Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (February 2008) > Müzik
Müzik
Gürültüden Müziğe: Müziğin Ekonomi-Politiği Üzerine
Jacques Attali
Türkçesi: Gülüş Güncügil Türkmen
İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2005
 
Eleş­ti­rel bir mü­zik ta­ri­hi ve mü­zik sos­yo­lo­ji­si­nin ke­siş­ti­ği yer­de du­ran Gü­rül­tü­den Mü­zi­ğe, mü­zik ta­ri­hi­ni -kıs­men an­tro­po­lo­jik sa­yı­la­bi­le­cek- sos­yo­lo­jik bir oku­ma­ya tâ­bi tu­ta­rak dört dö­ne­me ayı­rı­yor: Kur­ban, tem­sil, tek­rar, bes­te­le­me. Mü­zi­ğin yal­nız­ca top­lum­sal kay­naş­ma ve ayin (ri­tü­el) amaç­lı kul­la­nıl­dı­ğı kur­ban dö­ne­min­de, mü­zik in­san­lar ara­sı şid­de­ti bas­tı­rıp dü­zen kur­ma­ya ve ku­ru­lan dü­ze­ni ko­ru­ma­ya hiz­met et­miş­tir. Gü­rül­tü, ka­os ve şid­de­ti sim­ge­ler­ken, mü­zik ev­ren­de var ol­du­ğu dü­şü­nü­len ahen­gi sim­ge­ler. İn­san mü­zik yo­luy­la ev­ren­sel ahen­gi ken­di dü­ze­ni içe­ri­sin­de de te­sis et­me­yi ba­şar­ma­lı­dır. Pytha­go­ras, Kon­füç­yüs gi­bi dü­şü­nür­ler bu yak­la­şı­mın tem­sil­ci­si­dir. Mü­zi­ğin me­ta­laş­ma­ya baş­la­dı­ğı ve mü­ba­de­le de­ğe­ri­ne ba­ğım­lı kı­lın­dı­ğı tem­sil dö­ne­min­de ise, pa­ra ve me­ta kav­ram­la­rı­nın şe­kil­len­dir­di­ği ye­ni top­lum­sal dü­zen­de te­lif hak­la­rı ka­nun­la­rı da gün­de­me gel­me­ye baş­la­mış ve da­ha ön­ce­le­ri bes­te­le­dik­le­ri eser­ler üze­rin­de hak id­di­a ede­me­yen mü­zis­yen­ler, bes­te­le­dik­le­ri eser­le­rin sa­tı­şın­dan ve baş­ka ic­ra­cı­lar ta­ra­fın­dan ses­len­di­ril­me­sin­den ge­lir el­de ede­bil­miş­ler­dir. At­ta­li, hâ­li­ha­zır­da için­de bu­lun­du­ğu­muz za­man di­li­mi­ni tek­rar dö­ne­mi ola­rak ni­te­len­di­re­rek, bu dö­ne­min ka­rak­te­ris­tik özel­li­ği­nin mü­zi­ğin bir or­tam üze­ri­ne kay­de­dil­me­si ol­du­ğu­nu söy­ler. Mü­zi­ğin ka­pi­ta­list üre­tim mo­de­li için­de sı­nır­sız bir şe­kil­de ye­ni­den üre­til­me­ye baş­la­dı­ğı bu nok­ta­da plak, CD ve di­ğer ka­yıt or­tam­la­rı­nın sa­tış­la­rı mil­yar­la­rı bul­muş, kon­ser or­ga­ni­zas­yon­la­rı­na al­ter­na­tif ola­rak ge­li­şen bu kül­tür en­düs­tri­si bü­yük te­vec­cüh gör­müş­tür. At­ta­li bu bü­yük te­vec­cü­hü, tek­rar edi­le­bi­lir­li­ğin iş­lev­sel­li­ği