Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2008) > Dünya Siyaset > Sırbistan Avrupa yolundan ayrılmamalı
Dünya Siyaset
Sırbistan Avrupa yolundan ayrılmamalı
Dragana Kovacevic
SIR­BİS­TAN, 2008 ba­şın­da bir kez da­ha ra­di­kal­leş­me­nin eşi­ğin­den dön­dü. En azın­dan 3 Şu­bat’ta ya­pı­lan cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­ri­nin ikin­ci tu­ru­nun so­nu­cu bu­nu gös­te­ri­yor­du. Ko­so­va’da ne olur­sa ol­sun, Av­ru­pa Bir­li­ği ile en­teg­ras­yon­dan ve Sır­bis­tan’ın Bir­li­ğe üye­li­ğin­den ya­na ol­du­ğu­nu vur­gu­la­yan De­mok­ra­tik Par­ti li­de­ri ve Cum­hur­baş­ka­nı Bo­ris Ta­diç, aşı­rı mil­li­ye­çi ra­ki­bi Sırp Ra­di­kal Par­ti­si Baş­kan Yar­dım­cı­sı To­mis­lav Ni­ko­liç kar­şı­sın­da ye­ni­den se­çil­me­yi ba­şar­dı. Ar­tık me­se­le, Ko­so­va’nın ba­ğım­sız­lık ila­nın­dan son­ra da Sır­bis­tan’ın bu yol­dan gi­dip git­me­ye­ce­ği. 
Se­çim­ler­de ya­şa­nan as­lın­da bil­dik bir se­nar­yo­nun tek­ra­rın­dan baş­ka bir şey de­ğil­di; 2004’te­ki cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­rin­de oyun­da olan aday­lar 2008’de yi­ne ya­rış­tı ve ay­nı so­nuç el­de edil­di. Sa­de­ce bu se­fer Av­ru­pa’nın ve dün­ya­nın Sır­bis­tan cum­hur­baş­ka­nı ola­rak as­la onay­la­ma­ya­ca­ğı sert­lik yan­lı­sı mil­li­yet­çi­le­rin bir tem­sil­ci­si­nin ka­za­na­bil­me ola­sı­lı­ğı, 2004’te ol­du­ğun­dan da­ha yük­sek­ti. Çün­kü git­tik­çe da­ha faz­la sert­lik yan­lı­sı mil­li­yet­çi­li­ğe ka­yan Sır­bis­tan De­mok­ra­tik Par­ti­si li­de­ri ve Baş­ba­kan Vo­jis­lav Kos­tu­ni­ca, par­ti­siy­le koa­lis­yon or­tak­lı­ğı yap­tı­ğı Bo­ris Ta­diç’i des­tek­le­me­miş­ti.
Baş­ba­kan Kos­tu­ni­ca, ra­di­kal, neo-fa­şist güç­le­rin Sır­bis­tan’da kontro­lü ele ala­bi­le­cek ol­ma­sın­dan en­di­şe­len­mi­yor. Bir kez da­ha, böy­le­si bir ge­liş­me­nin Sır­bis­tan’ın ge­le­ce­ği­ne ve ül­ke­nin AB üye­li­ği­ne ya­pa­ca­ğı muh­te­mel olum­suz et­ki­ler­den “ha­ber­siz ol­ma­yı” ter­cih edi­yor. Baş­ba­kan ve iş­bir­lik­çi­le­ri, “AB’yi oluş­tu­ran dev­let­le­rin ço­ğun­lu­ğu­nun Sırp top­ra­ğı­nın bir par­ça­sı­nın ana­va­tan­dan ‘hak­sız bir şe­kil­de’ ko­pa­rıl­ma­sı­nı des­tek­le­dik­le­ri­ni” as­la ak­lın­dan çı­kar­ma­yan “Sırp hal­kı­nın” bu yol­dan gi­dip git­me­ye­ce­ği­ni ye­ni­den dü­şün­me­si ge­rek­ti­ği­ni söy­le­mek su­re­tiy­le teh­dit­le­ri­ni sür­dü­rü­yor­lar. Aca­ba o bek­len­me­dik ge­liş­me ger­çek­leş­mek mi üze­re? Sır­bis­tan, Ko­so­va’nın ba­ğım­sız­lık ila­nı­nın ar­dın­dan AB ile en­teg­ras­yon yo­lu­na gir­me­yi ret mi ede­cek? 
