Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (July 2007) > Ankara Havası
Ankara Havası
Siyasal ısınma sorunu
Kü­re­sel ısın­ma kav­ra­mıy­la ilk cid­di yüz­leş­me­yi ve onun so­nuç­la­rı­nı me­rak ede­rek ya­za gi­ri­yo­ruz. As­lın­da An­ka­ra’nın po­li­tik ha­va­sı Ni­san ayı­nın son gün­le­rin­den iti­ba­ren er­ken­den ısın­mış du­rum­da. Hat­ta ka­mu­oyun­da se­çi­min ger­çek­ten ya­pı­la­ca­ğı­na da­ir inanç art­tık­ça, An­ka­ra ra­hat­lı­yor; Tür­ki­ye’nin mer­ke­zin­de yo­ğun­la­şan ve ar­tık yö­ne­til­me­si çok zor ha­le ge­len ener­ji, mi­ting mey­dan­la­rı va­sı­ta­sıy­la ül­ke­nin ge­ri ka­lan böl­ge­le­ri­ne da­ğı­lı­yor.
An­cak yo­ru­cu bir dö­ne­min ar­dın­dan ta­til ha­zır­lı­ğı­na baş­la­mak üze­re olan par­ti­ler ve va­tan­daş­lar, ser­sem­le­ti­ci yaz sı­cak­la­rı­na denk ge­len se­çi­min ha­va­sı­na he­nüz gi­re­bil­miş sa­yıl­maz. Ger­çek şu ki, va­tan­daş mey­da­na gel­me­ye ya­naş­mı­yor. Ma­hal­le muh­tar­la­rı, seç­men lis­te­le­rin­de pek çok ki­şi­nin adı­nın bu­lun­ma­ma­sı ih­ti­ma­li yük­sek ol­du­ğu hal­de, ge­lip kon­trol eden va­tan­daş sa­yı­sı­nın çok az ol­du­ğu­nu söy­lü­yor. Ya­ni va­tan­daş san­dı­ğa da gel­me­ye­bi­lir.
Pe­ki, se­çi­me ik­ti­dar he­de­fiy­le gi­ren par­ti li­der­le­ri ne du­rum­da? Sı­ray­la ba­ka­lım.
Tay­yip Er­do­ğan: Se­çi­me en ha­zır ve mo­ti­vas­yo­nu yük­sek olan ik­ti­dar par­ti­si­nin li­de­ri. Baş­ba­kan, Türk si­ya­se­tin­de kla­sik­le­şen lis­te dep­re­mi­ni de cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­min­de­ki mağ­du­ri­ye­tin göl­ge­sin­de, en az ha­sar­la at­lat­tı. Fa­kat bu olum­lu ko­nu­ma rağ­men, CNN Türk’te­ki Ah­met Ha­kan’ın prog­ra­mın­da yü­zü­nün, bi­raz da ışık prob­le­mi ve abar­tı­lı mak­yaj ne­de­niy­le “ki­reç gi­bi” gö­rün­me­si so­ru işa­ret­le­ri­ne ne­den ol­du. Bu­nu An­ka­ra’nın bık­tı­rı­cı ve ge­ri­lim do­lu ha­va­sı­na bağ­la­yan­lar da var. Çün­kü Er­do­ğan, do­ğu il­le­rin­den baş­la­dı­ğı mi­ting­ler­de yü­zü en çok gü­len par­ti li­de­ri. An­cak ge­çen ay se­çim be­yan­na­me­si­nin bi­raz ge­cik­me­si “AK Par­ti, se­çi­min hâ­lâ Ka­sım ayın­da ya­pı­la­ca­ğı­nı sa­nı­yor” es­pri­le­ri­ne ne­den ol­du.
De­niz Bay­kal: 26 Ha­zi­ran iti­ba­riy­le, Bay­kal’ın elin­de, AK Par­ti li­de­ri­nin ak­si­ne, sa­de­ce se­çim be­yan­na­me­si var di­ye­bi­li­riz. Ta­bii bir de Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’ne ya­pıl­mış ip­tal baş­vu­ru­la­rı… Ko­nu­şa­ca­ğı ili se­çer­ken her za­man özen­li dav­ra­nan Bay­kal, muh­te­me­len mey­dan­lar­da da AK Par­ti’nin­ki­ne ya­kın bir iti­bar gö­re­cek­tir. Fa­kat be­yan­na­me­nin po­pü­list­lik­te Cem Uzan’ın “maç al­tı rek­lam va­at­le­ri”yle ya­rış­ma­sı, kül­tür­lü CHP seç­me­ni­nin zih­nin­de­ki so­ru işa­ret­le­ri­ni ün­le­me çe­vi­re­bi­lir!
