Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (June 2007) > Türkiye Siyaset > YÖK muhtırası ya da akademik sıkı yönetim
Türkiye Siyaset
YÖK muhtırası ya da akademik sıkı yönetim
Emin Ali Kunt
TÜR­Kİ­YE’DE son ay­lar­da cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi et­ra­fın­da ce­re­yan eden ha­ra­ret­li ve duy­gu­sal içe­rik­li tar­tış­ma­la­rın et­ki­le­ri dal­ga dal­ga ya­yıl­ma­ya de­vam edi­yor. “Dev­le­tin ir­ti­caî emel­ler­le ele ge­çi­ril­me­si” söy­le­mi çer­çe­ve­sin­de be­li­ren tep­ki­sel ta­vır­la­rın ku­rum­lar se­vi­ye­sin­de or­ta­ya ko­nul­ma­sı­nın son ör­nek­le­rin­den bi­ri de YÖK ka­na­dın­dan ge­len ye­ni yö­net­me­lik ol­du. Res­mî Ga­ze­te’nin 11 Ma­yıs 2007 ta­rih­li sa­yı­sın­da ya­yım­la­nan 26.519 sa­yı­lı ye­ni denk­lik yö­net­me­li­ği­nin 7. mad­de­si­nin 3/a alt mad­de­si şu dü­zen­le­me­yi ge­ti­ri­yor: “Yurt­dı­şın­da­ki yük­se­köğ­re­tim ku­rum­la­rın­da öğ­re­nim gö­ren öğ­ren­ci­le­rin prog­ram­la­rın­da; prog­ra­mın müf­re­da­tı ile il­gi­si ol­ma­yan ve Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı’nın te­mel il­ke­le­ri ile 2.547 sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu’nun 4. ve 5. mad­de­le­rin­de be­lir­ti­len amaç ve il­ke­le­ri­ne ay­kı­rı ders­ler bu­lun­ma­sı ha­lin­de, alı­nan dip­lo­ma­la­ra denk­lik ve­ril­mez.”
Geç­ti­ği­miz gün­ler­de bir te­le­viz­yon ka­na­lı­na ver­di­ği mü­la­kat­ta yö­net­me­lik­le il­gi­li so­ru­la­rı ce­vap­la­yan YÖK Baş­kan Ve­ki­li İsa Eş­me, her ne ka­dar bu mad­de­nin he­de­fin­de “din­sel eği­tim ver­di­ği ge­rek­çe­siy­le Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ve yurt­dı­şı eği­tim ata­şe­le­ri­nin çe­şit­li uya­rı­la­rı­na ko­nu olan üni­ver­si­te­ler” ol­du­ğu­nu söy­le­ye­rek ya­pı­lan ye­ni dü­zen­le­me­ye “İran, Pa­kis­tan ve Suu­di Ara­bis­tan gi­bi ül­ke­ler­de eği­tim ve­ren üni­ver­si­te­ler­de me­se­la in­şa­at fa­kül­te­si adı al­tın­da ta­ma­men din­sel içe­rik­li eği­tim ve­ren bö­lüm­ler bu­lun­du­ğu” id­di­ası­nı ge­rek­çe gös­ter­se de, bu yö­net­me­li­ğin ye­ni hu­ku­kî be­lir­siz­lik­le­re ve key­fî uy­gu­la­ma­lar ne­ti­ce­sin­de do­ğa­cak ye­ni mağ­du­ri­yet­le­re ka­pı ara­la­ya­bi­le­ce­ği açık­ça gö­rü­lü­yor.
