Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2008) > Dosya > Başörtüsü neden “herkes”in derdi?
Dosya
Başörtüsü neden “herkes”in derdi?
Nazife Şişman
ÇİĞ­DEM Ka­ğıt­çı­ba­şı bir rö­por­ta­jın­da “Kur’ân’ın il­gi­li kı­sım­la­rı­nı da­ha dün ak­şam İn­gi­liz­ce­sin­den bir da­ha oku­dum. Yok böy­le bir emir Kur’ân’da” di­ye­rek ba­şör­tü­sü ya­sa­ğı­nı di­nî kay­nak­lar­da te­mel­len­di­re­rek sa­vu­nu­yor (Mil­li­yet, 11.02.2008). Ca­nan Bar­las kö­şe­sin­den, De­niz Bay­kal mik­ro­fon­lar­dan din­dar­lar­dan da­ha ma­lu­mat­fu­ruş bir eday­la ayet, ha­dis nak­le­di­yor. Ba­şör­tü­sü ya­sa­ğı­nın kalk­ma­sı­nı is­te­yen­ler­se de­mok­ra­si, öz­gür­lük, in­san hak­la­rı, ka­dın hak­la­rı ve de­mok­ra­tik-li­be­ral va­tan­daş­lık gi­bi kav­ram­lar üze­rin­den meş­ru­laş­tı­rı­yor­lar ta­lep­le­ri­ni. Bu­ra­da cid­di bir çe­liş­ki var as­lın­da. Din­dar­lar se­kü­ler ter­mi­no­lo­ji­ye, se­kü­ler olan­lar ise di­nî ter­mi­no­lo­ji­ye mü­ra­ca­at edi­yor.
Din­dar­la­rın de­mok­ra­tik­le­şip tar­tış­ma­ya açıl­dı­ğı bir or­tam­da se­kü­ler­le­rin tu­tu­cu­laş­ma­sı ola­rak oku­na­bi­lir bu du­rum. Di­ğer ta­raf­tan baş­ka tür­lü bir oku­ma da müm­kün. Din­dar­lar se­kü­ler ter­mi­no­lo­ji­ye mü­ra­ca­at edi­yor­lar; çün­kü kim­lik si­ya­se­ti­nin hâ­kim ol­du­ğu si­ya­sal or­tam­da doğ­ru­dan di­ne re­fe­rans­la ken­di­ni izah et­mek zor. İna­na­nın de­ğer­ler sis­te­mi­ni alt üst et­se de di­ne re­fe­rans­la de­ğil; an­cak azın­lık hak­la­rı­na, ka­dın­la­rın ter­cih hak­kı­na, ha­yat tar­zı­nı seç­me öz­gür­lü­ğü­ne vs. atıf­la ken­di­si­ni izah eden bir dil ge­li­şi­yor. Ba­şör­tü­sü tar­tış­ma­la­rı es­na­sın­da Müs­lü­man­la­rın de­ğer­ler sis­te­min­de ön­ce­lik­li ol­ma­sı ge­re­ken ada­let kav­ra­mı, ye­ri­ni çok tar­tış­ma­lı olan öz­gür­lük kav­ra­mı­na bı­ra­kı­yor. Hız­dan kay­nak­la­nan telaş ne­de­niy­le dik­ka­ti­mi­zi faz­la çek­me­yen cid­di bir fik­rî dö­nü­şüm ya­şa­nı­yor. Bu ko­nu­nun sa­de­ce cid­di­ye­ti­ne işa­ret edip, de­ğer­len­di­ril­me­si­ni eh­li­ne bı­ra­ka­lım.
