Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (December 2008) > Dosya > Kemalizm tartışmaları bilinenin tekrarı mı?
Dosya
Kemalizm tartışmaları bilinenin tekrarı mı?
Nigar Bulut Tuğsuz

MUS­TA­FA Ke­mal’i ki­şi­sel ola­rak bil­mek ve ta­nı­mak ile Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’nin ku­ru­luş ide­olo­ji­si olan Ke­ma­lizm’i de­ğer­len­dir­mek ara­sın­da­ki bü­yük far­kı or­ta­ya koy­mak, ma­ruz ka­lı­nan mil­li eği­tim po­li­ti­ka­la­rı ne­de­niy­le ko­lay ol­ma­yan zi­hin­sel bir for­mas­yo­nu ge­rek­ti­ri­yor. Do­la­yı­sıy­la dö­nem­sel dö­nü­şüm­le­rin san­cı­sı çok de­rin­den his­se­dil­se de es­ki ka­lıp­la­ra sı­kı­şıp kal­ma ih­ti­ma­li da­ha faz­la. Son on beş-yir­mi yıl­dır Mus­ta­fa Ke­mal’e ve Ke­ma­lizm’e ba­kış­ta­ki de­ği­şim ara­yı­şı­nı bu min­val­de de­ğer­len­dir­mek ge­re­kir.

Ke­ma­lizm’e kar­şıt­lık için­de kur­gu­la­nan kav­ram­la­rın (İs­lam­cı­lık, Kürt­çü­lük, Er­me­ni me­se­le­si, Kıb­rıs me­se­le­si vb.) top­lum­sal ve si­ya­sal ze­min­de iyi­den iyi­ye tar­tı­şıl­ma ik­li­mi bul­muş ol­ma­sı, şüp­he­siz bu sor­gu­la­ma­ya iv­me ka­zan­dı­ran en önem­li sa­ik. AB sü­re­ci ve AB’nin ulus-dev­let ide­olo­ji­sin­den is­te­di­ği ta­viz­ler (sü­re­ce İs­lam­cı kö­ken­li bir par­ti­nin iv­me ka­zan­dır­mış ol­ma­sı­nın iro­ni­si çok­ça vur­gu­lan­mış­tır), Ke­ma­list ide­olo­ji­nin “de­ğiş­mez”le­ri­nin ge­rek med­ya­da ge­rek­se de aka­de­mik dü­zey­de tar­tı­şıl­ma­sın­da ba­şat et­ken­ler. Tür­ki­ye’nin bu za­man di­li­min­de ya­şa­dı­ğı la­ik/an­ti-la­ik çe­kiş­me­si ise Ke­ma­lizm’i ka­mu­oyun­da tar­tış­ma­ya açan bi­rin­ci gün­dem mad­de­si ol­du. Er­ba­kan-Çil­ler it­ti­fa­kıy­la baş­la­yan sü­reç, ar­dın­dan ge­len 28 Şu­bat kri­zi ve son­ra­sın­da ya­şa­nan­lar, hem İs­lam­cı­lı­ğın te­mel ar­gü­man­la­rı­na iliş­kin cid­di bir şüp­he ve me­rak uyan­dır­dı hem de ku­ru­luş ide­olo­ji­miz­de ye­ni yo­rum ara­yış­la­rı­nı hız­lan­dır­dı.
Di­ğer bir ifa­dey­le top­lu­mu ku­tup­la­ra ayır­ma “yük­sek idea­li”ne hiz­met eden­ler, mev­cut kli­şe­le­rin aşın­ma­sı­na da bir şe­kil­de kat­kı­da bu­lun­du. Gün­de­lik ha­yat pra­tik­le­rin­den (AKP’li mil­let­ve­kil­le­ri­nin özel ha­yat­la­rı, ba­şör­tü­lü kız­la­rın gi­yim-ku­şam­la­rı, ma­hal­le bas­kı­sı kav­ra­mı vb.) eği­tim po­li­ti­ka­la­rı­na (se­kiz yıl­lık ke­sin­ti­siz eği­tim tar­tış­ma­la­rı, imam ha­tip li­se­le­ri me­se­le­si vb.), sa­nat­tan ede­bi­ya­ta (AKM’nin mi­ma­ri­si ve ne ola­ca­ğı, İs­la­mi ya­zın­da­ki ha­yat kur­gu­la­rı vb.), iyi­leş­mez ya­ra­la­rın ve kı­rı­la­ma­yan dog­ma­la­rın ze­mi­nin­de la­ik/an­ti-la­ik sa­va­şı sür­dü­rül­dü. Do­la­yı­sıy­la Ke­ma­lizm’i al­gı­la­yış­ta top­lum­da his­se­di­len gö­re­ce es­nek­lik­te, özel­lik­le İs­lam ve AKP ko­nu­sun­da ya­pı­lan tar­tış­ma­la­rın kat­kı­sı­nı göz ar­dı et­me­mek ge­re­kir. Do­la­yı­sıy­la bu­gün ya­şa­nan Ke­ma­lizm tar­tış­ma­la­rı­na te­pe­den in­me bir şe­kil­de bak­ma­mak ve han­gi sü­reç­le­rin ürü­nü ol­du­ğu­nu gö­re­bil­mek, ya­şa­dı­ğı­mız dö­nü­şüm­le­re ze­min bu­la­bil­mek açı­sın­dan önem­li.
