Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Türkiye Siyaset
Başörtüsü meselesine “Fransız” kalanlar
Nazife Şişman
YÖK’E ve üni­ver­si­te­le­re, Ra­di­kal ga­ze­te­si ya­za­rı M. Ali Kış­la­lı gi­bi “Cum­hu­ri­yet mu­ha­fız­la­rı” ro­lü­nü ve­ren ve Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’nin ku­ru­luş dö­ne­mi ref­leks­le­ri­ni bir tik ha­lin­de her an ser­gi­le­yen gö­rüş sa­hip­le­ri, ar­tık ye­te­rin­ce ma­lu­mu­muz. La­ik Cum­hu­ri­ye­tin be­kâ­sı­na “teh­dit” oluş­tu­ran, “çağ­daş” uy­gar­lık se­vi­ye­si­ne tır­ma­nı­şı en­gel­le­yen, ar­tık ela­lem di­ye­me­sek de Av­ru­pa kar­şı­sın­da re­zil ol­ma­mı­za se­bep olan “şu tür­ban­lı­lar”ın kö­kü­nü ka­zı­mak gi­bi “yü­ce” amaç­lar bes­le­yen söz ko­nu­su mu­ha­fız­lar, her da­im gö­rev ba­şın­da.
Da­nış­tay’ın bir öğ­ret­me­nin gö­rev ye­ri dı­şın­da da ba­şör­tü­sü kul­lan­ma­ma­sı ge­rek­ti­ği yo­lun­da­ki ka­ra­rı mü­na­se­be­tiy­le, ço­cuk­ça bir bay­ram se­vin­ci­ne gar­ko­lan bu ken­din­den men­kul bek­çi­le­ri, “an­la­mak” müm­kün. Çün­kü, bir ta­kım mu­hay­yel kor­ku­lar­la bes­le­nen sta­tü­ko he­sap­la­rı­nı boz­du­ğu; ba­şör­tü­sü-köy­lü­lük ek­se­nin­de ta­nım­la­dık­la­rı sı­nıf­sal üs­tün­lük id­di­ala­rı­nı ge­çer­siz kıl­dı­ğı; di­nin eği­tim­le, kent­leş­mey­le or­ta­dan kal­ka­ca­ğı ya da sa­de­ce vic­da­nî bir duy­gu­ya dö­nü­şe­ce­ği yo­lun­da­ki 19. yüz­yıl­dan kal­ma po­zi­ti­vist ha­yal­le­ri­ni yık­tı­ğı için kar­şı çı­kı­yor­lar tür­ba­na. Bu ke­mik­leş­miş tav­rı gös­te­ren­le­rin si­ya­sal he­sap­la­rı, kı­sır bir dön­gü­nün için­de de­ve­ran edip du­ru­yor.
Ama bu ke­mik­leş­miş tav­ra kar­şı da­ha “li­be­ral” çö­züm­ler öne­ren­le­rin ba­kış açı­sı da, Tür­ki­ye’nin ta­rih­sel ve sos­yo-kül­tü­rel ar­kap­la­nı­na ya­ban­cı­lık ba­kı­mın­dan bir fark­lı­lık ar­zet­mi­yor. Li­be­ral ay­dın­lar, la­ik­çi­ler­le kar­şı­laş­tı­rıl­dı­ğın­da ba­şör­tü­sü ile il­gi­li da­ha “öz­gür­lük­çü” bir çö­züm gi­bi gö­rü­nen öne­ri­le­ri­ni, son yıl­lar­da da­ha sık te­laf­fuz edil­me­ye baş­la­nan bir ta­kım kav­ram­lar do­la­yı­mın­dan ifa­de edi­yor­lar: Kim­lik, fark­lı­lık, grup hak­kı, çok­kül­tür­lü­lük vb.
Me­se­la Fu­at Key­man, “tür­ban so­ru­nu”nu glo­bal­leş­me ve kim­lik po­li­ti­ka­la­rı çer­çe­ve­si­ne yer­leş­ti­ri­yor ve bu­nun an­cak “din­sel bir grup hak­kı” ola­rak de­ğer­len­di­ri­le­rek çö­zü­le­bi­le­ce­ği­ni sa­vu­nu­yor. Ona gö­re, tür­ban­lı bir öğ­ren­ci­nin oku­la, tür­ban­lı bir sa­nı­ğın mah­ke­me­ye gi­re­me­me­si de­mok­ra­si ve eşit­lik il­ke­si­ne ay­kı­rı; fa­kat sav­cı ya da yar­gı­cın tür­ban­lı ol­ma­sı da hu­ku­kun ev­ren­sel­lik ve fark­lı­lık­la­ra eşit me­sa­fe­li­lik il­ke­si­ni ze­de­li­yor.
