Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Toplum
Şu çılgın Kurtlar!
Hilal Turan
Emre bağlı bir kahramanlıkla, şuursuz bir şiddet ve vatanseverlik adına yapılan onca anlamsız saçmalık… Bütün bunlardan nasıl da nefret ediyorum.”
            Einstein
 
YAK­LA­ŞIK üç se­ne ön­ce ha­ya­tı­mı­za gi­ren Kurt­lar Va­di­si di­zi­si, bir sü­re ka­mu­oyu­nu meş­gul edip ar­dın­dan unu­tu­lan em­sal­le­rin­den fark­lı ola­rak, ha­ya­tın için­den bir fe­no­men ha­li­ne gel­di. Özet­le, es­te­tik ame­li­yat­la yü­zü de­ğiş­ti­ri­len dev­let aja­nı Po­lat Alem­dar’ın içi­ne sız­dı­ğı maf­ya­yı çö­kert­me se­rü­ve­ni­ni an­la­tan di­ziy­le, şim­di­ye ka­dar uzak­tan ta­nı­dı­ğı­mız so­ğuk maf­ya ka­rak­ter­le­ri ete ke­mi­ğe bü­rü­nü­yor; Ta­ran­ti­no­va­ri “maf­ya ama in­san” du­ru­şuy­la za­af ve ta­kın­tı­la­rı­na ta­nık ol­du­ğu­muz ‘ba­ba’la­rı iç­sel­leş­ti­ri­yor­duk. Asi­ye tür­kü­sü eş­li­ğin­de biz­zat ken­di as­tı­ğı ka­rı­sı­na ağ­la­yan(!) ‘Laz Zi­ya’, ob­se­sif kom­pul­sif ‘De­ve Tun­cay’, her sal­la­nan yap­ra­ğın ar­ka­sın­da de­rin dev­let ara­yan ‘De­li Hik­met’ gi­bi ka­rak­ter­le­ri, Po­lat’ın üvey ba­ba­sı­nın ki­şi­li­ğin­de yan­sı­yan ta­sav­vu­fî söy­le­mi ve Elif ile Po­lat ara­sın­da­ki aş­kı ile di­zi, se­yir­ci­nin il­gi­si­ni çe­ke­bi­le­cek her un­su­ru içe­ren post-mo­dern bir TV çor­ba­sı­nı an­dı­rı­yor­du.
Kurt­lar Va­di­si, ay­nı za­man­da kuş­ku­suz bir top­lum mü­hen­dis­li­ği pro­je­siy­di. Özel­lik­le son za­man­lar­da yük­se­li­şe ge­çen ulu­sal­cı söy­le­mi yan­sı­tan di­zi, Kıb­rıs so­ru­nun­da ulu­sal­cı­la­rın tek el­den des­tek­le­di­ği Denk­taş’ı bir bö­lü­mün­de oy­nat­mak­ta sa­kın­ca gör­mü­yor­du. Mil­li­yet­çi-mu­ha­fa­za­kâr du­ruş­la­rıy­la ta­nı­dı­ğı­mız di­zi­nin ya­pım­cı­la­rı Şaş­maz kar­deş­ler ile sol tan­dans­lı kon­sept da­nış­ma­nı So­ner Yal­çın bir­lik­te­li­ği de bu söy­le­min al­tı­nı çi­zen önem­li bir baş­ka un­sur­du.
Di­zi­nin bir di­ğer mis­yo­nu da, Su­sur­luk ola­yı­nın ar­dın­dan hal­kın dev­le­te kar­şı yi­tir­di­ği gü­ve­ni tek­rar ta­ze­le­mek­ti. De­rin dev­le­tin ada­mı ‘As­lan Bey’ ola­bil­di­ğin­ce se­vim­li gös­te­ri­li­yor; Po­lat Alem­dar’ın şah­si­ye­tin­de “dev­let için kur­şun sı­kan ve yi­yen şe­ref­li kah­ra­man­lar”a dö­nü­şen Ab­dul­lah Çat­lı ve Ha­luk Kır­cı gi­bi şa­hıs­lar, di­zi­nin son bö­lü­mün­de­ki yar­gı­la­ma­da be­ra­at et­ti­ri­li­yor­du. Di­zi­nin bir ba­kı­ma ken­di­ni de sa­vun­du­ğu son bö­lü­mün­de ka­nım­ca en önem­li mis­yo­nu da di­le ge­ti­ril­mek­tey­di: Bu di­zi ve Po­lat Alem­dar var­dı, çün­kü “bu mil­le­tin kah­ra­man­la­ra ih­ti­ya­cı var­dı”. Kurt­lar Va­di­si de bu ih­ti­yaç du­yu­lan kah­ra­ma­nı top­lu­ma he­di­ye et­miş­ti. Mil­li­yet­çi­lik ve dev­let­çi­lik mi­tos­la­rıy­la ya­ra­tı­lan, kon­jonk­tü­re uy­gun mo­dern bir kah­ra­man­dı Po­lat Alem­dar.
