Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (July 2005) > Kitap
Kitap
Kapitalizm ve Yahudiler
Werner Sombart
Türkçesi: Sabri Gürses
İstanbul: İleri Yayınları, 2005
Kapitalizmin kökeni meselesi tarihçilerin, sosyologların ve iktisatçıların yüz elli yılı aşkın bir zamandan beri üzerinde tartıştıkları, mensubu bulundukları her üç disiplin açısından da son derece merkezî bir tema. Bununla birlikte kapitalizmin doğuşu ve gösterdiği özellikler hakkında bazı metinler var ki, bunlar yazıldıkları tarihlerden itibaren kendilerinden sonra gelenleri etkilemiş, tabiri caizse kendilerince bir gelenek inşa etmişlerdir. Bu çerçevede Karl Marks’ın metinleri hem tarihsel önceliği, hem de kendisinden sonraki tartışmaları etkilemiş olması açısından ilk olarak zikredilmesi gereken metinler. Kapitalizmin varoluş gerekçesini, en temelde sınıf çatışması ve üretim ilişkileri ekseninde değerlendiren Marks, yaptığı kapitalizm eleştirisi ile hâlâ etkili bir figür.
Kapitalizmin kökeni ve gelişimini açıklayan ve yazıldığı tarihten itibaren birçok sosyal bilimcinin kapitalizme bakışını şekillendiren bir başka metin de Max Weber’in Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu isimli eseridir. Eğer Marksistlere inanırsak, Weber bu eseri Marks’ın kuramına cevap olarak yazar. Ancak ne olursa olsun Weber’in Protestanlık ve kapitalizm arasında kurduğu ilişki yabana atılır cinsten değildir. Bununla birlikte Weber’in çoğu kez kapitalizmin kökenine Protestanlığı yerleştirdiği şeklinde yanlış bir kanaat de bugüne kadar gelmiştir. Weber, kapitalizmin niçin başka bir yerde değil de Batı’da ortaya çıktığını sormuş ve bunun cevabının sermaye birikimi meselesinde aranması gerektiğini ifade etmiştir. Weber bu çerçevede özetle Protestanlığın kapitalizmin gelişmesi için, bürokrasi, modern ulus-devlet, akılcılık ve maddi ilerleme ile birlikte etkili olduğunu göstermiştir.
Bu bağlamda yukarıdaki iki tezden farklı olarak, kapitalizmin doğuşu ve gelişimine dair özgün bir tez öne süren bir başka isim de Werner Sombart’tır. Sombart’ın ilk baskısı 1911’de Almanca yapılan Modern Kapitalizm ve Yahudiler isimli kitabı, on altıncı ve yirminci yüzyıllar arasında kapitalizmin gelişim seyrini inceliyor ve bu seyir içerisinde Avrupalı Yahudilerin merkezî bir rol oynadıklarını öne sürüyor. Kapitalizmin kökeni meselesinde üç makro tezden birisi olan bu eser, geçtiğimiz günlerde (yayımlandığı tarihten seksen beş yıl sonra) Kapitalizm ve Yahudiler başlığıyla, İngilizce çevirisi üzerinden, Sabri Gürses tarafından Türkçe’ye aktarıldı. Eserin Almanca aslından değil de İngilizce çevirisinden Türkçe’ye aktarılması Sabri Gürses’in suçu mu? Hayır. Eğer ortada bir suç varsa bu, Almanca bilen entelektüellerimize ait. / Fahrettin Altun

Tavsiye Et
Bir Sovyet Mirası: Rus Azınlıklar
Sevinç Alkan Özcan
İstanbul: Küre Yayınları, 2005
Sovyetler çöktü, ama Rusya imparatorluk arayışından vazgeçmiyor. Aleksandr Dugin’in Rus Jeopolitiği isimli ünlü kitabında belirttiği gibi, Rusya kendisini geleneksel bir imparatorluk olarak görüyor ve bu iddiasından vazgeçmenin kendi sonunu hazırlamak olduğunu düşünüyor. Tam da bu nedenle Sovyetlerin çöküşünün ardından, sık sık Rusya’nın “yeni” komşularına yönelik baskıcı politikalarını konuştuk. Ancak Sovyetlerin çöküşü, farkına varamadığımız bir problemi daha beraberinde getirdi: Rus azınlıklar meselesi. Sevinç A. Özcan’ın kitabı dikkatimizi bu probleme çekiyor. Bir Sovyet Mirası: Rus Azınlıklar isimli çalışma, Kazakistan, Ukrayna, Estonya, Letonya ve Litvanya özelinde Sovyetlerin çöküşünün ardından gündeme gelen Rus azınlıklar problemini kimlik politikaları bağlamında ele alıyor. Özcan’ın da belirttiği gibi, “Türkçe’de Soğuk Savaş sonrası vatandaşlık ve kimlik meseleleri açısından yeni Rus sorununu ele alan çok az çalışma vardır. Bu çalışmalar daha çok Kazakistan’daki Ruslar üzerinde yoğunlaşmış(…)tır.” Oysa bu çalışmanın amacı, “yeni Rus sorununu, Kazakistan, Ukrayna ve Baltık devletleri arasında mukayeseli bir analiz yapmak suretiyle ele almak ve özel olarak seçilmiş olan bu örnekler üzerinden meselenin genelini anlamaya çalışmaktır.” Giriş ve sonuç bölümleri dışında dört ana bölümden oluşan kitabın ana başlıkları şu şekilde: “Sovyet Milliyet Politikaları ve İkili Sovyet Mirası”, “Hegemonik Güçten Azınlık Statüsüne Kazakistan’daki Ruslar”, Kutuplaşma ve Demokratikleşme Arasında Ukrayna’da Yaşayan Rus Azınlıklar”, “Azınlık Hakları ve Milliyetçilik Arasında Baltık Devletleri’ndeki Ruslar”. / Fahrettin Altun