 
Di­sip­lin­le­ra­ra­sı­lı­ğın Bal­ta­lan­ma­sı
Mad­de­de yer alan “prog­ra­mın müf­re­da­tı ile il­gi­si ol­ma­yan” ifa­de­si son de­re­ce muğ­lak. Böy­le­si bir ifa­de ge­rek­çe gös­te­ri­le­rek her tür­lü di­sip­lin­le­ra­ra­sı ça­lış­ma bal­ta­la­na­bi­lir ve ka­tı bir uz­man­laş­may­la “bi­lim­sel kör­leş­me” kö­rük­len­miş olur. Gü­nü­mü­zün eği­tim fel­se­fe­si­nin çöz­me­ye uğ­raş­tı­ğı so­run­la­rın ba­şın­da, aka­de­mi­de­ki aşı­rı uz­man­laş­ma­nın ge­tir­di­ği kör­leş­me ve di­sip­lin­le­ra­ra­sı bağ­lan­tı­sız­lı­ğın çok bo­yut­lu bir me­se­le­yi bü­tün­cül bir şe­kil­de kav­ra­ma­da or­ta­ya çı­kar­dı­ğı güç­lük­ler yer alı­yor. Bu nok­ta­dan ha­re­ket­le dün­ya üni­ver­si­te­le­ri müf­re­dat­la­rı­nı da­ha es­nek ve öğ­ren­ci-mer­kez­li bir şe­kil­de ye­ni­den ya­pı­lan­dı­ra­rak ve di­sip­lin­le­ra­ra­sı prog­ram­la­rı yay­gın­laş­tı­ra­rak bu so­ru­nun üs­te­sin­den gel­me­ye ça­ba­lı­yor­lar. Bi­li­min pi­ya­sa odak­lı ol­ma­sı her ne ka­dar tar­tış­ma­lı bir ko­nu ol­sa da, şu­ra­sı kuş­ku ka­bul et­mez bir ger­çek: Bi­lim dâ­hil her tür­lü in­sa­nî ça­ba, ha­yat için­dir ve ha­ya­tın ge­rek­le­rin­den ko­puk bir şe­kil­de dü­şü­nü­le­mez. Ha­yat ise pi­ya­sa­dan iba­ret bir sü­reç ol­ma­yıp, hem mad­dî (bi­yo­lo­jik, eko­no­mik, po­li­tik) hem de ma­ne­vî (en­te­lek­tü­el, psi­ko­lo­jik) ih­ti­yaç­lar­dan mü­rek­kep bir bü­tün­dür. Bu ih­ti­yaç­la­rı ıs­ka­la­ya­rak bi­lim ya­pı­la­maz. Ha­yat­ta kar­şı­mı­za çı­kan so­run­lar çok bo­yut­lu­dur ve bir tek sa­ha­da el­de edi­le­cek uz­man­lı­ğın sağ­la­dı­ğı ve­ri­ler ve kav­ra­yış­lar­la çö­zül­me­si im­kan­sız­dır. Bu nok­ta­da so­ru­la­cak “Bi­lim, so­run çöz­me­ye odak­lı ol­mak zo­run­da mı­dır?” so­ru­su­na ve­ri­le­cek ce­vap, “so­run çöz­mek” ifa­de­si kı­sa va­de­li, ön­gö­rü­le­bi­lir so­nuç­lar va­de­den, so­mut ge­ti­ri­le­ri olan, gün­de­lik ih­ti­yaç­la­rı mer­ke­ze alan he­def­ler­le sı­nır­lan­ma­dı­ğı tak­dir­de ka­çı­nıl­maz ola­rak ‘evet’tir. Çün­kü bil­gi­nin kö­ke­nin­de ‘me­rak’ var­dır, me­rak ise Aris­to­te­les’in Me­ta­fi­zik’in­de or­ta­ya koy­du­ğu şek­liy­le in­san do­ğa­sı­nın be­lir­gin bir özel­li­ği­dir. Çün­kü in­san için, var ol­ma­nın bi­za­ti­hi ken­di­si bir so­run­dur. Me­se­le bu şe­kil­de se­rim­len­di­ğin­de, dün­ya­dan çok uzak­ta­ki bir ge­ze­gen ya­hut yıl­dız üze­ri­ne ya­pı­lan as­tro­fi­zik­sel araş­tır­ma­la­rın da, mad­de­nin ya­pı­sı­na iliş­kin yü­rü­tü­len teo­rik fi­zik tar­tış­ma­la­rı­nın da so­run çöz­me­ye odak­lı ol­du­ğu an­la­şı­la­cak­tır.
