Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Türkiye Siyaset
HAMAS: Mesafe ya da temas
Talha Köse
HA­MAS’IN Tür­ki­ye zi­ya­re­ti, Türk dış po­li­ti­ka­sı­nın iş­le­yi­şi­ni ve Tür­ki­ye’nin Or­ta Do­ğu’da is­tik­ra­rın sağ­lan­ma­sı için oy­na­ya­bi­le­ce­ği ro­lü ye­ni­den gün­de­me ge­tir­di. Bu zi­ya­re­te yö­nel­ti­len olum­lu ve olum­suz tep­ki­ler, bu ko­nu­da Türk ba­sı­nı­nın ka­fa­sı­nın ol­duk­ça ka­rı­şık ol­du­ğu­nu gös­ter­di.
Türk dış po­li­ti­ka­sı­nın iş­le­yi­şin­de son dö­nem­de kap­sam­lı bir yak­la­şım de­ği­şik­li­ği ya­şa­nı­yor. Bu de­ği­şim­den Tür­ki­ye’nin Or­ta Do­ğu po­li­ti­ka­sı da na­si­bi­ni al­dı. Tep­ki­sel, “bek­le ve gör”cü ve gü­ven­lik te­mel­li çı­kar ta­nım­la­ma yak­la­şı­mın­dan; çev­re­sin­de­ki ge­liş­me­le­ri ve sü­reç­le­ri ak­tif ola­rak et­ki­le­me­ye ça­lı­şan, kül­tü­rel ve ik­ti­sa­dî fak­tör­le­ri de göz önün­de bu­lun­du­ran bir yak­la­şı­ma dö­nü­şüm söz ko­nu­su. Bu dö­nü­şü­mün en so­mut yan­sı­ma­la­rı Or­ta Do­ğu ve Bal­kan­lar po­li­ti­ka­la­rın­da göz­lem­le­ni­yor.
Gü­ven­lik mer­kez­li, du­ra­ğan ve tep­ki­sel po­li­ti­ka­la­ra alış­kın çev­re­ler ile bü­yük güç­le­re an­ga­je ola­rak po­li­ti­ka be­lir­le­me­nin doğ­ru ol­du­ğu­nu dü­şü­nen­ler, bu ye­ni po­li­ti­ka­nın mi­mar­la­rı­na sal­dı­rı­ya va­ra­cak dü­zey­de tep­ki gös­ter­di­ler. Gay­ri res­mî gö­rüş­me­ler­de HA­MAS’a ve­ril­di­ği söy­le­nen me­saj, şid­det ey­lem­le­ri­ne son ve­rip ka­lı­cı ba­rış için olum­lu adım­lar at­ma­sı yö­nün­dey­di. Böy­le bir gi­ri­şi­me tep­ki gös­ter­mek, en iyim­ser ta­bir­le Tür­ki­ye’ye gü­ven­siz­li­ğin bir ifa­de­si. Dış ba­sın­da da il­giy­le iz­le­nen hü­kü­me­tin HA­MAS gi­ri­şi­mi, ço­ğun­luk­la ba­rış için ya­pı­cı bir adım ola­rak al­gı­lan­dı.