Tavsiye Et
Geçmişten Günümüze Afrika
Ahmet Kavas
İstanbul: Kitabevi, 2005
Karl Marks, kapitalizme kaynaklık eden sermaye birikimi için, “sermaye tepeden tırnağa kan damlayarak, her gözeneğinden kan ve kir fışkırarak doğdu” der. Günümüz egemen dünya sistemi, sermaye birikimini korsanlık, köle ticareti, işgal ve yağma ile elde etmiştir. Ve bunu yaparken her şeyden önce koca bir Afrika’ya kıymıştır. Avrupalılar, bugünkü zenginliklerine kaynaklık eden felsefenin “çok çalış, ölçülü yaşa, tasarruf et!” sloganında yattığını söyler dururlar. Oysa “sömür-semir” uygulamasıdır onları bugüne taşıyan. Zengin medeniyetlerin beşiği Afrika’yı bugün kim tanıyor zenginlikleriyle? Her türlü fakirlik ve kargaşayla birlikte anılıyor Afrika.
Ahmet Kavas yıllardır Afrika üzerine yaptığı çalışmalarla Afrika’nın, insanı ve tarihiyle bizim olduğunu hatırlatıyor. Kavas, Afrika üzerine yaptığı çalışmaları kitaplaştırdı. Afrika’yı ve yaşadığımız dünyanın kaynaklarını anlamak isteyenler için…    / Fahrettin Altun

Tavsiye Et
İstanbul Düştü Ben Hâlâ Hayatta mıyım?
Gustave Schlumberger
Türkçesi: Hamdi Varoğlu
İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2005
Ünlü bir nümizmatikçi ve Bizans tarihçisi Gustave Schlumberger’ın on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde kaleme aldığı bu eser, İstanbul’un fethine Bizanslıların gözüyle bakan son derece ilgi çekici bir çalışma. Fethin ayrıntılarına ilişkin bir yığın anekdotun yer aldığı çalışma, İstanbul’un fethinin çağdaş Batılı muhayyiledeki karşılıkları hakkında çok önemli ipuçları veriyor. Fatih Sultan Mehmed’in tahta çıkışından İstanbul’un fethine kadar geçen süreyi ayrıntılarıyla ele alan Schlumberger’ın Osmanlılara dönük saldırgan dili, “öfke”sinin ne kadar da canlı olduğunu gözler önüne seriyor. İstanbul’un fethi sırasında yaşamış ve muhasaraya katılmış Venedikli Barbaro, Kardinal İsidor ve Francis gibi tarihçilerden yapılan uzun alıntılar kitabı daha bir ilginç kılıyor. / Fahrettin Altun