 
Key­fî Uy­gu­la­ma­la­ra Da­ve­ti­ye
Yö­net­me­lik­le ala­ka­lı bir di­ğer so­run da söz ko­nu­su mad­de­de­ki “2.547 sa­yı­lı Yük­se­köğ­re­tim Ka­nu­nu’nun 4. ve 5. mad­de­le­rin­de be­lir­ti­len amaç ve il­ke­le­ri­ne ay­kı­rı ders­ler bu­lun­ma­sı ha­lin­de” ifa­de­si. Bu ifa­de­nin do­ğu­ra­bi­le­ce­ği sa­kın­ca­la­rı an­la­ya­bil­mek için ön­ce­lik­le bah­si ge­çen 4. ve 5. mad­de­le­rin ya­pı­sı­na bak­ma­lı­yız. Bu mad­de­ler özet­le “Ata­türk mil­li­yet­çi­li­ği”, “Türk ol­ma­nın şe­ref ve mut­lu­lu­ğu”, “Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti’ne kar­şı gö­rev ve so­rum­lu­luk­la­rı­nı bil­me ve bun­la­rı dav­ra­nış ha­li­ne ge­tir­me”, “mil­li kül­tür, örf ve âdet­ler” gi­bi kav­ram­la­ra vur­gu ya­pı­yor ve yük­sek öğ­re­ni­min ama­cı­nı bu de­ğer­ler üze­rin­den ta­nım­lı­yor. Ve­ri­len bu 20. yüz­yıl­dan kal­ma ulus-dev­let­çi ta­nım kap­sa­mın­da, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Dev­le­ti’nin ya­pı­sı üze­ri­ne ABD’de ya­hut Av­ru­pa’da­ki her­han­gi bir üni­ver­si­te­den eleş­ti­rel bir si­ya­si ta­rih der­si alan bir si­ya­set bi­li­mi öğ­ren­ci­si­nin du­ru­mu ne ola­cak­tır? Ya da ken­di top­lu­mu­nu çö­züm­ler­ken onun kül­tü­rel do­ku­su­nu he­sa­ba kat­ma­sı­nın ge­rek­li ol­du­ğu­nun far­kın­da olan bir Türk sos­yo­lo­ji öğ­ren­ci­si, yurt­dı­şın­da­ki üni­ver­si­te­sin­den “İs­lam mi­ma­ri­si ve sa­na­tı” baş­lık­lı bir ders al­dı­ğın­da ala­nı­nın dı­şı­na çık­mış sa­yı­la­cak mı­dır?
 
Or­te­ga Ne Di­yor?
