Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Türkiye Siyaset
Korku kültürünün kuşattığı Türkiye
Hasan Kösebalaban
Sİ­YA­SET li­te­ra­tü­rün­de de­mok­ra­tik­leş­mey­le il­gi­li iki kav­ram­dan bi­ri de­mok­ra­si­ye ge­çiş, di­ğe­ri ise de­mok­ra­si­nin kon­so­li­de ol­ma­sı ya da yer­leş­me­si­dir. De­mok­ra­si­ye ge­çiş bir va­kıa­dır, bel­li bir ta­rih­le bir­lik­te anı­lır. De­mok­ra­si­nin yer­leş­me­si ise uzun bir sü­reç­tir. Bu sü­re­cin ba­şa­rı­lı olup ol­ma­dı­ğı bir al­gı­la­ma me­se­le­si­dir. Bir ül­ke­de de­mok­ra­si, ye­ga­ne meş­ru ve de­ğiş­me­si müm­kün ol­ma­yan si­ya­si sis­tem ola­rak al­gı­la­nı­yor­sa, bir baş­ka de­yiş­le de­mok­ra­si­nin her­han­gi bir yol­la in­kı­ta­ya uğ­ra­ma­sı bek­len­mi­yor­sa; bu­na yö­ne­lik ta­lep­ler güç­lü bir şe­kil­de ses­len­di­ril­mi­yor­sa, o ül­ke­de de­mok­ra­si­nin yer­leş­ti­ği­ni id­di­a ede­bi­li­riz. Tür­ki­ye’nin de­mok­ra­si­ye ge­çiş yap­tı­ğı 1950 yı­lın­dan bu ya­na ge­çen uzun sü­re­ye rağ­men böy­le bir al­gı­la­ma­nın var­lı­ğın­dan söz et­mek zor.
Tür­ki­ye’de de­mok­ra­si­nin bir tür­lü yer­le­şe­me­me­si­nin asıl ne­de­ni, ül­ke­nin seç­kin­le­ri­nin, kor­kula­rı­nı bir tür­lü ye­ne­me­me­le­ri­dir. Si­ya­si ve fik­rî seç­kin­ler ara­sın­da, par­la­men­ter de­mok­ra­si­nin ‘ge­ri­ci’ halk ik­ti­da­rı­na yol aça­ca­ğı için teh­li­ke­li bir si­ya­si sis­tem ol­du­ğu­na ger­çek­ten ina­nan ve se­si gür çı­kan bir grup var. Bun­lar, sos­ya­list dü­şün­ce­yi Ke­ma­liz­me aşı­la­ma­ya ça­lı­şan bir ide­olo­ji­nin ya­yın­la­rı­nı; 1920’le­rin Kad­ro ve 1960’la­rın Yön der­gi­le­ri ile Cum­hu­ri­yet ga­ze­te­si­ni oku­ya­rak bü­yü­dü­ler. Bu­gün Cum­hu­ri­yet, Türk So­lu gi­bi ya­yın­la­ra sı­kı­şan bu zih­ni­ye­te gö­re, Türk hal­kı bir sos­ya­list dev­rim yo­luy­la de­ğil, an­cak te­pe­den in­me mi­li­ta­rist yön­tem­ler­le mo­dern­leş­ti­ri­le­bi­lir ve sı­nıf at­la­ya­bi­lir. Bu ke­sim­ler dü­şün­ce­le­ri­ni bu top­rak­lar­da ye­şer­me im­ka­nı bu­la­ma­yan sos­ya­liz­me de­ğil, la­ik­li­ğe ve şim­di­ler­de ulu­sal­cı­lı­ğa vur­gu ya­pa­rak meş­ru­laş­tır­ma ara­yı­şın­da ol­du­lar. Bu zih­ni­ye­te gö­re, la­ik­lik Cum­hu­ri­yet re­ji­mi­nin en esas­lı il­ke­si­dir ve de­mok­ra­si, ge­le­nek­sel un­sur­la­rı ik­ti­da­ra ta­şı­mak su­re­tiy­le re­ji­mi teh­dit eder ha­le gel­di­ğin­de yu­ka­rı­dan mü­da­ha­le­ler­le ra­fa kal­dı­rı­la­bi­lir.
