Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (October 2007) > Dosya > ABD ile İran arasında bitmeyen tango
Dosya
ABD ile İran arasında bitmeyen tango
Ebru Afat
PET­ROL ile ka­nın yıl­lar­dır bir­bi­ri­ne ka­rış­tı­ğı Or­ta­do­ğu bir tür­lü hu­zur bu­la­cak gi­bi gö­rün­mü­yor. Teh­dit al­gı­la­ma­sı bir hay­li yük­sek olan ABD, gü­ven­li­ği­nin teh­li­ke­de ol­du­ğu­nu söy­le­ye­rek Ame­ri­kan hal­kı­nı ye­ni bir sa­va­şa ik­na et­me­ye ça­lı­şı­yor. Ge­or­ge Bush dö­ne­min­de hep yük­sek­ler­de sey­re­den ABD’nin teh­dit al­gı­la­ma­sı­nın son he­de­fi ise İran. Ve ay­nen Irak’ın iş­gal­den ön­ce nük­le­er si­lah­la­ra sa­hip ol­du­ğu­nun id­di­a edil­me­si gi­bi, İran da nük­le­er si­lah­lar yap­ma­ya ça­lış­mak­la suç­la­nı­yor. İran­lı yet­ki­li­ler ül­ke­le­ri­nin nük­le­er si­lah de­ğil sa­de­ce ener­ji üret­mek ama­cın­da ol­du­ğu­nu söy­le­se­ler de, ABD ile böl­ge­de­ki en ya­kın müt­te­fi­ki İs­ra­il için, te­rö­re des­tek ve­ren gü­ve­nil­mez(!) bir ül­ke ola­rak ni­te­len­dir­dik­le­ri İran’ın nük­le­er tek­no­lo­ji­ye sa­hip ol­ma­sı­nın ka­bul edi­lir ta­ra­fı bu­lun­mu­yor.
İn­gi­liz ya­zar Ge­or­ge Or­well’ın Sta­lin yö­ne­ti­min­de­ki Sov­yet­ler Bir­li­ği’ni eleş­tir­mek için yaz­dı­ğı Hay­van Çift­li­ği isim­li ro­ma­nın­da­ki meş­hur söz­den esin­le­ne­rek söy­le­ye­cek olur­sak, “Bü­tün ül­ke­ler eşit­tir ama ba­zı­la­rı da­ha eşit­tir.” Ve böy­le­si­ne eşit­siz bir dün­ya­da sa­de­ce 2. Dün­ya Sa­va­şı’nı ka­za­nan ve BM Gü­ven­lik Kon­se­yi’nin beş dai­mi üye­si olan ABD, İn­gil­te­re, Fran­sa, Çin ve Rus­ya meş­ru ola­rak nük­le­er si­lah­la­ra sa­hip ola­bi­lir­ler. İs­ra­il, Pa­kis­tan ve Hin­dis­tan’ın gay­ri­meş­ru ola­rak nük­le­er si­lah­la­ra sa­hip ol­ma­sı ve 2. Dün­ya Sa­va­şı’nın ye­nik dev­let­le­ri olan Al­man­ya ve Ja­pon­ya’nın ba­rış­çıl amaç­lı nük­le­er fa­ali­yet­ler yü­rüt­me­si de ABD açı­sın­dan bir so­run oluş­tur­mu­yor.
İran nük­le­er ça­lış­ma­la­rı­na 1973’te Şah dö­ne­min­de ABD’nin des­te­ğiy­le baş­la­mış­tı. Fa­kat 1979 İs­lam Dev­ri­mi, İran ile ABD iliş­ki­le­rin­de bir kı­rıl­ma nok­ta­sı teş­kil edi­yor ve İran, ABD’nin müt­te­fik lis­te­sin­den çı­kıp düş­man lis­te­si­ne gi­ri­yor­du. Dev­rim­den son­ra dur­du­ru­lan İran’ın nük­le­er ça­lış­ma­la­rı, ABD’nin Sad­dam Hü­se­yin’i kış­kırt­ma­sı üze­ri­ne 1980’de baş­la­yan İran-Irak Sa­va­şı’nın 1988’de so­na er­me­si­nin ar­dın­dan, bu de­fa Çin ve Rus­ya’nın des­te­ğiy­le ye­ni­den ha­ya­ta ge­çi­ri­li­yor­du.
