Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2007) > Kitap
Kitap
Türkiye Söyleşileri 1, 2, 3
Avrupa, Kültür, Ekonomi ve Siyaset
İs­tan­bul: Küre Ya­yın­la­rı, 2007
 
Söy­le­şi­ler, kül­tü­rel ik­li­min ak­tü­el yü­zü­ne ışık tu­tan de­ğer­li mal­ze­me­ler­dir. Ço­ğu du­rum­da gün­cel ge­liş­me­le­rin yön­len­dir­me­si ile ha­yat bu­lan söy­le­şi­ler, ki­mi du­rum­da gün­de­min ana­liz edil­me­si­ne kat­kı sağ­la­ma­nın öte­si­ne ge­çe­rek biz­zat gün­dem ya­ra­tır­lar. Bun­da söy­le­şi ya­pı­lan ki­şi ka­dar söy­le­şi­yi ya­pa­nın be­ce­ri­si de be­lir­le­yi­ci­dir.
Ne var ki söy­le­şi­ler yal­nız­ca ak­tü­alite içe­ri­sin­de de­ğer­len­di­ril­me­me­si ge­re­ken ve ge­le­ce­ğe önem­li me­saj­lar ta­şı­yan bel­ge­ler­dir de. Söy­le­şi ya­pı­lan ki­şi, kı­sa da ol­sa, söy­le­şi bo­yun­ca sa­hip ol­du­ğu mük­te­se­ba­tı oku­ra his­set­ti­rir ve ço­ğu du­rum­da öz ve doğ­ru­dan me­saj­lar ve­rir. Kar­ma­şık dü­şün­ce ya­pı­sı­nı ta­kip et­mek­te zor­lan­dı­ğı­mız bir fi­kir in­sa­nı­nı, ver­di­ği bir rö­por­taj sa­ye­sin­de da­ha iyi an­la­ya­bi­li­riz. Ya­hut ki­mi ta­ri­hî dö­ne­meç­le­rin ha­va­sı­nı be­lir­le­yen an­cak ya­zı­lı ol­ma­yan fi­kir­le­ri ve olay­la­rı rö­por­taj­lar yo­luy­la ta­kip ede­bi­li­riz. Ya da bi­yog­ra­fik/oto­bi­yog­ra­fik mal­ze­me­ler bı­rak­mak­sı­zın ara­mız­dan ay­rı­lan önem­li bir fi­gü­rü, bir rö­por­taj sa­ye­sin­de da­ha ya­kın­dan ta­nı­ma şan­sı bu­lu­ruz.
Tüm bu ne­den­ler söy­le­şi­le­re ve on­la­rı yet­kin bir bi­çim­de or­ta­ya ko­ya­bi­len rö­por­taj­cı­la­ra ay­rı bir önem at­fe­dil­me­si ge­rek­li­li­ği­ni or­ta­ya çı­ka­rır. Ta­bii bu­ra­da rö­por­taj ya da söy­le­şi­den an­la­şı­lan as­la ma­ga­zin­sel ve gü­nü­bir­lik bir tü­ke­tim mal­ze­me­si ol­ma­ma­lı­dır. Ak­si­ne de­rin­li­ği olan ve en­te­lek­tü­el ta­dı zir­ve­de ürün­ler bu tür­den bir öne­me ma­tuf­tur.
Kü­re Ya­yın­la­rı’ndan çı­kan, Tür­ki­ye Söy­le­şi­le­ri di­zi­si yu­ka­rı­da bah­si ge­çen tür­den bir söy­le­şi ka­li­te­si ile kar­şı­mı­za çı­kı­yor. 2004-2007 yıl­la­rı ara­sın­da An­la­yış der­gi­sin­de ya­yın­la­nan söy­le­şi­ler­den der­le­nen Tür­ki­ye Söy­le­şi­le­ri, “Av­ru­pa”, “Kül­tür”, “Eko­no­mi ve Si­ya­set” baş­lık­la­rıy­la üç cilt ha­lin­de ba­sıl­mış. “Av­ru­pa” baş­lık­lı cilt 11, “Kül­tür” ile “Eko­no­mi ve Si­ya­set” baş­lık­lı cilt­ler ise 10’ar ko­nuş­ma içe­ri­yor­lar.
Tür­ki­ye ile Av­ru­pa iliş­ki­le­ri­ne ağır­lık ve­ren “Av­ru­pa” baş­lık­lı bi­rin­ci cilt­te Ab­dul­lah Gül, Ah­met Da­vu­toğ­lu, Im­ma­nu­el Wal­lers­te­in, An­dre Gun­der Frank; kül­tür ve sa­nat dün­ya­mı­zın me­se­le­le­ri­ne ağır­lık ve­ren “Kül­tür”baş­lık­lı ikin­ci cilt­te Tur­gut Can­se­ver, Ra­sim Öz­de­nö­ren, Mus­ta­fa Akad, Kur­tu­luş Ka­ya­lı; iç po­li­ti­ka ve eko­no­mi ko­nu­la­rı­nı ma­sa­ya ya­tı­ran “Eko­no­mi ve Si­ya­set”baş­lık­lı üçün­cü cilt­te Me­te Tun­çay, Fu­at Key­man, Feh­mi Ko­ru ve Gün­gör Uras gi­bi seç­kin isim­ler bi­ri­kim­le­ri­ni bi­ze ak­ta­rı­yor­lar. /Fatmanur Altun