 
Mus­ta­fa Fil­mi Üze­rin­den Me­lan­ko­lik Tar­tış­ma­lar
Geç­ti­ği­miz gün­ler­de Can Dün­dar’ın bel­ge­sel ni­te­li­ğin­de­ki Mus­ta­fa fil­mi, Ke­ma­lizm tar­tış­ma­la­rı­nı ye­ni­den alev­len­dir­di. Ar­dın­dan 10 Ka­sım an­ma tö­ren­le­riy­le de, fil­min içe­ri­ği ve me­sa­jı üze­ri­ne za­ten baş­la­mış olan tar­tış­ma­lar gün­ler­ce ga­ze­te say­fa­la­rı­nı meş­gul et­ti. 28 Şu­bat dar­be­si­nin se­nar­yo­su­nu ya­zan­la­rın ne de­re­ce de­rin bir top­lum­sal ku­tup­laş­ma he­def­le­dik­le­ri, he­nüz or­ta­ya çı­kar­tı­lan hi­ka­ye­ler­den da­ha iyi an­la­şı­lı­yor. O gün­den bu­gü­ne özel­lik­le su­ni mal­ze­me­ler kul­la­nı­la­rak kö­rük­le­nen la­ik/an­ti-la­ik ku­tup­laş­tır­ma­sı ve top­lu­mun her ke­si­min­de olu­şan so­ru işa­ret­le­ri­nin ne­ti­ce­si ola­rak Mus­ta­fa fil­mi, gi­şe re­kor­la­rı kır­dı ve özel­lik­le la­ik­ler cep­he­sin­de­ki tar­tış­ma­yı şid­det­len­dir­di. Fil­mi gör­me­yen­ler bi­le ko­nu­ya bir ye­rin­den dâ­hil ol­ma ih­ti­ya­cı duy­du­lar. Bu da ta­bii kli­şe yo­rum­la­rın yo­ğun­lu­ğu­nu ar­tır­dı ve ya­kın ta­ri­hi­mi­zin ana me­se­le­le­ri­nin ne ka­dar po­pü­la­ri­ze edil­me­ye mü­sa­it ha­le gel­di­ği­ni gös­ter­di.
Se­nar­yo­nun ye­ni bir şey söy­le­yip söy­le­me­di­ği ve zi­hin­ler­de tar­tış­ma ya­ra­ta­cak bir so­ru işa­re­ti bı­ra­kıp bı­rak­ma­dı­ğı hu­su­su­na ge­lin­ce, ge­rek ya­sal sı­nır­la­ma­la­rın ge­rek­se se­na­ris­tin ba­kış açı­sı­nın bu­na mü­sa­it ol­ma­dı­ğı or­ta­da. Film ka­re­le­ri­nin ge­nel­de bi­lin­dik fo­toğ­raf­lar­dan oluş­ma­sı, kut­sal ki­şi­lik me­sa­jı­nın ge­rek gö­rün­tü­ler­de­ki ge­rek­se se­nar­yo­da­ki yo­ğun­lu­ğu, Mil­li Mü­ca­de­le yıl­la­rı­nın önem­li olay­la­rı­nın tek isim et­ra­fın­da şe­kil­len­di­ril­me­si, ya­kın ta­ri­hi­mi­zin re­ali­te­si­ne ya­kış­ma­ya­cak bir ro­man­tiz­me baş­vu­rul­ma­sı ve tüm bun­la­rın Ke­ma­list mis­ti­fi­kas­yo­nu son de­re­ce ka­tı­laş­tı­ra­rak tek­rar­la­ma­sı, fil­me iliş­kin ilk ak­la ge­len eleş­ti­ri­ler. Fa­kat asıl önem­li­si, ya­pı­lan de­ğer­len­dir­me­ler­den yo­la çı­ka­rak zi­hin­sel for­mas­yo­nu­muz­da de­ği­şim olup ol­ma­dı­ğı­nı gö­re­bil­mektir.
