Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (July 2004) > Dünya Siyaset > Köprüden NATO geçti
Dünya Siyaset
Köprüden NATO geçti
Fatma Sel Turhan
NATO son genişlemesinden sonraki ilk zirvesini şaşırtıcı gelişmelerin yaşandığı bir açılış ve tüm dünyayı ilgilendiren kararların verildiği bir finalle İstanbul’da gerçekleştirdi. İttifak’a yeni katılan Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya’ya “hoş geldiniz” mesajlarıyla başlayan görüşmeler, zirveye damgasını vuran Irak, Afganistan ve Orta Doğu’yla ilgili alınan kararlarla yeni bir yapılanmaya geçildiğinin işaretlerini verdi. Genel Sekreter Jaap De Hoop Scheffer’ın açılış konuşmasındaki ifadesiyle NATO son 18 ay içerisinde sadece şekil değiştirmekle kalmamış, aynı zamanda kararlılığını da artırmıştı.
NATO; bir taraftan, Avrupa’yı, o zamanki moda tabiriyle, “Şer İmparatorluğu” SSCB’den korumak, diğer taraftan da Sovyet tehdidini Avrupa’da sınırlamak amacıyla kurulmuştu. “Hür dünya” tehlike altındaydı ve NATO bu tehlikeyi bertaraf edecek bir savunma ittifakı olarak tasarlanmıştı. Düşman “kırmızı güçler”di ve “mavi güçler” bu düşmanı çevrelemek için örgütlenmişti. Elli yıl boyunca askerî planlar ve stratejiler bu çerçevede şekillendi. Kasım 1989’da Berlin Duvarı yıkıldı; iki yıl sonra da SSCB resmen ortadan kalktı. NATO bir anda varlık sebebini kaybetmiş, adeta uzun bir kariyerin ardından emekli olmuş bürokratların hissettiği boşluğa düşmüştü. Bu konjonktürde Körfez Savaşı NATO’nun imdadına yetişti. Ardından Balkanlar’da yaşanan trajedi ve Avrupa’nın dar ufuklu kısır çıkar çekişmeleri ile içine düştüğü atalet hali NATO’ya ikinci bir hayat iksiri gibi geldi.
İstanbul Zirvesi’nde NATO’nun tanımı ve varlık sebebinin yeniden belirlenmesi Scheffer’ın şu sözleriyle ifade buldu: “NATO’nun geleneksel operasyonel alanı dışındaki tehditlerin algılanmasında değişiklikler yaşanıyor. Afganistan’da NATO komutasındaki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü ISAF’ın yetki alanının genişletilmesi, Akdeniz bölgesindeki güvenlik uygulamaları ve Irak’ta Polonya güçlerine verilen destek buna örnektir.” NATO’nun geleneksel tehdit algılamasının dışına çıktığının ve artık bir savunma ittifakı olmaktan ziyade bir müdahale birimine evrildiğinin göstergesi olan bu sözler NATO’yu Batı bloğunun, dünyanın geri kalanına karşı ortak güvenlik örgütü yapma arzusunu da resmediyordu. Nitekim zirvenin hemen öncesinde Koç Üniversitesi’nde düzenlenen PanAtlantik Öğrenci Zirvesi’nde konuşan İngiltere Dışişleri Bakanı Straw da bu konuya işaret ediyor ve “alan dışındaki olayların Kuzey Atlantik bölgesini de etkilediğini” vurgulayarak, NATO’nun bu bağlamda alan dışı bölgelerde çalışmak istediğini, buraların kendileriyle ilgili bölgeler olduğunu belirtiyordu.
NATO değişen stratejisiyle güvenlik kavramını da yeniden tanımladı ve alan savunmasını terk edip, küresel ölçekte siyasî ve askerî bir müdahale gücüne dönüştü. Batı güvenlik alanının merkezi Avrupa’nın doğusuna, sorunların odak noktaları Geniş Orta Doğu’ya doğru kaydı.
 
