Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (June 2008) > Dünya Siyaset > İran’ın açılımları ABD’yi zorluyor
Dünya Siyaset
İran’ın açılımları ABD’yi zorluyor
Ebru Afat
“Müdahale etmemekten bahsetmeyeceğim, çünkü müdahale etmemek İngilizce bir kelime değildir.”
Lord Palmerstone,
İngiliz devlet adamı (1784-1865) l
 
İRAN’IN baş ak­tör­ler­den bi­ri ola­rak doğ­ru­dan dâ­hil ol­du­ğu bir di­zi me­se­le et­ra­fın­da ya­şa­nan son ge­liş­me­ler, Or­ta­do­ğu’nun mev­cut ha­re­ket­li­li­ği­ni da­ha da art­tı­rı­yor. Lüb­nan’da Ma­yıs ba­şın­da ya­şa­nan ça­tış­ma­la­rın ar­dın­dan İran yan­lı­sı Hiz­bul­lah’ın, ABD ve Suu­di Ara­bis­tan’ın des­tek­le­di­ği Fu­ad Sin­yo­ra hü­kü­me­ti kar­şı­sın­da­ki si­ya­si ve as­ke­rî po­zis­yo­nu güç­le­nir­ken, İran’ın böl­ge­de­ki en ya­kın müt­te­fi­ki olan Su­ri­ye ile İs­ra­il ara­sın­da­ki ba­rış gö­rüş­me­le­ri start alı­yor. Fi­lis­tin’de ise yi­ne İran’ın ar­ka­sın­da dur­du­ğu Ha­mas, ma­ruz kal­dı­ğı tüm bas­kı­la­ra rağ­men Gaz­ze’de­ki oto­ri­te­si­ni tah­kim eder­ken, Ame­ri­ka­lı ve Irak­lı yet­ki­li­le­rin İran’dan eği­tim ve si­lah yar­dı­mı al­dık­la­rı­nı id­di­a et­tik­le­ri Şii mi­lis­ler Irak’ın gü­ne­yin­de so­run çı­kar­ma­yı sür­dü­rü­yor­lar.
ABD Baş­ka­nı Ge­or­ge W. Bush ve eki­bi, teh­dit­le­ri­ne al­dır­ma­yıp nük­le­er fa­ali­yet­le­ri­ni dur­dur­ma­yan İran’ın böl­ge­de­ki nü­fu­zu­nu kır­mak için Sün­ni-Şii çat­la­ğı üze­rin­den ham­le­le­ri­ni yo­ğun­laş­tı­rır­ken, bu ül­ke­ye yö­ne­lik bir as­ke­rî mü­da­ha­le ola­sı­lı­ğı­nı gün­dem­de tut­ma­yı da sür­dü­rü­yor. Ocak ayın­da­ki kap­sam­lı zi­ya­re­ti­nin ar­dın­dan 13-18 Ma­yıs’ta İs­ra­il, Suu­di Ara­bis­tan ve Mı­sır’ı içe­ren bir Or­ta­do­ğu tu­ru­na çı­kan Bush, İran’ı yal­nız­laş­tır­ma ko­nu­sun­da böl­ge ül­ke­le­riy­le gö­rüş bir­li­ği­ne var­dıy­sa da bir sal­dı­rı için des­tek bu­lup bu­la­ma­dı­ğı şim­di­lik bi­lin­mi­yor. Bush yö­ne­ti­mi için­de­ki ne­o-mu­ha­fa­za­kâr ka­nat, Ka­sım’da­ki baş­kan­lık se­çim­le­ri ön­ce­sin­de İran’a kar­şı bir sal­dı­rı dü­zen­len­me­si için bas­tı­rı­yor­sa da böy­le­si­ne çıl­gın­ca bir ka­rar al­ma­nın Bush için bi­le zor­lu­ğu or­ta­da. Yi­ne de Or­ta­do­ğu söz ko­nu­su ol­du­ğun­da her şe­yin müm­kün ol­du­ğu bir dün­ya­da ya­şa­dı­ğı­mı­zı unut­ma­mak ge­re­ki­yor.
