Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
Türk dış politikasının kültürel kodları
Ali Aslan
DIŞ po­li­ti­ka on­to­lo­jik bo­yu­ta sa­hip bir alan­dır; dev­let­ler ulus­la­ra­ra­sı ya­pı­lar al­tın­da “bi­ri” ol­mak çer­çe­ve­sin­de ulu­sal çı­kar­la­rı­nı ve dış po­li­ti­ka­la­rı­nı be­lir­ler­ler. Bu se­bep­le dev­let­le­rin dış po­li­ti­ka­la­rı­nı ve dış po­li­ti­ka­da ya­şa­dık­la­rı de­ği­şim­le­ri an­la­mak için ulus­la­ra­ra­sı ya­pı­lar ve bu ya­pı­lar­da­ki dö­nem­sel de­ği­şim­ler ile ak­tör­le­rin ken­di­le­ri­ni ve çev­re­le­ri­ni na­sıl al­gı­la­dık­la­rı­na ve bu al­gı­lar­da­ki de­ği­şim­le­re bak­ma­lı­yız. Bu iki bo­yu­tu he­sa­ba kat­ma­dan Tür­ki­ye’nin son dö­nem­de dış po­li­ti­ka­da ya­şa­dı­ğı de­ği­şim­le­rin ve at­tı­ğı adım­la­rın an­la­şıl­ma­sı müm­kün de­ğil.
Mo­dern ulus­la­ra­ra­sı sis­te­min Os­man­lı, Av­ru­pa ve Rus­ya gi­bi üç fark­lı me­de­ni­yet hav­za­sı­nı kap­sa­yan bö­lü­mün­de 18. yüz­yıl­da ye­ni bir ulus­la­ra­ra­sı dü­ze­ne ge­çil­di. Yük­se­li­şe ge­çen Av­ru­pa ve Rus­ya kar­şı­sın­da Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu mer­ke­zî ko­nu­mu­nu kay­be­de­rek çev­re­ye itil­di. Os­man­lı (ve da­ha son­ra­sın­da Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti), Av­ru­pa ile Rus­ya ara­sın­da­ki he­ge­mon­ya mü­ca­de­le­si­nin or­ta­sın­da kal­dı. Ba­tı­lı dev­let­le­rin Or­ta­do­ğu ve Ku­zey Af­ri­ka’ya nü­fuz et­me­siy­le bir­lik­te di­ğer Müs­lü­man top­lum­lar­la ku­ru­lan or­tak fi­zik­sel ve kül­tü­rel bir­lik za­man­la za­yıf­la­ya­rak 20. yüz­yı­lın ilk çey­re­ğin­de ta­ma­mıy­la so­na er­di. Öncesinde sistemi bir dereceye kadar domine eden ve sistemde kural koyan Os­man­lı ve son­ra­sın­da Tür­ki­ye, fi­zik­sel ve kül­tü­rel var­lı­ğı­nı ko­ru­mak için Ba­tı’nın he­ge­mo­nik güç ol­du­ğu ulus­la­ra­ra­sı sis­te­me ek­lem­len­me doğ­rul­tu­sun­da de­fan­sif si­ya­set ve stra­te­ji­ler ge­liş­tir­mek zo­run­da kal­dı. Bu ta­ri­hî ol­gu­lar ışı­ğın­da Türk dış po­li­ti­ka­sı­nı şu üç ge­ri­lim nok­ta­sı üze­rin­den oku­mak müm­kün: Ba­tı-Rus­ya, Ba­tı-İs­lam dün­ya­sı ve Ba­tı-ulu­sal ege­men­lik.
Ya­yıl­ma­cı po­li­ti­ka iz­le­yen ve top­rak bü­tün­lü­ğü­nü teh­dit eden Rus­ya kar­şı­sın­da Tür­ki­ye, ken­di­si­ni Rus­ya’ya kar­şı tam­pon dev­let ola­rak kul­la­nan Ba­tı blo­ğun­da yer al­ma­yı ter­cih et­ti. Bu ter­cih, özel­lik­le So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­de, Tür­ki­ye’nin Ba­tı­lı kim­li­ği­nin yer­leş­me­si için de önem­liy­di.
