Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dünya Siyaset
İsrail ziyareti ne anlama geliyor?
Z. Tuba Kor
UZUN zamandır beklenen Başbakan Erdoğan’ın Filistin-İsrail ziyareti, bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar ve kalabalık bir işadamı heyetinin de katılımıyla 1-2 Mayıs tarihlerinde gerçekleşti. Ticarî, ekonomik ve siyasî ilişkilerle bölgesel ve uluslararası konuların görüşüldüğü ziyaretin en önemli gündem maddesi, Filistin-İsrail barışına Türkiye’nin yapacağı katkılardı. Daha önce Arafat’ı tecrit politikası ve Filistinlilere yönelik saldırı ve suikastları dolayısıyla İsrail’e karşı sert bir tavır takınmış olan hükümet, şu ana kadar böyle bir ziyaretten kaçınmıştı. Ne var ki, Arafat’ın vefatının ardından Mahmud Abbas’ın liderliğe geçmesi ve çatışmaların büyük ölçüde durulması üzerine bölgede barışın tesisine katkıda bulunmak amacıyla AKP iktidarı diplomatik bir açılım başlattı.
İktidara geldiğinde komşularıyla ilişkilerini düzelterek çevresinde barış unsuru olmayı önceleyen hükümet, bölgesinde de barış ve istikrarın tesisi için gerekli olan rolleri üstlenmeyi dış politikasının öncelikli hedefi haline getirdi. Bu bağlamda ilk adım Dışişleri Bakanı Gül’ün Ocak ayında Filistin, İsrail ve Ürdün’ü kapsayan ziyaretiydi. Türk-İsrail ilişkilerinde yaşanan gerginliğin ardından stratejik ilişkiler, onarma girişimi ve Orta Doğu’da yeniden denge politikasına dönüş olarak değerlendirilen Erdoğan’ın ziyareti ise, sonuçlarından ziyade, gerçekleştirilmiş olması bakımından başlı başına önem arz etmekte. Zira izlediği politikalarla bölgede âdeta izole olan ve Türkiye’yi kendi yanına çekmek isteyen İsrail, AKP’nin iktidara gelişinden bu yana ziyaretin gerçekleşmesi için büyük çaba sarf etmişti. Sonunda barış çabalarının yanı sıra, AB ve ABD ile ilişkilerde yaşanan pürüzler, Irak ve KKTC konularındaki belirsizlik, Ermeni meselesi gibi baş ağrıtan konuların baskısı, Türkiye’yi yeniden İsrail’e yaklaştırdı.
Erdoğan ziyaretlerinde her iki tarafa da barış çağrısında bulunurken, Türkiye’nin barış için elinden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğunu ifade etti. Filistin tarafı bu girişimden memnun olurken; ABD’den başka hiçbir ülkenin arabuluculuğunu kabul etmeyen İsrail, Türkiye’nin bu konuda herhangi bir siyasî rol üstlenmek yerine ekonomik ve insanî alanlarda Filistinlilere yardım edebileceğini belirtti. Temasların en ilginç noktası, Şaron’un Erdoğan’a aralarında doğrudan bağlantıyı sağlayacak kırmızı telefon hattı kurulması teklifiydi. Öte yandan Şaron, daha önce kendisini kabul etmeyen Erdoğan’ın Türkiye davetini de memnuniyetle kabul etti. KKTC konusunda üzerlerine düşeni yapacaklarını ifade eden İsrailli yetkililer, Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine kesin destek verdiklerini, ancak karşılığında İsrail’e ilişkin her oylamada aleyhte oy vermekten vazgeçmesini istediler. Ziyaret sırasında Ar-Ge anlaşmasının yanı sıra güvenlik ve istihbarat işbirliği anlaşması imzaladı. Savunma Bakanı Vecdi Gönül ise, İsrail askerî yetkilileriyle ortak savunma projeleri geliştirilmesi konusunda görüşmeler yapmak üzere 2 gün daha bölgede kaldı. Ziyaret öncesinde, 19 Nisan’da İsrail ile 183 milyon dolarlık on adet Heron casus uçağını da içeren üç adet insansız hava araç sisteminin alımına ilişkin bir anlaşma imzalanmıştı. 27 Nisan’da da 170 M-60 tankının modernizasyonuna ilişkin geçen yıl IMI firmasıyla yaşanan sorunun aşılmasının ardından taraflar, yeni modernizasyon projeleriyle teknolojik ortaklık konusunda görüşmelerini sürdürüyor. Ayrıca, Filistin’in de yararlanacağı İsrail’e su, doğalgaz ve fiber optik kablolarla elektronik bilgi taşıyacak üçlü bir hattın Akdeniz altından inşası projesi de gündemde.
Erdoğan, Filistin’deki temaslarının ardından ortak projelerin hayata geçirileceği Ramallah’taki TİKA ofisini açtı ve Filistin İşadamları Konseyi’nin düzenlediği bir toplantıda konuştu. Hükümet bugüne kadar Filistin halkının normal hayata döndürülmesi çerçevesinde pek çok adım attı. Filistinlilere sosyal, ekonomik, kültürel ve eğitimle ilgili alanlarda yardımları öngören bir eylem planı hazırlayarak, koordinatörlüğüne Vehbi Dinçerler’i atadı. Filistin güvenlik güçlerine eğitim ve lojistik desteğin yanı sıra, tarım, sağlık, kültür ve diğer alanlarda yardım verilmekte. 21 Aralık 2004’te Filistin halkının acil ihtiyaçlarını karşılamaya dönük 900 bin dolarlık yardım anlaşması imzalandı. İsrail’in Gazze’den çekilmesinin ardından bölgede hastane inşası, gezici hastane, ambulans, tıbbi cihaz ve ilaç sağlamanın yanı sıra, sağlık personeline de eğitim verecek. Filistin için oldukça önemli olan bu son girişimlerle İsrail ile imzalanan anlaşmalar karşılaştırıldığında, aslında çok da iç açıcı bir resim ortaya çıkmıyor.
Daha önce Irak ve Filistin’de yaşananlardan dolayı söylem düzeyinde de olsa yapılan eleştiriler sonucu İsrail ile yaşanan gerginlikler, muhtemelen artık tekrarlanmayacak ve iki ülke ilişkilerinde her alanda bir canlanma yaşanacak. Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini normalleştirme eğilimi anlaşılabilir; zira İsrail’le ilişkileri kötüye giden bir Türkiye’nin Filistin’i destekleme imkanı azalır. Ancak bu, AKP’nin kendi tabanını da rahatsız edecek, reel-politik adına değerlerden uzaklaşan bir dış politika haline dönüşmemeli. Zira Gazze’den çekilme planını şimdiden erteleyen ve Kudüs’ü yeni yerleşim yerleriyle kuşatmayı sürdüren İsrail’in politikalarına sessiz kalınması hayal kırıklığına sebep olacaktır. Erdoğan’ın ABD’den randevu alabilmek için İsrail’e gittiği yönünde yüzeysel değerlendirmeler yapıladursun, Filistin meselesinde somut adımların atılamaması, barış konusunda AKP’nin inandırıcılığına darbe vuracak, İsrail ile ilişkilerin sorgulanmasına ve yüzeysel değerlendirmelerin yaygınlık kazanmasına sebep olacaktır.

Paylaş Tavsiye Et