Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dünya Siyaset
Beslan, Rusya’nın 11 Eylül’ü mü?
Ekrem Karakoç
ŞAMİL Basayev, Kafkas Center’ın web sayfasında yayımladığı açıklamasında Kuzey Osetya’nın Beslan kasabasındaki saldırının kendi emriyle gerçekleştiğini; ancak saldırıda ölenlerin sorumluluğunun Rus güvenlik güçlerine ait olduğunu iddia etti. Basayev’in gayriresmî sözcüsü olan Kafkas Center, Kremlin’in ve yerel cumhuriyetin temsilcilerinin eylemcilerle pazarlık yapmayı reddettiğini, akabinde de okula saldırı düzenlendiğini ve çıkan çatışmada ölen sivillerin sorumluluğunun Kremlin’e ait olduğunu belirtti. Kremlin’in konu ile ilgili açıklaması ise daha farklı. Eylemlerin ardından yaptığı Halka Sesleniş konuşmasında Putin, eylemcilerin Çeçen kimliklerinden ve Çeçen sorunu konusundaki taleplerinden bahsetmezken olayın arkasında Rus devletini yıkmak isteyen uluslararası terör örgütleri ve onları destekleyen ‘bazı güçlerin’ olduğunu belirtti. Kremlin’e yakın kaynaklara göre bu ‘bazı güçler’ başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batılı devletler. Kremlin’den daha sonra yapılan açıklamalarda Batı’yı çifte standartla suçlayan Rus yönetimi, Çeçenistan sorunu kapsamında Rusya’da yaşananları uluslararası terörizmle ilişkilendirmeye devam ediyor.
 
Putin: “Rusya Zayıflığının Kurbanı”
4 Eylül’de halka hitaben yaptığı konuşmasında Sovyetler Birliği’nin yıkılması sonrasında bu devin yerini alan Rus devletinin birçok sorunla karşılaştığını ve bu sorunların devleti güçsüz düşürdüğünü söyleyen Putin’e göre Rusya bu zayıflığının bedelini ödüyor. “Kim Rusya’ya saldırıyor?” sorusuna Putin’in verdiği cevap, onun eski istihbarat görevlisi kimliğini hatırlatıyor: Putin’e göre Çeçenistan sorunu ‘dış güçlerin’ bir oyunu; Rusya bu güçlerin planlarının ve kendi zayıflığının kurbanı. Yani “mazlum” Rus devleti, “zalim” ise Çeçenler ve onların arkasındaki “bazı güçler.” Putin herhalde kendisinin ve Rus güvenlik görevlilerinin beceriksizliğini örtmenin daha kolay bir yolunu bulamazdı. Rus Avrasyacılarının duayeni Aleksandr Dugin kadar açıkça söylemese de, Putin’e göre Rusya’nın düşmanları yani Batı, ‘uluslararası terörizmi’ kullanarak Rusya’yı zayıf düşürmek istiyor. İddia edilen, “eylemciler ile onları yönlendiren bazı güçler”in arasındaki ilişkileri ortaya dökmek Kremlin’in sorumluluğunda. Ancak ülkede yaşanan siyasi ve ekonomik kriz ile Çeçen sorunu konusunda Kremlin’in gösterdiği tavır, herhangi bir sorumluluk kavramının Kremlin’in lügatında olmadığını gösteriyor.
 
Beslan’da Neler Oldu?
Beslan’da yaşananlar 2002 yılı Ekim ayındaki tiyatro baskınını andırıyor. “Devletin saygınlığı, vatandaşın canından önemlidir” politikası 1995 yılındaki Budyonnovsk baskınından bu yana Kremlin’in düsturu oldu. Moskova’da çoğunluğunu etnik Rusların oluşturduğu rehineleri zehirlemekten çekinmeyen Kremlin’in Beslan’daki okulda Kafkas milletlerinden oluşan rehinelere karşı daha yumuşak olacağını, hiçbir Rusya uzmanı beklemiyordu. Eylem bitene kadar Rus halkı Beslan olayından en az şekilde haberdar edildi; eylemden sonra da sansür devam etti. Yaralıların fotoğrafını manşete taşıyan Rusya’nın etkin gazetesi İzvestiya’nın Müslüman baş editörü istifa ettirildi. CNN ve BBC olayı naklen verirken, Rus televizyonları eylemi sıradan bir haber gibi sunmaya devam ettiler: Rusya’nın en büyük iki kanalı olan Channel One ve Rossia baskın haberlerini kısaca verdikten sonra eğlence haberlerine devam etti. 2002 yılındaki tiyatro kuşatmasında güvenlik güçlerini eleştiren ve sonrasında devletin kontrolüne geçen NTV ise çatışmalar başlayınca normal haberlerine döndü.