Bush’tan Sürpriz Açıklama: Irak’ta Egemenlik Devri Gerçekleşti
Liderler zirvenin ilk gününde bir araya geldiklerinde Amerikan başkanının yaptığı sürpriz açıklama toplantıya damgasını vurdu. Bush normalde Çarşamba günü gerçekleşmesi gereken Bağdat’taki “egemenlik devri”nin iki gün öne alınarak konuşmasını yaptığı saatlerde gerçekleştiğini belirtiyor, Blair’in bile habersiz yakalandığı anlaşılan bu gelişme üye ülkelerin liderlerinde şaşkınlık yaratıyordu. Bu “diplomatik baskın”la ABD, Irak’ı işgalle başlayan süreçte içine düştüğü zor durumu apar topar üzerinden atmayı ve Irak’ın yeniden inşası için NATO’dan da destek beklediğini göstermeyi hedefliyordu. Erkene alınan bu egemenlik devri Irak’ı uluslararası hukuk anlamında yeniden hükümran devlet statüsüne yükseltirken, NATO’ya Irak’la ilgili verilecek karar için meşru zeminin gerçekleştirildiği mesajını veriyordu.
Irak’taki durumun bir oldu-bittiyle NATO’nun önüne getirilmesi üye devlet liderleri arasında rahatsızlığa sebep olsa da, örgüt artık egemenliğine kavuşan Irak hükümetinin talebini daha dikkatle dinledi. Irak’la ilgili bildiride NATO’ya üye ülkeler “Irak’taki yeni, egemen, geçici hükümete tam bir işbirliği” önerirken, “Iraklı güvenlik birimlerinin eğitimine katkıda bulunmaya istekli olan müttefikler” ifadesini kullandılar. Ancak bildiride bu eğitim desteğinin ne şekilde verileceğinin belirtilmemesi, rolün açıkça tanımlanmasından yana olan ABD-İngiltere kanadı ile buna karşı olan Fransa-Almanya kanadı arasında ciddi pazarlıkların yaşandığı şeklinde yorumlandı. Sonuçta, söz konusu eğitime katkının hangi yöntem ve araçlarla yapılacağı net olarak tanımlanmasa da NATO’nun sürece dahil edilmesi ABD ile Avrupa arasındaki ihtilafın nispeten ABD lehine çözüldüğünü gösteriyor. Net bir kararın çıkmamış olması pazarlıkta ABD’nin de taviz verdiğinin işareti; ancak son gelişmeyle Fransalmanya eksenli Avrupa güçleri sisteme dahil olup süreci içeriden etkilemeyi tercih ettiler. NATO’nun koordinasyon görevini üstlendiği bu süreçte müttefikler birliğe müracaat ederek eğitime ne şekilde katkıda bulunmak istediklerini bildirecekler. Böylelikle NATO eğitimi bizzat üstlenen değil, yönlendiren bir işlev görecek.
 
