Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dünya Siyaset
G-8 üzerinde İsrail gölgesi
Ebru Afat
DÜN­YA­NIN en zen­gin se­kiz de­mok­ra­tik ül­ke­si­nin oluş­tur­du­ğu G-8 (Gro­up of Eight) plat­for­mu­nun 2006 zir­ve­si, 15-17 Tem­muz ta­rih­le­rin­de Rus­ya’nın St. Pe­ters­burg şeh­rin­de dü­zen­len­di. ABD, İn­gil­te­re, Ka­na­da gi­bi üç Ang­lo-Sak­son gü­cü­nün ya­nı sı­ra Kı­ta Av­ru­pa’sın­dan Al­man­ya, Fran­sa, İtal­ya ile şu an için zen­gin­ler sof­ra­sı­nın ye­ri ga­ran­ti­li ye­ga­ne Ba­tı­lı ol­ma­yan üye­si olan Ja­pon­ya’nın li­der­le­ri 1975’den be­ri her yıl ara­la­rın­dan bir ül­ke­de top­la­nıp dün­ya me­se­le­le­ri­ni tar­tı­şı­yor­lar­dı. G-7 ola­rak ad­lan­dı­rı­lan bu gay­ri res­mî fo­rum, 1991’de SSCB’nin da­ğıl­ma­sı­nın ge­tir­di­ği şaş­kın­lı­ğı at­lat­tık­tan son­ra de­mok­ra­tik bir dev­let ola­rak dün­ya sis­te­mi içe­ri­sin­de Sov­yet­ler Bir­li­ği’nin mi­ra­sı­nı dev­ra­lan Rus­ya Fe­de­ras­yo­nu’nun 1997’de üye­li­ğe ka­bul edil­me­siy­le bir­lik­te G-8 is­mi­ni al­dı.
An­cak G-8 zir­ve­le­ri dün­ya ka­mu­oyu­nun faz­la dik­ka­ti­ni çek­mi­yor, gün­dem­de sa­de­ce ha­ber ola­rak yer alı­yor­du. 2001’de İtal­ya’nın Ce­no­va şeh­ri­nin ev sa­hip­li­ği­ni yap­tı­ğı zir­ve es­na­sın­da Av­ru­pa­lı kü­re­sel­leş­me kar­şıt­la­rı­nın kit­le­sel pro­tes­to gös­te­ri­le­ri ile or­ta­lı­ğı aya­ğa kal­dır­ma­la­rı ve po­li­sin bir gös­te­ri­ci­yi öl­dür­me­si­nin ar­dın­dan, G-8 zir­ve­le­ri bü­yük bir po­pü­la­ri­te ka­zan­dı. 11 Ey­lül sal­dı­rı­la­rın­dan son­ra ABD, G-8 zir­ve­le­ri­ni, te­rör­le mü­ca­de­le mot­to­su al­tın­da yü­rür­lü­ğe sok­tu­ğu post-mo­dern kü­re­sel im­pa­ra­tor­luk kur­ma stra­te­ji­si­ni di­ğer güç­le­re onay­lat­ma(!) mer­cii ola­rak kul­lan­ma­ya baş­la­dı. 20. yüz­yı­lın ikin­ci ya­rı­sın­da yer­le­ri­ni ABD’ye bı­rak­mak zo­run­da ka­lan 18. ve 19. yüz­yıl­la­rın sö­mür­ge­ci güç­le­ri İn­gil­te­re ile Fran­sa’ya ise G-8 zir­ve­le­rin­de üçün­cü dün­ya­nın so­run­la­rı­nı zen­gin­ler ku­lü­bü­ne ta­şı­yan iyi po­lis ro­lü­nü oy­na­mak düş­tü.
6-8 Tem­muz 2005’te İn­gil­te­re-Gle­ne­ag­les’da dü­zen­le­nen G-8 Zir­ve­si’nin Irak Sa­va­şı’ndan son­ra­ki ana gün­dem mad­de­si, baş­ta Af­ri­ka ül­ke­le­ri ol­mak üze­re ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­rin borç­la­rı­nın er­te­len­me­si ve al­dık­la­rı yar­dım mik­ta­rı­nın art­tı­rıl­ma­sıy­dı. An­cak İn­gi­liz sa­nat­çı­la­rın ba­şı­nı çek­ti­ği ve G-8 ül­ke­le­ri­ni Af­ri­ka’ya da­ha faz­la yar­dım yap­ma­ya teş­vik et­me­yi he­def­le­yen Li­ve-8 kon­ser­le­ri­nin eş­lik et­ti­ği Gle­ne­ag­les Zir­ve­si, 7 Tem­muz 2005’te Lon­dra met­ro­su­na dü­zen­le­nen te­rör sal­dı­rı­la­rı­nın göl­ge­sin­de kal­mış ve yar­dım ko­nu­sun­da zir­ve­den di­şe do­ku­nur bir ka­rar çı­ka­ma­mış­tı.
