Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Toplum
“Kalbimi çıkarıp bu topraklarda yere attım”
Asuman Kalufya

 

“BE­YAZ Adam” dört yüz yıl ön­ce Af­ri­ka’yı keş­fet­me­ye baş­la­dı­ğın­da ilk ola­rak in­sa­nı alı­nıp sa­tı­lan bir mal ya­pa­rak kö­le ti­ca­re­ti­ni baş­lat­mış. Za­man­la Af­ri­ka, kö­le ti­ca­re­ti­nin mer­ke­zi ol­muş. Do­ğu Af­ri­ka’nın yer­li­le­ri, Hint Ok­ya­nu­su yo­luy­la Arap ül­ke­le­ri­ne, Ba­tı Af­ri­ka­lı yer­li­ler de da­ha zi­ya­de Av­ru­pa ve Ame­ri­ka’ya kö­le ola­rak pa­zar­lan­mış. O dö­nem­ler­den kal­ma, kö­le­le­rin eği­til­dik­le­ri kamp­la­rı ve sa­tıl­mak üze­re ge­mi­le­re dol­du­ru­lup kı­ta dı­şı­na çı­kar­tıl­dık­la­rı li­man­la­rı Af­ri­ka’nın pek çok ye­rin­de gör­mek müm­kün. Tan­zan­ya’da da in­san­lık ta­ri­hi­nin bu ka­ra dö­ne­mi­ni bel­ge­le­yen ta­ri­hî me­kan­lar var. Bun­la­rın en önem­li­le­rin­den bi­ri, Tan­zan­ya’nın en es­ki ka­sa­ba­sı olan Ba­ga­mo­yo. Bu­ra­sı bu­gün her ne ka­dar iş­lek bir li­man ka­sa­ba­sı ol­ma­sa da, es­ki­den Do­ğu Af­ri­ka’nın en iş­lek li­man­la­rın­dan ve kö­le ti­ca­ret mer­kez­le­rin­den bi­riy­miş.
Bu ta­ri­hî ka­sa­ba­ya bir haf­ta so­nu ge­zi­si için git­tim. Be­ni son de­re­ce et­ki­le­yen kö­le­lik ta­ri­hi­ne ait ka­lın­tı­la­rı, kö­le­lik yıl­la­rı­nın acı ha­tı­ra­la­rı­nı, zin­ci­re vu­rul­muş kö­le­le­rin kan ve göz­ya­şıy­la ka­rış­mış iz­le­ri­ni bul­dum.
Ba­ga­mo­yo, Tan­zan­ya’nın baş­ken­ti Da­rü’s-Se­lam’a 75 km uzak­lık­ta. Ba­ga­mo­yo­lu­lar, Tan­zan­ya’nın be­ce­rik­li çift­çi­le­ri, muz ve hin­dis­tan ce­vi­zi ağaç­la­rı al­tın­da­ki tar­la­la­rın­da ça­lı­şı­yor­lar. Ve­rim­li top­rak ve yem­ye­şil bah­çe­ler­de muz, çay, pi­rinç üre­ti­yor­lar. Ka­sa­ba mer­ke­zi­ne iler­le­yin­ce Ka­ra Af­ri­ka’nın bu­ruk geç­mi­şi­ni anım­sa­tan yüz­yıl­lık ağaç­lar kar­şı­lı­yor bi­zi. Güç-be­la ka­sa­ba­nın mer­ke­zi­ne doğ­ru iler­le­me­ye ça­lı­şı­yo­ruz. Ka­sa­ba­lı­la­rın tek kat­lı kü­çük ev­le­ri ara­sın­da tah­ta iş­le­me­li ka­pı­lı, mi­ni­cik pen­ce­re­li yıp­ran­mış taş du­var­lı ta­ri­hî ya­pı­lar bu­lu­nu­yor. Es­ki­den kö­le tüc­car­la­rı­nın ko­nut ola­rak kul­lan­dı­ğı bu ya­pı­lar, yüz­yıl­lar ön­ce­si­ne da­ir bir­şey­ler fı­sıl­dar­ca­sı­na şim­di bom­boş du­ran da­ra­cık so­kak­la­ra ba­kı­yor. Bu­gün pek de iş­lek ve ka­la­ba­lık ol­ma­yan Ba­ga­mo­yo, ta­ri­hî do­ku­suy­la be­ra­ber az sa­yı­da ka­sa­ba­lı­sıy­la ses­siz ve sa­kin bir ya­şam ser­gi­li­yor. Da­ha zi­ya­de ta­rih­çi, araş­tır­ma­cı ve tu­rist­le­rin uğ­rak ye­ri. Bu ka­sa­ba­nın ta­rif ede­me­di­ğim ga­rip bir ha­va­sı var. Adım at­tı­ğım her yer­de bo­yun­la­rın­dan ve ayak­la­rın­dan zin­cir­len­miş si­yah kö­le­ler can­la­nı­yor gö­züm­de. Yüz­yıl­lık ağaç­la­rın ko­yu göl­ge­le­ri al­tın­da­ki kö­le­le­re yap­tı­rıl­mış dar taş yol­lar ve ür­per­ti­ci bir ses­siz­lik için­de öy­le­ce du­ran kö­le iş­ken­ce kam­pı, kor­ku ve hü­zün sa­lı­yor içi­me. Af­ri­ka’nın kır­mı­zı top­ra­ğı, ak­si­ne bu­ra­da si­yah.
