Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2009) > Müzik
Müzik
An Evening With
Placido Domingo
Yapım: Classic Pictures Entertainment, 2002
 
Ça­ğın Ak­de­niz­li se­si
Bir za­man­la­rın “Çiz­me”si­nin dı­şı­na pek na­dir çı­ka­bi­len bir mü­zik du­ru­mun­da­ki ope­ra, gü­nü­müz­de dün­ya­ca bi­li­nen ve se­vi­len bir tür. Evet, ça­ğın ge­tir­di­ği il­ginç­lik­ler­den bi­ri de bu. Yüz yıl ön­ce İtal­yan­ların en uzak gö­rüş­lü­sü­ne da­hi tü­rün ge­le­ce­ği­ne da­ir bir so­ru sor­sa­nız, ala­ca­ğı­nız kar­şı­lı­ğın içe­ri­ğin­de, bir gün ope­ra­nın dün­ya ça­pın­da sü­pers­tar­lar çı­ka­ra­bi­le­ce­ği­ne da­ir bir ke­ha­net du­ya­maz­dı­nız. Ope­ra ay­nı za­man­da kla­sik mü­zik­te kü­re­sel sü­pers­ta­ra sa­hip tek tür. Ve star­la­rın ço­ğu­nun İtal­yan kö­ken­li ol­ma­sı­na da şaş­ma­ma­lı. İç­le­rin­de bi­ri var ki, iki ba­kım­dan ge­le­ne­ği zor­lu­yor: 1. İtal­yan de­ğil, İs­pan­yol. 2. Şiş­man de­ğil, tom­bul. Evet, Pla­ci­do Do­min­go...
Do­min­go za­ma­nı­mı­zın en iyi ses­le­rin­den bi­ri. Ki­mi­le­ri­ne gö­re dü­pe­düz 20. yüz­yı­lın en iyi te­no­ru.
 
Hem ün­lü, hem iyi
Bir­kaç ay ön­ce Ber­lin’de ver­di­ği bir açık ha­va kon­se­rin­de sah­ne­le­ri bı­ra­ka­ca­ğı­nı açık­la­yan 64 ya­şın­da­ki ün­lü mü­zis­ye­nin önem­li per­for­mans­la­rın­dan ka­bul edi­len Wemb­ley Kon­se­ri DVD for­ma­tın­da ya­yım­lan­dı. 11 yıl ön­ce bir yaz ge­ce­si Lon­dra’nın Wemb­ley Mey­da­nı’nda ve­ri­len bu kon­ser­den der­le­nen ve An Eve­ning With Pla­ci­do Do­min­go adıy­la ya­yım­la­nan al­büm 11 par­ça­dan mü­te­şek­kil.
Biz Türk­lerin ope­ra­ya kar­şı tu­haf bir zaa­fı var­dır. Marş­la­rın ar­dın­dan Os­man­lı’ya gi­ren ve kar­şı­lık bu­lan ilk Ba­tı mü­zi­ği ope­ra. Ve iki yüz­yı­lı aş­kın bir sü­re­dir bu top­rak­lar­da ope­ra sah­ne­len­mek­te. Bir­çok ope­ra­nın ko­nu­su, en azın­dan te­ma­sı ve­ya ka­rak­ter­ler­den bir­ka­çı Türk­lerle ve Tür­ki­ye ile il­gi­li. Ve pop mü­zi­ği­ni say­maz­sak, hal­kın hâ­len da­ha en çok il­gi gös­ter­di­ği Ba­tı­lı mü­zik tü­rü ope­ra.
Biz­de de, dün­ya­da da hal­kın gö­zün­de en bü­yük te­nor Lu­cia­no Pa­va­rot­ti’dir; mü­zis­yen­le­rin nez­din­de ise kuş­ku­suz Do­min­go.
Gö­re­cek­si­niz, Mic­ha­el Jack­son’a gö­re Da­vid Bo­wi­e ney­se Pa­va­rot­ti’ye gö­re Do­min­go o.
Al­bü­mün ta­lip­li­si­ne kü­çük bir sür­pri­zi de var: Kon­ser­de ses­len­di­ril­miş par­ça­la­rın tü­mü, ay­nı za­man­da CD for­ma­tın­da ve DVD’nin ya­nı­ba­şın­da.