Sırp si­ya­set oyu­nun­da­ki bü­tün önem­li ak­tör­ler her şe­ye rağ­men Ko­so­va söz ko­nu­su ol­du­ğun­da ay­nı re­to­ri­ğe sap­lan­mış du­rum­da­lar: “Ko­so­vo je Srbi­ja” (Ko­so­va Sır­bis­tan’ın­dır). Sır­bis­tan par­la­men­to­sun­da ha­tı­rı sa­yı­lır bir ço­ğun­luk ka­zan­mak is­te­yen her par­ti­nin bu­nu söy­le­mek zo­run­da ol­du­ğu ve söy­le­ye­ce­ği, ak­si hal­de bu he­de­fi­ni ger­çek­leş­tir­me­nin ya­nın­dan bi­le ge­çe­me­ye­ce­ği bir ger­çek. An­cak söz ko­nu­su re­to­rik ve sap­lan­ma­lar, Ko­so­va Mec­li­si’nin 17 Şu­bat 2008’de ba­ğım­sız­lı­ğı­nı ilan et­me­si­nin ar­dın­dan da­ha da kar­ma­şık­laş­tı. Sır­bis­tan’da Ko­so­va’nın ba­ğım­sız­lı­ğı­na ve­ri­len tep­ki­ler bek­len­di­ği gi­bi çok şid­det­li ol­du. Cum­hur­baş­ka­nı Ta­diç ba­ğım­sız­lık ila­nı­nın he­men ar­dın­dan New York’a git­ti ve BM’den Ko­so­va Mec­li­si’nin bu tek ta­raf­lı ka­ra­rı­nın ip­tal edil­me­si­ni is­te­di.
Sır­bis­tan’da­ki par­ti­le­rin AB’ye üye­lik ko­nu­sun­da­ki re­to­rik­le­ri de bü­yük fark­lı­lık arz edi­yor. Bo­ris Ta­diç, şu gün­ler­de bir hay­li çe­kin­gen dav­ra­nı­yor ol­sa da, hâ­lâ AB’ye ka­tıl­ma­yı des­tek­li­yor. Ge­nel ola­rak ılım­lı mil­li­yet­çi ola­rak su­nu­lan Vo­jis­lav Kos­tu­ni­ca’nın par­ti­si ise şim­di­ler­de, AB üye­le­ri­nin ço­ğun­lu­ğu­nun Ko­so­va’nın ba­ğım­sız­lı­ğı­nı onay­la­dık­la­rı ger­çe­ği­ni pro­tes­to et­mek su­re­tiy­le bir di­ğer Av­ru­pa kar­şı­tı güç ro­lü­nü de­ruh­te edi­yor. Bu tav­ra kar­şı Bel­grad’da bir öğ­ren­ci pro­tes­to­su dü­zen­len­me­si plan­lan­dı; bir­çok ki­şi­nin gö­zün­de bu ey­lem 2000’de Slo­bo­dan Mi­lo­se­viç’e kar­şı dü­zen­le­nen ve onun dev­ril­me­si­ne yol açan öğ­ren­ci pro­tes­to­la­rı­nın sem­bo­lik bir tek­ra­rı­nı tem­sil ede­cek­ti. Fa­kat bu pro­tes­to er­te­len­mek zo­run­da kal­dı. Zi­ra öğ­ren­ci­le­rin va­tan­se­ver­lik­ten uzak “ha­in­ler” ola­rak dam­ga­lan­ma­la­rı, hat­ta Ko­so­va’nın ba­ğım­sız­lık ila­nı­nı ta­kip eden gün­ler­de Bel­grad’ın al­tı­nı üs­tü­ne ge­ti­ren, “ana­va­tan­la­rı­na adan­mış­lık­la­rı­nı” ay­nı ana­va­ta­nın baş­ken­ti­ni tah­rip ede­rek gös­te­ren gö­zü dön­müş “va­tan­se­ver(!)” ka­la­ba­lı­ğı­nın ağır sal­dı­rı­sı­na uğ­ra­ma­la­rı teh­li­ke­si mev­cut­tu.
Ne ya­zık ki bir baş­ka ve bun­dan ol­duk­ça fark­lı bir pro­tes­to dü­zen­len­di: Par­la­men­to­da­ki bü­tün bü­yük par­ti­le­rin yer al­dı­ğı bu pro­tes­to­da dün­ya­nın ge­ri ka­la­nı­na “Ko­so­va Sır­bis­tan’ın­dır” me­sa­jı gön­de­ril­di. Bo­ris Ta­diç bi­le De­mok­ra­tik Par­ti’nin 22 Şu­bat’ta ger­çek­le­şen bu or­tak pro­tes­to­ya ka­tıl­ma­sı­na izin ver­mek­ten ge­ri dur­ma­dı. Ta­diç’in bu dav­ra­nı­şı, ona oy ver­me­nin ra­di­kal­le­re ve on­la­rın nef­ret de­meç­le­ri­ne is­tek­siz­ce de ol­sa “ha­yır” de­mek an­la­mı­na gel­di­ği­ni dü­şü­nen­ler­de bu­ruk­lu­ğa ve utan­ca yol aç­tı. Ta­diç’in o gün Ro­man­ya’ya res­mî bir zi­ya­ret­te bu­lun­ma­sı ge­re­ki­yor­du; böy­le­lik­le To­mis­lav Ni­ko­liç ve Vo­jis­lav Kos­tu­ni­ca ile yan ya­na yü­rü­müş ol­mak­la suç­lan­ma­nın yol aça­ca­ğı so­nuç­la­r da ön­len­miş ola­cak­tı. Mi­ting­de Ta­diç’in Sırp hal­kı­na yö­ne­lik me­sa­jı­nı içe­ren gö­rün­tü­ler gös­te­ril­di. Kos­tu­ni­ca’nın mi­ting ko­nuş­ma­sı da ol­duk­ça mil­li­yet­çi ve to­le­rans­sız­dı; Ni­ko­liç’in söz­le­ri ise tah­min edil­di­ği gi­bi bah­se bi­le değ­me­ye­cek şe­kil­dey­di. 