Mi­li­ta­rist zih­ni­yet, asr-ı saa­det­le­ri ola­rak ka­bul et­ti­ği 1930’lu yıl­la­rın ru­hu­nun her asır­da can­lı tu­tul­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nü­yor ve bu ru­hun za­yıf­la­tıl­ma­sı­na ne­den olan her sü­re­ci re­ji­min te­mel ni­te­lik­le­ri­ne yö­ne­lik teh­dit un­su­ru sa­yı­yor. Se­çim­ler­le gel­miş ik­ti­dar­la­ra kar­şı ya­pı­lan 1960 Dar­be­si ve ni­ha­yet 28 Şu­bat sü­re­ci bu teh­dit­le­ri ber­ta­raf et­ti­ği için sta­tü­ko­cu elit ta­ra­fın­dan ha­yır­la yad edi­li­yor. 1960 Dar­be­si’nin sta­tü­ko­cu zih­ni­yet için özel bir an­la­mı bu­lu­nu­yor. Dar­be ön­ce­sin­de bir baş­ba­ka­nın ya­ka­sı­nı tu­tup “Öz­gür­lük is­ti­yo­ruz” di­yen­ler, dar­be­nin ar­dın­dan bir baş­ba­ka­nın ve iki ba­ka­nı­nın ida­mın­dan do­la­yı ra­hat­sız­lık­la­rı­nı hiç­bir za­man di­le ge­tir­me­di­ler; dar­be ge­le­ne­ği­ni baş­la­tan cun­ta­yı Tür­ki­ye’nin “en öz­gür­lük­çü ana­ya­sa­sı”nı he­di­ye et­ti­ği için al­kış­la­dı­lar. Nas­yo­nel sos­ya­liz­min en mi­li­tan söy­le­mi­ni be­nim­se­yen ya­yın or­gan­la­rın­dan Türk So­lu der­gi­si­nin in­ter­net say­fa­sın­da yer alan bir slayt gös­te­ri­si­nin baş­lı­ğı ür­per­ti­ci: “Men­de­res gi­bi gel­di, Men­de­res gi­bi gi­de­cek.” Her­hal­de Tür­ki­ye’de­ki sos­ya­list­le­rin bu mi­li­ta­rist söy­lem­le­ri­ni duy­sa­lar, üye­si ol­duk­la­rı ulus­la­ra­ra­sı sos­ya­list teş­ki­lat­la­rın yüz­le­ri kı­za­rır. Öy­le an­la­şı­lı­yor ki Tür­ki­ye’de sos­ya­list fa­şiz­min, on­ca halk­çı slo­ga­na rağ­men, yu­ka­rı­dan mü­da­ha­le­ler dı­şın­da tu­tu­na­cak da­lı kal­ma­mış.
Tür­ki­ye’de­ki sta­tü­ko­cu zih­ni­ye­tin kri­zi­ni bel­li ya­pı­sal de­ği­şik­lik­le­re ve bun­la­rın ne­den ol­du­ğu zih­nî dö­nü­şüm­le­re ka­dar gö­tü­re­bi­li­riz. So­ğuk Sa­vaş’ın bit­me­si, Sov­yet­ler Bir­li­ği’nin or­ta­da bı­rak­tı­ğı en­kaz, ni­ha­yet Çin’in gi­de­rek ka­pi­ta­list eko­no­mik dü­ze­ni be­nim­se­me­si dün­ya sol ha­re­ket­le­ri­ni bü­yük bir kri­ze sü­rük­le­di. So­ğuk Sa­vaş’ın bi­ti­mi, ay­nı za­man­da dün­ya si­ya­se­tin­de mil­li kim­lik ve din gi­bi ma­ter­ya­list ba­kış açı­sıy­la an­la­şı­la­ma­ya­cak ol­gu­la­rın et­ki­li ol­du­ğu bir ze­mi­ni ha­zır­la­dı. Sol ha­re­ket­ler­den ba­zı­la­rı kri­zi ken­di­le­ri­ni ye­ni­le­ye­rek aş­ma­ya ça­lış­tı­lar. Tür­ki­ye’de­ki­ler ise bir zih­ni­yet ye­ni­len­me­si yo­luy­la ta­ban ara­yı­şı ye­ri­ne, mi­li­ta­riz­me ve ulu­sal­cı­lı­ğa tu­tun­du­lar.
