Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (August 2008) > Türkiye Siyaset > Sakal, bıyık ve medeniyet
Türkiye Siyaset
Sakal, bıyık ve medeniyet
A. Kemal Bersay
BİZ­DE da­ha zi­ya­de “De­li” la­ka­bıy­la anı­lan Rus­ların Bü­yük Pet­ro’su 1697’de çık­tı­ğı 18 ay­lık Av­ru­pa se­ya­ha­tin­den Mos­ko­va’ya dön­dü­ğün­de Av­ru­pa’da gör­dü­ğü ha­yat tar­zı­nın -tıp­kı tek­no­lo­ji­de ol­du­ğu gi­bi- Rus­ların ge­le­nek­le­rin­den çok üs­tün ol­du­ğu­na ka­na­at ge­tir­miş­ti. “Dün­ya­da mev­cut tek me­de­ni­yet”in özel­lik­le­ri­ni ül­ke­si­ne ka­zan­dı­ra­bil­mek için bir yan­dan or­du­yu mo­dern­leş­tir­me­ye baş­la­yan Pet­ro, di­ğer yan­dan da bir di­zi top­lum­sal re­forma gi­riş­ti. İlk iş ola­rak da sa­kal tra­şın­dan baş­la­dı ve ül­ke­de­ki bü­tün me­mur ve seç­kin­le­rin sa­kal bı­rak­ma­la­rı­nı ya­sak­la­dı. (Fa­kat bu du­rum, sa­ka­lı bir sta­tü sem­bo­lü ola­rak gö­ren ge­le­nek­sel Rus aris­tok­ra­si­si için­de bü­yük ra­hat­sız­lık do­ğu­run­ca Çar, yıl­lık 100 rub­le “sa­kal ver­gi­si” öde­me kar­şı­lı­ğın­da aris­tok­rat­la­ra ge­çi­ci ola­rak mü­sa­ma­ha gös­ter­di.) Böy­le­ce sa­kal tra­şı Rus mo­dern­leş­me­si­nin önem­li sem­bol­le­rin­den bi­ri ha­li­ne gel­di.
Te­sa­dü­fe ba­kın ki Os­man­lı’da da as­ke­rî ve si­ya­si alan­da mo­dern­leş­me­nin ön­cü­le­rin­den olan ve tıp­kı Pet­ro’nun ken­di­si­ne is­yan eden seç­kin as­ker­le­ri “strelt­si”le­rin 1.200’ünü öl­dü­rüp or­du­nun bu kıs­mı­nı lağ­vet­me­si gi­bi, Ye­ni­çe­ri Oca­ğı’nı or­ta­dan kal­dı­ran II. Mah­mud da ben­zer bir “top­lum­sal re­form” ger­çek­leş­tir­di. Ule­ma ha­riç bü­tün dev­let me­mur­la­rı­nın sa­kal bı­rak­ma­la­rı­nı ya­sak­la­dı; ay­rı­ca -Yu­nan­lı­lar­dan alı­nan- fes giy­me zo­run­lu­lu­ğu ge­tir­di. Os­man­lı ve Rus mo­dern­leş­me­ci­le­ri­ne gö­re Av­ru­pa’nın (me­de­ni­ye­tin) tek­ni­ği­ni al­mak ye­ter­li de­ğil­di, gö­rün­tü­yü de dü­zelt­mek şart­tı.
Bir­çok ba­kım­dan Os­man­lı mo­dern­leş­me­si­nin bir de­va­mı olan Cum­hu­ri­yet re­ji­mi de bu an­la­yı­şı de­vam et­tir­di, hat­ta dış gö­rü­nü­şe “çe­ki­dü­zen ve­ril­me­si” ko­nu­sun­da da­ha da ıs­rar­cı ol­du. Bu ne­den­le bir yö­nüy­le “gar­dı­rop mo­dern­leş­me­si” olan Cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de ka­dın­la­rın gi­yim-ku­şa­mı bir öl­çü­de de­ğiş­ti­ril­di­ği gi­bi er­kek­le­rin de gö­rü­nüş­le­ri­ne el atıl­dı. Me­se­la bir dö­nem, ayak­la­rın­da­ki ça­rık­lar ve pej­mür­de kı­ya­fet­le­riy­le gö­rün­tü kir­li­li­ği­ne se­bep olan köy­lü­le­rin -Av­ru­pa­lı res­mî gö­rev­li­le­rin ge­lip git­ti­ği- Çan­ka­ya’ya gir­me­si ya­sak­lan­dı. Sa­kal­dan za­ten haz­zet­me­yen Cum­hu­ri­yet’in ilk elit­le­ri­nin ço­ğu “Av­ru­pa me­de­ni­ye­ti­ne ka­tıl­mak için” bı­yık­la­rı­nı da traş et­ti­ler, son­ra da fe­si atıp fötr şap­ka giy­me­ye baş­la­dı­lar ve bu­nu bü­tün me­mur­lar için de zo­run­lu kıl­dı­lar. Fa­kat il­ginç­tir ki bu se­kü­ler elit­ler, ay­nı za­man­da fe­si Cum­hu­ri­yet ima­mı­nın mes­le­ği­ni ic­ra eder­ken giy­di­ği kı­ya­fe­tin (üni­for­ma­nın) bir par­ça­sı ha­li­ne ge­tir­di­ler. II. Mah­mud ule­ma­ya sa­rık­la­rı­nı çı­kar­ma mec­bu­ri­ye­ti ge­tir­me­miş­ken; Cum­hu­ri­yet, ima­mın sa­rı­ğı­nı atıp fes giy­me­si­ni zo­run­lu kıl­dı. Fes do­la­yı­mıy­la ya­şa­nan bu kay­ma, sem­bo­lik dü­zey­de, bir yan­dan di­nî bil­gi­nin ta­şı­yı­cı­la­rı ve di­nin dev­let için­de­ki tem­sil­ci­le­ri olan ule­ma­nın ko­nu­mu­nun da­ha da za­yıf­la­tıl­ma­sı­nı ifa­de eder­ken, di­ğer yandan da dev­le­tin din­dar­lar­la “kü­lah­la­rı de­ğiş­ti­ği” an­la­mı­nı ta­şı­yor­du.
