Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2005) > Müzik
Müzik
Sâz ü Söz Arasında
Cinuçen Tanrıkorur’un Hatıraları
İstanbul: Dergâh Yayınları, 2004
Otobiyografiler, bir insanın hayat tecrübesinin diğer insanlara aktarılması ve tarihe kayıt düşülmesi bakımından çok faydalı eserlerdir. Hele de otobiyografinin sahibi, Cinuçen Tanrıkorur gibi bir hezarfen olursa! Tanrıkorur, bir bilge müzikolog ve ud virtüözü... 1938’in karlı bir Şubat günü dünyaya gözlerini açan Cinuçen Bey, hatıratına soyağacında kendisinden önce gelen büyükleriyle başlıyor: Dedesi Hacı Tahir Cidalî ve babası Zaferşan Bey. Daha küçük yaşlarında merhum neyzen Süleyman Erguner tarafından keşfedilen müziğe yatkınlığı, İtalyan Lisesi’nde sürdürdüğü tahsili, babasının zoruyla mimarlık bölümüne yazılması, Yesârî Âsım, Münir Nureddin, Refik Fersan, Mes’ud Cemil, Cemil Meriç gibi pek çok üstatla tanışması, Charmaine Angela Moo ile olan evliliği, ayin bestelemesi, umre ziyareti, dostlarıyla ilgili hatıraları ve daha nicesi... Kendine has akıcı ve yer yer okuyucuyu gülümseten nüktedan üslubuyla kaleme aldığı satırlar, muhatabına “60 küsur yıllık kısacık bir insan ömrüne meğer neler sığdırılabilirmiş!” dedirtiyor. Kaldı ki, bu hatırat onun yaşadıklarının tamamı bile değil. İsmail Kara’nın hatırata yazdığı sunuş yazısında belirttiğine göre, Tanrıkorur’un hastane yatağında ıstırap içerisindeyken kaleme aldığı hatıratı için tespit ettiği 116 başlıktan yalnızca 72 tanesini yazmaya ömrü vefa etmiş. Onun, müziğimizin icrasında ve takdiminde hem ses, hem de görüntü olarak otantisitesini vurgulayan klasik tavrı ve Türk müziğini deforme etmeye çalışanlara karşı yürüttüğü mücadele; elbette ki konservatuarlarda “tek sesli müziğimiz” nakaratı eşliğinde aşağılık kompleksiyle Türk müziği öğrenmeye çabalayan öğrencilere örnek olacaktır. Bir ayağını kendi medeniyet coğrafyasına basan ve diğer ayağıyla farklı dünyaları çark eden, yani Doğu’yu ve Batı’yı, hem yazılı kültürüyle, hem gezerek, hem de birkaç lisanıyla mükemmelen bilen Tanrıkorur’un bestelediği eserlerin sayısı beş yüz civarındadır ve bunlar içerisinde yurt içinde ve yurt dışında ödüllendirilmiş besteleri de vardır. Fransız Radyosu’nca uzunçaları (LP) yapılan ilk klasik Türk müziği sanatçısı olan Tanrıkorur, Tayland’dan ABD’ye, İsveç’ten S. Arabistan ve Fas’a kadar 22 ülkede davet üzerine solo ud ve ses resitalleri, konferans ve seminerler vermiştir. / Cihat Arınç