Ba­ga­mo­yo is­mi, Do­ğu Af­ri­ka di­li Swa­hi­li’de “Bwa­go­mo­yo” ke­li­me­sin­den ge­li­yor. Bwa­go­mo­yo, “Kal­bi­mi çı­ka­rıp bu top­rak­lar­da ye­re at­tım” de­mek olu­yor Swa­hi­li’de. Böy­le den­me­si­nin se­be­bi ise, bu­ra­nın yer­li hal­kı­nın kalp kı­rık­lı­ğı­nı ifa­de et­me­sin­den. Top­rak­la­rı­na ge­len ya­ban­cı be­yaz­lar ta­ra­fın­dan ya­ka­la­nıp zin­ci­re vu­ru­lan, iş­ken­ce edi­len ve di­ze gel­me­yen­le­ri de zor­la hap­se­di­len yer­li hal­kın, kalp kı­rık­lı­ğı ve ümit­siz­lik ifa­de­si ola­rak bu­ra­ya ver­dik­le­ri isim Ba­ga­mo­yo. Hiç bil­me­dik­le­ri di­yar­la­ra doğ­ru ge­mi­le­re dol­du­ru­lan kö­le­ler, ana­va­tan­la­rı­na son kez ba­kıp ebe­di­yen ve­da eder­ken “kal­bi­mi­zi bu top­rak­lar­da bı­rak­tık” de­miş­ler. Böy­le­ce kan, göz­ya­şı ve bin­ler­ce kı­rık kalp ile ta­ri­he ge­çen ka­sa­ba, o gün bu­gün­dür Ba­ga­mo­yo ola­rak bi­lin­miş.
Her ne ka­dar kö­le ti­ca­re­ti 1873’te res­men kal­dı­rıl­mış­sa da, 19. yüz­yı­lın so­nu­na ka­dar, Ba­ga­mo­yo üze­rin­den kö­le­le­rin pa­zar­lan­ma­sı de­vam et­miş. Bu dö­nem­ler­de Ba­ga­mo­yo so­kak­la­rın­da bo­yun­la­rın­dan ve ayak­la­rın­dan zin­cir­ler­le bir­bi­ri­ne bağ­lan­mış yüz­ler­ce çıp­lak, si­yah kö­le­nin upu­zun sı­ra ha­lin­de yü­rü­tül­dü­le­ri­ni gör­mek alı­şıl­mış bir man­za­ray­mış. Bu gö­rün­tü­le­ri ser­gi­le­yen re­sim­ler çi­zil­miş du­var­la­ra. Hint Ok­ya­nu­su yo­luy­la ge­len Arap­lar, ar­dın­dan da Av­ru­pa­lı­lar, Af­ri­ka’nın iç böl­ge­le­rin­den sü­rüp ge­tir­dik­le­ri zen­ci kö­le­le­ri bu­ra­da ön­ce iş­ken­ce ile eği­te­rek li­man ve yol­lar in­şa et­tir­miş­ler; son­ra da on­la­rı Arap ül­ke­le­ri­ne kö­le ola­rak pa­zar­la­mış­lar. Bu­nun­la kal­ma­yıp Hı­ris­ti­yan­lar da, ka­sa­ba­yı mis­yo­ner­lik mer­ke­zi ola­rak kul­lan­mış­lar. Yi­ne yer­li hal­ka ki­li­se, ra­hip ve ra­hi­be okul­la­rı ve yurt ola­rak kul­lan­dık­la­rı bi­na­lar in­şa et­tir­miş­ler. Bu­ra­da­ki ki­li­se, Do­ğu ve Or­ta Af­ri­ka’nın ilk Ka­to­lik ki­li­se­siy­miş; 1868’de ge­len Ka­to­lik mis­yo­ner­ler ta­ra­fın­dan yap­tı­rıl­mış.
Kı­yı­da şu an po­lis ka­ra­ko­lu ola­rak kul­la­nı­lan bi­na, Ba­ga­mo­yo’nun ilk taş bi­na­sı. İlk kez asi kö­le­ler için zin­dan ola­rak in­şa edi­len bu bi­na­yı da­ha son­ra Arap­lar ko­nut ola­rak kul­lan­mış­lar. Bi­na­nın zin­dan ola­rak kul­la­nıl­dı­ğı dö­nem­den kal­ma, kö­le­le­rin kaç­mak için kaz­dık­la­rı, sa­hi­le uza­nan bir tü­nel bu­lun­mak­ta.