 
Ye­ni Ne­sil Kah­ra­man: Po­lat Alem­dar
Kah­ra­man­lar, si­ne­ma­da be­lir­li bir dış ya da iç teh­dit al­gı­la­ma­sı­nın yo­ğun ol­du­ğu dö­nem­ler­de, bas­kı un­su­ru­nu ‘öte­ki­leş­tir­mek’ su­re­tiy­le top­lu­mun ken­di­ne duy­du­ğu gü­ve­ni ta­ze­le­mek üze­re or­ta­ya çık­mış­lar­dır. Bu an­lam­da Kurt­lar Va­di­si di­zi­si­nin ‘he­di­ye­si’ Po­lat Alem­dar’ı ve Kurt­lar Va­di­si Irak’ı, Ye­şil­çam’dan aşi­na ol­du­ğu­muz Mal­ko­çoğ­lu, Tar­kan, Ka­ra Mu­rat gi­bi ta­rih­sel kos­tü­me ma­ce­ra film­le­ri­nin son hal­ka­sı ola­rak gör­mek müm­kün. Ulus-dev­le­tin ta­ri­hi ye­ni­den kur­gu­la­ma­sı­na ara­cı olan bu film­ler, Ame­ri­kan uy­gar­lı­ğı­nın do­ğu­şu­nu an­la­tan ve Vah­şi Ba­tı’nın fet­hi mi­to­su­nu can­lan­dı­ran wes­tern tü­rü­nün kö­tü tak­lit­le­ri ol­mak­tan öte­ye ge­çe­me­miş­ler­dir. Güç­süz­le­ri ko­ru­yan kah­ra­man, vic­dan he­sap­laş­ma­la­rı ya­şa­yan ve son ana ka­dar han­gi ta­ra­fı se­çe­ce­ği bel­li ol­ma­yan ‘kö­tü ço­cuk’ gi­bi ka­rak­ter­le­ri -ki bu Kurt­lar Va­di­si di­zi­sin­de Ça­kır ve Me­ma­ti ka­rak­te­rin­de ha­yat bu­lu­yor­-ve ulus-devletin te­me­li­ni atan ko­lek­tif des­tan te­ma­la­rı­nı içe­ren bu film­ler, wes­tern tü­rü­nün tüm ti­po­lo­jik özel­lik­le­ri­ni yan­sı­tır­lar. Ta­ri­hin sığ bir yak­la­şım­la iyi­ler-kö­tü­ler düa­liz­miy­le ele alın­dı­ğı bu film­ler­de; top­lu­ma ger­çek­lik­ten ol­duk­ça uzak sa­nal bir ta­rih su­nul­mak­ta­dır.