Beslan kasabasına gitmek isteyen gazetecilere ise izin verilmedi. Bu gazetecilerden Novaya Gazetesi muhabiri Anna Politkovskaya ve Radio Liberty muhabiri Andrei Babitsky’nin başına gelenler Rusya’da eski KGB’nin, yönetimi ele geçirdiğini doğrular gibiydi. Bu gazetecilerden ilki uçakta içtiği çay sonrasında zehirlendi ve sonrasında hastaneye kaldırıldı. İkinci gazeteci Andrei Babitsky ise kendisinden bira parası isteyen iki kişi ile yüksek sesle tartışıp kamu düzenini bozduğu gerekçesiyle tutuklandı. Sonrasında bu iki kişinin güvenlik görevlilerinin adamları olduğu ortaya çıktı. Kremlin’e ve onun kontrolündeki medyaya göre eylemcilerin bir talepleri yoktu; Çeçenlerle beraber başta Araplar (saldırıyı uluslararası terörizmle bağlantılandırmanın en kolay ve popüler yolu) olmak üzere değişik uluslardan oluşan teröristler, yetkililerin görüşme taleplerine karşılık vermiyorlardı. Kremlin’e göre eylemciler zevk için sivillere ateş etmeye başlamış ve Rus özel kuvvetleri, kurşun geçirmez yelekleri olmaksızın teröristleri etkisiz hale getirmek için kendilerini tehlikenin içine atmışlardı.
Eylemden sağ kurtulanların ve kasaba halkının açıklamaları ise Kremlin versiyonundan bir hayli farklıydı. İngiliz Guardian ve liberal Rus gazetelerine göre Kuzey Osetya Cumhurbaşkanı Alexandr Dzaşokhov ve diğer resmî görevliler Kremlin tarafından yetki verilmedikleri için eylemcilerle görüşmeyi reddettiler. Eylemcilerle kendi isteği ile görüşen İnguşetya Eski Başkanı Ruslan Aushev ise eylemcilerle görüştükten sonra 30 rehineyi eylemcilerden teslim aldı. Keza, eylemcilerin siviller üzerine ateş açmaları sonrasında güvenlik güçlerinin operasyona hazırlıksız başladığı bilgisi de yanlış. Rus askerî uzmanlarından Pavel Felgenhauer’e göre operasyon sırasında görevlendirilen özel saldırı helikopterlerinin en yakın üsten hazırlanıp olay yerine gelmesi en az yarım saati buluyor. Bu durum da, güvenlik güçlerinin operasyonunun önceden planlı olduğunu gösteriyor.
Eylemin sorumluluğunu üstlenen Şamil Basayev’in kişiliği ve eylem tarzı da başta Aslan Mashadov olmak üzere bazı Çeçenlerden sert eleştiri alıyor. Basayev ve grubunu radikal hale getiren ve çocukları rehin almaya kadar götüren olaylar Rus ordusunun sivil Çeçenlere uyguladığı şiddetin yoğunluk kazandığı 1995 yılına uzanıyor. Çeçenistan’da sadece 40 bini aşkın çocuğun katlinin sorumlusu olan Rus ordusu 1995 yılında Basayev’in karısını, iki kızını ve akrabalarını öldürdü. Rus-Çeçen savaşını takip eden gazeteciler Basayev’in bu tarihten itibaren Rus sivil hedeflerine saldırmaya başladığını söylüyor. Beslan olayından önce iki uçağın düşürülmesi ve metrodaki bombalama olayının sorumluluğunu savaşta kocalarını kaybeden Çeçen kadınların kurduğu “Kara Dul Örgütü” üstlendi. “Bizim çocuklarımız öldürülürken siz neredeydiniz?” diyen Basayev yanlısı Kafkas Center, bölgede kanlı şiddet olaylarının devam edeceğinin işaretini veriyor. Rusya, Çeçen sorununa bakışını değiştirmezse Çeçen sorununun mazlumu, başta çocuklar olmak üzere siviller olmaya devam edecek.