ile açık­lar. İn­san­lar ni­çin mü­zik plak­la­rı alıp bu­lun­duk­la­rı or­ta­mı ses­li bir ha­le ge­ti­rir­ler? Ya­za­rı­mız bu so­ru­ya şöy­le ce­vap ve­rir: “Ge­liş­miş ül­ke­ler­de te­mel kor­ku se­fil­lik de­ğil, faz­la­sıy­la yal­nız ol­mak­tır. Mü­zik de her yal­nız ki­şi­ye tek ba­şı­na ol­ma­dı­ğı inan­cı­nı ve­rir: Mü­zi­ğin şu ve­ya bu şe­kil­de var­lı­ğı, bir baş­ka­sı­nın var­lı­ğı, ikin­ci ha­yat si­gor­ta­sı­dır.” (s. 143) At­ta­li’nin ön­gö­rü­sü­ne gö­re, he­nüz ger­çek­leş­me­miş ütop­ya­cı bir ge­le­cek ta­sa­rı­sı olan bes­te­le­me dö­ne­min­de ise, in­san­lar sırf mü­zik yap­mak için ve bu­nu baş­ka in­san­lar­la pay­laş­mak ama­cıy­la mü­zik ya­pa­cak­tır. Bu dö­nem ya­ra­tı­cı­lı­ğın ve ya­ra­tı­lan­la­rın pay­la­şıl­ma­sıy­la ge­len mut­lu­lu­ğun ege­men ol­du­ğu bir dö­nem ola­cak­tır. Bu­gün mü­zik üre­ti­mi­nin bü­yük ço­ğun­lu­ğu bir­kaç bü­yük şir­ke­tin te­ke­lin­de ger­çek­le­şi­yor. Plak şir­ket­le­ri, mp3 for­ma­tı ve in­ter­net üze­rin­den dos­ya pay­la­şı­mı­nın yı­kı­cı ge­ti­ri­le­riy­le yüz­leş­mek zo­run­da kal­sa da, çe­şit­li ya­sal dü­zen­le­me­ler sa­ye­sin­de üre­tim ve da­ğı­tım mas­raf­la­rın­da ya­kın bir ge­le­cek­te aşa­ma­lı ola­rak bü­yük bir dü­şüş gös­te­re­ce­ği bek­le­ni­yor. Her ne ka­dar ha­li­ha­zır­da­ki ka­pi­ta­list or­tam­da Ador­no’nun kül­tür en­düs­tri­si yak­la­şı­mı ge­çer­li ol­sa da, bel­ki ya­kın ge­le­cek­te Walter Ben­ja­min’in de­yi­şiy­le, sa­nat ese­ri­nin, me­ka­nik üre­tim so­nu­cun­da hâ­le­si­ni yi­tir­me­si­nin bir ge­ti­ri­si ola­rak her tür­lü ri­tü­el, sı­nıf­sal ay­rı­ca­lık sağ­la­ma, vb. iş­lev­ler­den aza­de, her­ke­sin eri­şi­mi­ne açık bir şe­ye dö­nüş­tü­ğü bes­te­le­me dö­ne­mi­ne gi­re­bi­li­riz. /Cihat Arınç

Tavsiye Et
Efsane
Ahmet Meter
Yapım: Pan Yayıncılık, 2006
 
Tek­ne­si­nin eğik ke­na­rı uzun bir ya­muk şek­lin­de, sap­sız, üçer üçer akort edi­len ve bir ok­ta­va se­kiz mü­la­yim ses ge­le­cek şe­kil­de dü­zen­le­nen ki­riş (ba­ğır­sak­tan) ya­hut nay­lon tel­li bir saz ola­rak ta­nım­la­ya­bi­le­ce­ği­miz ka­nu­nun ica­dı ile ala­ka­lı bir ‘ef­sa­ne’ var­dır. Bu ef­sa­ne­ye gö­re, bir ağa­cın üze­rin­de ölen bir ku­şun, ağa­cın dal­la­rın­dan