Tavsiye Et
Srebrenitsa’nın Öyküsü
Isnam Taljic
Türkçesi: Münire Acim Coşkun
İstanbul: Profil Yayıncılık, 2007
 
“İçin­de Sreb­re­nit­sa’nın ger­çek­leş­ti­ri­le­bil­di­ği bir dün­ya­nın var ol­ma­sın­dan do­la­yı he­pi­miz suç­lan­ma­yı hak edi­yo­ruz.” Bil­ge Kral Ali­ya İz­zet­be­go­viç, ta­ri­he düş­tü­ğü ka­yıt­lar­da böy­le söy­lü­yor Sreb­re­nit­sa ve ora­da ya­şa­nan dram için.
Sreb­re­nit­sa, geç­ti­ği­miz yüz­yı­lın son­la­rı­na yak­la­şır­ken ta­rih­te eşi ben­ze­ri gö­rül­me­miş bir kat­lia­ma sah­ne olan Bos­na-Her­sek’in ve acı içe­ri­sin­de kıv­ra­nan, yok sa­yı­lan, sö­mü­rü­len ve son ker­te­de kat­le­di­len ni­ce maz­lum hal­kın sem­bo­lü bu­gün.
11 Tem­muz 1995’te Bir­leş­miş Mil­let­ler (BM) ta­ra­fın­dan “gü­ven­li böl­ge” ilan edi­len Sreb­re­nit­sa ka­sa­ba­sı­nı ba­san Çet­nik­ler ta­ra­fın­dan, ne­re­dey­se BM as­ker­le­ri­nin göz­le­ri önün­de ger­çek­leş­ti­ri­len kat­li­am, yıl­lar­ca de­vam eden Bos­na Sa­va­şı’nın en acı fa­tu­ra­sı ve et­nik te­miz­li­ğin en açık de­li­li ol­du. Tüm si­lah­la­rı el­le­rin­den alın­mış bir hal­ka kar­şı baş­la­tı­lan kat­lia­mın yal­nız­ca ilk dört gü­nün­de ye­di bi­nin üze­rin­de si­vil ve as­ker sis­te­ma­tik bir bi­çim­de öl­dü­rül­dü. Bu ne­den­le­dir ki Sreb­re­nit­sa, bu­gün Av­ru­pa’nın or­ta­sın­da bir utanç ma­be­di ola­rak yük­se­li­yor.
An­cak, Av­ru­pa­lı­lı­ğı ve Av­ru­pa de­ğer­le­ri­ni tar­tış­ma­ya açan ve BM mis­yo­nu üze­ri­ne bü­yük bir göl­ge dü­şü­ren Bos­na tra­je­di­si ve bu tra­je­di­nin sem­bo­lü olan Sreb­re­nit­sa utan­cı bu­gün hâ­lâ tüm yön­le­riy­le ay­dın­la­tı­la­bil­miş de­ğil. Ço­ğu du­rum­da si­ya­si tar­tış­ma­la­rın ve çı­kar ça­tış­ma­la­rı­nın ara­sın­da kay­bo­lup gi­den ger­çek­ler, su yü­zü­ne çı­ka­rı­la­cak­la­rı gü­nü bek­li­yor­lar. Res­mî bel­ge­ler ve si­ya­si tar­tış­ma­lar dı­şın­da en az duy­duk­la­rı­mız ise ki­şi­sel ta­nık­lık­lar. Bal­kan ede­bi­ya­tı­nın önem­li isim­le­rin­den bi­ri olan Is­nam Tal­jic, “Çok öl­dü­rül­müş, çok ya­ra­lı, çok za­yıf­lar­dı…” alt baş­lı­ğı­nı ta­şı­yan Sreb­re­nit­sa’nın Öy­kü­sü’nde bi­ze bu tra­je­di­yi ilk el­den ta­nık­lık­la ve bir ede­bi­yat­çı du­yar­lı­lı­ğı ile an­la­tı­yor. /Fatmanur Altun