Ba­tı-İs­lam dün­ya­sı ge­ri­li­mi ise Tür­ki­ye’nin dış po­li­ti­ka­da­ki yö­ne­li­mi­nin ait ol­du­ğu iki kül­tü­rel-coğ­ra­fi bi­rim­den -Av­ru­pa ve Or­ta­do­ğu- han­gi­si­ne doğ­ru ola­ca­ğı ve Or­ta­do­ğu’da Ba­tı ile Müs­lü­man top­lu­luk­lar ara­sın­da­ki ça­tış­ma­lar­da Tür­ki­ye’nin han­gi ta­raf­ta yer ala­ca­ğı ko­nu­la­rı­nı kap­sa­mak­tay­dı. Tür­ki­ye’nin ken­di­si­ni Ba­tı­lı bir dev­let ola­rak in­şa et­me ça­ba­sı, Türk dış po­li­ti­ka­sı­nı Or­ta­do­ğu’ya sır­tı­nı dön­me ve Av­ru­pa’ya yö­nel­me doğ­rul­tu­sun­da şe­kil­len­dir­di. NA­TO’ya ka­tı­lım ve AB üye­lik baş­vu­ru­su­nun te­me­lin­de bu eği­li­mi gör­mek müm­kün. Tür­ki­ye za­man za­man Or­ta­do­ğu’da Ba­tı’nın tem­sil­ci­si gi­bi dav­ran­ma yo­lu­na da git­ti. İn­gil­te­re’nin ba­şı­nı çek­ti­ği 1955 Bağ­dat Pak­tı, bu çer­çe­ve­de de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir. Ay­rı­ca Or­ta­do­ğu’da Ba­tı ile Müs­lü­man top­lu­luk­lar ça­tış­tı­ğın­da Tür­ki­ye, Ba­tı ta­ra­fın­da yer al­ma­yı seç­ti. İs­ra­il’i ilk ta­nı­yan Müs­lü­man dev­let ol­ma­sı ve İs­ra­il-Arap mü­ca­de­le­sin­de İs­ra­il’den ya­na ta­vır koy­ma­sı da bu­na ör­nek ola­rak ve­ri­le­bi­lir.
Tür­ki­ye, Rus­ya ve İs­lam dün­ya­sı ile olan iliş­ki­le­rin­de Ba­tı­lı kim­li­ği­nin be­lir­le­di­ği ulu­sal çı­kar­la­rı doğ­rul­tu­sun­da ha­re­ket et­me ko­lay­lı­ğı­nı, ulu­sal ege­men­li­ği­ni il­gi­len­di­ren ko­nu­lar­da ne ya­zık ki bu­la­ma­dı. Ba­tı’nın he­ge­mo­nik güç ol­du­ğu ulus­la­ra­ra­sı sis­te­me en­teg­re ol­ma ar­zu­su ve sis­te­min da­yat­tı­ğı çı­kar­lar ile ken­di­si­ni bu sis­tem için­de oto­nom bir si­ya­si bi­rim kı­la­cak ulu­sal ege­men­li­ği­ni ye­ni­den üret­me ve bu­nun ön­gör­dü­ğü çı­kar­la­rı­nı den­ge­le­me ko­nu­sun­da zor­lu ter­cih­ler yap­mak zo­run­da kal­dı. Tür­ki­ye’nin bu ko­nu­da­ki tav­rı ge­nel iti­ba­rıy­la Ba­tı­lı kim­li­ği­ne ha­lel ge­tir­me­den ulu­sal ege­men­li­ği­nin be­lir­le­di­ği çı­kar­la­rı­na gö­re ha­re­ket et­mek ol­du. Re­ji­min ve dev­le­tin ku­rum­sal ya­pı­sı­nın meş­ru­laş­tı­rıl­ma­sın­da ve de­va­mın­da bü­yük önem ta­şı­yan bu ge­ri­li­min en ba­riz ör­nek­le­ri Kıb­rıs so­ru­nu ve Er­me­ni me­se­le­si­dir.
Dış po­li­ti­ka ter­cih­le­ri ko­nu­sun­da­ki bu net­lik 90’lar­la bir­lik­te so­na er­di. Rus­ya-Ba­tı ça­tış­ma­sı­nın et­ki­si­ni kay­bet­me­si, AB üye­li­ği bağ­la­mın­da dev­le­tin ku­ru­cu Ke­ma­list ide­olo­ji­si­nin Ba­tı’dan kök­lü bir eleş­ti­ri­ye ma­ruz kal­ma­sı ve ül­ke için­de Ke­ma­list he­ge­mon­ya­ya kar­şı top­lum­sal ak­tör­le­rin (özel­lik­le İs­la­mi grup­la­rın) po­li­tik ve kül­tü­rel mey­dan oku­ma­sı Tür­ki­ye’yi de­rin bir kim­lik kri­zi­ne sok­tu. Bu kri­zi aş­mak için Ke­ma­list re­ji­min de­va­mı­nı sağ­la­ya­cak şe­kil­de dış po­li­ti­ka­da ye­ni bir ulu­sal kim­lik ve ulu­sal çı­kar ta­nım­la­ma ara­yı­şı baş­la­dı. Her ne ka­dar ül­ke­nin Ba­tı ile İs­lam dün­ya­sı ara­sın­da­ki stra­te­jik ko­nu­mu­nu ön pla­na çı­ka­ran “köp­rü ül­ke” ro­lüy­le Ba­tı’yla ya­kın iliş­ki­ler sür­dü­rül­me­ye ça­lı­şıl­dıy­sa da, ilk de­fa cid­di an­lam­da bu­na al­ter­na­tif ola­rak Rus­ya, Or­ta­do­ğu, Türk dün­ya­sı ve Af­ri­ka ile da­ha ya­kın iliş­ki­ler ku­rul­du.