Tavsiye Et
Meet Me Where They Play the Blues
Jack Teagarden
Yapım: Membran Music, 2005
 
Bir kla­sik caz kla­si­ği
Jack Tea­gar­den er­ba­bı­nın nez­din­de tam bir ef­sa­ne­dir; bir caz ef­sa­ne­si. Hem de çif­te ef­sa­ne. Çün­kü hem çok ün­lü bir caz şar­kı­cı­sı­dır, hem de çok iyi bir trom­bon­cu. An­ne­si­nin et­ki­siy­le mü­zi­ğe caz pi­ya­no­suy­la baş­la­yan mü­zis­ye­nin ka­ri­ye­ri bir­çok ba­şa­rı­nın ya­nın­da ken­di gru­bu­nun li­der­li­ğiy­le taç­lan­mış.
Tea­gar­den, da­ha caz caz­ken ic­ra­yı sa­nat ey­le­yen­ler­den. Ca­zın do­ğu­mu­na ta­nık­lık ede­me­miş ama ca­zı elin­de bü­yüt­müş bir isim. Bi­lir­si­niz, Ame­ri­ka­lı zen­ci­le­re gö­re caz, an­cak be­yaz­la­rın eli değ­me­di­ğin­de caz­dı; son­ra­sı tu­fan. İş­te Tea­gar­den, bu ara dö­ne­min mü­zis­ye­ni; ana akım ca­zın ilk­le­rin­den. Baş­ka bir ifa­dey­le kla­sik ca­zı ya­şa­yan bir ef­sa­ne.
Ha­yat­tay­ken yir­mi ci­va­rın­da al­bü­me im­za at­mış. Ya­pım­cı­lar sa­ğol­sun, ölü­mün­den son­ra onu da­ha da mün­bit hâ­le ge­tir­di­ler ve şu an ken­di­si­nin el­li ci­va­rın­da al­bü­mü var. Me­et me Whe­re They Play the Blu­es bu top­la­ma al­büm­ler­den bi­ri.
Bü­yük ic­ra­cı­la­rın ço­ğu gi­bi Tea­gar­den’ın da faz­la bes­te­si yok. Al­büm­de­ki oni­ki par­ça­nın yal­nız­ca bir ta­ne­si ken­di­si­ne ait. Öte­ki­ler 30’lu, 40’lı yıl­la­rın saf caz par­ça­la­rı.
Mem­bran Mu­sic’ten çı­kan al­büm, çok şık bir bi­çim­de ba­sıl­mış; ori­ji­nal plak ta­sa­rı­mı ay­nen ko­ru­na­rak. Za­ten bu se­ri­nin özel­li­ği de bu: San­ki eli­niz­de tut­tu­ğu­nuz bir CD de­ğil de, bir vi­nil plak; onun kü­çül­tül­müş ver­si­yo­nu.
Ca­zın en has dö­ne­mi­ne ait bir al­büm.

Tavsiye Et
Avare
Altın Klarnet Ödemişli Mehmet
Yapım: Milhan Müzik, 2006
 
Ava­re’nin Çin­ge­ne­ce­si
Ev­rim­ci­le­re gö­re mü­zi­ğin ev­ri­mi­nin ilk ev­re­si, bel­ki de ta ma­ğa­ra dev­ri­ne denk gel­mek­te ve ge­ce­le­yin ya­kı­lan ate­şin eş­li­ğin­de put­la­ra ya­pı­lan ta­pın­ma ri­tü­el­le­rin­de top­lu­lu­ğu coş­tur­mak için kul­la­nı­lan ritm alet­le­ri­nin çı­kar­dı­ğı tem­po­lu ses­ler, in­sa­noğ­lu­nun din­le­di­ği ilk mü­zi­ği teş­kil et­mek­te. Bu hi­kâ­ye­ye gö­re in­sa­noğ­lu ne den­li ge­li­şir­se ge­liş­sin, gen­le­rin­de ta­şı­dı­ğı o ar­ka­ik dö­ne­me öz­gü rit­mi her da­im ara­mak­ta ve bir bi­çi­miy­le de tat­min et­mek­te: Ki­mi­le­yin dans­lar­la, ki­mi­le­yin halk oyun­la­rıy­la, ki­mi­le­yin de ayin­ler­le.
Hi­kâ­ye­nin tek bir cid­di­ye alı­nır ta­ra­fı var: Rit­min ken­di­si ya­hut rit­mik ses­ler, her top­lum­sal sı­nıf­tan, her kül­tür­den, her yaş­tan in­sa­na bir şey söy­ler.
Çok bü­yük bir ge­nel­le­me ol­ma­sı­na kar­şın cid­di oran­da isa­bet kay­de­nen bir baş­ka tes­pit de şu: Me­de­ni­yet dü­ze­yi­ne eri­şen top­lum­lar­da mü­zik me­lo­di ağır­lık­lı bir ya­pı arz eder­ken, kül­tür dü­ze­yin­de sey­re­den top­lum­lar­da mü­zik ritm ağır­lık­lı bir ya­pı­da­dır.
Bu ka­bul­den çı­kan so­nuç şu: De­ği­şik ez­gi­ler bi­ze de­ği­şik duy­gu­la­nım­la­rı­mı­zı ak­tar­ma­da yar­dım­cı ol­ma­ya ni­yet­len­dik­le­ri için kal­bi­mi­ze ve­ya na­di­ren de ol­sa zih­ni­mi­ze ses­len­me­yi yeğ­ler. Tem­po­lu ve rit­mik ses­ler ise dü­za­yak be­de­ni­mi­ze ses­le­nir ve onu zap­tu­rapt al­tı­na al­ma­ya sı­va­nır. Bu du­ru­mun adı da ma­lûm: Dans.
An­cak me­de­ni­yet dü­ze­yi­ne ula­şan mil­let­le­rin ba­zı­la­rın­da gö­rü­le­bi­len il­ginç baş­ka bir ge­liş­me da­ha var: Me­lo­di­nin ritm ile mut­lu iz­di­va­cı.
 
