Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2009) > Müzik
Müzik
Ali Ufki
Ahmet Kadri Rizeli
Yapım: Sony Müzik, 2009
 
Leh Asıllı Türk: Ali Ufki
Geçenlerde Bab-ı Âli yokuşunu tırmanırken rastlamışçasına tanırız ve içselleştiririz kendisini. Halbuki bizden 400 yıl önce yaşamış biri Ali Ufki. Santuri Ali Ufki. Birçok adı var; fakat asıl adı Wojciech Bobowski. Polonyalı. Ne ki biz bu iki malûmata da sahibiz ama yine de “Ali Ufki mi, bizdendir.” demeyi tercih ederiz. Halbuki Tatar savaşçıları tarafından esir alındığını, daha ömrünün baharındayken İstanbul’a getirildiğini biliriz. Soylu bir aileden geldiğini ve iyi eğitim aldığını da.
Aramıza katılır katılmaz önce İslam’la şereflenir Santuri Ali Bey. Ardından Topkapı Sarayı’nda değişik görevler verilir kendisine. Birkaç dil bildiği için kimileyin yabancı seyyahlara arkadaşlık eder, kimi zaman da elçilere tercümanlık. Fakat kendisini bağrımıza basmamızın sebebi başka: Ali Ufki Bey çok iyi bir kulağa sahipti ve bir de bizim o zamanlar (haklı gerekçelerle) hiç itibar etmediğimiz nota bilgisine vakıftı. Gerek sarayda, gerekse İstanbul’da duyduğu şarkıları, taksimleri, peşrevleri bir bir notaya geçirmiş, müziğimize takdiri hak eden bir katkı sağlamıştı.
No­ta­ya Ge­çen İlk Mü­zi­ği­miz
Eği­ti­mi­ni En­de­run’da ta­mam­la­yan Ali Uf­ki, ay­nı za­man­da iyi bir ha­nen­dey­di de. Sa­ray­da mü­zik ho­ca­lı­ğı­na ge­ti­ril­di.
Ya­şı ke­ma­le er­di­ğin­de no­ta­ya ge­çir­di­ği bir­çok Türk mü­zi­ği ese­rin­den mü­te­şek­kil ge­niş bir an­to­lo­ji sa­hi­biy­di: Mec­mu­a-i Sâz ü Söz.
Ah­met Kad­ri Ri­ze­li sa­hi­den çağ­da­şı­mız. Kla­sik ke­men­çe üs­ta­dı. Jazz Al­la Tur­ca ad­lı ça­lış­ma­sın­dan ha­tır­la­ya­bi­lir­si­niz ken­di­si­ni. Mu­si­ki er­ba­bı­na so­rar­sa­nız, hak­kın­da şu tes­pi­ti yap­tık­la­rı­nı gö­rür­sü­nüz: Kla­sik ke­men­çe­nin ya­şa­yan en bü­yük üs­ta­dı...
 
Maziden Gelen Genç
Bu iki isim Sony etiketiyle yakın tarihte yayınlanan Ali Ufki adlı albümde bir araya geldi. Ahmet Kadri Rizeli, Golden Horn Ensemble adlı Klasik Türk Müziği grubunun yöneticisi. Aynı zamanda albümün sanat yönetmeni.
Golden Horn Ensemble, bu çalışmada Ali Ufki’nin eserlerini icra ediyor. Albümde Ali Ufki’nin çok değişik türde parçalarına rastlıyoruz: Mezmur, ilâhi, türkü, şarkı, gazel, semai, murabba... Albümdeki 16 parçanın hiçbirisi, gözümüzü çevirdiğimiz her yönde örneklerini görmekten kendimizi kurtaramadığımız o sığ, şıpınişi, düpedüz pop ve nasılsa adını sanat müziğine çıkarmış örneklerle uzaktan yakından alakalı değil.
Albümdeki besteler üç yüz yıllık gerçi. Ama sanırım Klasik Batı Müziği ile Klasik Türk Müziği arasındaki farkı tespit edeceğiniz noktalardan birisi burada ortaya çıkmakta: Birinde gördüğünüz sürekliliği öbüründe görememek, kaybın büyüklüğüne dair sahici bir ıstırap kaynağı. Ya o üç yüz yıllık damar birilerince bile isteye kesilmemiş olsaydı bugün nasıl bir müziğimiz olurdu? Sözü geçen albüm, bu anlamda geleceği olmayan geçmişimizin resmî geçidi...
Ali Ufki albümü, zihnî, hissî, ilmî, idarî, askerî... açıdan şahlandığımız zamanların ışıltısından sesler, renkler ve kokular taşıyan, çağlarüstü bir çalışma. / Hasanali Yıldırım

