Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
“Büyük Oyun”da küçük Avrupa: AB’nin Orta Asya politikaları
K. Zafer Şen
1991’DE Sovyetler Birliği’nin çözülmesiyle bağımsızlıklarını birer birer ilan etmeye başlayan devletler tekrar Rus etkisine girmemek ve varolan etkiyi en aza indirmek için uluslararası sistemdeki tüm araçları kullanmaya başladılar. Siyasî egemenliklerinin teminatı olarak BM’ye üye oldular; askerî güvenliklerini teminat altına almak için NATO ve AGİT’le işbirliği yolunu seçtiler. Siyasî ve askerî güvenlik sorununu bu şekilde çözdükten sonra ekonomik ve sosyal istikrarın yeniden düzenlenmesi aşamasında bu ülkelerin Rusya, Türkiye, İran, Çin, ABD ve AB ile olan ilişkilerinde farklılıklar hemen göze çarpmaktadır.
Asya’nın kalbinde yer alan ve zengin enerji kaynaklarına sahip Orta Asya devletlerinin yeniden bağımsızlığını kazanması 19. yüzyılın “Büyük Oyun”unun tekrar gündeme gelmesine neden oldu. Bölgede oluşan güç boşluğunu doldurmak için hangi güçlerin etkinliğinin ne kadar olacağı bir bakıma yeni dönemde küresel güç dengelerini şekillendiren ana bileşenlerden biri olacaktı. Geçen 13 yıllık süreçte taşların hâlâ yerine oturmadığını görmekteyiz. Türkiye ve İran’ın etkinlik çabaları, ekonomik ve stratejik nedenlerden dolayı kısıtlı kaldı. Avrupa’nın da 1990 sonrası özellikle yakın çevresine olan yoğun ilgisi, Orta Asya’ya ilgisinin sınırlı kalmasına neden oldu. Rusya, ABD, Çin gibi faktörlerin yanı sıra bölgenin Avrupa’ya uzaklığı da AB ve ona üye ülkelerin Orta Asya politikalarında ortak siyasî irade eksikliğinin temel nedeniydi. Siyasî alandaki bu yeteneksizlik, bölge ülkelerine yapılan ekonomik yardımlar ve ikili anlaşmalar ile kapatılmaya çalışıldı.
Avrupa’da 1950 sonrasında oluşturulan görece istikrarlı sosyo-ekonomik refahın devamı için petrol ve doğal gaz hayatî önem taşıyor. Avrupa’ya Rusya üzerinden taşınan Orta Asya petrolleri AB’nin Rusya’ya bağımlılığını artırıyor. Diğer enerji kaynağı olan Orta Doğu’da ABD’nin hegemonyası karşısındaki etkisizliği, AB’yi özellikle 11 Eylül sonrası dönemde Orta Asya ülkeleri ile daha sıkı ilişkiler geliştirmeye itti. Bu dönemde AB ile Orta Asya ülkeleri arasındaki ilişkilerin ciddi bir ivme kazandığı görülüyor.
 
Orta Asya Strateji Belgesi
AB’nin bu ülkelerle ilişkilerinin genel çerçevesini, temelini Tacis Programı’nın oluşturduğu ve AB Komisyonu tarafından 30 Ekim 2002’de kabul edilen Orta Asya Strateji Belgesi belirliyor. Orta Asya Strateji Belgesi, 2002-2004 dönemi Tacis Gösterge Programı, AB ile beş Orta Asya ülkesi arasındaki işbirliği olanaklarını ve bölgeye yapılacak teknik yardımı kapsıyor. 4 milyar 226 milyon euroluk Tacis bütçesinden bölgeye, 1991-2002 döneminde toplam 944,4 milyon euroluk AB yardımı yapıldı. 2002 Strateji Belgesi ile de her yıl en az 50 milyon euroluk yardım öngörüldü.