aşa­ğı­ya sar­kan ku­ru­muş ba­ğır­sak­la­rı­nın rüz­gâ­rın et­ki­siy­le çı­kar­dı­ğı ses­ler­den il­ham alı­na­rak or­ta­ya çı­ka­rıl­mış­tır bu saz. Kay­nak­la­rın bir kıs­mın­da bü­yük Türk fi­lo­zo­fu Fa­ra­bî ta­ra­fın­dan icat edil­di­ği be­lir­ti­len ka­nun sa­zı­nın kö­ke­ni hak­kın­da­ki ri­va­yet­ler ise muh­te­lif­tir. Ki­mi­si onun kö­ke­ni­ni ka­dim Mı­sır ve Sü­mer’e da­yan­dı­rır­ken, ki­mi mü­zi­ko­log­lar ise bu sa­zı Arap men­şe­li say­mak­ta­dır. Kurt ve Ur­su­la Re­in­hard’ın be­lirt­ti­ği­ne gö­re, İs­lam’ın ilk de­vir­le­rin­de ses­ler sis­te­mi­ni gös­ter­mek -ya­ni mü­zi­ğin ka­non’unu (ku­ral­la­rı­nı) öğ­ret­mek- için pe­da­go­jik bir amaç­la kul­la­nı­lan ka­nun, Ya­kın Do­ğu’da bu se­bep­le bü­yük il­gi gör­dü. On be­şin­ci yüz­yıl­da ya­şa­mış bir Türk bil­gi­ni olan Ah­met oğ­lu Şük­rul­lah’ın ki­ta­bın­da an­lat­tık­la­rı­na ba­kı­lır­sa, o za­man­ki ka­nu­nun şe­kil ve tel dü­ze­ni ba­kı­mın­dan bu­gün­kün­den esas­lı bir far­kı ol­ma­dı­ğı an­la­şı­lı­yor. Ra­uf Yek­ta Bey’in ver­di­ği bil­gi­ye gö­re ise, is­te­ni­len per­de­nin tiz­li­ği­ni ve­ya pest­li­ği­ni ayar­la­ya­bil­mek için yir­min­ci yüz­yı­lın baş­la­rın­da İs­tan­bul’da, ya­rım per­de­ler için man­dal sis­te­mi ge­liş­ti­ril­di ve ka­nu­na tat­bik edil­di. Man­dal ter­ti­ba­tı­nın bu­lu­nu­şu­na ka­dar bu saz, sol elin baş­par­ma­ğı­nın tır­na­ğı ile tel­le­rin çe­şit­li yer­le­ri­ne bas­tı­rıp per­de­le­ri bul­mak su­re­tiy­le bü­yük bir güç­lük­le ça­lı­nı­yor­du. Ni­te­kim Ka­nu­nî Ha­cı Arif Bey, ka­nu­nun man­dal­sız ola­rak ça­lın­dı­ğı dev­rin en bü­yük vir­tüo­zu ola­rak bi­li­nir. Ken­di­ne has bir se­se sa­hip ve arp/gi­tar tek­ni­ği­ne ya­kın bir tek­nik­le po­li­fo­nik ic­ra­ya da yat­kın ge­niş ok­tav­lı bir saz olan ka­nun, her tür­lü his­si zen­gin bir şe­kil­de ifa­de et­me­ye el­ve­riş­li ol­ma­sı se­be­biy­le “Türk mu­si­ki­si­nin pi­ya­no’su” ola­rak anı­lır. Ah­met Me­ter, bu al­büm­de öz­gün ic­ra­sı ile pi­ya­sa­da duy­ma­ya alış­tı­ğı­mız ka­nun se­si­nin öte­si­ne ge­çi­yor. Al­büm, pey­gam­ber to­ru­nu Şe­rif Mu­hit­tin Tar­gan’ın “Kap­ris 1”i ile açı­lı­yor, Ka­sım İnal­te­kin’in “Kür­dî­li­hi­caz­kâr Med­hal”i ile de­vam edi­yor. Nev­res Bey’in “Hüz­zam Saz Se­mai­si” ve Hü­se­yin Sa­ded­din Arel’in “Ni­ha­vend Peş­rev” ve “Bu­se­lik Se­ma­i”si dı­şın­da bes­te­si­ni Me­ter’in yap­tı­ğı “Hi­caz Saz Se­mai­si” ve “Kür­dî Saz Se­mai­si” de al­büm­de­ki eser­ler­den ba­zı­la­rı. Ti­tiz ve din­le­yi­ci­si­ne fe­rah­lık ve­ren bir ça­lış­ma… /Cihat Arınç