22 Şu­bat ak­şa­mı Bel­grad’da­ki ABD bü­yü­kel­çi­li­ği­nin sal­dı­rı­ya uğ­ra­ma­sı ve bir ki­şi­nin yan­gın­da öl­me­si üze­ri­ne ABD’nin BM tem­sil­ci­si, BM Gü­ven­lik Kon­se­yi’nden bu sal­dı­rı­la­rı kı­na­ma­sı­nı is­te­ye­ce­ği­ni açık­la­dı. Sır­bis­tan De­mok­ra­tik Par­ti­si söz­cü­sü ise BM Şar­tı’nı ve 1244 sa­yı­lı Gü­ven­lik Kon­se­yi ka­ra­rını, Ko­so­va’nın tek ta­raf­lı ba­ğım­sız­lık ila­nı­nı ta­nı­mak su­re­tiy­le asıl ABD’nin ih­lal et­ti­ği­ni söy­le­di. Ko­so­va’yı ta­nı­yan tüm ül­ke­ler, Sırp med­ya­sın­da çif­te stan­dart uy­gu­la­dık­la­rı şek­lin­de suç­la­ma­la­ra ma­ruz kal­dı­lar. Tür­ki­ye’nin Ko­so­va me­se­le­si­ni Kürt­le­rin oto­no­mi­siy­le kı­yas­la­ma­yı red­de­den an­cak Kıb­rıs’ın du­ru­muy­la kı­yas­la­ma­ya pek is­tek­li olan du­ru­şu sert şe­kil­de eleş­ti­ril­di. Ta­diç her şe­ye rağ­men mi­tin­ge ka­tıl­ma­ya­rak ABD’ye ve Ko­so­va’nın ba­ğım­sız­lı­ğı­nı ya çok­tan ta­nı­mış ya da ta­nı­ma­yı plan­la­yan AB ül­ke­le­ri­nin bü­yük ço­ğun­lu­ğu­na açık­ça sal­dır­ma tu­za­ğı­na düş­mek­ten kur­tul­du. An­cak Ta­diç ikir­cik­li ta­vır­la­rı yü­zün­den yi­ne de ye­ter­li si­ya­si ce­sa­re­te sa­hip ol­ma­mak­la suç­la­na­bi­lir.
Asıl so­run Sır­bis­tan’ın bun­dan son­ra AB ile en­teg­ras­yon çer­çe­ve­sin­de ne­re­ye gi­de­ce­ği. Sır­bis­tan ka­mu­oyu­nun kes­kin bir şe­kil­de ku­tup­laş­tı­ğı açık; cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­ri­nin so­nuç­la­rı bu­nun gös­ter­ge­si. Cum­hur­baş­ka­nı Ta­diç’e oy ve­ren va­tan­daş­la­rın bü­yük ço­ğun­lu­ğu hâ­lâ AB ile en­teg­ras­yon sü­re­ci­nin de­vam et­me­si­ni is­ti­yor. Sır­bis­tan ge­li­nen nok­ta­da bu sü­re­ci dur­dur­ma­yı gö­ze ala­bi­lir mi? Ve bir tür­lü dü­zel­me­yen eko­no­mik du­ru­mu ile prob­lem­li ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­le­ri yü­zün­den yıl­lar­dır za­ten bü­yük sı­kın­tı çe­ken ül­ke, bir baş­ka teh­li­ke­li izo­las­yon­la kar­şı kar­şı­ya ka­lır mı?
Ke­sin olan bir şey var­sa o da Sır­bis­tan si­ya­se­tin­de­ki hiç­bir ak­tö­rün ar­tık bu me­se­le ile yüz­leş­mek­ten ve onun­la il­gi­li ke­sin bir du­ruş ge­liş­tir­mek­ten ka­çı­na­ma­ya­ca­ğı­dır. Öf­ke ya­tı­şın­ca Sırp va­tan­daş­la­rı, ye­ter­li ma­aş ala­ma­dık­la­rı, kim­se­nin ya­tı­rım yap­mak is­te­me­di­ği izo­le bir dev­let­te ya­şa­mak is­te­mi­yor­lar­sa, Ko­so­va’nın ba­ğım­sız­lı­ğı­nın, gün­lük ha­yat­la­rı­nı uzun sü­re şe­kil­len­di­re­cek bir me­se­le ola­ma­ya­ca­ğı ger­çe­ğiy­le de yüz­le­şe­cek­ler­dir. Tah­mi­nim ve umu­dum, en azın­dan bu nok­ta­da Sırp­la­rın ço­ğun­lu­ğu­nun kö­tü bir geç­miş­ten son­ra da­ha iyi bir ge­le­ce­ğin yo­lu­nu ter­cih et­me­le­ri­dir.

Paylaş Tavsiye Et
Yazara ait diğer yazılar