Din­dar­lar­la se­kü­ler­le­rin ga­rip bir şe­kil­de yer de­ğiş­tir­miş gi­bi gö­rün­me­si­ni, se­kü­ler­ler açı­sın­dan şöy­le an­la­ya­bi­li­riz: Ders ki­tap­la­rın­da se­kü­ler­lik, din­le­re eşit me­sa­fe­de, her­ke­sin is­te­di­ği şe­kil­de ina­nıp ya­şa­ya­ca­ğı bir sis­tem ola­rak ta­nım­lan­sa da as­lın­da di­nin bel­li bir ta­nı­mı­nı, din­dar­la­rın bel­li öz­nel­lik­le­ri­ni ön­ce­le­yen bir sis­tem. Tür­ki­ye’de­ki la­ik­lik tec­rü­be­sin­de çok açık gö­rül­dü­ğü üze­re po­zi­ti­vist ön ka­bul­le­re uyan, ör­tün­me gi­bi “çağ­dı­şı” bir uy­gu­la­may­la bi­zi Ba­tı kar­şı­sın­da ezik­li­ğe mah­kum et­me­yen, ta­rih­te bi­zi ge­ri bı­ra­kan hu­ra­fe­le­rin­den arın­dı­rıl­mış, “içi­mi­zin te­miz­li­ği”ne ha­va­le edil­miş bir din, se­kü­ler­le­rin is­te­di­ği. Bu se­bep­le, as­la ba­şı­nı ört­mek gi­bi bir ih­ti­ma­lin söz ko­nu­su ol­ma­dı­ğı, ha­ya­tın­da hiç­bir za­man Kur’ân’a mü­ra­ca­at­la gö­rüş ve ta­vır be­lir­le­me­di­ği hal­de, bir rö­por­taj ön­ce­si Kur’ân’ın İn­gi­liz­ce­si­ne mü­ra­ca­at eden ho­ca­mın (üni­ver­si­te­de ken­di­sin­den bir­kaç dö­nem psi­ko­lo­ji ders­le­ri al­mış­tım) gay­ret­keş­li­ği­ni bu çer­çe­ve­de de­ğer­len­dir­mek ge­rek. Ya­ni ba­şı­nı ört­mek sa­de­ce ba­şı­nı ör­ten­le­rin me­se­le­si de­ğil. “Her­kes”in me­se­le­si. Bu “her­kes”e, Tür­ki­ye’de ba­şör­tü­sü­nü di­nî ve­ci­be ge­re­ği ört­mek is­te­yen­le­rin ya­nı sı­ra ba­şör­tü­sü üze­rin­den leh­te ve­ya aleyh­te si­ya­set yap­mak is­te­yen­ler de ken­di­ni ate­ist, la­ik vs. ta­nım­la­yan­lar da dâ­hil.
Bu “her­kes” Tür­ki­ye ile sı­nır­lı da de­ğil. Kü­re­sel­le­şen dün­ya­da Müs­lü­man­la­rın ba­şör­tü­sün­de sem­bol­le­şen cin­si­yet iliş­ki­le­ri, sa­de­ce Müs­lü­man­la­rı de­ğil “her­kes”i il­gi­len­di­ri­yor. Üni­ver­si­te­ler­de ba­şör­tü­sü­nün ser­best ol­ma­sı­nı de­mok­ra­tik bir hak ola­rak sa­vu­nan­lar, Av­ru­pa ve Ame­ri­ka’da­ki uy­gu­la­ma­ya atıf­ta bu­lun­mak­ta hak­lı­lar el­bet­te. Fa­kat bu, Tür­ki­ye dı­şın­da ba­şör­tü­sü et­ra­fın­da bir tar­tış­ma ol­ma­dı­ğı an­la­mı­na gel­mi­yor. Ba­şör­tü­sü tüm dün­ya­da yük­se­len İs­lam’ın, 11 Ey­lül son­ra­sı te­rö­rün sem­bo­lü ve Av­ru­pa ırk­çı­lı­ğı­nın ye­ni tar­zı olan “İs­lam kor­ku­su”nun he­def­le­rin­den bi­ri ha­li­ne gel­miş du­rum­da.