 
İran’la Ma­sa­ya Otur­mak
“Ba­zı­la­rı te­rö­rist­ler ve ra­di­kal­ler­le gö­rüş­me­miz ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yor... Bu ap­tal­ca dü­şü da­ha ön­ce de gör­müş­tük. Na­zi tank­la­rı 1939’da Po­lon­ya’ya gir­di­ğin­de bir Ame­ri­kan se­na­tö­rü şu­nu söy­le­miş­ti: ‘Tan­rım, Hit­ler’le ko­nu­şa­bil­sey­dim bu ön­le­ne­bi­lir­di.’ Bu­nun, ta­ri­hin de­fa­lar­ca göz­den dü­şür­dü­ğü sah­te ya­tış­tır­ma po­li­ti­ka­sı ol­du­ğu­nu söy­le­mek­le yü­küm­lü­yüz.” Bu söz­ler, ku­ru­lu­şu­nun 60. yı­lı kut­la­ma­la­rı için İs­ra­il’e gi­den Bush’un, 15 Ma­yıs’ta İs­ra­il par­la­men­to­sun­da yap­tı­ğı ko­nuş­ma­nın can alı­cı bö­lüm­le­ri ara­sın­da yer alı­yor. Kas­te­di­len ki­şi­ler ise, De­mok­rat Par­ti’nin baş­kan aday­lı­ğı için ya­rı­şan Ba­rack Oba­ma ile es­ki ABD baş­kan­la­rın­dan Jimmy Car­ter’dan baş­ka­sı de­ğil.
2006’da Fi­lis­tin so­ru­nu üze­ri­ne yaz­dı­ğı ki­tap­la Ya­hu­di lo­bi­si­nin bü­yük tep­ki­si­ni çe­ken ve Fi­lis­tin’de Ha­mas’ı yok sa­ya­rak çö­zü­me ula­şı­la­ma­ya­ca­ğı­nı sa­vu­nan Car­ter’ın he­def alın­ma­sı şa­şır­tı­cı sa­yıl­maz. An­cak ABD’nin te­rör ör­gü­tü lis­te­sin­de yer alan Hiz­bul­lah ve Ha­mas’ı ağ­zı­na al­ma­yan, sa­de­ce İran ve Su­ri­ye ile ma­sa­ya otu­rul­ma­sı­nın vak­ti­nin gel­di­ği­ni söy­le­yen Oba­ma’nın bu öf­ke­ye ma­ruz kal­ma­sı, İran’ın ABD dış po­li­ti­ka­sı­nın ki­lit so­run­la­rın­dan bi­ri ol­ma­nın öte­si­ne ge­çip bir iç po­li­ti­ka un­su­ru­na dö­nüş­tü­ğü­nü gös­ter­me­si açı­sın­dan an­lam­lı. Bush’un suç­la­ma­la­rı­na Oba­ma’nın ver­di­ği ya­nıt ise, 1979 İran İs­lam Dev­ri­mi’nden son­ra bu ül­ke ile dip­lo­ma­tik iliş­ki­le­ri­ni ke­sen ABD’nin, ye­ni bir açı­lım yap­ma­sı­nın ka­çı­nıl­maz­lı­ğı­nın ifa­de­si ni­te­li­ğin­de: “Ko­nuş­ma­sı sah­te si­ya­si sal­dı­rı­dır. Ge­or­ge Bush, te­rö­rist­ler­le gö­rüş­me­yi hiç­bir za­man des­tek­le­me­di­ği­mi bil­mek­te­dir... ve kor­ku po­li­ti­ka­la­rı Ame­ri­kan hal­kı­na da sa­dık müt­te­fi­ki­miz İs­ra­il’e de gü­ven­lik sağ­la­ma­mak­ta­dır”.