İran’ın nük­le­er tek­no­lo­ji­si, ABD ve İs­ra­il’in yıl­lar­dır gün­de­min­de ol­sa da, 2005’te Mah­mud Ah­me­di­ne­jad’ın cum­hur­baş­ka­nı se­çil­me­siy­le be­ra­ber ABD’nin he­def lis­te­si­nin ba­şı­na otur­du. İran’ın 2006’da uran­yum zen­gin­leş­tir­me ça­lış­ma­la­rı­na baş­la­dı­ğı­nı ilan et­me­siy­le de ABD için gö­rü­nür­de bir sa­vaş ne­de­ni ha­li­ne dö­nüş­tü. BM Ge­nel Ku­rul top­lan­tı­la­rı için New York’a gi­den Ah­me­di­ne­jad’ın, 24 Ey­lül’de Ko­lom­bi­ya Üni­ver­si­te­si’nde, 25 Ey­lül’de ise BM Ge­nel Ku­ru­lu’nda yap­tı­ğı ko­nuş­ma­lar­da ül­ke­si­nin nük­le­er si­lah­la­ra ih­ti­ya­cı ol­ma­dı­ğı­nı, so­run­la­rın atom bom­ba­sıy­la çö­zül­me dev­ri­nin geç­ti­ği­ni söy­le­me­si bu nok­ta­da Bush hü­kü­me­ti için bir an­lam ifa­de et­mi­yor. Uran­yum zen­gin­leş­ti­re­cek se­vi­ye­ye ula­şan bir İran’ın, her za­man için nük­le­er si­lah üret­me ola­sı­lı­ğı bu­lu­na­bi­lir. Ve bu ola­sı­lık, Fi­lis­tin’de adil bir çö­zü­me ya­naş­ma­yan ve sa­de­ce Or­ta­do­ğu’nun de­ğil dün­ya­nın en bü­yük as­ke­rî güç­le­rin­den bi­ri olan İs­ra­il’in psi­ko­lo­jik üs­tün­lü­ğü­nü sar­sa­cak­tır.
İran’ın nük­le­er bir gü­ce dö­nüş­me­si­ni ne pa­ha­sı­na olur­sa ol­sun en­gel­le­mek is­te­yen İs­ra­il, ge­re­kir­se 1981’de Irak’ta yap­tı­ğı gi­bi, İran’ın nük­le­er te­sis­le­ri­ni bom­ba­la­ya­ca­ğı­nı söy­le­ye­rek Bush yö­ne­ti­mi­ne bas­kı ya­pı­yor. ABD ve İn­gi­liz ba­sı­nı­na gö­re de ABD, İran’a yö­ne­lik bir sal­dı­rı­ya ha­zır­la­nı­yor. As­ke­rî ana­list Eric Mar­go­lis, İn­gi­liz The Sun­day Ti­mes ga­ze­te­sin­de 22 Ey­lül’de ya­yım­la­nan ya­zı­sın­da, Ame­ri­kan Ha­va Kuv­vet­le­ri’nin “Şah-Mat” adın­da çok önem­li ve stra­te­jik bir plan­la­ma gru­buy­la yap­tı­ğı gö­rüş­me­yi an­la­tı­yor. 1970’ler­de Sov­yet teh­di­di­ne kar­şı ku­ru­lan ve 20-30 en üst dü­zey ha­va su­ba­yı, sa­vun­ma ve si­ber sa­vaş uz­ma­nın­dan olu­şan bu grup, ola­sı İran sal­dı­rı­sı­nın ay­rın­tı­la­rı­nı iki yıl­dan uzun sü­re­dir plan­lar­ken, ha­va kuv­vet­le­ri İran’da 3-4 bin he­def seç­miş, özel güç­ler de za­ten İran’da.
An­cak bü­tün bu yo­rum­lar ve İran’ın nük­le­er si­lah­la­rı­nın, tıp­kı Irak’ın bir tür­lü bu­lu­na­ma­yan si­lah­la­rın­da ol­du­ğu gi­bi, ABD için bir teh­dit oluş­tur­ma­sı­nın im­kan­sız­lı­ğı bir ya­na, ABD’nin İran po­li­ti­ka­la­rın­da İs­ra­il’in kay­gı­la­rı tek be­lir­le­yi­ci de­ğil. Ve nük­le­er İran teh­li­ke­si­nin ABD ta­ra­fın­dan bu ka­dar öne çı­ka­rıl­ma­sı, asıl me­se­le­yi göz­ler­den ka­çı­rı­yor: “ABD’nin İran’ın elin­de­ki ener­ji kay­nak­la­rı üze­rin­de söz sa­hi­bi ol­mak is­te­ği.” Ni­te­kim 1987-2006 ara­sın­da Ame­ri­kan Mer­kez Ban­ka­sı’nın baş­kan­lı­ğı gö­re­vi­ni yü­rü­ten Alan Gre­ens­pan’in Ey­lül so­nun­da ya­yım­la­nan Tür­bü­lans Ça­ğın­da: Ye­ni Bir Dün­ya­da Ma­ce­ra­lar isim­li ha­tı­ra­tın­da, si­ya­si ba­kım­dan ka­bul edi­le­mez bir ger­çek ol­sa da “Irak Sa­va­şı’nın bü­yük öl­çü­de pet­rol­le il­gi­li ol­du­ğu­nu” ifa­de et­me­si bu ama­cın açık de­li­li.