NATO’nun Genişleyen Afganistan Stratejisi
İstanbul Zirvesi, 11 Eylül sonrası değişen tehdit algılamasını ve ABD’nin bunu bahane ederek Irak ve ‘Büyük Orta Doğu’da üstlendiği ‘misyon’u NATO bünyesine de taşıdı. Bunun en önemli yansıması zirvenin ikinci gününde Afganistan Devlet Başkanı Karzai’nin bir konuşma yapması ve ülkesinin NATO’dan taleplerini açıklamasıydı. 1990 öncesinde NATO’da Avrupa dışında herhangi bir meselenin görüşülmesi söz konusu değilken bugün gelinen noktada Afganistan’daki rolünün önemli ölçüde genişletilmesi, örgütün değişen stratejik ortama ayak uydurma çabalarını yansıtıyor.
NATO’nun Batı dışında görev üstlendiği ilk ve şimdilik tek ülke olan Afganistan’daki görev alanı Kabil ve Kunduz’dan ülkenin tüm kuzey bölgesine genişletilirken, bu çerçevede ülkede ISAF bünyesindeki asker sayısının, sonbahardaki seçimlere mahsus olmak üzere 6 bin 400’den 10 bine çıkarılması kararlaştırıldı. Ancak Karzai, kritik bir dönemeçten geçen ülkesi için vadedilen bu rakamın da ihtiyaçların çok gerisinde kaldığını söyleyerek İttifak’ın güvenilirlik sınavından geçtiği asıl yerin Afganistan olduğunu belirtti. “Sizden acele etmenizi rica ediyorum” diyen Karzai “Afgan halkının güvenliğe yarın değil, bugün ihtiyacı var. Eylül’den önce gelin ve Afgan kadınlarıyla erkeklerine korku ve kargaşa ortamı olmadan serbestçe oy atmaları şansını tanıyın” ifadeleriyle NATO’nun Afganistan’da üstlendiği görevin kritikliğini bir kez daha vurguladı.
NATO’da iki kutup arasındaki çekişme Afganistan konusuna da yansırken, tartışmaların odağında, geçen yıl Fransa’nın desteğiyle oluşturulan ve Ekim 2006’da tam operasyonel hale gelecek olan NATO Mukabele Gücü NRF vardı. NRF’nin kuruluş amacı; dünyanın herhangi bir yerinde patlak verecek bir kriz veya saldırıyı, bünyesindeki 20 bin askerle acil müdahalede bulunarak püskürtmekti. Karzai’nin yardım çağrıları üzerine Blair’in seçim süreci boyunca Afganistan’a NRF’yi konuşlandırmayı önermesi ve teklifin ABD Savunma Bakanı Rumsfeld tarafından da desteklenmesi Fransa ve İspanya liderlerinden büyük tepki gördü. Chirac yaptığı açıklamada “NRF’ye Afganistan tarzı durumlarda değil, gerçekten ciddi bir kriz durumu olduğunda başvurulmalı. NRF, Afganistan örneğindeki gibi durumlar için tasarlanmadı ve eski bir kriz için kullanılmamalı” diyerek teklife karşı çıktı.
 
NATO’nun Dışa Açılma Vizyonu Genişliyor
Zirveye Rusya, Ukrayna, Orta Asya Cumhuriyetleri gibi birliğe üye olmayan Avrasya ülkelerinin de çağrılması NATO’nun değişen ve genişleyen vizyonunu devam ettireceğinin sinyalini veriyordu. Sonuç bildirisinde NATO’nun kapılarının yeni üyelere açık olduğu ifade edilirken, Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya’nın NATO üyeliği yolundaki reformlarını teşvik kararı çıktı. Rusya’ya daha fazla ilerlemede bulunması çağrısı yapan NATO, Ukrayna’nın da demokratikleşme yolunda daha fazla reformda bulunması gerektiğini kaydetti. Bu açıklamalarla NATO, Batı merkezli geleneksel savunma çizgisinden tamamen sıyrıldığını gösteriyor ve artık hedefinin yalnız savunma değil, “ortak değerlerin de korunması” olduğunun altını çiziyordu. ABD’nin öncülüğünde başlatılan, Orta Doğu’nun sınırlarını genişleterek Afrika’dan Uzak Doğu’ya kadar olan coğrafyayı temelde “güvenlik” öncelikli yaklaşımla yeniden yapılandırma girişimi BOP/GOKAP, bu yönüyle NATO’yla desteklenmiş oldu. Scheffer, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada “Geniş Orta Doğu” bölgesi ile daha yakın ve derin ilişkiler kurmayı hedeflediklerini belirtiyor ve zirvenin logosunun köprü olduğunu söyleyerek İstanbul’un bu anlamda sembolik önemine işaret ediyordu. Scheffer’ın deyişiyle yüzyıllardır sadece kıtalar arası değil, kültürler, dinler ve medeniyetler arasında da köprü olan İstanbul yoluyla NATO, şimdi de Orta Doğu ve Akdeniz’e bir köprü uzatıyordu.
Dünya nüfusunun yarısı, yani 3 milyardan fazla insan günde 2 dolardan daha az bir gelirle “yaşıyor”. Bu oran 2010’da %80’e çıkacak. Buna karşılık dünya nüfusunun %15’i, toplam gelirin %85’ini alıyor. Değerlerden arındırılmış Batı merkezli dünya düzeninin bu soruna bulduğu çözüm, 11 Eylül’den beri yalıtım politikası oldu. NATO Zirvesi, merkez güçlerin dünyayı yine güvenlik sorunu çerçevesinden değerlendirdiklerini gösteriyor. Bu yaklaşım değişmez ve anlayış derinleşmezse önümüzdeki dönem ‘Kuzey’ ile ‘Güney’in, Atlantik ile Afro-Avrasya’nın çatışması ekseninde şekillenebilir. Bu ise bütün dünya için bir felaket senaryosu olur. NATO’nun “köprünün diğer tarafı”nı anlaması ve değerler ekseninde bir uzlaşma araması şart. Bu noktada merkez ülke olarak Türkiye’nin rolü, iki yakayı bir araya getirmek olmalı. Dünya her şeyden çok bu anlayışa muhtaç.
 