Or­ta Do­ğu’da ara­bu­lu­cu­luk ya­pa­bi­le­cek ak­tör­ler ol­duk­ça sı­nır­lı. Po­tan­si­yel ara­bu­lu­cu­la­rın hem İs­lam dün­ya­sı­nın has­sa­si­yet­le­ri­ni göz önün­de bu­lun­dur­ma­la­rı hem de İs­ra­il ile meş­ru ola­rak ile­ti­şim ku­ra­bil­me­le­ri ge­re­ki­yor. Böl­ge­de ba­rış ve is­tik­ra­ra da­ir gi­ri­şim­ler, “Or­ta Do­ğu Dört­lü­sü” ola­rak ta­bir edi­len ABD, Rus­ya, BM ve AB’den mü­te­şek­kil dört­lü­ye iha­le edil­miş du­rum­da. Tür­ki­ye ve Mı­sır ha­ri­cin­de böy­le bir ro­le so­yu­na­bi­le­cek ye­rel bir ak­tör ha­len mev­cut de­ğil. Mı­sır’ın HA­MAS yet­ki­li­le­ri­ni ka­bul et­mek is­te­me­me­si, bu ül­ke­nin ko­nu­mu­nu za­yıf­la­tı­yor. Tür­ki­ye’nin et­kin po­li­ti­ka­lar­la Or­ta Do­ğu denk­le­mi­ne ak­tif ola­rak ka­tıl­ma­sı, Or­ta Do­ğu’nun is­tik­ra­rı­nı ve Tür­ki­ye’nin iti­ba­rı­nı ar­tı­ra­cak. İran, son dö­nem­de Ba­tı kar­şı­tı söy­lem ve si­ya­se­tiy­le İs­lam dün­ya­sı­nın li­der­li­ği­ne oy­nu­yor. Ancak İran’ın Şii ni­te­li­ği ve uz­laş­ma yan­lı­sı gö­rün­me­yen tav­rı­nın HA­MAS’a her­han­gi bir kat­kı­sı ol­ma­ya­cak­tır. HA­MAS yö­ne­ti­mi için­de bu­lun­du­ğu ma­lî kri­zi İran ve Rus­ya’nın ve­ya baş­ka bir ta­kım ak­tör­le­rin des­te­ğiy­le aşa­bi­lir; an­cak bu­nun uzun va­de­li ma­li­ye­ti çok da­ha ağır ola­bi­lir.
 
Kla­sik Dip­lo­ma­si ve Al­ter­na­tif­le­ri
Mü­za­ke­re­ler ve ba­rış gö­rüş­me­le­ri, sa­de­ce res­mî dip­lo­ma­si ve mü­za­ke­re ma­sa­sın­da yü­rü­tül­mez. As­lo­lan bir­bi­riy­le ba­ğım­lı iç ve dış mü­za­ke­re sü­reç­le­ri­ni har­mo­ni­ze ede­cek for­mül­ler ve sü­reç­ler ge­liş­tir­mek­tir. Ba­rış gö­rüş­me­le­rin­de tem­sil edi­len top­lu­lu­ğu tat­min ede­cek çö­züm­ler, ço­ğu za­man mü­za­ke­re­nin kar­şı ta­ra­fı­nı ve­ya ulus­la­ra­ra­sı ka­mu­oyu­nun bek­len­ti­le­ri­ni kar­şı­la­mak­tan uzak­tır. Hem Fi­lis­tin hem de İs­ra­il ta­ra­fın­da, mü­za­ke­re­le­re kar­şı olan ta­raf­lar mev­cut. Ça­tış­ma çö­züm­le­ri li­te­ra­tü­rün­de oyun­bo­zan­lar (spoi­lers) ola­rak ta­bir edi­len bu ta­raf­la­rı, mü­za­ke­re sü­re­ci­ne bir şe­kil­de dâ­hil et­mek ve­ya en azın­dan pa­sif du­ru­ma ge­çir­mek, ba­rış sü­re­ci­nin sür­dü­rü­le­bil­me­si açı­sın­dan ha­ya­tî öne­me sa­hip. Mü­za­ke­re sü­re­ci­ne dâ­hil ol­mak ço­ğu za­man ra­di­kal söy­le­me sa­hip grup­la­rı da­ha ma­kul nok­ta­la­ra çe­ker. Ge­rek İs­ra­il’in ge­rek­se HA­MAS’ın bir­bir­le­ri­ni meş­ru ta­raf­lar ola­rak ta­nı­ma­dan ve şid­det ey­lem­le­ri­ne son ver­me­den her­han­gi bir res­mî te­ma­sın ve­ya mü­za­ke­re­nin gün­de­me gel­me­si söz ko­nu­su ol­ma­ya­cak­tır. Ara­bu­lu­cu/lar bu nok­ta­da dev­re­ye gi­re­rek ba­zen teş­vik edi­ci öne­ri­ler­le, ba­zen do­lay­lı bas­kı uy­gu­la­ma yo­luy­la, ba­zen ta­raf­lar ara­sın­da ile­ti­şim ka­nal­la­rı­nı aç­ma­ya ça­lı­şa­rak, ba­zen de bil­gi ve­ya mad­dî kay­nak sağ­la­ya­rak sü­re­ce olum­lu yön­de kat­kı­da bu­lun­ma­ya ça­lı­şır­lar.