Dev­let Bah­çe­li: Mey­dan­la­ra in­dik­çe ba­ra­jı aş­ma umu­du art­tı; an­cak MHP’de “Dev­le­tin ba­şı­na Dev­let ge­çe­cek”, “Er­kek-ür­kek” gi­bi id­dia­lı ve çar­pı­cı slo­gan­lar yok. Fa­ra­za önün­de­ki def­ter kay­bol­muş ol­sa, Bah­çe­li’den ge­ri­ye bo­ğaz mah­reç­li de­liş­men se­sin­den baş­ka bir şey kal­ma­ya­cak gi­bi gö­rü­nü­yor. En bü­yük han­di­ka­bı kit­le­ler­le me­tin­siz ve do­la­yı­sıy­la sa­mi­mi iliş­ki ku­ra­ma­ma­sı.
Meh­met Ağar: AK Par­ti’ye oy ver­me­mek­te di­re­nen %10 ci­va­rın­da­ki sağ ta­ba­na Er­kan Mum­cu’yla bir­lik­te ön­ce cen­ne­ti gös­ter­di­ler, ar­dın­dan ce­hen­ne­mi… Or­ta­lık bir an­da sos­ye­te birleşip ayrılmaları gi­bi toz du­man olur­ken, Ağar DYP’yi De­mi­rel’e kap­tır­dı; Mum­cu ise 2002’de AK Par­ti’ye ka­tı­la­rak kur­tar­dı­ğı mil­let­ve­kil­li­ğin­den ol­du. As­lın­da hâ­lâ kim­se bir şey an­la­mış de­ğil; ama bir ger­çek var: Zo­ra­ki bir he­ye­can dal­ga­sı oluş­tu­ra­rak, is­ti­fa­lar­la sar­sıl­mış kit­le­si­ni coş­tur­ma­ya ça­lı­şan Ağar’ın se­si er­ken kı­sıl­dı. “Adam gi­bi adam” slo­ga­nı­na si­nen “er­kek­lik vur­gu­su” ve “ağır abi” po­zu da­ğıl­mak üze­re; ben­den söy­le­me­si.
Cem Uzan: İlk çık­tı­ğı Do­ğu Ka­ra­de­niz ge­zi­sin­de trak­tör va­go­nun­da ha­va­ala­nı­na ge­ti­ri­len fın­dık ağaç­la­rı­na tu­tu­na­rak iki yük­lem­li flaş bir va­at cüm­le­si kur­du: “Na­mus­su­zum(1), fın­dık 8 li­ra ola­cak(2).” İkin­ci­si­ne ina­nan­lar ol­du­ğu gi­bi, il­ki­ne dik­kat çe­ken­ler de ol­du; “Her iki­si doğ­ru” di­yen­ler de… O ka­da­rı­nı bil­mi­yo­ruz; ama ik­ti­dar ola­ma­ya­ca­ğı­nın bi­lin­cin­de­ki bir par­ti­ye ba­ra­jı aş­tı­ra­cak hap slo­gan­lar la­zım. Kı­sa­ca­sı Uzan doğ­ru yol­da.
Er­kan Mum­cu: En id­dia­lı re­to­ri­ğe sa­hip li­der ola­rak adı “Er­kan Se­çim”e çık­mak üze­rey­di. Bü­tün par­ti­ler si­ne-i mil­le­te dö­ner­ken en ön­de­ki Mum­cu -bi­raz faz­la mı dön­dü ne?- ge­ri­ye dö­nü­ver­di. Şim­di Sa­lih Abi’nin de­yi­şiy­le “yat­sı ba­ra­jı”nın ya­kın­la­rın­da do­la­nı­yor.