 
NATO Sonuç Bildirgesi’nden seçme başlıklar
Madde 4. Afganistan’da barış ve düzeni sağlamak NATO’nun öncelikli hedeflerindendir. NATO’nun ISAF bünyesindeki yapılanması Kuzey Atlantik Konseyi’nin ortak güvenliğimiz için operasyonlara hazır olduğunu belirtir. NATO’nun amacı, geniş katılımlı, cinsiyete duyarlı, çok etnikli ve tam temsil özelliği taşıyan bir hükümetle uluslararası toplumla bütünleşmiş ve komşularıyla işbirliği içinde, güvenli ve istikrarlı bir Afganistan’ın oluşumuna destek vermektir. Afganistan’da barışı yerleştirmek ve korumak Afgan halkı için olduğu kadar bizim terörizmle savaşımız için de elzemdir. Afganistan’daki görevimizi başarıyla tamamlamak için gerekli güçleri ISAF bünyesinde toparlayacağımızı taahhüt ediyoruz.
 
Madde 7. Balkanlar’ın stratejik olarak önemli bölgesinde güvenlikli ortam sürmektedir; fakat kolay kırılabilir bir durumdadır. İttifak, bölge ülkelerinin egemenlik ve toprak bütünlüğünü koruma ve Balkanlar’da barış ve istikrarı sağlama çabasındadır. Barış ve güvenlik tam yerleşinceye ve Balkan ülkelerinin Avrupa-Atlantik yapıyla tedricî entegrasyonu tamamlanıncaya kadar buna devam edeceğiz. Bölgenin tüm ülkeleri reformların çıkarılması ve uygulanmasında sahipliği üzerine almalılar. Bölgelerindeki yakın bütünleşme istikrarın ve refahın artmasında yardımcı olacaktır…
 
Madde 12. Terörizm ve Kitle İmha Silahlarının (WMD) üretimi ve dağıtımı İttifak’a ve uluslararası güvenliğe ciddi tehdit oluşturur hale gelmiştir.
 