Özel­lik­le son se­çim­ler­den son­ra HA­MAS ol­gu­su­nu in­kâr et­mek ger­çek­çi bir yak­la­şım de­ğil. HA­MAS Fi­lis­tin’de yal­nız­ca bir si­ya­sî par­ti ve­ya şid­det ey­lem­le­ri dü­zen­le­yen bir ör­güt de­ğil; ge­niş çap­lı bir top­lum­sal olu­şum ve Fi­lis­tin hal­kı nez­din­de meş­ru bir or­ga­ni­zas­yon. HA­MAS’ı ik­ti­da­ra ta­şı­yan se­çim sü­re­ci ABD ve İs­ra­il’in ona­yıy­la yü­rü­dü ve HA­MAS de­mok­ra­tik bir se­çim sü­re­ci so­nu­cun­da par­la­men­to­da ço­ğun­lu­ğu el­de et­ti. Fi­lis­tin hal­kı­nın meş­ru tem­sil­ci­le­ri­ni kö­şe­ye sı­kış­tır­ma po­li­ti­ka­sı uzun va­de­de is­tik­rar­sız­lı­ğı kö­rük­le­ye­cek­tir. Bu çer­çe­ve­de Fi­lis­tin­li­le­rin ve İs­ra­il’in ata­ca­ğı en an­lam­lı adım, ara­bu­lu­cu­lar va­sı­ta­sıy­la te­ma­sa ge­çip, mü­za­ke­re sü­re­ci­ne ye­ni­den dâ­hil ol­mak­tır. Tür­ki­ye’nin HA­MAS yet­ki­li­le­ri­ne ver­di­ği me­saj bu doğ­rul­tu­day­dı. İs­ra­il­li yet­ki­li­ler ve ABD de er ya da geç HA­MAS yet­ki­li­le­riy­le ir­ti­ba­ta ge­çe­cek­ler­dir; fa­kat bu an­cak ta­raf­la­rın bir­bir­le­ri­ni meş­ru ak­tör­ler ola­rak ta­nı­ma­la­rı­nın ar­dın­dan ola­bi­lir.
 
HA­MAS Bir Di­re­niş Ör­gü­tün­den Si­ya­sî Bir Ak­tö­re Dö­nü­şe­bi­le­cek mi?
HA­MAS, dev­let ya­pı­sı­nın ol­ma­dı­ğı Fi­lis­tin si­ya­sî or­ta­mın­da ku­ru­lup ge­li­şen bir or­ga­ni­zas­yon ve bu açı­dan da­ha ön­ce­ki ba­zı fa­ali­yet­le­ri sor­gu­la­na­bi­lir. An­cak şu­nu da gör­mek ge­re­kir ki, dev­let ol­ma yo­lun­da­ki or­ga­ni­zas­yon­lar bu hü­vi­yet­le­ri­ni bir­bi­rin­den fark­lı di­na­mik­le­ri olan mü­ca­de­le ve mü­za­ke­re sü­reç­le­rin­de gös­ter­dik­le­ri ta­vır­la ka­za­nır­lar. Mü­ca­de­le ve mü­za­ke­re sü­reç­le­ri­nin bir­bi­rin­den ol­duk­ça fark­lı di­na­mik­le­ri var­dır. Ör­ne­ğin Türk hal­kı Kur­tu­luş Sa­va­şı’nı ka­za­na­rak va­ta­nı­nı düş­man iş­ga­lin­den kur­tar­dı; an­cak Mil­lî Mü­ca­de­le’den Türkiye Cumhuriyeti’ne dö­nü­şüm, Lo­zan Ba­rış gö­rüş­me­le­ri ar­dın­dan ger­çek­leş­ti. HA­MAS mü­ca­de­le ve top­lum­sal fa­ali­yet­le­riy­le Fi­lis­tin hal­kı­nın ço­ğun­lu­ğu­nun des­te­ği­ni al­dı; an­cak ulus­la­ra­ra­sı are­na­da meş­ru bir ak­tör özel­li­ği ka­zan­ma­sı mü­za­ke­re sü­re­ci­ne dâ­hil ol­ma­sı ve Fi­lis­tin’in di­ğer bir önem­li si­ya­sî ak­tö­rü olan el-Fe­tih’le iliş­ki­le­ri­ne bağ­lı. Bu aşa­ma­da HA­MAS’ın, Tür­ki­ye gi­bi dev­let ge­le­ne­ği ve böl­gey­le sı­kı ta­rih­sel bağ­la­rı olan bir ak­tö­rün tel­kin­le­ri­ne ve des­te­ği­ne ih­ti­ya­cı var.
