Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Kapak
Statükonun iktidarsızlığı ve AKP
Fahrettin Altun
BU­GÜ­NE ka­dar Türk si­ya­si ha­ya­tı­nı buh­ra­na sü­rük­le­yen baş­lı­ca amil, sta­tü­ko­nun ik­ti­dar­sız­lı­ğı ol­du. “Sta­tü­ko ik­ti­dar­sız olur mu, sta­tü­ko ta­nı­mı ge­re­ği muk­te­dir­dir” di­ye­bi­lir­si­niz. Ama bu en azın­dan Tür­ki­ye ger­çe­ğin­de yan­lış bir çı­ka­rım ola­cak­tır. Sta­tü­ko pe­ka­la ik­ti­dar­sız ola­bi­lir. İk­ti­da­rın sta­tü­ko­ya dö­nüş­me­si, sta­tü­ko­nun ik­ti­dar­da ka­la­ca­ğı an­la­mı­na gel­mez.
Si­ya­set sah­ne­si­nin res­mî mi­tos ve ide­olo­ji üre­tim mer­ke­zi olan sta­tü­ko, hiç­bir ak­tö­rün ken­di si­ya­si va­ro­lu­şu­nu teh­li­ke­ye at­ma­mak adı­na ili­şe­me­di­ği bir­ta­kım diz­ge­ler ve ak­tör­ler bü­tü­nü­dür. Fa­kat sta­tü­ko­nun kud­re­ti­ni ve ik­ti­da­rı­nı be­lir­le­yen, sta­tü­ko li­ba­sı gi­yen­le­rin di­ğer si­ya­si ak­tör­le­re ili­şe­bil­me ve on­la­rı çiz­gi­nin dı­şı­na ite­bil­me ka­pa­si­te­si­dir.
Bu yö­nüy­le Tür­ki­ye’de sta­tü­ko tek-par­ti dö­ne­min­de ik­ti­dar­dı ve CHP ta­ra­fın­dan tem­sil edi­li­yor­du. CHP, bu dö­ne­min ar­dın­dan söz ko­nu­su tem­si­li­yet­te ıs­rar et­se de bir da­ha ik­ti­dar ola­ma­dı.
1950 son­ra­sın­da dev­le­tin ide­olo­jik bek­çi­li­ği gö­re­vi­ni üst­le­nen si­lah­lı kuv­vet­ler ise ik­ti­da­rı­na pa­ra­lel bir tem­si­li­yet­ten mah­rum­du. Tem­sil edil­me­yen ya da ik­ti­dar ola­ma­yan sta­tü­ko güç­le­ri, el­zem gör­dük­le­rin­de bir­bir­le­riy­le it­ti­fak kur­du­lar ve her bir it­ti­fak­ta Tür­ki­ye’de si­ya­set tı­kan­ma nok­ta­sı­na gel­di.
Si­lah­lı kuv­vet­le­rin si­ya­set­te­ki prob­lem­li ko­nu­mu bir ya­na, alt­mış yıl­dır Tür­ki­ye’de sta­tü­ko ik­ti­da­ra ge­le­me­di. CHP’nin 22 Tem­muz se­çim­le­rin­de­ki he­zi­me­ti, Tür­ki­ye’de sta­tü­ko­nun ik­ti­dar­sız­lı­ğı­nı bir ke­re da­ha te­yit et­miş ol­du. Si­ya­si viz­yo­nu­nu sta­tü­ko­nun ko­run­ma­sı, sis­te­min mu­ha­fa­za­sı ve re­ji­min be­ka­sı gi­bi söy­lem­ler eş­li­ğin­de oluş­tu­ran ve “Cum­hu­ri­yet ka­za­na­cak” ne­vin­den teh­dit­kar slo­gan­lar et­ra­fın­da se­çi­me gi­ren CHP’nin kar­şı kar­şı­ya kal­dı­ğı top­lum­sal il­ti­fat­sız­lık ha­li, bir par­ti­nin ba­sit bir se­çim ye­nil­gi­si ola­rak oku­na­maz.