As­lın­da bu film­le­ri or­ta­ya çı­ka­ran, top­lu­mun içe ka­pan­dı­ğı ve mil­li­yet­çi­li­ğin yük­sel­di­ği dö­nem ile gü­nü­müz kon­jonk­tü­rü cid­di ben­zer­lik­ler ta­şır. Ka­ra Mu­rat ve Mal­ko­çoğ­lu film­le­ri özel­lik­le Kıb­rıs as­ke­rî ha­re­ka­tı­nın ya­pıl­dı­ğı dö­nem­de, 1972-1978 yıl­la­rı ara­sın­da, se­ri ola­rak üre­til­miş ve ulus­la­ra­ra­sı bas­kı al­tın­da­ki top­lu­ma sah­te bir öz­gü­ven duy­gu­su sağ­la­mış­tır. Ku­zey Irak’ta ABD’li as­ker­ler ta­ra­fın­dan 11 Türk as­ke­ri­nin ba­şı­na çu­val ge­çi­ril­me­si­nin in­ti­ka­mı­nın alın­dı­ğı Kurt­lar Va­di­si Irak fil­mi de Irak’ta Tür­ki­ye’nin ‘kır­mı­zı­ çiz­gi­le­ri­nin’ aşıl­dı­ğı bir dö­nem­de, top­lu­mun ben­zer bir ‘öz­gü­ven’ ih­ti­ya­cın­dan ha­re­ket­le or­ta­ya çık­mış­tır. Ka­ra Mu­rat se­ri­le­rin­de öte­ki ‘Bi­zans’ iken, Kurt­lar Va­di­si Irak fil­min­de kon­jonk­tü­re uy­gun bir bi­çim­de Ame­ri­ka’dır. Ka­ra Mu­rat’ın ken­di­ne hay­ran bı­rak­tı­ğı “kah­pe Bi­zans’ın gü­zel pren­ses­le­ri” gi­bi Po­lat da Holl­ywo­od pren­se­si Sha­ron Sto­ne’un dik­ka­ti­ni çe­ke­rek, top­lu­ma su­nu­lan bu ya­pay ve ‘er­kek­si’ öz­gü­ve­ni sağ­lam­laş­tı­rır.
Kurt­lar Va­di­si Irak’ta Po­lat, çu­val ola­yı­nı ya­şa­mış ama “ata­la­rı­na la­yık bir şe­kil­de öle­me­miş” bir su­ba­yın in­ti­har mek­tu­bu so­nu­cun­da so­lu­ğu Irak’ta alır. Fil­min bun­dan son­ra­sı as­lın­da frag­man­lar­da gör­dük­le­ri­miz­den da­ha faz­la­sı­nı sun­maz. Film­de yer alan Ebu Ga­rip’te­ki iş­ken­ce sah­ne­le­ri de med­ya­dan sık­lık­la aşi­na ol­du­ğu­muz gö­rün­tü­ler­dir. B ti­pi bir Holl­ywo­od ak­si­yo­nu tak­li­di ol­mak­tan öte ge­çe­me­yen film­de ken­di­si­ni ‘Tan­rı’nın ço­cu­ğu’ ola­rak gö­ren Evan­je­list Sam Mars­hall, onun ba­ba­sı(!) ve sa­de­ce çu­val ola­yı­nın in­ti­ka­mı­nı al­ma­ya şart­lan­mış Po­lat, Irak­lı mah­kum­la­rın or­gan­la­rı­nı alıp İs­ra­il’e gön­de­ren Ya­hu­di dok­tor, so­kak­ta Irak­lı ço­cuk­la­ra “Tür­ki­ye si­zin­le gu­rur du­yu­yor” di­ye ba­ğır­tan Er­han gi­bi ‘ko­mik’ ka­rak­ter­le­rin ara­sın­da as­lın­da tek ‘ak­lı ba­şın­da’ ki­şi Şeyh Ab­dur­rah­man Ker­kü­ki’dir. Film­de, tü­müy­le Ame­ri­kan iş­bir­lik­çi­si ola­rak yan­sı­tı­lan Kürt­le­rin bi­le say­gı duy­du­ğu Şeyh ka­rak­te­ri, et­nik par­ça­lan­ma­nın eşi­ği­ne gel­miş böl­ge için İs­lam’ın bir­leş­ti­ri­ci ro­lü­nün al­tı­nı çiz­mek­te; ay­rı­ca in­ti­har ey­lem­le­ri ve ‘can­lı ya­yın­da ka­fa kes­me’ gö­rün­tü­le­riy­le Müs­lü­man­la­rın hiç­bir şey el­de ede­me­ye­ce­ği­ni di­le ge­ti­re­rek ılım­lı bir İs­lam yo­ru­mu­nu vur­gu­la­mak­ta­dır.