Cum­hu­ri­yet ta­ri­hi bo­yun­ca (hat­ta gü­nü­mü­ze ka­dar) Tür­ki­ye’de seç­kin­ler ta­ra­fın­dan “mo­dern” gi­yim-ku­şa­mın bir par­ça­sı ola­rak gö­rü­len sa­kal­sız­lık-bı­yık­sız­lık ha­li, Ba­tı­lı­laş­ma­nın bir gös­ter­ge­si, “me­de­ni­ye­te ka­tıl­ma”nın bir ge­re­ği gi­bi al­gı­lan­dı. Şe­hir­li elit­ler “ge­ri kal­mış” Ana­do­lu’yu ve onun taş­ra­lı­la­rı­nı kü­çüm­ser­ken bu ta­vır­la­rı­nı ço­ğu za­man sa­kal ve bı­yık üze­rin­den ifa­de et­ti­ler. Ha­ki­kat­te ise sa­kal-bı­yık kar­şıt­lı­ğı, tıp­kı bir yö­nüy­le ba­şör­tü­sü kar­şıt­lı­ğı gi­bi, sı­nıf te­mel­li top­lum­sal fark­lı­laş­ma­nın ve gi­de­rek bir ta­hak­kü­mün sim­ge­si­ne dö­nüş­tü. He­le de on­lar­ca yıl­dır kü­çük gör­me­ye alış­tık­la­rı din­dar­la­rın si­ya­set, eko­no­mi ve en­te­li­jan­si­ya içe­ri­sin­de ser­pi­lip hak­la­rı­nı ta­lep et­me­ye baş­la­ma­la­rıy­la be­ra­ber, şim­di­ye ka­dar el­le­rin­de tut­tuk­la­rı im­ti­yaz­lı ko­num­la­rı­nın sar­sıl­ma­sın­dan en­di­şe eden seç­kin­ler nez­din­de sa­kal-bı­yık (ve top­lum­sal fark­lı­laş­ma­nın di­ğer sim­ge­le­ri), sık sık uy­gu­la­mak­tan çe­kin­me­dik­le­ri “sem­bo­lik şid­det”in bi­rer ara­cı ha­li­ne gel­di. Böy­le­ce Cum­hur­baş­ka­nı’nın din­dar eşi­nin na­sıl gi­yin(mey)ece­ği, Baş­ba­kan’ın ye­mek yer­ken ça­ta­lı han­gi el­le tut­ma­sı ge­rek­ti­ği gi­bi ko­nu­lar­da per­va­sız­ca ah­kâm kes­me fır­sat­la­rı­nı ka­çır­ma­dı­lar.