Dış po­li­ti­ka­da­ki be­lir­siz­lik ve ara­yış­lar AK Par­ti’nin ik­ti­da­ra gel­di­ği 2002 yı­lı­na ka­dar de­vam et­ti. AK Par­ti ile baş­la­yan ye­ni dö­nem­de Tür­ki­ye’de si­ya­sal sis­te­min mer­ke­zi ye­ni­den ta­nım­lan­ma­ya baş­lan­dı. Tür­ki­ye’nin kim­li­ği ve bu­na bağ­lı ola­rak ulus­la­ra­ra­sı ala­nı­nın ta­ri­hî-coğ­ra­fi bir pers­pek­tif­ten ye­ni­den yo­rum­lan­ma­sı, AK Par­ti ön­cü­lü­ğün­de ye­ni bir dış po­li­ti­ka an­la­yı­şı­nı or­ta­ya çı­kar­dı. Tür­ki­ye, Ba­tı-Rus­ya ve Ba­tı-İs­lam dün­ya­sı ge­ri­lim­le­rin­de ken­di­ni “mer­kez ül­ke” ola­rak ko­num­lan­dı­ra­rak bir ta­raf ol­ma­yı seç­ti. Ba­tı’ya yö­nel­miş ve Do­ğu’ya sır­tı­nı dön­müş bir dış po­li­ti­ka­dan, Ba­tı’da Ba­tı­lı, Do­ğu’da Do­ğu­lu gi­bi ko­nu­şan ve ha­re­ket eden bir dış po­li­ti­ka­ya ge­çil­di. Ba­tı-ulu­sal ege­men­lik ge­ri­lim nok­ta­sın­da sür­dü­rü­len kor­ku ve gü­ven­lik odak­lı po­li­ti­ka­lar ise ye­ri­ni kro­nik­leş­miş so­run­la­rın çö­zü­mü­ne bı­rak­tı.
“Kom­şu­lar­la sı­fır prob­lem” po­li­ti­ka­sı, Tür­ki­ye’yi “mer­kez ül­ke”ye dö­nüş­tür­me­yi amaç­la­yan stra­te­jik viz­yo­nun beş te­mel esa­sın­dan sa­de­ce bi­ri­si. Öz­gür­lük ile gü­ven­lik ara­sın­da ku­ru­la­cak bağ­lan­tı, çok bo­yut­lu-çok kul­var­lı dış po­li­ti­ka, ye­ni bir dip­lo­ma­tik üs­lup ve rit­mik dip­lo­ma­si bu stra­te­jik viz­yo­nun di­ğer te­mel esas­la­rı. Bu viz­yon doğ­rul­tu­sun­da son al­tı yıl­lık dö­nem­de ulu­sal, böl­ge­sel ve kü­re­sel düz­lem­ler­de önem­li adım­lar atıl­dı. Ulu­sal düz­lem ül­ke için­de­ki bö­lün­müş­lü­ğe ve si­ya­sal sis­te­min za­afı­na odak­la­nı­yor. Bir ül­ke­nin güç­lü ola­bil­me­si­nin dev­let-top­lum bü­tün­leş­me­si­nin sağ­lan­mış ol­ma­sın­dan geç­ti­ği inan­cın­dan ha­re­ket­le, ül­ke­nin ener­ji­si­ni emen di­nî ve et­nik so­run­la­rın ve top­lum­sal ku­tup­laş­ma­la­rın öz­gür­lük ve gü­ven­lik ara­sın­da ku­ru­la­cak ye­ni bir den­ge ile aşıl­ma­sı amaç­la­nı­yor. De­mok­ra­tik­leş­me ve sis­te­min şef­faf­laş­ma­sı ko­nu­sun­da ya­pı­lan re­form­lar ile ope­ras­yon­la­rı bu çer­çe­ve­de de­ğer­len­dir­mek müm­kün.