Bush’un ka­bul edi­le­mez ol­du­ğu­nu söy­le­di­ği “ya­tış­tır­ma po­li­ti­ka­sı” te­ri­mi, Na­zi­le­rin asıl he­de­fi­nin Do­ğu ol­du­ğu­nu ve SSCB’ye kar­şı ken­di­siy­le it­ti­fak ku­ra­ca­ğı­nı uman dö­ne­min İn­gil­te­re Baş­ba­ka­nı Ne­vil­le Cham­ber­la­in’in sa­va­şı ön­le­mek için Hit­ler’e ta­viz ver­me si­ya­se­ti için kul­la­nı­lı­yor. Oy­sa şu an­ki Or­ta­do­ğu’nun ger­çek­le­ri­nin Bush’un çiz­di­ği re­sim­le bir ala­ka­sı bu­lun­mu­yor. İran’ın, Na­zi Al­man­ya’sı gi­bi böl­ge­yi iş­gal edip mil­yon­lar­ca in­sa­nı kat­let­me­si söz ko­nu­su ol­ma­dı­ğı gi­bi, ki­lo­met­re­ler­ce öte­den ge­lip ken­di­si­ne teh­dit oluş­tur­du­ğu ge­rek­çe­siy­le Irak’ı iş­gal ede­rek tüm den­ge­le­ri alt üst eden ve yüz bin­ler­ce in­sa­nın ölü­mü­ne yol açan bi­za­ti­hi ABD. Do­la­yı­sıy­la Bush’un İran için Na­zi ben­zet­me­si­ni kul­lan­ma­sı, hız­la dö­nüp ken­di­si­ni vu­ra­cak bir bu­me­rang ni­te­li­ği ta­şı­dı­ğı için risk­li gö­rü­nü­yor.
 
İran Ken­di Oyu­nu­nu Oy­nu­yor
Dün­ya­nın en kök­lü dip­lo­ma­si ge­le­ne­ği­nin mi­ras­çı­sı olan İran, Or­ta­do­ğu’da şu an için iz­le­di­ği po­li­ti­ka­la­rın ge­nel çer­çe­ve­sin­de ken­di oyu­nu­nu oy­na­ma­ya ça­lı­şı­yor. ABD ve İs­ra­il ta­ra­fın­dan Or­ta­do­ğu ve dün­ya ba­rı­şı için teh­dit ola­rak ni­te­len­di­ri­len nük­le­er fa­ali­yet­le­ri­ni sür­dür­mek­te­ki ka­rar­lı­lı­ğı, Ame­ri­kan gü­cü­nün sı­nır­la­rı­nı yan­sı­tı­yor. So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­de ABD’nin Or­ta­do­ğu’da­ki en önem­li müt­te­fik­le­rin­den olan Şah yö­ne­ti­min­de­ki İran’ın 1970’ler­de ABD’nin des­te­ğiy­le ku­ru­lan nük­le­er te­sis­le­ri, 1980’ler­de­ki du­rak­la­ma­nın ar­dın­dan 1990’lar­da Çin ve Rus­ya’nın şem­si­ye­si al­tın­da ye­ni­den fa­ali­ye­te geç­miş­ti. Ve ABD’nin zor­la­ma­sıy­la BM Gü­ven­lik Kon­se­yi’nden çı­kan bü­tün am­bar­go ka­rar­la­rı­na rağ­men İran 2006’da uran­yu­mu zen­gin­leş­tir­me aşa­ma­sı­na gel­di. Bu aşa­ma­dan son­ra İran’ın, nük­le­er fa­ali­yet­le­ri­ni ta­ma­men dur­dur­ma­sı si­ya­se­ten müm­kün de­ğil.
Uran­yu­mun zen­gin­leş­ti­ril­me­si, nük­le­er si­lah ya­pı­mın­da­ki ha­ya­ti eşi­ği geç­me an­la­mı­na ge­li­yor­sa da İran Cum­hur­baş­ka­nı Mah­mud Ah­me­di­ne­jad amaç­la­rı­nın sa­de­ce ener­ji el­de et­mek ol­du­ğu­nu di­le ge­ti­ri­yor. İs­ra­il’in, Jimmy Car­ter’ın 25 Ma­yıs’ta Lon­dra’da dü­zen­le­nen Hay-On-Wye ki­tap fes­ti­va­lin­de yap­tı­ğı açık­la­ma­ya gö­re sa­yı­sı 150’yi bu­lan nük­le­er si­lah­la­rı­nın as­la gün­de­me ge­ti­ril­me­me­si İran’ın te­zi­nin te­me­li­ni oluş­tu­ru­yor. Tam bir ba­rış için tüm dün­ya­nın nük­le­er si­lah­lar­dan arın­dı­rıl­ma­sı­nın zo­run­lu­lu­ğu or­ta­day­ken, sa­de­ce ABD’nin onay­la­dı­ğı ül­ke­le­rin nük­le­er güç ola­bil­me­le­ri­nin da­ya­tıl­ma­sı kar­şı­sın­da nük­le­er gü­cün sağ­la­dı­ğı do­ku­nul­maz­lık zır­hı­nı ku­şan­mak is­te­me­si, İran açı­sın­dan ger­çek­çi bir po­li­ti­ka­dır. 