St. Pe­ters­burg Zir­ve­si de kıs­men Gle­ne­ag­les ile ay­nı ka­de­ri pay­laş­tı; İs­ra­il’in Lüb­nan ile Fi­lis­tin’i he­def alan ve Or­ta Do­ğu’yu kan gö­lü­ne çe­vi­ren sal­dı­rı­la­rı tüm ağır­lı­ğıy­la zir­ve­nin ve İs­ra­il’i ka­yıt­sız şart­sız des­tek­le­yen ABD Baş­ka­nı Ge­or­ge Bush kar­şı­sın­da süt dök­müş ke­di gi­bi olan an­lı şan­lı bü­yük ül­ke li­der­le­ri­nin üze­ri­ne çök­tü. Rus­ya Dev­let Baş­ka­nı Vla­di­mir Pu­tin’in “İs­ra­il’in ge­niş çap­lı he­def­ler pe­şin­de koş­tu­ğu iz­le­ni­mi edin­dik” eleş­ti­ri­si­ne rağ­men 16 Tem­muz’da açık­la­nan so­nuç bil­dir­ge­sin­de İs­ra­il’e ateş­kes çağ­rı­sı ya­pıl­ma­ma­sı tüm dün­ya­yı ha­yal kı­rık­lı­ğı­na uğ­rat­tı. Bü­tün bun­la­ra rağ­men ABD ile Rus­ya’nın al­dı­ğı ba­zı ka­rar­lar ve biz­zat Rus­ya’nın zir­ve­ye ev sa­hip­li­ği yap­ma­sı­nın ta­şı­dı­ğı sem­bo­lik de­ğer, et­ki­le­ri ya­kın dö­nem­de or­ta­ya çı­ka­cak stra­te­jik öne­mi ha­iz­dir.
1999’da dö­ne­min Dev­let Baş­ka­nı Bo­ris Yelt­sin ta­ra­fın­dan baş­ba­kan ola­rak ata­nan Pu­tin, Yelt­sin’in sür­priz is­ti­fa­sın­dan son­ra Rus Mec­li­si Du­ma ta­ra­fın­dan ge­çi­ci cum­hur­baş­ka­nı ola­rak gö­rev­len­di­ril­miş­ti. 1985-90’da Sov­yet­ler Bir­li­ği’nin ef­sa­ne­vî is­tih­ba­rat ör­gü­tü KGB’nin Do­ğu Al­man­ya bü­ro­sun­da ça­lı­şan, 91’de KGB’de­ki gö­re­vin­den ay­rıl­dık­tan son­ra do­ğum ye­ri olan St. Pe­ters­burg şeh­rin­de be­le­di­ye baş­kan yar­dım­cı­lı­ğı­na ge­ti­ri­len Pu­tin, 1996’da Yelt­sin’in ikin­ci dö­ne­mi sı­ra­sın­da Mos­ko­va’ya çağ­rıl­dı­ğın­da faz­la ta­nın­ma­yan genç bir bü­rok­rat­tı.
1998-99’da KGB’nin ye­ri­ni alan Rus Gü­ven­lik Ajan­sı FSB’nin ilk si­vil di­rek­tö­rü ola­rak gö­rev ya­pan Pu­tin, 1999’da baş­ba­kan ola­rak atan­dı­ğın­da kim­se onun Rus­ya Fe­de­ras­yo­nu’nun ikin­ci dev­let baş­ka­nı ola­ca­ğı­na ih­ti­mal ver­mi­yor­du. An­cak Pu­tin, 2000 Mar­tı’nda dü­zen­le­nen dev­let baş­kan­lı­ğı se­çim­le­ri­ni ilk tur­da ka­za­na­rak tüm dün­ya­yı şa­şırt­tı. Ve Çin ile Hin­dis­tan eko­no­mi­le­ri­nin yük­se­li­şi­nin dün­ya­da­ki ener­ji ih­ti­ya­cı­nı art­tır­dı­ğı bir dö­nem­de ül­ke­si­nin sa­hip ol­du­ğu ener­ji kay­nak­la­rı­nı akıl­lı­ca kul­la­na­rak, 1998’de ya­şa­nan eko­no­mik kriz sı­ra­sın­da mo­ra­tor­yum ilan ede­cek ka­dar di­be vu­ran Rus­ya’yı is­tik­rar­lı ve zen­gin bir ül­ke ha­li­ne ge­tir­me­yi ba­şar­dı.
Özel­lik­le 2004’te ikin­ci de­fa dev­let baş­ka­nı se­çil­me­si­nin ar­dın­dan, Ba­tı­lı ül­ke­ler ta­ra­fın­dan, Rus­ya’da de­mok­ra­si, in­san hak­la­rı ve öz­gür­lük­ler alan­la­rın­da Sov­yet dö­ne­mi­ni ha­tır­la­tan bas­kı­cı po­li­ti­ka­lar iz­le­mek­le suç­la­nan Pu­tin ve eki­bi, Rus re­ji­mi­ni “ege­men de­mok­ra­si” ola­rak ad­lan­dı­rı­yor­lar. Krem­lin’in icat et­ti­ği “ege­men de­mok­ra­si” kav­ra­mı ile iki te­mel me­saj ve­ri­li­yor: Rus­ya’nın re­ji­mi de­mok­ra­tik­tir (med­ya üze­rin­de­ki bas­kı ve san­sür, ba­zı işa­dam­la­rı­nın ve in­san hak­la­rı ey­lem­ci­le­ri­nin su­dan ge­rek­çe­ler­le tu­tuk­la­nıp ban­ka he­sap­la­rı­na el ko­nul­ma­sı, ço­ğu Ba­tı kay­nak­lı ya da des­tek­li si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın ha­re­ket alan­la­rı­nın da­ral­tıl­ma­sı gi­bi uy­gu­la­ma­lar bu­nu de­ğiş­tir­mez). Ve ya­ban­cı ül­ke­le­rin ak­si yön­deki id­di­ala­rı ve de­ği­şik­lik yö­nün­de­ki bas­kı­la­rı Rus­ya’nın iç iş­le­ri­ne mü­da­ha­le ola­rak al­gı­la­na­cak­tır.