So­ğuk Sa­vaş’ın bi­ti­mi­ne doğ­ru Tur­gut Özal’lı yıl­lar­da içe ka­pan­ma­cı sta­tü­ko­cu ide­olo­ji­nin ye­ni ge­li­şen dün­ya si­ya­set şart­la­rı­na uyum­lu ol­ma­dı­ğı gö­rül­müş, Tür­ki­ye’yi dı­şa­rı­ya doğ­ru bir sıç­ra­ma yap­ma­ya ha­zır ha­le ge­tir­mek için ge­rek­li ya­pı­sal ve zih­nî adım­lar atıl­mış­tı. Böy­le­lik­le da­ha ön­ce çev­re­de yer alıp ken­di ka­bu­ğun­da ya­şa­yan Ana­do­lu, kü­re­sel­leş­me sü­re­ci­nin de sağ­la­dı­ğı im­kan­lar­la dün­ya­ya açıl­ma­ya ve böy­le­ce mer­ke­ze yö­ne­lik ta­lep­le­ri­ni di­le ge­tir­me­ye baş­la­dı. Or­ta­ya çı­kan ye­ni man­za­ra, mo­dern­leş­me te­ori­si­nin Tür­ki­ye’ye yö­ne­lik tas­vi­ri­nin tam an­la­mıy­la baş aşa­ğı ol­muş ha­liy­di: De­ği­şi­me di­re­nen sa­nıl­dı­ğı gi­bi halk ke­sim­le­ri de­ğil, dev­let­çi ide­olo­ji; de­ği­şi­mi omuz­la­yan da dev­let de­ğil, halk­tı. Li­be­ral­leş­me ve kü­re­sel­leş­me sü­re­ci­nin et­ki­siy­le Ana­do­lu’nun sü­rat­le dev­let pen­çe­sin­den kur­tu­lup dı­şa­rı­ya açıl­ma­sı­na sta­tü­ko­cu ide­olo­ji­nin tep­ki­si ise 28 Şu­bat’la ol­du.
Bu­gün Tür­ki­ye’de içe ka­pan­ma­cı zih­ni­yet ile dı­şa açıl­ma­cı zih­ni­ye­tin en önem­li ça­tış­ma ala­nı­nı AB üye­li­ği oluş­tu­ru­yor. Sta­tü­ko­cu men­ta­li­te, ta­rih­sel Ba­tı­cı kim­li­ği­ne rağ­men Ba­tı­lı­laş­ma sü­re­ci­nin do­ğal uzan­tı­sı sa­yı­lan AB üye­li­ği­ne kar­şı çı­kı­yor. Üye­lik sü­re­ci­nin, ge­le­nek­sel halk ke­sim­le­ri­nin ka­bu­ğu­nu kır­ma­la­rı­na im­kan ve­re­cek şart­la­rı ha­zır­la­ma­sı ne­de­niy­le, içe ka­pa­nık re­ji­min te­mel ni­te­lik­le­ri­ni teh­dit eder ha­le gel­di­ği­ni gö­rü­yor­lar. Ay­nı şe­kil­de ulus-dev­let sı­nır­la­rı­nın za­yıf­la­ma­sı an­la­mı­na ge­len kü­re­sel­leş­me sü­re­cin­de Ana­do­lu hal­kı, An­ka­ra’ya uğ­ra­ma­dan dün­ya­ya ulaş­ma fır­sa­tı ve be­ce­ri­si el­de et­ti. Ba­tı­lı­laş­ma sü­re­ci­ne di­renç gös­te­ren halk ke­sim­le­ri, bu ye­ni sü­reç­le­ri ay­nı ne­den­ler­le