Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dünya Siyaset
Cenevre’den Filistin halkına havasız, susuz, topraksız devlet teklifi
Hatice Boynukalın Şenkardeşler
1 ARALIK Pazartesi günü İsviçre’nin başkenti Cenevre, üç yıldır gizli bir biçimde devam ettiği ifade edilen görüşmelerin sonucunda imzalanan ve “Cenevre Mutabakatı” adıyla anılan anlaşmaya sahne oldu.
Daha önce önemli mevkilerde görev yapmalarına rağmen şu anda emekliye ayrılmış, herhangi bir partiyle ilişkisi olmayan ya da arkasında bir siyasi desteğe sahip olmayan İsrailli Yossi Beilin ile Filistinli Yasir Abid Rabbo ikilisi tarafından imzalanan mutabakat, özellikle Avrupa devletlerinden büyük destek gördü. Ancak aynı zamanda İsrail ve Filistin saflarında belirgin bir ayrışmaya ve Arap-ABD’li tutumlarda kafa karışıklığına sebep oldu.
İsrail tarafında mutabakata karşı çıkanlar, İsrail heyetinin, devletlerinin âli menfaatlerinden vazgeçerek kırmızı çizgiyi aştığını iddia ettiler. Nasıl yapmışlardı bunu? Yerleşim birimlerini kaldırmayı ve Gazze ve Batı Şeria’da işgal edilmiş topraklardan çekilmeyi taahhüt ederek!
Eş-Şaab Gazetesi’nden Muhammed Moro’ya göre, “Her ne kadar mutabakat özellikle de Fransa Devlet Başkanı Jacques Chirac ve Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer düzeyinde bir Avrupalı destekle karşılaşsa da, mutabakatın uygulanmasının manevi garantörü durumundaki ABD’nin bu duruma tepkisiz kalması, mutabakatı benimsemediği anlamına geliyor. Keza mutabakatı desteklemeyen İsraillilerin oranı destekleyenlere göre çok yüksek.”
 
Yazarlar Öfkeli
Filistin ve Arap çıkarları açısından ise Cenevre Mutabakatı, resmi düzlemde kimseyi bağlamayan bir niteliğe sahip. Mutabakat, aynı zamanda Filistin tarafının daima mahkum olduğu taviz verme çizgisinin dışına çıkacak mucizevi bir nitelik de taşımıyor. Özellikle de açık bir şekilde, bu tavizlerin en tehlikelisi durumundaki dönüş hakkı meselesinin ihmal edilmesi, Arap ve Filistinli muhalifleri çok sert bir tutum göstermeye itti. Gazetelerde mutabakat hakkında yazılıp çizilenlerin çoğu mutabakat maddelerini eleştirir mahiyette...
Mutabakatın Arap ve Filistinlilerin vazgeçilmez milli menfaatlerini göz ardı etmesi, mutabakata yöneltilen eleştirilerin başında geliyor. Eş-Şaab’dan Abdulbari Atwan’ın ifadeleriyle “Cenevre Mutabakatı, Arap-İsrail kavgasının temel meselelerinden biri olan dönüş hakkını hiçe sayan, sularına, hava koridoruna, sınır ya da geçitlerine hiçbir egemenlik hakkı tanımayan, silahtan ve onurundan yoksun bir Filistin devleti öngören ilk barış antlaşması.”
Eş-Şark el-Awsat’tan Bilal el-Hasan, “Bu mutabakat Filistin lehine alınan birçok BM kararını devre dışı bırakıyor. ABD Eski Başkanı Bill Clinton, Filistinlileri uluslararası meşrûiyet çerçevesi dışında bir takım önerilerde bulunmaya zorlamak için bütün ağırlığını koymuştu. Ancak başarısızlıkla sonuçlanan bu girişimler Camp David görüşmelerinin çıkmaza girmesine ve hüsranla sonuçlanmasına sebep oldu. Cenevre Mutabakatı’nı gerçekleştirenler ise hiç çekinmeden uluslararası meşrûiyet kararlarına saygı göstermekten dem vuran dünya ülkeleri tarafından ayakta alkışlandı” satırlarıyla, anlaşmaya niçin karşı çıktığını belirtiyordu. 
Ünlü Yazar Münir Şefik’e göre ise, Filistin tarafının böyle bir anlaşmaya taraf olmasını, Ariel Şaron’un Filistin’de; George Bush’un da Irak’ta yaşadığı sıkıntı çerçevesinde okumak gerekiyor. “Bu görüşmeyi yapanlar Şaron’un ve Bush’un başladıkları işleri başarmasını bekliyordu. Ne zaman ki başarısız oldular, bu güruh hemen, Şaron’un içinde bulunduğu zor durumdan yararlanıp taviz verdirmek için kozları eline alan Filistin tarafını durdurmak amacıyla harekete geçti!”
 
Tavizler Hep Filistin Tarafından!
Mutabakatı savunanlara göre Filistin tarafı, bu mutabakatı imzalamakla dünyaya ve İsraillilere Filistinlilerin barış istediklerini ve dönüş hakkında ısrar ederek barışı dinamitlemeyi düşünmediklerini ispat etti. Eş-Şark el-Awsat yazarlarından İbrahim Ebraş’a göre ise “Bu iddialar oldukça komik! Zira Yol Haritası’nda Filistinliler, zaten dönüş hakkına adil bir çözüm için masaya oturabileceklerini söylüyordu. Filistinlilerin barış istediğini ispatlama gayreti ise daha da anlamsız. Zira böyle bir iddia şimdiye dek barışçıl çözüm yanlısı bir tarafın Filistin’de var olmadığını kabullenmek anlamına geliyor. Bu da Filistin yönetimini yok saymayı gerektiriyor.”
Anlaşmayı savunanların diğer bir gerekçesi de bu mutabakatla dünyadaki ve İsrail’deki barış taraftarlarını cesaretlendirmek ve durgun ortamı canlandırmak! Ancak yine Ebraş’ın deyimiyle “İsrail’in, barış girişimlerini her saf dışı bırakışında, antlaşma ve yükümlülüklerini yerine getirmekten her kaçınışında Filistinliler daha fazla taviz vererek İsrail’deki barış yanlısı tarafları kazanmak için çaba göstermek zorunda değil.”  

Paylaş Tavsiye Et