İs­pan­yol fi­lo­zof José Or­te­ga y Gas­set’nin, 20. yüz­yı­lın önem­li tar­tış­ma­la­rın­dan bi­ri olan eği­tim re­for­mu üze­ri­ne ka­le­me al­dı­ğı Üni­ver­si­te­nin Mis­yo­nu baş­lık­lı kü­çük ri­sa­le­si­ni oku­yan­lar, o yıl­la­rın İs­pan­ya­sı ile 2000’le­rin Tür­ki­ye’si ara­sın­da­ki ne­re­dey­se ay­nı de­dir­te­cek öl­çü­de bü­yük ben­zer­lik­le­ri gö­rün­ce deh­şe­te ka­pı­la­cak­lar­dır. 20. yüz­yı­lın baş­la­rın­da İs­pan­ya’da­ki üni­ver­si­te­le­rin cid­di bir re­for­ma ih­ti­ya­cı var­dı, fa­kat ge­rek dev­le­tin ge­rek­se üni­ver­si­te­le­rin re­for­mun­dan bah­se­den in­san­lar sa­yı­ca çok az­dı. Se­be­bi­ne ge­lin­ce, ima yol­lu da­hi ol­sa “Kral çıp­lak!” di­ye­rek re­form­dan bah­se­de­bil­me ce­sa­re­ti­ni gös­te­ren­ler sırf bu yak­la­şım­la­rın­dan ötü­rü ya ya­sa­dı­şı dam­ga­sı yi­yor, ya da de­li di­ye yaf­ta­la­nı­yor­du. Or­te­ga’nın ifa­de­siy­le, “böy­le bi­ri İs­pan­yol top­lu­mu­nun dı­şı­na iti­li­yor ve san­ki cüz­zam­lıy­mış­ça­sı­na mar­ji­nal bir ha­ya­ta mah­kûm edi­li­yor­du.” Hal­bu­ki bu ta­lep­ler ra­di­kal eği­lim­li ki­şi­ler­den ge­li­yor de­ğil­di. En ılım­lı ki­şi­ler­den de gel­se ay­nı şe­kil­de, ya­ni dış­lan­may­la so­nuç­la­nı­yor­du. O yıl­lar­da re­form çağ­rı­sı ya­pan­lar ara­sın­da yer alan Or­te­ga da “ken­di içe­ri­sin­de her tür­lü zaa­fı ba­rın­dı­ran bir sta­tü­ko­yu mu­ha­fa­za et­me­de inat­çı bir ka­rar­lı­lık gös­te­ren­ler” ta­ra­fın­dan “de­ği­şi­mi des­tek­le­di­ği ve mo­da­sı geç­miş şe­kil­le­rin göz­den ge­çi­ril­me­si­ni tek­lif et­ti­ği” için “tek­rar tek­rar ‘üni­ver­si­te­nin düş­ma­nı’ ola­rak ad­lan­dı­rıl­mış­tı.” Hal­bu­ki bu eleş­ti­ri­ler yer­siz de­ğil­di. Or­te­ga İs­pan­ya dev­le­ti­nin tu­tar­sız ve sa­mi­mi­yet­siz tav­rı­na is­yan edi­yor ve dev­le­ti, “va­tan­da­şın fır­sat bul­duk­ça ya­sa­la­ra uy­gun ha­re­ket et­mek­ten ka­çın­ma­sı­na” göz yum­ma­sı, “ka­nun­la­rı va­tan­da­şı al­dat­ma­nın bir va­sı­ta­sı ola­rak sah­te­kâr­ca uy­gu­la­ma­sı” gi­bi se­bep­le­re işa­ret ede­rek şap­şal­lık­la suç­lu­yor­du: “Mil­lî ha­ya­tı­mız baş­tan aşa­ğı şap­şal­lı­ğın te­si­ri al­tın­da­dır. Ha­re­ket­le­ri­nin yön­len­di­ri­ci­si ve esin kay­na­ğı şap­şal­lık­tır.”
 
Tu­tar­lı­lık ve İs­tik­rar Şart!