Tavsiye Et
Kapalı Öyküler
Edisyon
İstanbul: Birun Yayınları, Kasım 2004
Edebiyat, zamana ve hayata kayıt düşmektir. Yaşananların akıp gitmesini önleyen yazarlar, hem hafızalara set vurur, hem de ânda yaşanırken gözden kaçabilecek unsurları bir düzleme aktararak daha rahat idrakini sağlarlar. Bu yüzden Birun Yayıncılık’ın tanınmış hikayecilerin “başörtüsü sorunu” üzerine yazdığı on öyküyü Kapalı Öykülerisimli kitapta derlemesi büyük önemi haiz. Zirâ gündemi bu kadar meşgul etmesine rağmen, artık ardına sorun kelimesi eklenmeden telaffuz edilemeyen başörtüsüne dair sanat değeri yüksek eserler verilmiyor. Oysa başörtüsü hakkında yazılmış, ayakları yere basan kitapların başında gelen Kamusal Alanda Başörtülüler’de de belirtildiği gibinasıl propaganistsöylemler ve hamasî ifadelerden ibaret cahilce yaklaşımlar “başörtüsü”nü “sorun” haline getiriyorsa, akl-ı selîme hitap eden nefâsette eserlerin de bu sorunu çözmede katkısının büyük olacağına şüphe yok. Birun Yayıncılık’ın benzer bir saikle yola çıktığı, Kapalı Öyküler’in önsözünden de belli. Önsözde kitabın yazılış amacı, yayınevinin kıstasları ve bunların sebepleri anlatılıyor. Ardından öyküler hakkında tespitlere yer veriliyor. Kitabın öykücüleri “az çok tanınmış” yazarlardan seçilmiş ve yazarların daha önce başörtüsünü “mesele” etmiş olmaları esas alınmış. Kapalı Öyküler’i incelerken, gerek başörtüsü sorununu yaşayanların, gerekse edebiyatçılarımızın bu sorunu algılayıp değerlendirme biçimlerine ulaşabiliriz. Bu da kitabın değerini hem gözümüzde, hem de ileride başörtüsü sorununu inceleyecek araştırmacıların gözünde arttırıyor. Özellikle de bu sebeple, önsözde üstü örtülü bir biçimde dile getirilen serzenişi yerinde bulmamak mümkün değil. Hikâyelerin bir kısmının meseleyi gerçek manada öznellik ve özgünlükten yoksun bir bireysellikle ele alması hikâyelerin sathî durum tespitlerinden öteye gitmemesine sebep olabileceği için, okuyucu, kolaylıkla aynı halin çeşitlemelerini okuyormuş izlenimine kapılabilir. Öte yandan meselenin tespit ve tahlilini yapmakla kalmayıp çözüm yoluna bile göz kırpan, hem ritim, hem teknik, hem de içerik açısından sadra şifa hikâyeler de okuyanın içini coşku ve ümitle dolduruyor. Bu yoldaki ilk adımlardan birini attıkları için gerek Birun Yayıncılık’ı, gerekse derlemeye öykülerini veren hikâyecileri kutlarız. / Betül Özel Çiçek

Tavsiye Et
Geçtim Dünya Üzerinden... Neclâ Pekolcay
Neclâ Pekolcay
Hazırlayan: Hilâl Ferşatoğlu
İstanbul: L&M Yayınları, Nisan 2005
Hocalar vardır sadece öğretmekle sorumlu oldukları müfredatla değil, yaşamlarının her ânıyla öğrencilerine ders verirler. Hocalar vardır sadece sınıf değildir mekanları, sadece yoklama listesindekiler değildir öğrencileri. Hocalar vardır rahle-i tedrislerinden geçenler hemen belli ederler kendilerini. Öğrencileri arasında pek çok değerli ilim adamının bulunduğu Neclâ Pekolcay, öğrencilerini aşkla seven ve onlar tarafından aşkla sevilen bu hocalardan bir tanesi. İkinci emekliliğinin ardından biraz da öğrencilerinin ısrarı ve teşviki ile her ânı örnek alınmaya aday hayatını anlattığı bir eser meydana gelmiş. Kitabın ismi de, kapağı da içeriğine hâkim olan o vakur alçakgönüllülükle seçilmiş: Geçtim Dünya Üzerinden.Sadece bu başlık bile insanı düşünmeye sevk ederken; kitabın ön kapağına Neclâ Pekolcay’ın gençliğinin, arka kapağına da son halinin resminin konması manayı bütünlemiş. Son İstanbul hanımefendilerinden Neclâ Pekolcay’ın hayat hikâyesinin okunmasında pek çok fayda var; çünkü anı ve biyografi kitapları çoğu zaman yazarları için bir iç dökme, hesaplaşma mekanı olurken, Geçtim Dünya Üzerinden’de artık sadece hafif bir rayihası kalmış kimi hasletlerin bir insanda nasıl toplandığını görüyoruz. Neclâ Pekolcay seksen yıla yakın hayatını dillendirirken sadece başından geçenleri anlatmıyor; hem zamanının şartlarını, atmosferini de etraflıca ortaya koyarak yakın tarihimize ışık tutuyor, hem de gerçek bir öğretmen tavrıyla başına gelen olaylara karşı kuşandığı şaşmaz tavrı anlatarak önümüze yaşanmış bir örnek sunuyor. Gençlerimize rol-model bulmakta oldukça zorlandığımız şu günlerde hayatının her köşesine hatırşinaslığı, çalışma disiplinini, azmi, hoşgörü ve affediciliği, kalendermeşrepliği, prensiplerine bağlılığı, ince fikirliliği ve kararlılığı oya oya işlemiş olan Neclâ Pekolcay’ın Geçtim Dünya Üzerinden’i dertlere deva bir “ders kitabı” mahiyetinde. / Betül Özel Çiçek

Tavsiye Et