralık’ta müzakere tarihi alabilmişsek, bunun tarihçesini kılıç kalkan ekibini karşılama törenlerinden uzaklaştırmamızda aramalıyız.
AB’de yol almak istiyorsak, zannederim sıra mehterana gelecek.
Ama şimdi serinkanlı olmayan biri çıkar, “masadan kalkıyoruz diye efenlenmeseydik zor alırdık tarihi” diyebilir.
“Söz gümüşse, sükut altındır” demiş atalarımız.
Ali Cengiz Tuğrul’u kaale almıyorsunuz.
Ezher’i dinlemiyorsunuz.
Mübarek’i örnek almıyorsunuz.
Bari atalarınızın sözüne uyun.
Abraham’a kulak verin.
Burnunuzun dikine gitmeyin.
Yapmayın, etmeyin.
 
AKLIMIN ALMADIĞI
Kafa kesenlere onca destek verdik.
Yine de yaranamadık.
Nasıl mı diyeceksiniz?
Savaşa girmeyerek.
Tezkereyi geçirmeyerek.
Bu kafa kesenlere desteğin dik alâsıydı.
Halbuki adam gibi öldürenlerin yanında yer almalıydık.
Örnek:
Bakınız İngiltere.
Adamlar hem savaşa girdi, hem de hiç kayıp vermediler.
Argümanım şu:
Savaşa adam gibi adamların yanında girseydik, bizimkilerin kanları niye dökülüyor diye dert etmezdik.
Savaşıyorlar, ölüyorlar derdik.
Savaşmadan 80 kaybımız oldu.
“Savaşa girip, 800 kaybımız olsa daha mı iyi olurdu?” demeyin lütfen.
Belki 8 kişiyi bile kaybetmezdik.
Bu akıl yürütmem karşısında serinkanlılığınızı yitirebilirsiniz.
Bu noktada serbestsiniz.
 
SON SÖZ
Efelenen ufaksa ufalanır.
Kocamansa alkışlanır.

Paylaş Tavsiye Et