Tavsiye Et
Kulaklık / Yeniden Radyo Günleri
Mazisinin cahillerine göre bilişim alanındaki gelişmeler, düpedüz bir devrim...
Abartı bir tarafa, biz müzikseverler için işin vakıaya mutabık bir tarafı da var; özellikle öğrenci taifesi için. Önceleri orijinal veya kopya kaset formatındaki temel müzik ortamı bugün bambaşkalaşmış durumda. Kasetin öncülü plağı andıran CD’lerin açtığı sanal çığır, bugün müzik camiasını hem müspet, hem de menfi anlamda dönüştürmüş durumda. Günümüzde temel müzik formatı handiyse sanallaşacak dense yeri. Çünkü bazı plak şirketleri, plak, CD veya kaset gibi “klasik” ortamlar yerine albümlerini parmak belleklerde satmayı düşünüyor.
Gelecek, kısaca mp3 dediğimiz formattan yana. Yalnızca gelecek mi? Şimdi de.
Radiohead geçen yıl çok daha büyük bir adım attı. In Rainbows albümlerini önce kendi sitelerinden satışa çıkardılar; plak şirketini atlayarak ve kullanıcılara dediler ki “İsteyene beleş. Ama dileyen istediği kadar para ödeyebilir.” Rivayetlere göre grup, bugüne kadar hiçbir albümden kazanamadığı miktarda para kazandı bu albümden.
Ülkemizde bilgisayar ve müzik kavramını yan yana getirince aklımıza mp3 geliyor gerçi ama hep gayrı meşru yollardan. Müzikle ilgilenen herkes, bedava şarkı indireceği en az birkaç adres bilir. Ama nice nice adamların Last FM’den haberi olmadığını öğrendiğimde Kulaklık’ın ilk yazı konusunu da tespit etmiş oldum.
Kısaca söyleyecek olursam Last FM, sanal bir radyo. İnternet üzerinden yayın yapıyor ama emsallerinden çok farklı: Last FM herkese değil, yalnızca size yayın yapıyor. Siz ne istiyorsanız, bir tek onu çalıyor. İnanmadınız mı? Açıklamama izin verin lütfen. www.lastfm.com.tr’ye tıklıyorsunuz; birkaç dakikada ücretsiz kaydoluyorsunuz. Ve karşınızda dünyanın en büyük yasal müzik hazinesi... Sonraki aşama şöyle gelişiyor: Arama bölümüne sevdiğiniz müzisyeni, şarkıyı, albümü, şarkıcıyı, grubu, besteciyi veya türü yazıyorsunuz; artık hangisi aklınıza esmişse. Sonuç bölümünde aradığınız türde birçok örneğin alt alta sıralandığını görüyorsunuz. Ve başlıyorsunuz dinlemeye.
“Eee, bunda yeni ne varmış ki! Ben zaten bunu yasal olmayan yollardan yapıyorum.” demeyin lütfen. Çünkü Last FM’in sırrı burada başlıyor. Parça çalarken, bir kasetçalardaki gibi isterseniz parçayı ileri-geri sarabiliyorsunuz; dilerseniz gelecek parçaya atlıyorsunuz. Asıl güzelliği söylemedim: Dinlediğiniz müziği sınıflandırıyorsunuz; beğendim, beğenmedim, atla, idare eder, filan diye... İşte böyle dinleye dinleye, üç vakte kadar Last FM sizin müzik zevkinizi öğreniyor ve bu sefer o başlıyor size parça önermeye. Bir örnek dinletiyor, siz gene puan veriyorsunuz... Ve sonuçta sevdiğiniz şarkılara benzeyen, beğendiğiniz müzisyeni andıran, tercih ettiğiniz türe giren bilmediğiniz birçok eser keşfediyorsunuz.
En güzelini en sona sakladım: Dinlediğiniz müziği kaydedebiliyorsunuz da. Bu arada, gelelim işin kapitalizmi ilgilendiren cihetine. Last FM sizi her gün tanımıyor ama. Sizi siteye her girişinizde tanıyıp “N’aber abi? Çoluk çocuk iyi mi? Bugün ne dinlemek istersin? Damardan mı?” demesi için cüzi bir miktar hediye istiyor.
Neredeyse unutuyordum; internetteki radyoları dinlemek hukuken nasıl suç değilse kaydetmek de değil. Çünkü herhangi bir formatta ve yasal yollarla edindiğiniz bir belgenin saklamak veya tekrar üretmek amacıyla farklı biçimlerde kopyasını çıkarmak yasal hakkınız. Ve Google’da küçük bir araştırma ile işletim sisteminize uygun (Windows XP, Vista, Mac OS X, Linux...) bir programcığı bulmamanız işten bile değil.
Ondan sonra gelsin Last FM günleri. / Hasanali Yıldırım

Tavsiye Et