be­nim­si­yor ve oluş­tur­du­ğu fır­sat alan­la­rı­nı dol­du­ru­yor. CHP’nin AB kar­şı­tı mil­li­yet­çi cep­he­de, AKP’nin ise AB yan­lı­sı en­teg­ras­yo­nist cep­he­de yer al­ma­sı çe­liş­ki­si­nin sos­yo-eko­no­mik ne­den­le­ri­ni tes­pit et­mek ge­re­ki­yor. Bu­ra­da söz­ko­nu­su olan AB üye­li­ği­nin ger­çek­le­şip ger­çek­leş­me­me­si de­ğil, Türk top­lu­mu­nun sü­reç­le bir­lik­te tec­rü­be et­ti­ği sos­yo-eko­no­mik dö­nü­şüm.
İde­o­lo­jik kriz için­de­ki zih­ni­ye­tin Türk hal­kı­na da­yat­tı­ğı kor­ku kül­tü­rü, maf­ya­tik ve mi­li­ta­rist di­zi­ler­le son bir­kaç yıl­dır po­pü­ler kül­tü­re de si­ra­yet et­ti. Si­vil ik­ti­da­rı ve Mec­lis’i va­tan sa­vun­ma­sı ko­nu­sun­da be­ce­rik­siz ve du­yar­sız gös­te­ren bu söy­lem, çe­te­ler yo­luy­la il­le­gal şid­de­ti kut­su­yor. Va­ta­nın el­den git­ti­ği­ne da­ir sa­lı­nan kor­ku­la­rın or­ta­ya çı­kar­dı­ğı ze­min­de, son ör­ne­ği­ni Ma­lat­ya’da­ki vah­şi sal­dı­rı­da gör­dü­ğü­müz, gay­ri­müs­lim va­tan­daş­la­rı he­def alan bir ulu­sal­cı şid­det dal­ga­sı esi­yor. Bu olay­la­rın fa­il­le­ri, din­den de­ğil; va­ta­nın el­den git­ti­ği­ne da­ir kor­ku­lar­dan ve gü­ven­siz­lik his­te­ri­sin­den bes­le­ni­yor. Söz ko­nu­su kor­ku­la­rı İs­la­mi ol­mak­tan uzak, içe ka­pan­ma­cı ulu­sal­cı söy­lem ya­yı­yor.
Tür­ki­ye’nin ener­ji­si­nin, ül­ke sı­nır­la­rı­nı zor­la­dı­ğı bir dö­nem­de ye­ni­den içe­ri­de tü­ke­til­me­ye baş­la­ma­sı, bu ül­ke­nin kar­şı kar­şı­ya bu­lun­du­ğu en önem­li kriz. Çö­züm, top­lum­sal di­na­miz­mi dı­şa­rı­ya ka­na­li­ze et­mek­ten ge­çi­yor; bu ise an­cak içe ka­pan­ma­cı bas­kı­cı re­ji­min ye­ri­ne ce­sur, atak ve de­mok­ra­tik bir sis­tem­le ger­çek­le­şe­bi­lir. De­mok­rasi­nin yer­leş­me­si, seç­kin­le­rin ken­di kor­ku­la­rı­nı üzer­le­rin­den at­ma­la­rıy­la müm­kün ola­cak; zi­ra ka­bu­ğu­nu kı­ran Ana­do­lu hal­kı bu kor­ku­la­ra za­ten ya­ban­cı.

Paylaş Tavsiye Et
Türkiye Siyaset
DİĞER YAZILAR