İran, ge­rek Şii ku­şak ge­rek­se bü­tün İs­lam dün­ya­sın­da nor­mal şart­lar­da el­de ede­bi­le­ce­ği­nin ol­duk­ça üze­rin­de bir et­ki kur­ma­sı­nı, yi­ne böl­ge ül­ke­le­ri ile ABD’nin po­li­ti­ka­la­rı­na borç­lu. 11 Ey­lül’den sonra Af­ga­nis­tan’da Şii kar­şı­tı Ta­li­ban he­yu­la­sı­nı de­vi­ren ABD, bu sa­ye­de İran’ı bü­yük bir so­run­dan kur­tar­dı. Ke­za 1980’den 88’e ka­dar İran’la sa­va­şan, hal­kı­nın bü­yük ço­ğun­lu­ğu­na Şii ol­duk­la­rı ge­rek­çe­siy­le bas­kı uy­gu­la­yan Sad­dam Hü­se­yin’i de­vir­mek için 2003’te Irak’ı iş­gal eden de yi­ne ABD’ydi. Hem Af­ga­nis­tan hem de Irak’ta­ki düş­man re­jim­ler­den kı­lı­nı kı­pır­dat­ma­dan kur­tu­lan İran da, açı­lan ma­nev­ra ala­nı içe­ri­sin­de nü­fu­zu­nu de­rin­leş­ti­ri­yor.
Suu­di Ara­bis­tan baş­ta ol­mak üze­re Şii nü­fus ba­rın­dı­ran Arap ül­ke­le­ri için İran’ın et­ki­si­nin en­di­şe ya­ra­ta­cak de­re­ce­ye gel­me­sin­de, bu ül­ke­le­rin şark kur­naz­lı­ğı­na da­ya­lı kı­sa va­de­li po­li­ti­ka­la­rı­nın et­ki­si yad­sı­na­maz. Arap ül­ke­le­ri pet­rol­den el­de edi­len zen­gin­li­ğin bel­li bir züm­re ara­sın­da pay­la­şı­mı­na da­ya­nan bas­kı­cı ve anak­ro­nik re­jim­le­ri­ni de­mok­ra­tik­leş­tir­me­mek­te di­ren­dik­le­ri, İs­ra­il’i ta­nı­ma­ya­rak ta­vır gös­ter­dik­le­ri­ni zan­ne­dip bu ül­ke­nin Fi­lis­tin­li­le­re yap­tık­la­rı kar­şı­sın­da üç may­mu­nu oy­na­ma­yı sür­dür­dük­le­ri sü­re­ce İran gü­cü­ne güç, et­kin­li­ği­ne et­kin­lik kat­ma­ya de­vam ede­cek­tir. İran’ı den­ge­le­mek için baş­ta Fi­lis­tin ol­mak üze­re İs­lam dün­ya­sı­nın so­run­la­rı­nın adil şe­kil­de çö­zül­me­si için ça­ba har­ca­mak ye­ri­ne ABD’nin he­ge­mon­ya­sı­nı kat­mer­leş­ti­re­cek ve Sün­ni-Şii fay hat­tın­da sar­sın­tı­la­ra yol aça­cak adım­lar at­mak­tan çe­kin­me­yen Arap re­jim­le­ri, uzun va­de­de kay­be­den ta­raf ola­cak­lar­dır.

Paylaş Tavsiye Et