HA­MAS’ın si­ya­sî sü­re­ce da­hil ol­ma­sı, ide­olo­jik söy­le­min to­nu­nu azal­ta­rak da­ha prag­ma­tik bir söy­le­me geç­me­si­ne ne­den ola­cak­tır. An­cak bu ge­çiş sü­re­ci za­man ala­cak­tır. HA­MAS’ın ide­olo­jik söy­le­mi­ni bir çır­pı­da ra­fa kal­dır­ma­sı­nı bek­le­mek yan­lış olur. Bu çer­çe­ve­de İs­ra­il ve Ba­tı ta­ra­fın­dan tec­rit edil­me­si ve çe­şit­li yap­tı­rım­lar­la söy­lem­le­rin­den vaz­ge­çir­me gi­ri­şim­le­ri ise ter­si­ne bir tep­ki ya­ra­ta­bi­lir. Bu po­li­ti­ka­lar HA­MAS’ı da­ha da ra­di­kal­leş­ti­rip İran, Rus­ya ve Ba­tı kar­şı­tı si­ya­sal ak­tör­le­re yak­laş­tı­ra­bi­lir.
Hü­kü­me­tin HA­MAS gi­ri­şi­mi­ne kar­şı ya­pı­lan eleş­ti­ri­ler­de, bu­nun İs­ra­il ve ABD ile iliş­ki­le­ri­mi­zi ze­de­le­ye­ce­ği gün­de­me gel­di. Oy­sa Tür­ki­ye, “Or­ta Do­ğu Dört­lü­sü”nü bu gi­ri­şi­min­den ha­ber­dar et­miş­ti. İs­ra­il Dı­şiş­le­ri ise bu gi­ri­şi­me tep­ki gös­ter­di; zi­ra İs­ra­il’in ama­cı da­ha ön­ce ol­du­ğu gi­bi, ra­ki­bi­ni ken­di çı­kar­la­rı doğ­rul­tu­sun­da kö­şe­ye sı­kış­tır­mak­tı. Ame­ri­ka’nın ise bu an­laş­maz­lık­ta ta­raf­sız bir tu­tum ta­kın­dı­ğı­nı id­di­a et­mek müm­kün de­ğil. ABD Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ve di­ğer dev­let ku­rum­la­rın­da böy­le bir gi­ri­şi­mi onay­la­ma­yan çev­re­ler mev­cut; an­cak Ame­ri­ka’da­ki si­ya­sî ak­lın da ho­mo­jen bir dü­şün­ce ya­pı­sı­na sa­hip ol­du­ğu­nu dü­şün­mek yan­lış olur. Za­ten Tür­ki­ye’nin gi­ri­şi­mi res­mî ka­nal­lar­dan kı­nan­ma­dı. Ame­ri­ka’nın he­de­fi, HA­MAS’ı yok et­mek de­ğil; ör­gü­tün şid­det ey­lem­le­ri­ne son ver­me­si­ni ve İs­ra­il’in var­lı­ğı­nı ta­nı­ma­sı­nı bas­kı yo­luy­la ka­bul et­tir­mek­tir. Tür­ki­ye ise ben­zer bir ta­le­bi da­ha ya­pı­cı bir dil­le ilet­ti. Öz­gü­ve­ni yük­sek bir Tür­ki­ye’nin Fi­lis­tin-İs­ra­il so­ru­nu denk­le­min­de ya­pa­bi­le­ce­ği pek çok olum­lu kat­kı var. Tür­ki­ye’nin bu çer­çe­ve­de yap­tı­ğı her olum­lu kat­kı ken­di ha­ne­si­ne de ar­tı pu­an ola­rak ya­zı­la­cak­tır.

Paylaş Tavsiye Et