Sad­dam Hü­se­yin’in ABD’nin pet­rol sa­tış şart­la­rı­nı ka­bul et­me­me­si üze­ri­ne Irak’ın iş­gal edi­lip re­ji­min yı­kıl­ma­sın­dan son­ra ya­pı­lan ilk iş, ül­ke­nin pet­rol kay­nak­la­rı­nın kon­trol al­tı­na alı­nıp baş­ta Ame­ri­kan ve İn­gi­liz ol­mak üze­re Ba­tı­lı pet­rol şir­ket­le­ri­nin iş­let­me­si­ne ve­ril­me­si ol­muş­tu. ABD’nin 1953’te İn­gi­liz­le­rin kon­tro­lün­de­ki pet­rol iş­let­me­le­ri­ni mil­li­leş­tir­mek is­te­yen İran’da­ki Mu­sad­dık re­ji­mi­ni de­vir­me­si­nin ne­de­ni ener­ji kay­nak­la­rı­na so­run­suz ulaş­ma is­te­ğiy­di. İran dün­ya­nın en bü­yük be­şin­ci pet­rol re­zerv­le­ri­ne sa­hip ve en bü­yük ikin­ci do­ğal­gaz te­da­rik­çi­si. Ve ABD’li yö­ne­ti­ci­ler için ön­ce­lik­li he­def de, Irak’ta ol­du­ğu gi­bi İran’da da ener­ji kay­nak­la­rı­na so­run­suz ulaş­mak, Çin gi­bi po­tan­si­yel ra­kip­le­ri­nin ve Ja­pon­ya ile Av­ru­pa­lı müt­te­fik­le­ri­nin ala­ca­ğı pet­rol ve do­ğal­ga­zın va­na­sı­nın ba­şı­nı tut­mak. İran’ın OPEC (Pet­rol İh­raç Eden Ül­ke­ler Teş­ki­la­tı)’te Ve­ne­zü­el­la gi­bi ül­ke­ler­le bir­lik­te bir di­re­niş oluş­tur­ma­ya ça­lış­ma­sı ve ni­hai nok­ta­da pet­rol sa­tı­şın­da do­lar ye­ri­ne av­ro kul­lan­ma­yı he­def­le­me­si, en ölüm­cül gü­na­hı­nı oluş­tu­ru­yor. ABD’nin 11 Ey­lül’den son­ra İran ve Irak ile bir­lik­te şer ek­se­ni ilan et­ti­ği ve am­bar­go­ya ma­ruz bı­rak­tı­ğı Ku­zey Ko­re de geç­ti­ği­miz Tem­muz’da akar­ya­kıt yar­dı­mı kar­şı­lı­ğın­da bü­tün nük­le­er fa­ali­yet­le­ri­ni dur­dur­ma ka­ra­rı alın­ca, ge­ri­ye ka­lan son ül­ke için de çan­lar çal­ma­ya baş­lı­yor.
Üs­te­lik İran’ın ABD’ye ver­di­ği ra­hat­sız­lık eko­no­miy­le de sı­nır­lı kal­mı­yor. İş­gal­den son­ra Irak’ın ço­ğun­lu­ğu­nu oluş­tu­ran Şi­i­ler üze­rin­de kur­du­ğu et­ki ala­nı­nı Lüb­nan’dan Ye­men’e uza­nan Şii ku­şak üze­rin­de­ki nü­fu­zu ile bir­leş­ti­ren İran’ın böl­ge­de­ki et­kin­li­ği ar­tı­yor. Lüb­nan’da­ki Şii grup­la­rın ya­nı sı­ra Fi­lis­tin’de­ki Sün­ni Ha­mas’a da as­ke­rî ve ma­li des­tek ve­ren İran’ın böl­ge­de ar­tan bu gü­cü, Şii nü­fus ba­rın­dı­ran Suu­di Ara­bis­tan, Kör­fez ül­ke­le­ri ve Pa­kis­tan’ı ol­duk­ça te­dir­gin edi­yor. ABD, İran’ı Af­ga­nis­tan’da ve özel­lik­le de Irak’ta­ki Şii di­re­niş­çi­le­re des­tek ve­re­rek bu ül­ke­ler­de­ki kao­su de­rin­leş­tir­mek­le de suç­lu­yor ki İran, bu id­di­ala­rı sü­rek­li red­de­di­yor.