Hay­dar Baş: “Ne­re­den çık­tı?” de­me­yin. Ön­ce An­ka­ra’nın en iş­lek yer­le­rin­den Dik­men Cad­de­si gi­ri­şi­ne “İş, aş, Hay­dar Baş” te­ma­lı haş­met­li se­çim pos­ter­le­ri­ni ta Ni­san ba­şın­da as­tır­dı -ki bu­ra­sı Mec­lis’in, Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı’nın, De­niz Kuv­vet­le­ri Ko­mu­tan­lı­ğı’nın, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı’nın ve hat­ta Baş­ba­kan­lık bi­na­sı­nın ke­siş­ti­ği yer­dir. Ar­dın­dan Baş, yi­ne pro­je­le­ri­ne sa­hip ola­ma­ma­sıy­la gün­de­me gel­di; “30 yı­lı­mı ver­di­ğim mil­li eko­no­mi mo­de­li­ni di­ğer par­ti­ler ça­lı­yor” di­ye şi­ka­yet­te bu­lun­du. 2002 se­çim­le­rin­de de “Bi­zi bun­lar­la koa­lis­yo­na mec­bur et­me­yin” de­miş­ti. Seç­men de ga­li­ba me­sa­jı yan­lış an­la­dı. So­nuç­ta Hay­dar Ho­ca, kim­sey­le koa­lis­yo­na mec­bur kal­ma­dı; ama ik­ti­dar da ola­ma­dı.
Do­ğu Pe­rin­çek: Üni­ver­si­te ho­ca­la­rı­nı ara­yıp İş­çi Par­ti­si ik­ti­da­rın­da ba­kan­lık gö­re­vi üst­le­nip üst­len­me­ye­cek­le­ri­ni sor­mak­tan vaz­geç­ti­ği söy­le­ni­yor.
Re­cai Ku­tan: Al­lah se­la­met ve saa­det ver­sin.

Tavsiye Et
Ya orada AK Partililer olsaydı?
Hud­son Ens­ti­tü­sü skan­da­lı pat­la­dı­ğın­da An­ka­ra’nın se­çim mey­dan­la­rı­na da­ğıl­ma­ya baş­la­yan ge­ri­lim ener­ji­si ye­ni­den yük­sel­di. Bu­nun en bü­yük ne­de­ni, id­di­ala­rın or­ta­sın­da­ki Ge­nel­kur­may’ın açık­la­ma yap­mak­ta ace­le et­me­me­siy­di. La­kin biz ga­fil­ler tay­fa­sı bu ge­cik­me­yi “sü­kut ik­rar­dan­dır” sö­zü feh­va­sın­ca yo­rum­la­mak­la ne bü­yük ku­sur iş­le­mi­şiz! Me­ğer ha­va­da, ka­ra­da, de­niz­de her da­im hik­me­tin­den su­al olun­ma­yan TSK men­sup­la­rı Hud­son’da da sua­le ge­rek du­yul­ma­ya­cak den­li önem­li iş­ler pe­şin­dey­miş.
Ar­tık ru­tin ol­du­ğu üze­re ya­pı­lan Ge­nel­kur­may açık­la­ma­sı­nı so­nu­na ka­dar oku­ma sab­rı gös­te­ren­ler, bir haf­ta­lık ge­ci­ken ce­va­bın TSK düş­man­la­rı­nı na­sıl faş edi­ver­di­ği­ni de öğ­ren­me mut­lu­lu­ğu­na er­di­ler. Bu bir haf­ta bo­yun­ca çe­ne­si­ni tu­ta­ma­yıp “Ge­nel­kur­may’dan açık­la­ma bek­le­yen”ler bu sü­re zar­fın­da “ib­ret­le iz­len­dik­le­ri­ni” ve TSK’yı yıp­rat­mak ama­cıy­la “ya­ra­tı­lan bu or­ta­mın ar­ka­sın­da­ki ak­tör­le­rin ger­çek yüz­le­ri­ni” gör­dü­ler.
Fran­sız­lar, bir iza­hın iza­ha muh­taç ol­ma­sı du­ru­mun­da “E alors?” tep­ki­si­ni ve­rir­ler. “So what?” gi­bi bir şey­dir bu.