Fil­min so­nun­da Po­lat in­ti­ka­mı­nı alır­ken, se­yir­ci de si­ne­ma­nın sun­du­ğu ‘öz­deş­leş­me’ ve ‘kat­har­sis’ im­ka­nın­dan fay­da­la­na­rak çu­val ola­yıy­la il­gi­li aşa­ğı­lık komp­lek­sin­den kur­tu­lur. Fa­tih’in fe­dai­si Ka­ra Mu­rat ben­ze­ri, dev­let adı­na ama dev­let­ten ba­ğım­sız ça­lı­şan Po­lat, Ame­ri­kan ef­sa­ne­si­nin kah­ra­ma­nı kov­boy­lar gi­bi dü­ze­ni sağ­la­dık­tan son­ra yo­lu­na de­vam ede­rek ye­ni ma­ce­ra­la­ra atı­la­cak­tır. Ve ye­ni bir mek­tup­la bir son­ra­ki film­de so­lu­ğu İran ya da Su­ri­ye’de al­ma­sı da kuv­vet­le muh­te­mel gö­zük­mek­te­dir.
 
So­nu­nu ‘Dü­şün­me­yen’ Kah­ra­man Ola­maz
Kah­ra­man­lık film­le­ri, çe­kil­dik­le­ri za­ma­nın ve ül­ke­nin şart­la­rı­nı, de­ğer yar­gı­la­rı­nı ve el­bet­te ya­ra­tı­cı­la­rı­nın yo­rum­la­rı­nı yan­sı­tır­lar. Bu ne­den­le si­ne­ma, za­man za­man fark­lı ide­olo­jik yak­la­şım­la­rın ve si­ya­se­tin ara­cı ol­mak­tan kur­tu­la­ma­mış­tır. Bu an­lam­da Kurt­lar Va­di­si Irak da son dö­nem­de ge­rek AB ile iliş­ki­ler, ge­rek­se Er­me­ni soy­kı­rı­mı, Kıb­rıs ve Kürt so­ru­nu gi­bi prob­lem­le­rin oluş­tur­du­ğu bas­kı­la­rın et­ki­siy­le yük­se­li­şe ge­çen an­ti-em­per­ya­list mil­li­yet­çi söy­le­min gör­sel iz­dü­şü­mü ha­li­ne gel­mek­te­dir. Ay­rı­ca film Şu Çıl­gın Türk­ler ve Me­tal Fır­tı­na gi­bi ya­pıt­la­rın da or­ta­ya koy­du­ğu ve ner­dey­se son bir­kaç asır­dır so­ru­lan “Ne­den ge­ri kal­dık?” so­ru­suy­la be­ra­ber dü­şün­me­nin icap et­ti­ği bir ‘öz­gü­ven bu­na­lı­mı’ ve ‘yıl­gın­lık psi­ko­lo­ji­si’ni yan­sıt­mak­ta­dır. An­cak ‘et­nik mil­li­yet­çi’ dal­ga­dan bes­len­di­ği gi­bi, bir yan­dan da onu bes­le­yen bu tip ya­pıt­la­rın kar­şıt mil­li­yet­çi­lik­le­ri de pa­laz­lan­dı­ra­ca­ğı unu­tul­ma­ma­lı­dır. ‘Me­de­ni­yet­ler ça­tış­ma­sı’ pa­ra­le­lin­de git­tik­çe kao­sa sü­rük­le­nen dün­ya­da, bu­nu kö­rük­le­mek­ten zi­ya­de sağ­du­yu­ya da­vet ede­cek ya­pım­lar el­zem­dir.
Kuş­ku­suz ki bu mil­le­tin kah­ra­man­la­ra ih­ti­ya­cı var­dır. An­cak Po­lat Alem­dar ve di­ğer Dal­ton­lar gi­bi maf­ya­dan boz­ma, ‘ra­con kes­me­yip ka­fa ke­sen’ ve çu­val ola­yı gi­bi an­lık psi­ko­lo­jik trav­ma­la­rın oluş­tur­du­ğu aşa­ğı­lık komp­lek­si­ne ya­ra ban­dı olan ‘ka­ri­ka­tür kah­ra­man­lar’a de­ğil; ta­ri­hî bir öz­gü­ven duy­gu­su ve sağ­du­yu­dan bes­le­nen ger­çek kah­ra­man­la­ra…

Paylaş Tavsiye Et