Tavsiye Et
Toplumsal Çöküş Teorileri
Editör: Ejder Okumuş
İs­tan­bul: İnsan Ya­yın­la­rı, 2007
 
Ta­rih­çi­le­rin en çok ka­fa yor­duk­la­rı ko­nu­la­rın ba­şın­da top­lum­la­rın ta­rih içe­ri­sin­de­ki do­ğuş, yük­se­liş ve çö­küş­le­ri ve bun­la­ra iliş­kin di­na­mik­ler gel­mek­te­dir. İler­le­me­ci ve dön­gü­sel (çev­rim­sel) ta­rih yo­rum­la­rı, ta­rih fel­se­fe­si­nin bu ala­nı­nı en faz­la iş­gal et­miş iki ana akım­dır. Top­lum­la­rın sü­rek­li bir iler­le­me ve ge­liş­me ha­lin­de ol­duk­la­rı­nı sa­vu­nan iler­le­me­ci ta­rih yo­ru­mu­na kar­şı­lık, özel­lik­le İbn Hal­dun ile en par­lak ör­ne­ği­ni mü­şa­he­de et­ti­ği­miz dön­gü­sel ta­rih ta­sav­vu­ru, top­lum­la­rın tıp­kı di­ğer can­lı­lar gi­bi do­ğuş, yük­se­liş ve ze­val dö­nem­le­rin­den ge­çe­rek ni­ha­ye­te er­dik­le­ri­ni ve yer­le­ri­ni ye­ni top­lum­la­ra bı­rak­tık­la­rı­nı id­di­a et­mek­te­dir.
Edi­tör­lü­ğü­nü Ej­der Oku­muş’un yap­tı­ğı ve İbn Hal­dun, Mus­ta­fa Nai­ma, Cev­det Pa­şa, Os­wald Speng­ler, Ar­nold Toyn­be­e, Pi­ti­rim So­ro­kin gi­bi ün­lü ta­rih­çi ve sos­yo­log­la­rın top­lum­sal çö­küş te­ori­le­ri­nin in­ce­len­di­ği ça­lış­ma dön­gü­sel ta­rih fel­se­fe­si­ni an­la­ma­ya yö­ne­lik olumlu bir kat­kı. /Fatmanur Altun

Tavsiye Et
Hıristiyan Fundamentalizmi
Şule Akbulut Albayrak
İs­tan­bul: Etkileşim Ya­yın­la­rı, 2007
 
Fun­da­men­ta­lizm kav­ra­mı son yıl­lar­da İs­la­mi­yet ke­li­me­siy­le yan ya­na gör­me­ye alış­tı­ğı­mız kav­ram­lar­dan bi­ri ha­li­ne gel­di. Esa­sın­da her­han­gi bir di­nin te­mel pren­sip­le­ri­ne sı­kı sı­kı­ya bağ­lı ol­ma şek­lin­de ifa­de edi­len ve bü­tün din­ler için ge­çer­li olan bu te­ri­min İs­lam fun­da­men­ta­liz­mi şek­lin­de kar­şı­mı­za ne­den bu ka­dar sık çık­tı­ğı ko­nu­su ce­vap­lan­ma­sı ge­re­ken bir so­ru­dur. Bun­da İs­la­mi­yet’e yük­le­nil­mek is­te­nen olum­suz an­lam­la­rın çok bü­yük bir et­ki­si ol­du­ğu mu­hak­kak. Zi­ra gü­nü­müz­de fun­da­men­ta­lizm kav­ra­mı or­ta­la­ma in­sa­nın zih­nin­de ne­re­dey­se te­rör ve şid­det­le eş an­lam­lı ha­le gel­di.
Şu­le Ak­bu­lut Al­bay­rak, Hı­ris­ti­yan Fun­da­men­ta­liz­mi ad­lı ça­lış­ma­sın­da zi­hin­le­ri­miz­de hem fun­da­men­ta­lizm ol­gu­su­na, hem de fun­da­men­ta­lizm kav­ra­mı­nın asıl men­şei olan Hı­ris­ti­yan­lık ve fun­da­men­ta­lizm iliş­ki­si­ne yö­ne­lik ye­ni bir pen­ce­re açı­yor. /Fatmanur Altun