CHP’nin oy ora­nı­nı bir pu­an art­tır­dı­ğı­nı söy­le­yen­ler ola­bi­lir ki, bu CHP’nin al­dı­ğı oy ora­nı­nın yüz­de­lik kar­şı­lı­ğı dü­şü­nül­dü­ğün­de doğ­ru­dur. Fa­kat, cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim sü­re­cin­de CHP’nin baş­lat­tı­ğı re­jim tar­tış­ma­sı ve ilan et­ti­ği “ola­ğa­nüs­tü hal” ha­tı­ra ge­ti­ril­di­ğin­de kar­şı­mız­da­ki bu so­nu­cun CHP için tam bir fi­yas­ko ol­du­ğu açık­tır. He­le he­le CHP’nin bu oy ora­nı­nı DSP ile yap­tı­ğı it­ti­fa­kın yar­dı­mıy­la al­dı­ğı da göz önün­de bu­lun­du­rul­du­ğun­da bu fi­yas­ko­nun bo­yu­tu da­ha da bü­yü­mek­te­dir. Bir de bu­na CHP’nin Mec­lis’te­ki san­dal­ye sa­yı­sı­nın %40 ora­nın­da azal­mış ol­du­ğu ger­çe­ği ek­le­nir­se bu so­nuç­la­rın CHP için ne­den bir he­zi­met ol­du­ğu da­ha da ber­rak­laş­mak­ta­dır.
Seç­men Tür­ki­ye’nin ge­ne­lin­de AKP’yi ter­cih et­ti. Öy­le ya da böy­le her iki seç­men­den bi­ri­si AKP’yi hü­kü­met­te gör­mek is­te­di­ği­ni gös­ter­miş ol­du. Pe­ki bu, AKP’nin dört bu­çuk yıl­lık ‘per­for­man­sı’nın bir ürü­nü mü? Bir yö­nüy­le öy­le ta­bi­i. Fa­kat AKP’ye gös­te­ri­len mev­cut il­ti­fat, da­ha çok sta­tü­ko­nun ik­ti­dar­sız­lı­ğı ile ala­ka­lı bir du­rum. Bir baş­ka de­yiş­le, AKP’yi ik­ti­da­ra ta­şı­yan­la­rın azım­san­ma­ya­cak bir kıs­mı sta­tü­ko­yu ik­ti­dar­da gör­mek is­te­me­dik­le­rin­den ötü­rü AKP’yi des­tek­le­di­ler.
Eğer AKP kur­may­la­rı bu sü­re­ci bu şe­kil­de oku­maz, mev­cut oy ora­nı­nı 4,5 yıl­lık po­li­ti­ka­la­rı­na dö­nük ko­şul­suz bir des­tek ola­rak al­gı­lar­lar­sa cid­di bir ha­ta­ya düş­müş olur­lar. Önü­müz­de­ki bu se­çim tab­lo­su­nu sta­tü­ko­nun he­zi­me­ti ola­rak al­gı­la­mak ne ka­dar doğ­ruy­sa, AKP’nin po­li­ti­ka­la­rı­na ve­ril­miş ka­yıt­sız bir des­tek ola­rak al­gı­la­mak da o ka­dar yan­lış­tır.
Unut­ma­ya­lım ki, Şu­bat so­ğu­ğu Re­fah Par­ti­si’ni, Ni­san yağ­mu­ru da CHP’yi has­ta et­ti ve her iki dö­nem­de de ser­pi­len, gür­büz­le­şen AKP ol­du. AKP, bu sü­reç­te dün­ya si­ya­se­ti­ni şe­kil­len­di­ren bü­yük güç­ler nez­din­de ter­ci­he şa­yan bir par­ti ola­rak gö­rül­dü. Top­lum­la kur­du­ğu bağ, onun gü­cü­nün te­mel da­ya­na­ğı ol­du.
Geç­ti­ği­miz 4,5 yıl­lık sü­re zar­fın­da ken­di­si­ne des­tek ve­ren top­lum ke­sim­le­ri­nin öz­gür­lük ta­lep­le­ri­ne ku­lak tı­ka­yan, eko­no­mi­de ne­o-li­be­ral bir bü­tün­leş­me po­li­ti­ka­sı­nı tek ge­çer­li çer­çe­ve ola­rak ka­bul eden ve söy­le­min­de git­tik­çe da­ha faz­la mil­li­yet­çi­le­şen AKP, CHP’nin ve sta­tü­ko­nun öte­ki­si ola­rak al­gı­lan­ma­ya de­vam edil­di­ği için bu den­li des­tek gör­dü. Des­tek­le­nen AKP po­li­ti­ka­la­rı de­ğil, AKP’li­ler ol­du.