Bi­lin­di­ği gi­bi kav­ram­lar, za­man ve me­kan­la, ta­rih­sel, si­ya­sal ve top­lum­sal tec­rü­bey­le bağ­lan­tı­lı ola­rak or­ta­ya çı­kar ve an­lam ka­za­nır. Çok­kül­tür­lü­lük, fark­lı­lık­la­ra say­gı gi­bi kav­ram­la­rın bu­gün tar­tı­şı­lı­yor olu­şu­nu, Av­ru­pa ev­ren­sel­ci­li­ği­nin sor­gu­lan­dı­ğı geç mo­dern dö­ne­min di­na­mik­le­rin­den ba­ğım­sız de­ğer­len­dir­mek müm­kün de­ğil­dir. Mo­dern­lik pro­je­si­nin dün­ya ça­pın­da gir­di­ği kriz, pek çok etik ve po­li­tik eleş­ti­ri­ye mey­dan ver­di. Bu çer­çe­ve­de “ev­ren­sel akıl”, “özerk bi­rey” gi­bi po­li­tik ide­al­le­rin, “öte­ki” ile ile­ti­şim kur­ma­yı en­gel­le­yen bo­yu­tu­na dik­kat çe­kil­di. “Eşit­lik”in öte­ki­nin ken­di­ni ifa­de­si­ne im­kan ver­me­yen bo­yu­tu eleş­ti­ri­lir­ken, ka­mu­sal alan­da fark­lı­lık­la­ra izin ve­ren ye­ni bir si­ya­sal eti­ğin oluş­tu­rul­ma­sı yo­lun­da tar­tış­ma­lar de­rin­leş­ti.
Av­ru­pa ül­ke­le­rin­de bu tar­tış­ma­lar, da­ha zi­ya­de, göç­men­ler, es­ki sö­mür­ge­ler­den ge­len­ler ve on­la­rın fark­lı­lık­la­rı üze­rin­den di­le ge­ti­ril­di. Bu se­bep­le ar­ka plan­da­ki ırk­çı­lık, ya­ban­cı düş­man­lı­ğı gi­bi va­ka­lar dik­ka­te alın­mak­sı­zın bu kav­ram­la­rı ze­mi­ni­ne oturt­mak müm­kün ol­maz. Ba­şör­tü­sü me­se­le­si­ne çö­züm öne­rir­ken, Av­ru­pa tec­rü­be­sin­den ne­şet eden kav­ram­la­rı doğ­ru­dan Tür­ki­ye’ye uyar­la­mak is­te­yen li­be­ral­le­rin hiç dik­ka­te al­ma­dı­ğı bir ta­ri­hi ar­ka plan­dır bu. Bir di­ğer hu­sus ise fark­lı­lık­la­rın tem­si­li­nin, di­nin ka­mu­sal tem­si­li ile bağ­lan­tı­sı­dır ki bu da Av­ru­pa’da­ki dev­let-ki­li­se iliş­ki­le­ri­nin ta­ri­hin­den ba­ğım­sız dü­şü­nü­le­mez.
Me­se­la Fran­sa’da mer­kez­de eşit­li­ğin yer al­dı­ğı bir yak­la­şım hâ­kim­dir. Her­kes eşit eği­tim­den geç­me­li­dir ki böy­le­ce ho­mo­jen bir va­tan­daş­lık söz ko­nu­su ola­bil­sin. İş­te bu yüz­den et­nik, di­nî ve li­sa­nî fark­lı­lık­lar eşit­siz­li­ğe yol aça­ca­ğı için ka­mu­sal alan­da yer al­ma­ma­lı­dır bu an­la­yı­şa gö­re. Al­man­ya’da ise ya­ban­cı­lar, ge­çi­ci ko­nuk­lar ola­rak te­lak­ki edil­dik­le­ri ve Al­man mil­le­ti­ne dâ­hil ol­ma­la­rı söz ko­nu­su ol­ma­dı­ğı için, ken­di di­nî ve et­nik fark­lı­lık­la­rı­nı ser­gi­le­ye­bi­lir­ler. Fran­sa’nın ak­si­ne asi­mi­las­yo­nist ol­ma­yan Al­man­ya, di­nî fark­lı­lık­la­rın ka­mu­sal tem­si­li­ne da­ha hoş gö­rü­lü­dür. Fa­kat on­la­rın dai­mi ol­ma­dı­ğı gü­ve­ni­ne da­ya­nır bu hoş gö­rü. İn­gil­te­re ise es­ki sö­mür­ge­ci­lik tec­rü­be­sin­den kay­nak­la­nan, di­nî ve kül­tü­rel fark­lı­lık­la­rı ta­nı­ma hu­su­si­ye­ti­ne sa­hip­tir. Bu ne­den­le İn­gi­liz yak­la­şı­mı­nı çok­kül­tür­lü­lük adı al­tın­da ifa­de et­mek müm­kün­dür.