Tavsiye Et
Ney
Türk Müziği Ustaları
Yapım: Kalan Müzik, 2004
Deme niçün halk etti Hazreti Mevlâ nây’ı
Halka göstermek içün Hazreti Mevlânâ’yı
Ney, Türk tasavvuf musikisinin en önemli enstrümanlarından biri olmanın yanı sıra tasavvuf literatüründeki en temel figürlerden biridir. İrfanî gelenekteki diğer tarikatlarda da sıklıkla bahsi geçmesine rağmen, Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî’ye neyin ağıtıyla başlamış olmasından ötürü “ney” genellikle Mevlevî tarikatıyla özdeşleşmiştir. Mesnevî’nin ilk on sekiz beyti, neyin kamışlıktan koparılıp gurbete getiriliş, ateşe atılış ve feryat ile kemâle ulaşma serüvenini anlatır. Ney, kamıştan öte bir şeydir; insanın beşerlikten kâmil insanlığa yükselişinin temsilidir. Her kamıştan ney olmaz; ancak terbiyeye uygun, boğum araları elverişli ve iyi kamışlardan ney yapılır. Gerçi bunlar, neyin olmazsa olmaz şartlarıdır, ancak yine de bu şartlara sahip olmak tek başına yeterli değildir; bir de ateşte pişirilmek icap eder. Ney ateşte pişmezse, kamıştaki çizikler kapanmaz; ham ve çatlak sesler çıkarır. İnsan da aşk ateşinde pişmedikçe, cahilce sözler söyler, kıylükâl ile ömrünü tüketir, ‘nâdân’ kimselerden olur. Fakat âteş-i aşka yanarsa ‘dânâ’ olur, tıpkı Mevlânâ’nın “Hamdım, piştim, yandım!” sözünde olduğu gibi. Mahlukatın en şereflisi olan insan, bu şerefini elbette ki Hakk’ın ona kendi ruhundan üflemiş olmasından alır. Dokuz deliğiyle ney, insanın bedenini simgeler ki, Hz. Allah ney misali insan kalıbına üflemiştir: Nefha-i Rahmanî ile çıkan o lâhutî ses! Kalan Müzik’in sizlere geçen ay ilk örneğini tanıttığım Türk Kayıt Tarihi–Türk Müziği Ustaları adlı yeni albüm dizisinin diğer ürünlerinden Ney albümü, marifet sahiplerinin iltifatına talip olarak kitaplı iki CD halinde piyasaya çıktı. Neyzen Aziz Şenol Filiz’in çeşitli arşivlerden yararlanarak hazırladığı albümde Neyzen Emin Dede, Neyzen İhsan Bey, Aziz İhsan Bey, Neyzen Tevfik, Hicabi Bey, Ş. Sevgin, Dede S. Erguner, B. Ökte, H. Can, H. Dikmen, H. Tümer, U. Erguner, S. Bertuğ, N. Sayın, A.G. Kutbay, D. Ergin ve F. Türkelman gibi kayıtlarına ulaşılabilen büyük Türk neyzenlerinin taksimleri yer alıyor. Neyin serüvenini, ustaların nefesiyle bizatihî Ney’den dinlemek için iyi bir fırsat! / Cihat Arınç

Tavsiye Et
Türk Tasavvuf Müziği
Ahmet Özhan
Yapım: T.C. Kültür Bakanlığı, 2002
Tasavvuf, taassup düşüncesine göğüs geren, beşerî zevki ilâhî zevk derecesine çıkaran, bu iki zevkin imtizacını sağlayan bir düşünce, ama sadece bir düşünce olmaktan da öte bir yaşayış, bir hayat tarzıdır. Bu hayat tarzı ile, Hakk’a ulaşma yolunda mesafe alınır. Tasavvuf ehli, Cenab-ı Hakk’ın Mübdi’ (İbdâ’ edici, bediî eser yaratıcı) sıfatının tecellîsi olan güzel sanatların her koluyla ilgilenmiştir. Ancak tasavvuf hayatında sanat bir gaye değil, kişiyi Hakk’a çekmek, Hak için ve Hak yolunda tuzağa düşürmek maksadıyla kullanılan bir vasıtadır. Çünkü tasavvufun yegane gayesi ancak ve ancak Hak’tır. Güzel sanatların içinde müzik, tasavvuf ehlinin çokça kullandığı bir vasıtadır; çünkü musikinin bidayeti Elest bezmine dayanır ve nihayeti de İsrafil’in sûruna dek gider. Genel yönetmenliğini Ahmet Özhan’ın yaptığı ve Kültür Bakanlığı İstanbul Tarihî Türk Müziği Topluluğu tarafından tekke musikisinin klasik tavrıyla icra edilen bu albümde, Türk tasavvuf musikisinin Hicrî ayların ruhuna ve manasına yönelik olarak şekillenen repertuarından örnekler sunuluyor. Albümde Ramazan, Muharrem ve Zilhicce aylarının repertuarlarından seçilmiş oruç, Kadir gecesi, Kerbela vak’ası, hac ve kurban konulu on iki ilâhînin yanı sıra dört tane de tevşih (Hazreti Peygamber’i öven musiki eseri) yer alıyor. / Emin Ali Kunt

Tavsiye Et