Tavsiye Et
Mesnevî-i Şerîf
Mevlâna Celâleddin-i Rûmî
Süleyman Nahîfî (terc.)
Âmil Çelebioğlu (sade.)
İstanbul: Timaş Yayınları, 2007
 
Mev­lâ­nâ’nın ve Mes­ne­vî’nin öne­mi­ni Mol­la Câ­mî şu söz­le­riy­le di­le ge­ti­rir: “O ma­ne­vi­yat ci­ha­nı­nın ben­zer­siz yü­ce­si­nin kad­ri kıy­me­ti için Mes­ne­vi ye­ter­li bir ki­tap­tır ve çok kuv­vet­li bir de­lil­dir. O yü­ce­nin va­sıf­la­rı­nı an­la­ta­bil­mek için ben ne di­ye­bi­li­rim; pey­gam­ber de­ğil­dir fa­kat ki­ta­bı var­dır.” İn­san-ı kâ­mil ol­mak, Al­lah-u Tea­la’nın in­san­la­rın er­me­si­ni di­le­di­ği o ni­hâi ma­ka­ma er­mek, in­sa­nın sa­de­ce ken­di nef­si­ni ve­ya tek bir üm­me­ti de­ğil, ne­re­dey­se in­san­lı­ğı kur­ta­ra­cak ka­dar kap­sa­yı­cı­dır. Bu se­bep­le de­ğil mi ki Mev­lâ­nâ ve­li­le­ri an­la­tır­ken “Ve­li­ler, gü­neş­le­rin gü­ne­şi­dir; gü­neş, ışı­ğı­nı on­la­rın nu­run­dan alır” der ve ye­di yüz se­ne ev­vel ‘Gel’ de­miş bir za­tın da­ve­ti­ne as­rı­mız­da bi­le, çe­şit­li coğ­raf­ya­lar­dan bir­çok in­san iş­ti­rak eder. Na­sıl gü­neş ta­bia­tı iti­ba­riy­le değ­di­ği her ye­ri ışı­tıp ay­dın­la­tır­sa, in­san-ı kâ­mil de gön­lü­nü ken­di­si­ne aça­bi­len her in­sa­nın ru­hu­nu ay­rım yap­mak­sı­zın nur­lan­dı­rır. Böy­le­ce, id­di­a ede­bi­li­riz ki bir in­sa­nın bi­le “tam in­san” ol­ma­sı, ya­ra­tı­lı­şı­mı­zın ha­ki­ka­tin­de­ki nü­ve­nin ru­hun­da ne­şet et­me­si, in­san­lı­ğın kur­tu­lu­şu­nun ka­pı­la­rı­nı açar. İn­san­la­rı ate­şe uçan per­vâ­ne gi­bi Mev­lâ­nâ’nın aş­kı­nın ate­şi­ne çe­ken şey de, onun in­sa­nın ‘fıt­rat’ının ha­ki­ka­ti­ne, ya­ra­tı­lı­şın se­be­bi olan as­lî hik­me­te yap­tı­ğı vur­gu­dur. Mev­lâ­nâ’nın bu va­zi­fe­si­ni yi­ne haz­re­tin ken­di­si en iyi açık­lı­yor: “Hem­çü per­gâ­rim der-pâ der-şe­ri­at üs­tü­var/Pay-i di­ger seyr hef­tad ü dü-mil­let mi­kü­ned”. Bir per­gel gi­bi­yiz biz. Bir aya­ğı­mız sım­sı­kı ken­di di­ni­mi­zin üze­rin­de, di­ğe­riy­le ise yet­miş iki mil­le­ti do­laş­ma­da­yız der­ken Mev­lâ­nâ as­lın­da iki ol­gu­ya vur­gu ya­pı­yor: Fıt­rat’ın di­ni­nin ken­di­sin­de ta­mam­lan­dı­ğı ve mü­kem­mel ha­le ge­ti­ril­di­ği İs­lam’ın in­san­lık açı­sın­dan öne­mi ve Al­lah’ın mü­min-ka­fir ayı­rı­mı yap­ma­dan her ku­lu­na şah da­ma­rın­dan ya­kın ol­ma­sı gi­bi, Müs­lü­man’ın da her ne­vi­den in­san ile or­tak pay­da­lar­da bu­luş­ma­ya gay­ret et­me­si­nin öne­mi. Bu iki nok­ta bu­gün­kü sos­yal ve si­ya­si or­tam de­ğer­len­di­ril­di­ğin­de da­ha da önem­li ha­le gel­mek­te­dir. Ma­hat­ma Gand­hi’nin Hz. Mev­la­na’nın şu bey­ti­ni di­lin­den dü­şür­me­di­ği­ni göz önü­ne alır­sak, Mev­lâ­nâ’dan bi­ze ula­şan ama as­lı in­san­lı­ğın ya­ra­tı­lı­şı ka­dar ka­dim olan bu çağ­rı­yı uy­gu­la­ma­nın ge­rek­li­li­ği­ni kav­ra­rız: “Ma be­ra-yı vasl ker­den ame­dim/Ne be­ra-yı fasl ker­den ame­dim” (Bu dün­ya­ya, ayır­ma­ya, böl­me­ye, par­ça­la­ma­ya gel­me­dik biz. Biz, kı­rık­la­rı onar­ma­ya, ay­rı­lan­la­rı bir­leş­tir­me­ye, ha­sı­lı in­san­lar ara­sın­da köp­rü ol­ma­ya gel­dik.)
Bu se­ne­nin Mev­lâ­nâ se­ne­si ilan edil­me­si­nin de kat­kı­sıy­la Mev­lâ­nâ ve Mes­ne­vî’ye kar­şı öte­den be­ri mev­cut il­gi, da­ha da fark edi­lir ol­du. Mes­ne­vî, sa­de­ce son bir­kaç se­ne iti­ba­riy­le de­ğil, in­san­la­rın Mev­lâ­nâ’nın dil­len­dir­di­ği çağ­rı­ya duy­duk­la­rı fıt­rî te­ma­yül de­vam et­tik­çe “best-sel­ler” ol­ma­ya de­vam ede­cek­tir. Mev­lâ­nâ bu­nu şöy­le açık­lar: “Hz. Yu­suf’un gü­zel­li­ği so­lar mı hiç? Be­nim şi­i­rim de gü­zel­li­ğiy­le ben­den yüz se­ne son­ra bi­le dil­ler­de do­la­şa­cak. De­ğil mi ki gö­nül için top­rak al­tın­da çü­rü­me yok­tur ve be­nim bu söz­le­rim de gö­nül­den çık­mış­tır, ci­ğer­den de­ğil!”
Bu min­val­de, Ti­maş Ya­yın­la­rı’nın 18. yy şa­ir­le­rin­den Sü­ley­man Na­hî­fî’nin ter­cü­me et­ti­ği, Mev­lâ­nâ so­yun­dan mer­hum Prof. Dr. Âmil Çe­le­bi­oğ­lu’nun sa­de­leş­tir­di­ği ve Prof. Dr. Ni­hat Öz­top­rak’ın da­nış­man­lı­ğıy­la ya­yı­na ha­zır­la­nan Mes­ne­vî-i Şe­rîf’i ye­ni­den bas­ma­sı bü­yük bir hiz­met. /Betül Özel Çiçek