11 Ey­lül tec­rü­be­si, 2004 Mad­rid pat­la­ma­la­rı gi­bi olay­lar, Av­ru­pa’da­ki bu çok­kül­tür­lü­lük ve fark­lı­lık po­li­ti­ka­la­rı­nın sor­gu­lan­ma­sı­na yol aç­mış­tır. Müs­lü­man­la­rın var­lı­ğı li­be­ral de­mok­ra­si­nin il­ke, de­ğer ve norm­la­rı­na bir teh­dit ola­rak yo­rum­lan­ma­ya baş­lan­mış­tır. Bu ne­den­le de me­se­la Hol­lan­da hü­kü­me­ti, et­nik ve di­nî azın­lık­la­ra kül­tü­rel oto­no­mi ve­ren po­li­ti­ka­la­rın­da ge­ri adım­lar at­mış­tır.
Kı­sa­ca ifa­de et­mek ge­re­kir­se, ge­nel­de di­nin ka­mu­sal tem­si­li, özel­de ba­şör­tü­sü­nün ka­mu­sal alan­da yer al­ma­sı ile il­gi­li ola­rak Av­ru­pa’da­ki ül­ke­le­rin bir­bi­rin­den fark­lı ta­vır­la­rı­nın ar­ka pla­nın­da, ön­ce­lik­le söz ko­nu­su ül­ke­le­rin dev­let-ki­li­se iliş­ki­le­rin­de ya­şa­dı­ğı fark­lı tec­rü­be, ikin­ci ola­rak da göç­men po­li­ti­ka­la­rı ile il­gi­li fark­lı yak­la­şım­la­rı yer alır. Tür­ki­ye’de­ki li­be­ral ay­dın­lar, bu ta­rih­sel ar­ka pla­nı yok say­dık­la­rı ve hiç bir top­lu­mun bir di­ğe­rin­den kav­ram ak­ta­ra­rak ken­di so­run­la­rı­na çö­züm bu­la­ma­ya­ca­ğı ger­çe­ği­ni göz­den ka­çır­dık­la­rı için, ba­şör­tü­sü me­se­le­si­ne en az mu­ha­fa­za­kâr la­ik­çi­ler ka­dar “Fran­sız” ka­lı­yor­lar.
İlk ola­rak, Tür­ki­ye’de­ki “tür­ban so­ru­nu”, bir göç­men so­ru­nu de­ğil­dir. Tür­ban­lı­lar, ül­ke­le­ri­ne dön­mek üze­re sa­de­ce be­lir­li bir sü­re için gel­miş baş­ka bir ül­ke­nin va­tan­daş­la­rı de­ğil­dir. Tür­ki­ye’de­ki “tür­ban so­ru­nu”, geç­miş bir sö­mür­ge so­ru­nu da de­ğil­dir. Fran­sa’da ya da İn­gil­te­re’de ol­du­ğu gi­bi tür­ban­lı­lar, Tür­ki­ye’nin es­ki sö­mür­ge­le­rin­den gel­miş de de­ğil­dir­ler.
Tür­ki­ye la­ik­li­ği ne Fran­sa gi­bi, ne de İn­gil­te­re gi­bi tec­rü­be et­miş­tir. Ta­ri­hi­miz­de­ki din-dev­let iliş­ki­si, Av­ru­pa’da­ki ki­li­se-dev­let iliş­ki­si gi­bi de­ğil­dir çün­kü. Kı­sa­ca­sı Tür­ki­ye’nin ta­ri­hî, sos­yal ve kül­tü­rel özel­lik­le­ri söz ko­nu­su ül­ke­ler­den ta­ma­men fark­lı­dır. Bu ne­den­le, doğ­ru­dan ter­cü­me çö­züm­ler­le dü­ğüm at­ma­yı bı­rak­tı­ğı­mız­da, ken­di si­ya­sal, ta­ri­hî ve di­nî di­na­mik­le­ri­miz çer­çe­ve­sin­de ba­şör­tü­sü bir ‘so­run’ ol­mak­tan çı­ka­cak­tır.

Paylaş Tavsiye Et