Böl­ge­sel düz­lem ül­ke­nin ya­kın çev­re­siy­le olan iliş­ki­le­ri­ni kap­sı­yor. İm­pa­ra­tor­luk mi­ras­çı­sı her ulus-dev­let gi­bi Tür­ki­ye de geç­miş­te be­ra­ber ya­şa­dı­ğı ve yö­net­ti­ği halk­lar­la bel­li so­run­lar ya­şa­mak zo­run­da kal­dı. Top­rak an­laş­maz­lık­la­rı, soy­kı­rım id­di­ala­rı ve ulus-in­şa sü­reç­le­ri­nin üret­ti­ği öte­ki­leş­tir­me ile kar­şı­lık­lı gü­ven­siz­lik bu so­run­la­rın en ba­şın­da ge­li­yor. Bu gü­ven­siz­lik or­ta­mı böl­ge ül­ke­le­ri­ni za­yıf­la­tır­ken böl­ge dı­şı ak­tör­le­re ma­nev­ra ve nü­fuz ala­nı aç­tı. Bu du­ru­mu de­ğiş­tir­mek için Tür­ki­ye’nin “kom­şu­lar­la sı­fır prob­lem” po­li­ti­ka­sı­nı dev­re­ye sok­tu­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Su­ri­ye, Yu­na­nis­tan, İran, Irak ve en son Er­me­nis­tan ile ge­liş­ti­ri­len bi­re­bir iliş­ki­le­rin ya­nı sı­ra böl­ge­de ge­ri­li­mi azalt­mak ve ça­tış­ma­la­rın önü­ne geç­mek için or­ta­ya atı­lan Irak’a Kom­şu Ül­ke­ler Plat­for­mu ve Kaf­kas­ya İş­bir­li­ği Plat­for­mu bu­na ör­nek ola­rak ve­ri­le­bi­lir.
Kü­re­sel düz­lem­de ise di­na­mik ve ya­pı­cı dip­lo­ma­tik mü­da­ha­le­ler­le ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­le­rin ge­nel akı­şı ül­ke­nin dış po­li­ti­ka viz­yo­nu doğ­rul­tu­sun­da şe­kil­len­di­ril­mek is­te­ni­yor. İKÖ’de da­ha ak­tif rol alın­ma­sı, Af­ri­ka Zir­ve­si’nin top­lan­ma­sı, BM Gü­ven­lik Kon­se­yi ge­çi­ci üye­li­ği baş­vu­ru­su, Su­ri­ye-İs­ra­il ara­sın­da ara­bu­lu­cuk, Me­de­ni­yet­ler İt­ti­fa­kı Pro­je­si ve AB üye­li­ği ko­nu­sun­da­ki ça­ba­lar bu amaç doğ­rul­tu­sun­da atı­lan adım­lar ola­rak kar­şı­mı­za çı­kı­yor.
An­cak Ba­tı-Rus­ya ge­ri­li­mi­nin art­ma­sı, Tür­ki­ye’yi ye­ni bir bü­yük güç mü­ca­de­le­si­nin or­ta­sın­da bı­ra­ka­rak bu dış po­li­ti­ka yak­la­şı­mı­nı zor­la­ya­bi­lir. Yi­ne nü­fuz alan­la­rı­nın ça­kış­ma­sı ne­de­niy­le Rus­ya’nın yük­se­li­şe geç­me­si, Tür­ki­ye’nin ku­ze­yin­de ya­ka­la­dı­ğı ha­re­ket alan­la­rı­nın (özel­lik­le ener­ji hat­la­rı ko­nu­sun­da) da­ral­ma­sı­na se­bep ola­bi­lir. Ay­nı şe­kil­de ABD’nin Or­ta­do­ğu’ya da­ha faz­la mü­da­hil ol­ma­sı (me­se­la İran’a ya­pı­la­cak bir sal­dı­rı) ül­ke­yi böl­ge­sel bir kri­zin içi­ne çe­ke­bi­lir. Özet­le, de­mok­ra­tik­leş­me doğ­rul­tu­sun­da atı­la­cak adım­lar ve ulus­la­ra­ra­sı ba­rış or­ta­mı­nın sağ­lan­ma­sı, Tür­ki­ye’nin “mer­kez ül­ke”ye dö­nüş­me­si­nin ol­maz­sa ol­maz­la­rı­dır.

Paylaş Tavsiye Et