Rah­mi Koç’un geç­ti­ği­miz gün­ler­de aris­tok­rat­ça bir ta­vır ser­gi­le­di­ği­ni zan­ne­de­rek yap­tı­ğı, “Ben iş­yer­le­rim­de sa­kal­lı ve bı­yık­lı adam ça­lış­tır­mam” şek­lin­de­ki açık­la­ma­sı tam da bu çer­çe­ve­ye otu­ru­yor. (Em­rin­de ça­lı­şa­cak ka­dın­la­ra etek bo­yu vs. ile il­gi­li koy­du­ğu şart­lar din­dar ka­dın­lar­dan da pek haz­zet­me­di­ği­ni gös­te­ri­yor.) Ay­rım­cı­lık içer­me­si se­be­biy­le açık­ça suç ol­ma­sı­nın öte­sin­de bu söz­ler, ül­ke­mi­zin en bü­yük ka­pi­ta­lis­ti­nin, men­su­bu ol­du­ğu­nu zan­net­ti­ği “me­de­ni­yet”in, ka­pi­ta­list kül­tü­rün de­ğer­le­ri­ni as­lın­da hiç de özüm­se­ye­me­di­ği­ni or­ta­ya ko­yu­yor. Zi­ra Ba­tı­lı bir ka­pi­ta­list, bu tür dü­şün­ce­le­re sa­hip ol­sa bi­le, hem böy­le bir ay­rım­cı­lı­ğın suç ol­du­ğu­nu (do­la­yı­sıy­la muh­te­me­len yük­lü­ce bir taz­mi­nat ce­za­sı­na çarp­tı­rı­la­ca­ğı­nı) bi­lir, hem de as­ga­ri ne­za­ket ku­ral­la­rı­nı ge­rek­ti­ren bur­ju­va kül­tü­rü­ne say­gı­sın­dan do­la­yı bu tür gö­rüş­le­ri ka­mu­sal alan­da ke­sin­lik­le di­le ge­tir­mez. Do­la­yı­sıy­la ger­çek bur­ju­va­zi­nin ak­si­ne as­lın­da dev­let ta­ra­fın­dan bes­le­nip bü­yü­tül­müş ve bir­çok açı­dan dev­let bü­rok­ra­si­si­ne ba­ğım­lı olan ge­le­nek­sel Türk bur­ju­va­zi­si­nin bir men­su­bu ola­rak Koç’un bu söz­le­ri, tem­sil­ci­li­ği­ni yap­tı­ğı­nı dü­şün­dü­ğü (Ba­tı­lı) bü­yük bur­ju­va ha­yat tar­zı­nın ba­sit eti­ket ku­ral­la­rı­nı bi­le iç­sel­leş­ti­re­me­miş ol­du­ğu­nu açık et­mek­te­dir.
İşin da­ha da va­him ta­ra­fı, Cum­hu­ri­yet­çi seç­kin­le­rin uzun yıl­lar­dır din­dar halk üze­rin­de hoy­ratça uy­gu­la­dı­ğı ta­hak­kü­mün yay­gın­lı­ğı dik­ka­te alı­nır­sa Rah­mi Koç pek de yal­nız sa­yıl­maz. Ya­ni ka­pi­ta­list pat­ron Koç’un tav­rı, si­ya­si ve kül­tü­rel alan­lar­da da sık­ça göz­lem­len­di­ği gi­bi, as­lın­da ge­le­nek­sel-se­kü­ler seç­kin­le­rin “ezi­ci” ço­ğun­lu­ğu için de ge­çer­li. Bir yan­dan âşık olup di­ğer yan­dan da nef­ret et­tik­le­ri, ama her ha­lü­kar­da gö­rün­tü açı­sın­dan be­nim­se­dik­le­ri­ne inan­dık­la­rı “me­de­ni­yet”in kül­tü­rü­nü ve ne­za­ket ku­ral­la­rı­nı özüm­se­ye­me­dik­le­ri gi­bi Tür­ki­ye top­lu­mu­na iç­kin ge­le­nek­sel İs­la­mi ne­za­ket­ten de na­sip­siz olan mev­cut seç­kin­le­rin iki ara­da bir de­re­de kal­mış psi­ko­lo­ji­le­ri­nin, de­rin­li­ği ol­ma­yan kül­tü­rel yü­zey­sel­lik­le­ri­nin bir dı­şa­vu­ru­mu­dur bu ta­vır.
Ül­ke­mi­zin elit­le­ri bir me­de­ni­yet ter­ci­hi yap­mış ve me­se­la Ba­tı me­de­ni­ye­ti­nin bü­tün un­sur­la­rı­nı hak­kıy­la iç­sel­leş­ti­re­bil­miş ol­sa­lar­dı eğer, en azın­dan bu­gün­kü şi­zof­re­nik zih­ni­yet­ten muz­da­rip olun­maz, Tür­ki­ye’nin de­vam­lı su­ret­te ma­ra­zi du­rum­lar ve an­lam­sız çe­kiş­me­ler içe­ri­sin­de ener­ji ve za­man kay­bet­me­si­ne yol açılmazdı. Do­la­yı­sıy­la ih­ti­ya­cı­mız olan şey, bu yü­zey­sel ta­vır­la­rı do­ğu­ran ve aşa­ğı­lık komp­lek­siy­le ma­lul zih­ni­ye­te yüz ver­me­yen, fel­se­fi ve ta­ri­hî de­rin­li­ği­mi­zin bi­lin­cin­de olan, ya­ni ken­di me­de­ni­yet de­ğer­le­ri­mi­ze sa­hip çı­kan bir top­lum ha­li­ne dö­nüş­mek­tir. Bu­nun ön­cü­lü­ğü­nü de si­ya­si, eko­no­mik ve kül­tü­rel ku­rum­lar­da et­kin, söz ko­nu­su me­de­ni­yet de­rin­li­ği­ni özüm­se­miş ye­ni bir seç­kin­ler ku­şa­ğı ya­pa­cak­tır.

Paylaş Tavsiye Et