Bush da, Rus­ya’da­ki de­mok­ra­si ve in­san hak­la­rı­na ay­kı­rı ba­zı uy­gu­la­ma­la­rı (san­ki Gu­an­ta­na­mo, Ebu Gu­reyb ve giz­li CI­A ha­pis­ha­ne­le­ri ABD’nin im­za­sı­nı ta­şı­mı­yor­muş gi­bi) bu ül­ke­ye kar­şı bir si­lah ola­rak kul­lan­mak is­te­yen ne­o-mu­ha­fa­za­kâr cep­he­nin tep­ki­si­ne rağ­men, Pu­tin’in tav­rı­nı ge­nel ola­rak ka­bul et­miş gö­rü­nü­yor. Rus­ya’nın Dün­ya Ti­ca­ret Ör­gü­tü’ne ka­tıl­ma­sı ko­nu­sun­da Ame­ri­kan ve Rus he­yet­le­ri ara­sın­da­ki mü­za­ke­re­ler ABD’nin tav­rı yü­zün­den ba­şa­rı­sız­lık­la so­nuç­lan­sa da, iki ül­ke ara­sın­da nük­le­er te­rö­rizm­le mü­ca­de­le ve nük­le­er ener­ji ala­nın­da iş­bir­li­ği­ne gi­dil­me­si­ni ön­gö­ren bir an­laş­ma ya­pıl­ma­sı için gö­rüş­me­le­rin baş­la­tıl­ma­sı nok­ta­sın­da uz­laş­ma­ya va­rıl­dı. He­def­le­nen an­laş­ma­ya gö­re Rus­ya tüm dün­ya­da fa­ali­yet gös­te­ren ABD pa­tent­li nük­le­er re­ak­tör­ler­de üre­ti­len plü­ton­yu­mu it­hal ede­bi­le­cek ve de­po­la­ya­bi­le­cek. ABD de Rus­ya’nın üret­ti­ği uran­yu­ma ula­şa­bi­le­cek. Bu an­laş­ma, ABD ile Hin­dis­tan ara­sın­da Mart 2006’da im­za­la­nan ve ABD’nin Hin­dis­tan’a si­vil nük­le­er tek­no­lo­ji trans­fe­ri­nin yo­lu­nu açan an­laş­ma­dan son­ra, Bush’un nük­le­er ener­ji­yi te­mel bir dış po­li­ti­ka ini­si­ya­ti­fi ola­rak kul­lan­ma­sı­nın ikin­ci ör­ne­ği­ni teş­kil edi­yor.
Rus­ya’nın Sov­yet döne­min­den ka­lan as­ke­rî ve tek­no­lo­jik et­kin­li­ği­ne pet­rol ve do­ğal gaz­dan ge­len zen­gin­li­ği de ek­le­yen Pu­tin, ABD’nin iti­ba­rı­nın gi­de­rek aşın­dı­ğı bir or­tam­da ül­ke­si­ni say­gı du­yu­lan ve gü­ve­ni­len bir güç ha­li­ne ge­tir­me­ye ça­lı­şı­yor. Bu çer­çe­ve­den ba­kıl­dı­ğın­da G-8 Zir­ve­si’nin St. Pe­ters­burg gi­bi Rus­ya’nın çar­lık dö­ne­mi­ni sim­ge­le­yen bir şe­hir­de dü­zen­len­me­si, Rus­ya’nın di­ğer ye­di ül­ke ta­ra­fın­dan zen­gin­ler ku­lü­bü­nün ya­ra­maz ço­cu­ğu de­ğil, asil üye­si ola­rak ka­bul edil­di­ği­nin tes­cil­len­me­si­dir ve bu Rus­ya için bü­yük bir ba­şa­rı­dır. 2008’de gö­rev sü­re­si dol­duk­tan son­ra tek­rar aday olup ol­ma­ya­ca­ğı Du­ma’nın ya­pa­ca­ğı ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­ne bağ­lı olan Pu­tin’in li­der­li­ği Sov­yet son­ra­sı Rus­ya için ol­du­ğu ka­dar böl­ge­sel ve kü­re­sel ge­liş­me­ler açı­sın­dan da ta­ri­hî bir önem ta­şı­mak­ta­dır.

Paylaş Tavsiye Et