Bu sem­bol­leş­tir­me­nin ta­ri­hi ise or­yan­ta­lizm ve sö­mür­ge­ci­lik­le ma­lul. Av­ru­pa­lı­la­rın Müs­lü­man ül­ke­le­re sö­mür­ge­ci güç­ler ola­rak yer­leş­me­le­ri ile ezil­miş, ikin­cil­leş­ti­ril­miş Müs­lü­man ka­dın ima­jı­nın yük­se­li­şi ay­nı dö­ne­me rast­lar. Bu dö­nem­den iti­ba­ren ör­tü, sa­de­ce ve sa­de­ce İs­lam’la bağ­lan­tı­lı bir giy­si, bir sem­bol, bir an­lam ta­şı­yı­cı­sı­na dö­nü­şür. Ve mo­dern dö­ne­min baş­lan­gı­cın­dan iti­ba­ren, ör­tü ile ir­ti­bat­lı ol­ma­yan bir Müs­lü­man ka­dın tem­si­li ne­re­de ise im­kan­sız ha­le ge­lir Ba­tı­lı an­la­tı­da. 19 yüz­yıl sö­mür­ge­ci­li­ğin­de bu an­la­tı çok iş­lev­sel bir ro­le sa­hip­tir. Av­ru­pa’nın me­de­ni, “dün­ya­nın ge­ri ka­la­nı”nın ise vah­şi ol­du­ğu­nu, bu ne­den­le tek­dir ile ol­maz­sa kö­tek ile yo­la ge­ti­ril­me­yi hak et­tik­le­ri­ni gös­te­ren bir sem­bol­dür. “Ka­pa­tıl­mış ka­dın”, bü­tün bir kül­tü­rün si­vil­lik, eşit va­tan­daş­lık gi­bi me­de­ni dün­ya­ya has özel­lik­ler­den yok­sun­lu­ğu­nun gös­ter­ge­si ola­rak kod­la­nır. Sö­mür­ge­ci­li­ğin meş­ru­laş­tı­rıl­ma­sın­da önem­li bir iş­le­vi olan ka­dın­la­rın pe­çe­den kur­ta­rıl­ma­sı he­de­fi, 11 Ey­lül son­ra­sı Af­ga­nis­tan’ın bom­ba­lan­ma­sı es­na­sın­da da te­laf­fuz edil­miş­ti. Bu da gös­te­ri­yor ki 19. yüz­yıl em­per­ya­liz­mi ile gü­nü­müz ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­le­ri bir­bi­rin­den pek de ba­ğım­sız de­ğil.
Ba­tı­lı sos­yal bi­lim ge­le­ne­ği de bu ima­jı mi­ras alır. Ba­tı­lı aka­de­mik yak­la­şım, Müs­lü­man ka­dın­la­rı ho­mo­jen bir grup ola­rak gö­rür ve da­ha zi­ya­de ör­tün­me ile iliş­ki­len­di­ri­len ho­mo­jen bir ezil­me nos­yo­nu­nu be­nim­ser. Bu or­ta­la­ma Müs­lü­man ka­dın ima­jı şek­lin­de­ki tem­sil de, öte yan­dan, (zım­nen) baş­ka bir tem­si­li da­ha des­tek­ler; Ba­tı­lı ka­dı­nın mo­dern, ken­di cin­sel­lik ve be­de­ni­nin kon­tro­lü­nü elin­de tu­tan, ken­di ka­rar­la­rı­nı ken­di ve­ren öz­ne şek­lin­de­ki tem­si­li­ni. Böy­le olun­ca, söz ko­nu­su iliş­ki, nor­mu oluş­tu­ran ay­rı­ca­lık­lı ya da re­fe­rans grup, ya­ni Ba­tı­lı ka­dın ile “öte­ki”, ya­ni “ezil­miş Müs­lü­man ka­dın” ara­sın­da­ki iliş­ki­ye dö­nü­şür.
Fran­sa’da­ki ba­şör­tü­sü tar­tış­ma­la­rın­da bu re­fe­rans gru­bu, ay­nen biz­de­ki es­ki ku­şak üni­ver­si­te ho­ca­la­rı ve ha­yat tar­zı teh­di­di fo­bi­sin­den muz­da­rip ka­dın­lar gi­bi hem­cins­le­ri­ni ör­tü­den kur­tar­ma adı­na dev­let­le iş­bir­li­ği yap­tı. Dev­let ve ku­rum­la­rı, ka­dın­la­rın öz­gür­leş­ti­ril­me­si mü­ca­de­le­si­nin bay­rak­ta­rı ola­rak göç­men va­tan­daş­la­rı­nı, ya­ni “öte­ki”ni ör­tü­den, ya­ni ezil­me­den, ikin­cil­leş­tir­me­den kur­tar­ma ça­ba­sı için­dey­di.
İs­lam’ın ka­dın­lar için ezi­ci ol­du­ğu şek­lin­de­ki ge­nel ka­na­at, aka­de­mik ça­lış­ma ala­nı ola­rak sü­rek­li­li­ği­ni mu­ha­fa­za edi­yor. Ve ba­şör­tü­sü, hem İs­lam’ın cin­si­yet iliş­ki­le­ri­ni hem de kü­re­sel kül­tür kar­şı­sın­da İs­lam’ın di­re­nen yü­zü­nü tem­sil et­ti­ği için bu tar­tış­ma­la­rın mer­ke­zin­de yer alı­yor. Tüm bun­lar da gös­te­ri­yor ki tar­tış­ma­lar si­ya­sal­dır. Müs­lü­man­la­rın ka­dın, eşit­lik ve öz­gür­lük çer­çe­ve­sin­de sü­rek­li bir sor­gu­la­ma ve dö­nüş­me ta­le­bi­ne mu­ha­tap ol­ma­la­rı ile 19. yüz­yıl­da sö­mür­ge­ci­le­rin Müs­lü­man ka­dın­la­rı pe­çe­le­rin­den kur­tar­ma gi­ri­şi­mi ara­sın­da pek bir fark yok­tur.