Or­te­ga’nın vur­gu­la­dı­ğı şey, aka­de­mi­de ve bü­tün dev­let ku­rum­la­rın­da ev­ve­la tu­tar­lı­lı­ğın, is­tik­ra­rın ve hak­ka­ni­ye­tin ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­dir. Bun­lar ol­maz­sa ze­min kay­gan­la­şır ve uzun va­de­li he­def­le­ri tut­tur­mak im­kân­sız ha­le ge­lir.YÖK, 2007 yı­lı ba­şın­da ya­yım­la­dı­ğı “Tür­ki­ye’nin Yük­se­köğ­re­tim Stra­te­ji­si” baş­lık­lı ki­tap­ta ken­di çar­pık sis­te­mi­nin do­ğur­du­ğu kö­tü so­nuç­la­rı iti­raf edi­yor: “Üni­ver­si­te kad­ro­la­rı­nın oluş­ma­sın­da ve yük­sel­til­me­le­rin­de li­ya­kat esas­lı de­ğer­len­dir­me pra­tik­le­ri sa­da­kat esas­lı de­ğer­len­dir­me­le­ri or­ta­dan kal­dı­ra­ma­mak­ta­dır.” Bu tes­pi­te kar­şı yö­nel­ti­le­cek bir “Pe­ki ni­çin?” so­ru­su met­nin için­de ce­vap­sız ka­lı­yor, ama bu­nun ce­va­bı gün gi­bi aşi­kâr. Eğer üni­ver­si­te “bü­tün gö­rüş­le­rin öz­gür­ce ve yük­sek ses­le tem­sil edil­di­ği çok pers­pek­tif­li bir plat­form” ol­ma özel­li­ği­ni yi­tir­miş ve gü­cü­nü ve meş­ru­iye­ti­ni üni­ver­si­te dı­şı ku­rum­lar­dan alan pro­fe­sör­le­rin sal­ta­nat sür­dü­ğü bir açık­ha­va ce­zae­vi ha­li­ni al­mış­sa, bu­ra­da li­ya­kat esas­lı­lık ye­ri­ne el­bet­te ki ri­ya­kâr­ca bir sa­da­kat esas­lı­lık iş­le­ye­cek­tir. Dı­şa­rı­da ye­tiş­miş in­san­lar da ül­ke­le­ri­ne dön­mek­te te­red­düt et­mek­te hak­lı­lar. Çün­kü ABD’de ya da dün­ya­nın baş­ka yer­le­rin­de­ki iyi üni­ver­si­te­ler­de, hem en­te­lek­tü­el hem de eko­no­mik an­lam­da ge­rek­li des­te­ği gö­rü­yor­lar. Eğer Tür­ki­ye’ye dön­mek, bu ye­tiş­miş in­san­la­rı­mı­za eko­no­mik an­lam­da fa­kir­lik sı­nı­rın­da ya­şa­mak­tan ve en­te­lek­tü­el an­lam­da ucuz si­ya­sal mü­ca­de­le­le­rin bir ta­ra­fıy­mış­ça­sı­na it­ham edil­mek ve ce­za­lan­dı­rıl­mak­tan baş­ka bir şey va­det­mi­yor­sa, ta­bii ki de bu in­san­lar ül­ke­le­ri­ne dö­nüp hiz­met et­me­yi gö­ze ala­maz­lar. Böy­le bir du­rum­da da “Be­yin gö­çü var!” di­ye ya­kın­mak, ya da Yük­se­köğ­re­tim Stra­te­ji met­nin­de “arz ka­pa­si­te­sin­de­ki az­lık”tan şi­ka­yet et­mek ve “Tür­ki­ye’nin var olan dok­to­ra­lı ele­man ye­tiş­tir­me ka­nal­la­rı­nın ye­ter­li sa­yı ve ka­li­te­de dok­to­ra­lı in­san­gü­cü üre­te­me­me­sin­den” dem vur­mak bey­lik laf­lar sarf et­mek­ten öte­ye geç­mez. Ev­ve­la ic­ra­at­lar­da tu­tar­lı­lık ve is­tik­rar şart­tır. Bu ye­ni dü­zen­le­me, 80 ih­ti­la­li son­ra­sın­da üni­ver­si­te­ler­de uy­gu­la­nan tas­fi­ye ha­re­ke­ti­ni an­dı­ran ye­ni 1.402’lik­ler üret­mek­ten ve içe ka­pan­mak­tan baş­ka bir şey ge­tir­me­ye­cek­tir. O za­man da böy­le stra­te­ji me­tin­le­rin­de tim­sah göz­yaş­la­rı dök­mek­le ye­ti­ni­lir.

Paylaş Tavsiye Et