Tavsiye Et
Üç Yusuf Bir İslam
Ali Köse
İs­tan­bul: Etkileşim Yayınları, 2005
 
Po­pü­ler kül­tür, bir mil­le­tin zih­nî olu­şum ve et­ki­le­şim­le­ri­nin, kül­tü­rel kod­la­rı­nın men­şei­nin, kül­tü­rel ref­leks­le­rin ne­den ve na­sıl­la­rı­nın, se­bep ve so­nuç­la­rı­nın en ra­hat in­ce­le­ne­ce­ği alan­dır. Ne ya­zık ki ül­ke­miz­de bu alan­da­ki araş­tır­ma­la­rın ço­ğun­lu­ğu yo­rum ve de­ğer­len­dir­me­den yok­sun bir is­ta­tis­tik ka­la­ba­lı­ğın­dan öte­ye gi­de­me­mek­te­dir. Bu se­bep­le, din psi­ko­lo­ji­si pro­fe­sör­le­ri­miz­den Ali Kö­se’nin Üç Yu­suf Bir İs­lam isim­li ese­ri, po­pü­ler kül­tü­rü din çer­çe­ve­sin­den de­ğer­len­di­ren yö­nüy­le oku­yu­cu­su­na fark­lı ve kıy­met­li bir ba­kış açı­sı sağ­la­mak­ta­dır. /Betül Özel Çiçek

Tavsiye Et