Yu­ka­rı­da kı­sa­ca de­ği­ni­len si­ya­si dö­ne­meç­ler ne­ti­ce­sin­de Ke­ma­lizm gi­bi bir me­se­le­yi tar­tış­ma şek­li­miz­de de el­bet­te de­ği­şik­lik ol­du. İde­o­lo­jik tu­tum­lar ve tar­tış­ma kül­tü­rü ilk ba­kış­ta ka­ram­sar bir tab­lo or­ta­ya koy­sa da, yir­mi-otuz yıl ön­ce­siy­le mu­ka­ye­se edil­di­ğin­de ay­nı yer­de ol­ma­dı­ğı­mız, en azın­dan es­ki­den di­li­mi­zin ucu­na ge­len­le­ri bu­gün yük­sek ses­le söy­le­ye­bil­di­ği­miz bir va­kı­a. Bü­tün de­ğiş­ken­le­rin et­ki­len­di­ği bir si­ya­sal ze­min­den el­bet­te ki Ke­ma­list al­gı da na­si­bi­ni al­dı. Ama ba­zı­la­rı için asıl so­run tam da bu­ra­da baş­lı­yor. Zi­ra de­ğer­len­dir­me­le­rin önem­li bir kıs­mı­nın Mus­ta­fa Ke­mal’in kut­si­ye­ti üze­rin­den yü­rü­tül­müş ol­ma­sı, ya­şa­nan zo­run­lu de­ği­şim­le­rin bir teh­li­ke ola­rak al­gı­la­na­bil­di­ği­ni gös­te­ri­yor.
Ya­kın ta­rih üze­ri­ne dü­şü­nen her­han­gi bi­ri için hiç de il­gi çe­ki­ci ol­ma­yan fil­min Ke­ma­list çev­re üze­rin­de “bek­len­me­yen” et­ki­si dü­şü­nül­dü­ğün­de, te­mel kay­gı­nın ger­çek­le­re du­yu­lan il­gi de­ğil de zi­hin­sel sta­tü­ko­nun ko­run­ma­sı ol­du­ğu­nu söy­le­ye­bi­li­riz. Ne­ti­ce­de film, ka­tı Ke­ma­list­le­re de di­ğer­le­ri­ne de ye­ni hiç­bir şey söy­le­me­me­si­ne ve “mil­li” has­sa­si­yet­le­rin te­yi­di­ne ya­ra­ma­sı­na rağ­men, son­ra­sın­da ya­pı­lan tan­si­yo­nu yük­sek tar­tış­ma­lar, hem or­ta­ya çı­kan zi­hin­sel es­nek­li­ği hem de bu es­nek­lik­ten kay­gı du­yan­la­rın var­lı­ğı­nı te­yit et­ti. İl­ginç olan ise, bu es­nek­lik­ten ra­hat­sız­lık du­yan­la­rın me­lan­ko­lik yo­rum­lar­la Mus­ta­fa Ke­mal’in in­sa­ni za­af­la­rı­na ve yal­nız adam vur­gu­su­na odak­lan­ma­la­rı, si­ya­si ta­ri­he yö­ne­lik na­if bir vur­gu­nun ne­ti­ce­si ola­rak onun yal­nız­lı­ğı ve tek adam­lı­ğı ken­di­si­nin ter­cih et­ti­ği­ni gö­re­me­me­le­ri­dir.
Mus­ta­fa Ke­mal’in halk­la bir der­di yok­tu. Da­ha­sı hal­kın ne kız­gın­lı­ğı­nı ne de te­vec­cü­hü­nü önem­si­yor­du za­ma­nın ko­şul­la­rın­da. Ni­te­kim bel­ge­se­lin bir ye­rin­de, so­kak­ta­ki in­san ka­la­ba­lı­ğı ona yö­ne­lik sev­gi­nin ifa­de­si ola­rak gös­te­ril­di­ğin­de, bu­nu önem­se­me­di­ği­ni, baş­ka bir gün ay­nı in­san­la­rın tam ter­si bir duy­guy­la so­kak­la­rı dol­du­ra­bi­le­ce­ği­ni söy­lü­yor­du. Mus­ta­fa Ke­mal ken­di prag­ma­tiz­mi­ne ve ras­yo­na­li­te­si­ne halk­tan da­ha faz­la inan­mış­tı. Do­la­yı­sıy­la ka­tı Ke­ma­list­le­rin hâ­lâ pla­to­nik aşk ta­dın­da yü­rüt­tük­le­ri kut­si­yet tar­tış­ma­la­rı, la­ik­le­re de an­ti-la­ik­le­re de her­han­gi bir şey söy­le­me­di­ği gi­bi, tar­tış­ma kül­tü­rü­mü­zün dü­zey­siz­li­ği­ni de or­ta­ya ko­yu­yor. Zi­hin­sel sta­tü­ko­yu kay­bet­me pa­ni­ği ile ya­pı­lan tar­tış­ma­nın ve po­li­tik ko­num­la­nı­şın, ne si­ya­sal ne de etik açı­dan her­han­gi bir kar­şı­lı­ğı bu­lu­nu­yor. Üs­te­lik dü­şün­ce­den yok­sun bir va­ro­luş mü­ca­de­le­si­nin tüm ek­sik­li­ği­ni de üze­rin­de ta­şı­yor.

Paylaş Tavsiye Et