 
Beslan’ın Rus İç ve Dış Politikasına Etkisi
Aleksandr Dugin’in başını çektiği birçok Avrasyacı ve siyasî uzman bu olayın dış güçlerce çıkarıldığını ve asıl amacın başta Türkiye olmak üzere Rusya’nın komşuları ile ilişkilerine çomak sokmak olduğunu belirtiyor. Gazeteye verdiği demeçte Dugin bu saldırının asıl sorumlusunun, Rusya’nın Almanya, Fransa ve Türkiye ile ilişkilerini geliştirmesini istemeyen Amerika ve İngiltere olduğunu iddia ediyor. Olayın zamanlaması da bu yoruma güç katıyor. Beslan baskını Schröder ve Chirac’ın Rusya’ya yaptıkları ortak gezi ile hemen hemen eş zamanlı başlıyor. Ve her iki lider de Rusya’nın Çeçenistan politikasına karşı olmadıklarını ilan ediyor. Ancak bu Beslan olayının bir boyutu. 11 Eylül, ABD iç ve dış politikasını nasıl etkilemişse, Beslan olayının da Rus iç ve dış politikasında benzer bir etkiye yol açacağı bekleniyor: İç politikada ulusal güvenlik gerekçesiyle özellikle Müslümanlara karşı sivil özgürlüklerin kısıtlanması, otoriter yönetim anlayışının merkezden çevreye yayılması; dış politikada ise ‘terörizmle mücadele’ kapsamında ulusal çıkarların olduğu bölgelere karşı saldırgan bir politika izlenmesi.
Putin, Beslan olayının hemen arkasından ABD’deki Ulusal Güvenlik Bakanlığı’nı model alarak yeni bir bakanlık kurdu. Terörizmle daha etkin savaşmak için ulusal güvenliği artıracak bir planı yürürlüğe koydu. Bunun için hâlihazırda bütçenin %30’unu kapsayan savunma giderlerinin artırılmasını öneren Putin, ordu ve polisteki yolsuzluk ile rüşvetin önüne geçecek bir plan hazırlatıyor. Ülke içinde ve dışında en çok yankı yapan ise yerel ve bölgesel başkanların ve valilerin Kremlin’den atanması teklifi oldu. Putin’in bu planının Duma’da kabul edileceğine kesin gözüyle bakılıyor. 2000 yılından beri Putin’in gündeminde yer alan, Moskova’nın etnik ve idarî bölgeler üzerinde kontrolünü artırma projesi, Rusya’nın 11 Eylül’ü sonrasında kendisine uygun bir zemin buldu. Böylece Yeltsin zamanında yerel bölgelerin Moskova’ya itaati karşılığında verilen yetkiler geri alınarak, Sovyet tipi merkezî yönetim anlayışı ikame edilecek.
Uluslararası alanda ise Rusya bu olayı etkin olarak kullanmak niyetinde. Şimdiye kadar Çeçen sorununu Batılı ülkelerin bu konudaki çekinceleri yüzünden BM gündemine getirmekten sakınan Rusya, ilk defa konuyu BM gündemine soktu ve Güvenlik Konseyi’nden “Çeçen teröristleri” BM’nin 11 Eylül’den sonra oluşturduğu kara listeye almasını istedi. Petrol ve doğal gazda, Irak krizinde ve terörizmle savaşta Rusya’nın desteğini kaybetmek istemeyen ABD ve İngiltere ise Rusya’nın bu isteğine yeşil ışık yaktı. Merkezi Litvanya’da olan Basayev yanlısı Kafkas Center’ın buradaki bürosu kapatıldı. Moskova, Çeçen sorununa barışçıl çözümler bulunulmasını savunan Aslan Mashadov ve diğer ılımlı grupların da Batılı ülkeler tarafından terörist listesine alınmasını istiyor. Almanya ve Fransa bu konuda Rusya’yı açıktan destekliyor. Her iki ülkenin de kaygısı, Çeçenistan’daki insan haklarından ziyade Rusya’nın Avrupa’ya verdiği petrol ve doğal gazın miktarındaki artış. Beslan olayının Kafkasya’daki yansıması askerî operasyona dönüşebilir. Rusya, Beslan olayını bahane ederek Gürcistan’daki Çeçen göçmen kamplarına operasyon düzenleyebilir. Rus ordusunun üst düzey yetkilileri, Rusya’nın Kafkasya’da ABD’ye kaptırdığı siyasî nüfuzunu terörle mücadele kapsamında tekrar geri almaya çalıştıklarının sinyallerini veriyor. Rusya-Türkiye ilişkilerinde ise radikal bir değişiklik olacağa benzemiyor. Rusya, Türkiye’nin Çeçen sorununu terörizm olarak tanımlamasını ve Çeçen örgütlerine daha fazla baskı yapmasını istiyor. Ayrıca Mavi Akım’a yaptığı yatırım ve Rusya’nın uzun dönemli enerji politikaları Türkiye’yi Rusya’nın dış politikasında önemli bir sıraya koyuyor.

Paylaş Tavsiye Et