Kı­sa­ca söy­le­mek ge­re­kir­se, Tür­ki­ye’de ba­zı ak­lı­ev­vel­le­rin id­di­a et­ti­ği gi­bi ba­şör­tü­sü et­ra­fın­da­ki tar­tış­ma ve ta­lep­ler, 1960’lar­dan son­ra or­ta­ya çı­kan ve mün­ha­sı­ran dün­ya kon­jonk­tü­rün­de­ki ye­şil ku­şak pro­je­si, yük­se­len İs­lam gi­bi bir­ta­kım ge­liş­me­ler­le açık­la­na­bi­le­cek bir mev­zu de­ğil­dir. El­bet­te kon­jonk­tü­rün şe­kil­len­dir­di­ği bir bo­yu­tu da var­dır. Fa­kat mo­dern­leş­me­yi han­gi nos­yon­lar üze­rin­den tec­rü­be et­ti­ği­miz, Ba­tı ve İs­lam dün­ya­sı ara­sın­da­ki he­ge­mo­nik iliş­ki­nin Müs­lü­man ka­dın­lar üze­rin­den ifa­de­si, kü­re­sel­le­şen dün­ya­da İs­la­mi sem­bol­le­rin ev­ren­sel­lik id­di­asın­da­ki kü­re­sel de­ğer­le­re kar­şıt bir ko­nu­ma hap­se­di­li­şi gi­bi eze­li me­se­le­le­ri­mi­zi net­leş­tir­me­di­ği­miz sü­re­ce, tar­tış­ma­la­rın kör dö­vü­şün­den öte git­me­si müm­kün gö­rün­mü­yor.
Ör­tün­mek ya da ör­tün­me­mek… Son 150 yıl­dır hem Müs­lü­man er­kek­ler ve ka­dın­lar hem de bu­nu ken­di­si­ne me­se­le edi­nen or­yan­ta­list­ler, ne­o-or­yan­ta­list­ler, mo­dern­leş­me­ci elit­ler, re­for­mist ay­dın­lar, ka­dın hak­la­rı sa­vu­nu­cu­la­rı ör­tün­me­yi ve ör­tün­me üze­rin­den de pek çok şe­yi tar­tı­şı­yor: Mo­dern­leş­me­yi, la­ik­li­ği, iler­le­me­yi, kro­no­lo­jik ola­rak ön­ce­le­ri me­de­ni dün­ya­ya, şim­di­ler­de ise kü­re­sel kül­tü­re uy­gun­luk ve el­ve­riş­li­li­ği... Bu ne­den­le ba­şör­tü­sü sa­de­ce onu ör­ten­le­rin de­ğil, bir ne­vi “her­kes”in me­se­le­si. Ama ara­da bir fark var: I- Ba­şı­nı ör­ten Müs­lü­man ka­dın­lar için, ken­di­le­ri­ni bu dün­ya­da ko­num­lan­dı­rır­ken ya­ra­tı­cı­la­rı ile kur­duk­la­rı di­key iliş­ki­nin bir te­yi­di. Bu açı­dan va­ro­luş­sal ve uh­re­vi bir bo­yu­tu var. Ama böy­le ol­ma­sı, ya­tay düz­lem­de de iş­lev­le­ri­nin ol­ma­dı­ğı an­la­mı­na gel­mi­yor. Çün­kü ba­şör­tü­sü ay­nı za­man­da top­lum­sal, si­ya­sal ve kül­tü­rel bir­ta­kım örün­tü­le­rin hem sai­ki hem de ürü­nü. II- Tür­ki­ye’de­ki kar­şıt ve ta­raf­tar­lar için ve dün­ya­da ör­tü­yü İs­lam’ın di­re­nen yü­zü ola­rak kod­la­yan stra­te­jist­ler için­se, dün­ye­vi si­ya­set­le­ri­nin bir ara­cı.

Paylaş Tavsiye Et