Biz­de de or­du­su­nu, mil­le­ti­ni, dev­le­ti­ni kar­şı­lık­sız ve ka­tık­sız bir aşk­la se­ven sa­de va­tan­daş ile te­miz kalp­li mü­nev­ver­ler bu­na ben­zer bir sı­kın­tı ya­şı­yor­lar. Me­se­la şu so­ru­nun tam kar­şı­lı­ğı­nı ala­bil­miş de­ğil­ler: Tür­ki­ye’nin ko­nu edil­di­ği kor­kunç bir se­nar­yo­yu PKK des­tek­çi­si Ce­lal Ta­la­ba­ni’nin oğ­lu Ku­bat ve Ame­ri­ka­lı uz­man­lar­la ay­nı ma­sa et­ra­fın­da tar­tı­şan Ge­nel­kur­may’a bağ­lı Stra­te­jik Araş­tır­ma­lar ve Etüt Mer­ke­zi (SA­REM)’nin di­rek­tö­rü Tuğ­ge­ne­ral Sü­ha Tan­ye­ri, Was­hing­ton As­ke­rî Ata­şe­si Tuğ­ge­ne­ral Ber­tan No­gay­la­roğ­lu ile SA­REM’den di­ğer ba­zı yet­ki­li­le­rin ora­da ne işi var­dı?
Bu, sa­de va­tan­daş ile te­miz kalp­li mü­nev­ve­rin ka­fa­sın­da­ki so­ru.
Be­nim ak­lı­ma ta­kı­lan so­ru ise baş­ka: Ya Hud­son Ens­ti­tü­sü’nde­ki o ma­sa­nın et­ra­fın­da Cü­neyt Zap­su, Ege­men Ba­ğış, Ömer Çe­lik üç­lü­sün­den bi­ri ve­ya iki­si ve­ya üçü ol­say­dı?
Vur tah­ta­ya üç de­fa!

Tavsiye Et
Yüce Mahkeme
Bu sö­zü kim çı­kar­dı bil­mi­yo­rum; ama eş an­lam­lı­sı ‘ul­vî’ söz­cü­ğü olan ‘yü­ce’nin Tür­ki­ye’nin en la­ik ku­rum­la­rın­dan bi­ri­ni ta­nım­la­mak için kul­la­nıl­ma­sı la­ik ar­ka­daş­la­rı­mı fe­na hal­de ra­hat­sız edi­yor. 1961 Ana­ya­sa­sı ile ku­rul­muş, üye­le­ri cum­hur­baş­ka­nı ta­ra­fın­dan ata­nan fa­ni­ler­den olu­şan, hat­ta Hud­son’da­ki “fe­la­ket se­nar­yo­su”nda baş­ka­nı­na sui­kast dü­zen­len­me­si bi­le ta­sav­vur edi­le­bi­len bir mah­ke­me na­sıl ulu­hi­yet ko­kan bir sı­fat­la anı­lır?
Kav­ra­mın doğ­ru­su “yük­sek mah­ke­me” ola­cak; çün­kü Ana­ya­sa Mah­ke­me­si, hu­ku­kî hi­ye­rar­şi için­de en yük­sek yar­gı or­ga­nı­dır. Yü­ce den­me­si, ona ila­hi bir ni­te­lik ver­me­ye­ce­ği gi­bi, yük­sek de­mek de onun üs­tün hi­ye­rar­şik ni­te­lik­le­ri­ni kü­çüm­se­mek an­la­mı­na gel­mez.
Oy­sa baş­ta Den­gir Mir Meh­met Fı­rat ol­mak üze­re pek çok AK Par­ti­li de sö­ze “Yü­ce Mah­ke­me…” di­ye baş­lı­yor; Ta­bii “Yü­ce Mah­ke­me” der­ken Mah­ke­me-i Küb­ra’ya gön­der­me ya­pı­lı­yor ise, ona sö­zü­müz yok.

Tavsiye Et
Nusret Özcan: “Güzel ölmek lazım”
Zor za­man­lar­da dost­lu­ğun de­ğe­ri­ni gös­te­ren bir in­san, Nus­ret Ağa­bey, gü­zel gör­dü­ğü ölüm­le ta­nış­tı. Şu­ra­dan bi­li­yo­rum: İn­ti­har et­me­yi ka­fa­sı­na ko­yan bir dos­tu­mu ona gö­tür­müş­tüm. Nus­ret Ağa­bey, ölüm­den kork­ma­dı­ğı­nı söy­le­yen ar­ka­da­şı bir müd­det süz­dük­ten son­ra şu me­al­de ko­nuş­muş­tu: “Ölüm kö­tü bir şey de­ğil­dir kar­deş. Yal­nız gü­zel öl­mek la­zım. Yi­ne de sen bi­lir­sin.”
Me­ka­nın cen­net ol­sun Nus­ret Ağa­bey, se­nin ha­ya­tın da gü­zel­di.

Tavsiye Et