AKP, ken­di­si­ni des­tek­le­yen top­lum­sal ya­pı ve ak­tör­le­rin me­saj­la­rı­nı doğ­ru de­ğer­len­di­re­mez ve on­la­rın öz­gür­lük ta­lep­le­ri­ni ge­çiş­tir­me­ye, “ku­rum­sal mu­ta­ba­kat” söy­le­mi et­ra­fın­da ‘uz­laş­ma’yı si­ya­se­tin bi­rin­ci de­ğe­ri ha­li­ne ge­tir­me­ye de­vam eder­se Türk si­ya­se­ti ye­ni bir dü­şüş öy­kü­sü­ne da­ha ta­nık­lık eder.
Türk top­lu­mu­nun mo­dern­leş­me sü­re­ci­nin hız­lan­ma­sın­dan ya­na ol­du­ğu açık. Fa­kat bu mo­dern­leş­me ne ko­şul­suz bir Ba­tı­lı­laş­ma ne de ta­ma­men iç kay­nak­lar­la oluş­tu­ru­la­cak bir kal­kın­ma ham­le­si an­la­mı­na ge­li­yor. Top­lum AKP’den bu den­ge­yi sağ­la­ya­bil­me­si­ni bek­li­yor.
 
CHP’nin Köy­lü­lü­ğü ver­sus AKP’nin Kent­li­li­ği
CHP, kent­soy­lu­la­rın kur­du­ğu bir par­tiy­di. Kö­ye ya­ban­cıy­dı; fa­kat köy­cü bir söy­le­me tu­tun­muş­tu. Dev­le­ti köy­lü dev­let ola­rak ta­nım­la­dı ve ye­ni dev­le­tin top­lum­sal ta­ba­nı­nın köy­lü­ler ol­du­ğu­nu vur­gu­la­dı. “Mil­le­tin efen­di­si” de­di­ği köy­lü­yü Türk­lü­ğün ve hal­kın tem­sil­ci­si ola­rak se­lam­la­dı. Köy­lü­nün köy­de gü­zel ol­du­ğu­nun al­tı­nı çiz­di ve po­li­ti­ka­la­rı­nı kö­yü ve köy­lü­yü ‘çağ­daş­laş­tır­mak’ için se­fer­ber et­ti.
Hiç kuş­ku­suz köy­lü­yü köy­de tut­ma gay­re­ti, di­ğer et­ken­ler ya­nın­da mev­cut top­lum­sal ya­pı­nın mu­ha­fa­za edil­me­si kay­gı­sıy­la ala­ka­lıy­dı. Köy­lü­le­rin köy­de kal­ma­sı, mev­cut şe­hir­li eli­tin ko­nu­mu­nun sür­dü­rül­me­si­nin de bir te­mi­na­tıy­dı. Köy­lü­ler köy­de kal­ma­lı, bir “ta­rım ül­ke­si” olan Tür­ki­ye’ye zen­gin­lik kay­na­ğı oluş­tur­ma­lıy­dı. Köy­de ka­lan köy­lü­ye mo­dern dü­şün­me ve ya­şa­ma yön­tem­le­ri öğ­re­til­me­li, köy­lü­le­rin şe­hir­le­re akın et­me­si­nin önü alın­ma­lıy­dı. Tek-par­ti dö­ne­mi bo­yun­ca ege­men olan bu yak­la­şım, köy­den ken­te gö­çün hız­lan­dı­ğı 1950’li yıl­lar­dan iti­ba­ren ge­çer­li­li­ği­ni yi­tir­me­ye, Ke­ma­list kent­li elit “kır­sal kül­tür”ün kent­te yay­gın­laş­ma­sın­dan ra­hat­sız ol­ma­ya baş­la­dı. Bu eli­ti ra­hat­sız eden bir di­ğer hu­sus ise taş­ra eş­ra­fı­nın Türk si­ya­si ha­ya­tı­na da­hil ol­ma­sıy­dı.