Ro­man’ın ro­ma­nı
Bu mut­lu iz­di­va­cın ço­cuk­la­rı­na bu top­rak­lar­da bol bol rast­lar­sı­nız. Hem de bin­bir kı­lık­ta. Bu kı­lık­la­rın en ga­ra­ip­le­rin­den bi­ri kuş­ku­suz es­mer va­tan­daş­la­rı­mız ta­ra­fın­dan ic­ra edi­le­ni: Çin­ge­ne Mü­zi­ği. Ha­ni şu za­ma­ne mo­da­sıy­la Ro­man de­dik­le­ri. Bir­çok şe­hir­de kö­şe­baş­la­rın­da dar­bu­ka ça­lan o mi­nik­ler gel­di gö­zü­nü­zün önü­ne de­ğil mi? İş­te on­lar­dan bi­ri bü­yü­dü, bü­yü­dü, bir dev ol­du: Öde­miş­li Meh­met. Yani Meh­met Övek.
Meh­met Övek’in alem­de iki lâ­ka­bı var: Bi­ri “Öde­miş­li”, öte­ki­si “Al­tın Klar­net”. Çin­ge­ne tar­zı klar­net üf­le­mek­te Öde­miş­li Meh­met’in üs­tü­ne yok. Mus­ta­fa Kan­dı­ra­lı’dan son­ra ta­bii ki. Evet on­dan son­ra çün­kü Kan­dı­ra­lı ar­tık ulus­la­ra­ra­sı bir isim. Ve Trak­ya ha­va­sın­dan taş­mış... Yurt­dı­şın­da bir­çok cid­di al­büm­de ça­lış­mış bir üs­tad. Öde­miş­li Meh­met ise bay­ra­ğı dev­ral­ma­ya aday bir isim; hem de bi­le­ği­nin hak­kıy­la.
Sen, ben bi­zim oğ­lan usû­lü sa­zen­de ya­ren­le­riy­le bir ara­ya gel­miş ve on i­ki par­ça ses­len­dir­miş­ler. Al­bü­mün adı­nı da Ava­re koy­muş­lar. Evet, o ün­lü Hind fil­mi­nin mü­zi­ği de var al­büm­de. Ro­man Çif­te­tel­li­si’nin, Har­man­da­lı’nın, Kü­tah­ya’nın Pı­nar­la­rı’nın, İz­mir Tu­lu­mu’nun ya­nın­da. Al­büm­de de ge­çen bir ika­zı ak­tar­ma­lı­yım: Siz siz olun, çif­te­tel­li­yi gö­bek at­ma ha­va­sı san­ma­yın. Al­büm­de bu yan­lış ka­nı da bir gü­zel te­da­vi edi­li­yor; hem de iti­nay­la.
 
Klar­ne­tin de­mir­ba­şı
Bu ara­da, an­ma­dan geç­me­ye­lim: Ha­ni bir za­man­la­rın Ba­lık Ay­han’ı ve ken­di adıy­la anı­lan eki­bi var­dı ya. O tarz bir yo­rum de­ğil bu al­büm. Hem yo­rum ev­re­sin­de bi­raz da­ha der­le­nip to­par­lan­ma­ya, ter­tip­len­me­ye gay­ret edil­miş, hem de o ağır ro­man ha­va­sın­dan sıy­rı­lın­ma­ya ça­lı­şıl­mış. En­ver İb­ra­him ile Mus­ta­fa Kan­dı­ra­lı’nın bir­lik­te ko­tar­dık­la­rı iş­ler ka­dar “yu­ka­rı­da” de­ğil bu al­büm. Ka­bul ama bu­nun da ay­rı bir ta­dı var. Ba­lık Ay­han ile Kan­dı­ra­lı ara­sı bir yer, bir ha­va, bir kı­vam.
Ama is­tik­bal va­de­di­yor.
Son sö­züm şu ol­sun Ava­re’yle il­gi­li: Be­nim halk mü­zi­ğiy­le ir­ti­ba­tım kla­sik­ler­le sı­nır­lı­dır. Mu­har­rem Er­taş, Ali Ek­ber Çi­çek, Arif Sağ, Er­kan Ocak­lı gi­bi de­mir­baş­lar­la. Fa­kat Öde­miş­li Meh­met’in Ava­re’si, bu sa­yı­sı ön­ce­den sı­nır­lan­mış de­mir­baş­la­rın ara­sın­da ken­di­si­ne bir yer aç­ma­ya aday gi­bi du­ru­yor.
Şim­di­lik.

Tavsiye Et