Kö­le ti­ca­ret mer­ke­zi olan ka­sa­ba, bir za­man­lar Al­man­la­rın bu­ra­da kur­du­ğu ko­lo­ni hü­kü­me­ti­ne de baş­kent­lik yap­mış. Do­la­yı­sıy­la bu­ra­da­ki ta­ri­hî me­kan­dan bi­ri de, Al­man sö­mü­ge hü­kü­me­ti­ne kar­şı sa­va­şan Af­ri­ka­lı yer­li­le­rin asıl­dı­ğı “idam mer­ke­zi”. Ma­ji Ma­ji sa­vaş­çı­la­rı ola­rak ta­ri­he ge­çen yer­li­ler, Al­man­la­rın bu­ra­da yer­leş­me­le­ri­ne kar­şı çı­ka­rak ayak­lan­mış­lar. Bir­ço­ğu Al­man as­ker­le­ri­nin si­lah­la­rıy­la öl­dü­rü­len ve­ya idam edi­len bu sa­vaş­çı­lar, Ba­ga­mo­yo’nun “Mwa­na­ma­ku­ka” adı ve­ri­len en es­ki me­zar­lı­ğı­na gö­mül­müş.
Di­ğer yan­dan Ba­ga­mo­yo, Nil Neh­ri’nin kay­na­ğı­nı bul­ma­ya ça­lı­şan ka­şif­le­rin Nil’in ilk baş­lan­gıç nok­ta­sı ola­rak ta­yin et­tik­le­ri yer ol­muş. Do­la­yı­sıy­la Li­ving­sto­ne, Stan­ley, Bur­ton gi­bi ün­lü ka­şif­le­rin yüz­yıl­lar ön­ce bu­ra­da ko­nak­la­dık­la­rı taş­tan ev­ler hâ­lâ du­ru­yor.
Be­nim ge­zip gör­dü­ğüm Ba­ga­mo­yo, ge­ri­de ta­rih bo­yu si­lin­me­ye­cek acı ve zul­mün iz­le­ri­ni ta­şı­yan, Tan­zan­ya ve Af­ri­ka’da­ki da­ha pek çok kö­le ti­ca­ret mer­ke­zin­den ve li­ma­nın­dan sa­de­ce bi­ri. Şu an mü­ze ola­rak ge­zi­len ta­ri­hî bi­na­lar, yol­lar ve kö­le eği­tim mer­ke­zi zen­ci hal­kın ka­nıy­la yoğ­rul­muş bir sö­mür­ge me­de­ni­ye­ti ola­rak öy­le­ce du­ru­yor. Bu­ra­da do­la­şır­ken at­tı­ğı­nız her adım­da zin­ci­re vu­rul­muş kö­le­le­rin iz­le­ri­ni, ade­ta ses­siz çığ­lık­la­rı­nı his­se­di­yor­su­nuz. Do­ğup bü­yü­dük­le­ri ve be­yaz adam ge­lin­ce­ye ka­dar mut­lu ya­şa­dık­la­rı va­tan­la­rı­na kı­rık kalp­le­ri­ni bı­ra­ka­rak ve­da et­me­ye zor­lan­mış za­val­lı in­san­la­rın di­ya­rı. Göz­le­rin­den inen yaş­lar, zin­cir­ler­le bağ­lı bo­yun­la­rın­dan ve bi­lek­le­rin­den sı­zan kan­la­ra ka­rış­mış ça­re­siz in­san­la­rın, “kal­bi­mi bu top­rak­lar­da ye­re at­tım” di­yen son söz­le­ri­nin yan­kı­lan­dı­ğı top­rak­lar. Üst üs­te do­luş­tu­rul­duk­la­rı sı­kı­şık ve da­ra­cık ge­mi mah­zen­le­rin­de, on­la­rı be­yaz efen­di­ye hiz­met ede­cek­le­ri bil­me­dik­le­ri ye­ni me­kan­la­ra ta­şır­ken, ge­ri­de ka­lan o kı­rık kalp­le­ri aca­ba za­man unut­tu­ra­bi­lir mi? İn­san­lık ta­ri­hi­nin bu ka­ra le­ke­si bir­gün aca­ba af­fe­di­le­bi­lir mi? Ge­ri­de bı­ra­kı­lan bin­ler­ce kı­rık kalp, acı ve göz­ya­şıy­la şe­kil­len­miş bir ma­zi bu­gün öz­gür si­yah­la­rın ha­fı­za­la­rın­dan aca­ba si­li­nir mi? Soy­daş­la­rı­nın ya­şa­dık­la­rı kalp kı­rık­lı­ğı­nı ve umut­suz­lu­ğu şu an öz­gür­lü­ğü ya­şa­yan Af­ri­ka in­sa­nı­nın kalp­le­ri­nin de­rin­lik­le­rin­de bir yer­de mut­la­ka his­set­tik­le­rin­den emi­nim. Çün­kü ben, si­ya­hı, be­ya­zı, kı­zı­lıy­la Adem’in so­yun­dan ge­len in­san­lık ai­le­si­nin bir fer­di ola­rak, bu so­yun maz­lum zen­ci kar­deş­le­ri­nin ya­şa­dı­ğı kalp kı­rık­lı­ğı­nı kal­bi­min ta de­rin­lik­le­rin­de his­set­tim. 

Paylaş Tavsiye Et