AKP’yi, bi­çim­len­di­ril­mek is­te­nen bu köy­lü­le­rin ço­cuk­la­rı kur­du. Ne var ki on­lar kent­li ve kent­çi bir söy­le­mi esas al­dı­lar. Zi­ra ar­tık ken­di elit­le­ri, ken­di kent­soy­lu­la­rı var­dı. Her ne ka­dar sos­yo­lo­jik an­la­mıy­la ‘kır­sal’ bir ta­ba­na yas­la­nı­yor­lar­sa da kent­li söy­le­mi mer­ke­ze alı­yor­lar­dı. Bu, on­la­rın mer­ke­ze ta­şın­ma­sı­nın te­mi­na­tıy­dı çün­kü.
CHP, “Hal­ka Doğ­ru” di­yor­du, AKP, “AB’ye Doğ­ru” di­yor. Ne var ki, her iki­si­nin de sa­mi­mi­ye­ti her da­im tar­tış­ma ko­nu­su. Or­tak olan, her iki­si­nin de var­lık­la­rı­nın te­mi­na­tı ola­rak böy­le­si söy­lem­le­re sa­rıl­mak ge­rek­ti­ği­ni dü­şün­me­le­ri ve her iki söy­le­min de sa­hi­ci bir top­lum­sal ze­mi­ne da­yan­ma­ma­sı.
Cum­hu­ri­yet’in ilk yıl­la­rın­da, dün­ya sis­te­mi adı­nı ver­di­ği­miz ya­pı ta­ra­fın­dan “ta­rım top­lu­mu” ola­rak gö­rül­dü­ğü­müz za­man­lar­da, si­ya­si ve top­lum­sal kim­li­ği ne olur­sa ol­sun mev­cut ik­ti­da­rın top­lu­mun mer­ke­zi­ne kö­yü koy­ma­sı, bu­na kar­şı­lık bu­gün dün­ya sis­te­mi­nin Tür­ki­ye’yi Or­ta­do­ğu’nun “fi­nans mer­ke­zi” ola­rak ni­te­le­me­si­ne pa­ra­lel ola­rak AKP ik­ti­da­rı­nın ken­di top­lum­sal kö­ke­ni­ne rağ­men Ba­tı­cı bir ne­o-li­be­ral çiz­gi tut­tur­ma­sı son de­re­ce ma­ni­dar­dır. Bi­zi bir dö­nem “köy­lü top­lum” di­ye, bir baş­ka dö­nem “as­ker top­lum” di­ye mo­ti­ve eden­ler, şim­di “tüc­car top­lum” ol­ma özel­li­ği­mi­zi öne çı­kar­mak is­ti­yor­lar. Fa­kat her ne olur­sa ol­sun doğ­ru­su “tü­ke­ten top­lum”dur. AKP, bu sü­re­cin en uyum­lu ve uy­gun ak­tö­rü gö­rü­nü­mün­de ve ha­li­ha­zır­da­ki gü­cü de bu­ra­da.
Eğer Tür­ki­ye’de si­ya­set adam­la­rı sa­hi­ci bir kav­ga­nın ta­ra­fı ol­muş ol­say­dı, man­za­ra da­ha fark­lı ola­bi­lir­di. Ge­lin gö­rün ki, Tür­ki­ye’de si­ya­se­tin ne ana ek­se­ni “top­lum­sal va­ro­luş” ne de mis­yo­nu “top­lum­sal hiz­met”. Tür­ki­ye’de si­ya­set ve top­lu­mun ida­re­si bir­bir­le­riy­le öz­deş sü­reç­ler ola­rak kar­şı­mı­za çı­kı­yor. İki yüz yıl­dır ne ya­zık ki Ba­tı ile iliş­ki­le­rin yü­rü­tül­me bi­çi­mi si­ya­sal ko­num­la­rı ve söy­lem­le­ri bi­çim­len­di­ri­yor. Ye­ni dö­nem­de bun­lar de­ği­şir mi bi­lin­mez. Ne var ki, bu de­ği­şi­min en te­mel şar­tı, si­ya­set­çi­le­rin uy­gu­la­dık­la­rı po­li­ti­ka­la­rı si­ya­sal va­ro­luş­la­rı­nın te­mi­na­tı ola­rak de­ğil, ül­ke­nin ima­rı ve şen­len­di­ril­me­si ile il­gi­li ola­rak or­ta­ya koy­ma­la­rı­dır. Umu­lur ki, si­ya­set bir gün bu top­rak­lar­da ye­ni­den bir imar sa­na­tı ola­rak neşvu ne­ma bu­lur.

Paylaş Tavsiye Et