Tavsiye Et
Murat Aydemir
Yapım: Kalan Müzik, 2008
 
1982 yı­lın­da gir­di­ği İTÜ Türk Mü­zi­ği Dev­let Kon­ser­va­tu­va­rı’nda­ki eği­ti­mi­ni çal­gı eği­tim bö­lü­mü ikin­ci­si ola­rak ta­mam­la­yan Mu­rat Ay­de­mir, tan­bur sa­zı­nı ic­ra et­me­ye Ne­cip Gül­ses ile baş­la­dı ve me­zu­ni­ye­ti­ne ka­dar ay­nı ho­cay­la ça­lış­tı. Tan­bu­rî Ce­mil Bey’in et­ki­sin­de sür­dür­dü­ğü ça­lış­ma­la­rı sı­ra­sın­da, Tan­bu­rî Nec­det Ya­şar’dan bu eko­lün bü­tün ken­di­ne has ni­te­lik­le­ri­ni tah­sil ede­rek, bu eko­lü tem­sil eden ye­ni ne­sil sa­nat­kâr­lar­dan bi­ri ol­du. Fark­lı dö­nem ve or­tam­lar­da Be­kir Sıd­kı Sez­gin, Alâ­ed­din Ya­vaş­ca, Erol De­ran ve İh­san Öz­gen ile be­ra­ber bir­çok kon­se­re iş­ti­rak eden Ay­de­mir, 1989 yı­lın­da ge­nel sa­nat yö­net­men­li­ği­ni dev­let sa­nat­çı­sı Nec­det Ya­şar’ın yap­tı­ğı Kül­tür Ba­kan­lı­ğı İs­tan­bul Dev­let Türk Mü­zi­ği Top­lu­lu­ğu’nda bir yıl sü­rey­le mi­sa­fir tan­bur sa­nat­çı­sı ola­rak ça­lış­tı. 1990 se­ne­sin­den iti­ba­ren Kül­tür Ba­kan­lı­ğı İs­tan­bul Dev­let Kla­sik Türk Mü­zi­ği Top­lu­lu­ğu’nda tan­bur sa­nat­çı­sı ola­rak mü­zik ça­lış­ma­la­rı­nı sür­dü­ren sa­nat­çı, ko­ro­nun yur­ti­çi ve yurt­dı­şı kon­ser­le­rin­de so­list ola­rak gö­rev yap­tı. “Lâ­le­zar” ad­lı top­lu­luk­la CRR Kon­ser Sa­lo­nu’nda çe­şit­li kon­ser­le­re ka­tıl­dı. Kud­si Er­gu­ner, Cen­giz Onu­ral ve Der­ya Tür­kan’a çe­şit­li al­büm­ler­de eş­lik et­ti. Bu al­büm­de, Mu­rat Ay­de­mir’in çe­şit­li dö­nem­ler­de ic­ra et­ti­ği Is­fa­han, Araz­bar­bu­se­lik, Bes­te­ni­gâr, Evc, Su­zi­di­lâ­ra, Hi­caz­kâr, Kür­dî­li­hi­caz­kâr ma­kam­la­rın­da tak­sim, peş­rev, saz se­mai­si form­la­rın­da eser­ler yer alı­yor. Bir Türk sa­zı olan ko­pu­zun en ge­liş­miş for­mu olan tan­bu­run bü­yü­le­yi­ci ses­le­ri­ni us­ta bir ic­ra­cı­dan din­le­mek için iyi bir fır­sat… /Cihat Arınç

Tavsiye Et