Madde 13. Saiki ve tezahürünün bütünüyle, terörizmi şiddetle kınıyoruz ve gerektiği sürece birlikte ona karşı savaşmaya devam edeceğiz. İttifak terörizme cevap olmak üzere, Kuzey Amerika ve Avrupa’yı mümkün olan en yakın şekilde bir araya getirecek temel bir transatlantik boyut sunmaktadır…
 
Madde 25. NATO’nun Açık Kapı politikasındaki başarısını kutlar ve aramızda bulunan yedi yeni üyenin son olmayacağını teyit ederiz. Üyelik kapısı açık kalacaktır. Üyelik Hareket Planı çerçevesinde Yıllık Ulusal Programları’nı yerine getiren Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya Cumhuriyeti’ni takdirle karşılar ve NATO üyeliği sürecinde gereken reformlara devam etmeleri konusunda cesaretlendiririz. Ayrıca bölgesel istikrar ve işbirliğine katkılarından dolayı teşekkür ederiz. Her üç ülkenin de reform çabalarında başarılarını ve onlara yardımın devamını temenni ederiz. NATO, üyelik için gönüllü olanların hazır olmasını sağlayacak bir araç olan Üyelik Hareket Planı çerçevesinde her ülkenin adaylığını tek tek değerlendirmeye devam edecektir. NATO Dışişleri Bakanları’na, Üyelik Hareket Planı’nın yerine getirilmesini sürekli izleyerek ve bizlere rapor ederek genişleme sürecini gözetleme görevini verdik. Bir dahaki zirvede bu rapora dayanarak gönüllülerin üyelik sürecindeki ilerlemelerini gözden geçireceğiz.
 
Madde 26. NATO’nun ve Avrupa Birliği’nin son genişlemeleri, bütün ve özgür bir Avrupa’ya doğru atılan büyük bir adım ve örgütlerimizin ortak değerler ile stratejik çıkarları paylaşıyor oluşunun güçlü bir teyididir. Berlin düzenlemelerinin sonuçları üzerinde kurulan NATO-AB stratejik ortaklığında kaydedilen ilerlemeden memnunuz. NATO ve AB, Batı Balkanlar’da etkin bir ortaklığı sürdürmektedir ve bölge ülkelerinin Avrupa-Atlantik yapılarına daha ileri ölçüde entegrasyonuna yardım etmeyi taahhüt etmektedir. NATO-AB ilişkileri artık terörizme karşı savaş, askerî kapasitelerin uyumlu ve karşılıklı takviyesinin gelişmesi ve sivil acil durum planlarının yapılması da dahil olmak üzere, güvenlik, savunma ve kriz yönetimiyle ilişkili geniş bir dizi ortak çıkar sorununu da kapsamaktadır. Her iki örgütümüzün de karar verdiği şekilde NATO-AB stratejik ortaklığını, şeffaflık ruhuyla ve iki örgütümüzün de özerkliğine saygı çerçevesinde daha fazla geliştirmek için birlikte çalışmaya kararlıyız.
 
Madde 38. Akdeniz Diyalogu’nun özgünlüğü göz önünde bulundurularak geliştirilmiş Akdeniz Diyalogu ve “İstanbul Ortaklık Girişimi” tamamlayıcı, ilerlemeci ve kendine özgü süreçlerdir. Devam eden müzakereler ve aktif bağlantılar, bu süreçlerin başarısı için zaruri olacaktır.
 
Madde 39. NATO-Rusya Konseyi, iki yıl önce kurulmasından itibaren, İttifak ile Rusya arasındaki ilişkinin niteliğini, bütün Avrupa-Atlantik bölgesinin yararına yeni bir seviyeye yükseltmiştir. Siyasî diyalogumuzu genişletme kararımızı yeniden onaylıyor ve müzakerelerimizi, Afganistan ile Balkanlar ve terörizm ile Kitle İmha Silahları ve onların dağıtım araçlarının çoğalmasına karşı savaş da dahil olmak üzere, anahtar güvenlik sorunları üzerinde derinleştirmeyi taahhüt ediyoruz. Askerî projeleri de kapsayan uygulamadaki ortaklığımız daha da ilerlemiştir… Ortak çıkar alanlarında eşit ortaklar olarak birlikte çalışmak suretiyle Mayıs 2002 Roma Deklarasyonu’nun hayata geçirilmesinde daha fazla ilerleme kaydetmeyi umuyoruz.

Paylaş Tavsiye Et