Bush yö­ne­ti­mi İran’a kar­şı iz­le­ye­ce­ği po­li­ti­ka­lar ko­nu­sun­da he­nüz net bir ka­ra­ra ulaş­mış de­ğil. Yö­ne­tim­de güç den­ge­si, Tah­ran’la dik­kat­li iliş­ki­ler kur­ma­yı ter­cih eden Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Ri­ce ve eki­bin­den, ça­tış­ma­yı teş­vik eden ne­o-con Baş­kan Yar­dım­cı­sı Dick Che­ney ile Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı Pen­ta­gon eki­bi­ne ka­yı­yor. BM’nin İran’a kar­şı uy­gu­la­dı­ğı am­bar­go­la­rı da­ha da sı­kı­laş­tır­ma­sı için bas­tı­ran ABD’ye, Ni­co­las Sar­kozy li­der­li­ğin­de­ki Fran­sa tam des­tek ve­ri­yor. Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Ber­nard Ko­uch­ner’ın 16 Ey­lül’de bir TV prog­ra­mın­da İran’ın dur­du­rul­ma­sı için ge­re­kir­se sa­va­şa bi­le gi­di­le­bi­le­ce­ği­ni söy­le­me­si bu des­te­ğin bo­yut­la­rı­nı or­ta­ya ko­yu­yor. İran ile ti­ca­ri iliş­ki­le­ri bu­lu­nan Fran­sa’nın bu tu­tum de­ği­şik­li­ği­nin ar­ka­sın­da, ABD’nin Fran­sız pet­rol şir­ket­le­ri­ne Irak’ta­ki iki pet­rol ala­nın­da iş­let­me iz­ni ver­me­si ya­tı­yor. İran ile yo­ğun ti­ca­ri iliş­ki­le­ri bu­lu­nan Al­man­ya ise ABD’ye açık­ça kar­şı çık­ma­sa da am­bar­go­nun da­ha da ağır­laş­tı­rıl­ma­sı­na ve as­ke­rî mü­da­ha­le­ye sı­cak bak­mı­yor. Irak’ın gü­ne­yin­de­ki as­ker­le­ri­ni çek­me­ye baş­la­yan İn­gil­te­re ise am­bar­go­la­ra des­tek ver­me­si­ne rağ­men, bir sa­va­şa dâ­hil ol­ma­ya­ca­ğı­nın sin­yal­le­ri­ni ve­ri­yor. Rus­ya ve Çin ise İran’ın da­ha faz­la sı­kış­tı­rıl­ma­sı­na kar­şı çı­kı­yor.
M. Hardt ve A. Neg­ri 2000’de ya­yım­la­dık­la­rı İm­pa­ra­tor­luk isim­li ça­lış­ma­la­rın­da, olu­şum ha­lin­de­ki kü­re­sel dü­ze­nin bir im­pa­ra­tor­luk ol­du­ğu­nu or­ta­ya ko­yu­yor­lar. Bu dü­zen­de as­li öğe­le­ri ara­sın­da ulus-dev­let­ler ka­dar ulus üs­tü ku­rum­lar, ka­pi­ta­list şir­ket­ler ve baş­ka güç­le­rin bu­lun­du­ğu bir ağ ik­ti­dar, ya­ni ye­ni bir ege­men­lik bi­çi­mi or­ta­ya çık­mak­ta­dır. Ve bu kü­re­sel im­pa­ra­tor­luk ağın­da hiç­bir ulus-dev­let, en güç­lü­sü olan ABD bi­le di­ğer güç­ler­le iş­bir­li­ği ya­pa­ma­dan dü­ze­ni sür­dü­re­mez. ABD, Hardt ve Neg­ri’nin id­di­a et­ti­ği gi­bi ras­yo­nel bir ka­rar alıp İran’a yö­ne­lik mü­ca­de­le­si­ni dip­lo­ma­tik araç­lar­la sür­dür­me­yip de bir as­ke­rî mü­da­ha­le­ye baş­vu­rur­sa, sa­de­ce böl­ge­yi ate­şe at­mak­la kal­ma­ya­cak, önünde sonunda ken­di­si­ni de vu­ra­cak olan bü­yük bir kao­sun fi­ti­li­ni de ateş­le­miş ola­cak­tır.

Paylaş Tavsiye Et