Soğuk Savaş sonrası AB’nin bölge ile ilişkilerini Tacis Programı çerçevesine oturtması, bölge ülkeleri ile yapılan anlaşmaların siyasî işbirliğinden çok ekonomi ve ticaret gibi teknik konuları içermesine neden oldu. Bu çerçevede AB, bölge ülkeleriyle işbirliği ve ticaretin geliştirilmesi için ortaklık ve işbirliği anlaşmaları (OİA) imzaladı. Siyasi etkisizliğini ekonomik yardımlar, yatırımlar ve ticaretle telafi etmeyi amaçlayan Avrupa, diğer yandan AB menşeli enerji şirketlerinin bölgenin enerji kaynaklarından aldığı payı artırma çabasındadır. Bu çerçevede özellikle İngiliz, Hollandalı ve İtalyan enerji şirketlerinin yaptığı doğrudan yatırımlar 11 Eylül sonrasında en yüksek seviyeye çıktı. Anlaşmaların diğer bir ortak noktası da AB’nin bölge ülkeleri arasında işbirliğini geliştirerek bölgesel bir ekonomik topluluk kurma çabasında oluşudur. AB, Orta Asya’da bölgesel topluluğun kurulmasına öncülük etmek suretiyle bölge dışı güçlerin bölge devletleri üzerindeki etkinliğini kırma amacındadır.
Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’la imzalanan OİA yürürlüktedir. Türkmenistan ile imzalanmış olan OİA ise henüz yürürlüğe girmedi; Tacikistan’la da Ticaret ve İşbirliği anlaşması imzalandı.
Şanghay İşbirliği Teşkilatı, Avrasya Ekonomik Topluluğu, Orta Asya İşbirliği Örgütü ve Tek Ekonomik Alan gibi bölgesel örgütlerin üyesi olan ve Orta Asya ile Rusya arasında stratejik konumda bulunan Kazakistan’ın AB ile ilişkilerinin temel çerçevesini 1999’da imzalanan Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması çizmektedir. Kazakistan’ın sahip olduğu doğal kaynaklar ve nükleer enerji potansiyeli Avrupa’nın bu ülkeye bakışını şekillendiren diğer bir faktördür. Bu nedenle daha çok iki taraf arasındaki ticaretin ve işbirliğinin geliştirilmesini amaçlayan bu anlaşmanın kapsamı 2002’de AB için hayatî önem taşıyan enerji ve nakliye konularını da kapsayacak şekilde genişletildi. Çelik, tekstil ve nükleer güvenlik alanlarında imzalanan anlaşmalar AB’nin Kazakistan’la ilişkilerini yoğunlaştırmaya çalıştığının bir göstergesidir. AB temsilcisi olarak Orta Asya ülkeleri içinde sadece Kazakistan’da akredite olmuş bir AB komisyon delegesi vardır.
Kazakistan’dan sonra AB’nin bölgedeki en önemli ticarî partneri durumunda olan Özbekistan’la ilişkiler 1998 Asya Krizi sonrası düşüş gösterdi. 11 Eylül sonrası Avrupa’nın, ilişkileri geliştirmek için yaptığı girişimleri Özbekistan’daki iç reformlara bağlamaya çalışması Taşkent tarafından eleştirilmektedir.
Kırgızistan-AB ilişkilerinin çerçevesini ise 1999’da imzalanan Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması belirlemektedir. Dış politikasını sahip olduğu zengin enerji kaynaklarına göre belirleyen Aşkabat’la Brüksel arasında ilişkiler oldukça sınırlıdır. Sadece Tacis Programı çerçevesinde 41 milyon euroluk bir yardım alan Türkmenistan ise bölge ülkeleri arasında AB’den en az yardım alan ülkedir. Ancak AB’nin Türkmen enerji kaynaklarına yatırım yapma konusundaki girişimleri giderek artıyor.
Küresel güç mücadelesinin “Büyük Oyunu”nun kalbi durumundaki Orta Asya’ya yönelik AB politikalarının verimsizliği 6 Aralık Komisyon raporunda da yer aldı. Bu bölgede AB’nin ne derecede yer almak isteyeceğine bağlı olarak Birlik içerisinde Türkiye’nin öneminin yeniden revize edileceği de muhakkaktır.

Paylaş Tavsiye Et