Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
Ramazan’ı çocukla buluşturmak
Alpaslan Durmuş
RAHMAN’IN kulları Ramazan’da oruçla kapısını bir kez daha tıklatırlar Rabbu’l-Âlemîn’in. Herkes kendini ve ehlini ateşten korumanın azmiyle sıkı sıkıya yapışır kapının kulpuna, ehlinin de elini oraya tutundurma gayreti, telaşı ve isteği içinde… Zira her yıl tekrar eden bu mübarek ibadet, insanların huzura, felaha ve saadet-i dâreyne kendilerini daha bir yakın hissetmelerini sağlar. Bir ana-baba için ehli, tabii ki göz aydınlığı evlatlarıdır öncelikle. Bu sebepledir ki sorup soruşturur, düşünüp taşınır, fikir alır: Çocuklarımızın Ramazan’la ve oruçla en güzel tanışma şekli nasıl olur acaba?
Böylesi bir soru üzerinde yapılacak musahabede, öncelikle anıları, anlamı ve çağrışımlarıyla herkesin Ramazan’ının farklı olacağının unutulmaması gerekliliği vurgulanmalıdır. Zira her bir insan bir diğerinden farklıdır ve her bir çocuk da bir diğerinden… Dolayısıyla bu bireysel farklılıklar, herhangi biri tarafından yapılacak tavsiyelerin uygulanmasında mutlaka akılda tutulmalıdır.
Çocuk ve Ramazan tanışması, kahir ekseriyetin Ramazan’ı en azından geleneksel olarak yaşadığı toplumlarda aslında yapılandırılmasına çok da ihtiyaç olmayan bir süreçtir. Çünkü zaten A’dan Z’ye gündelik hayat Ramazan ve oruçla ilgili çeşitli tezahür ve tecellilerle dopdoludur. Yapılması gereken, sadece bu türden tezahür ve tecellilerin ayırt edilmesine imkan verecek bir yakın duruş sergilenmesi ve bunların algı eşiğini aşması için yeterli derecede vurgulanmasıdır. Örneğin sahura ailece kalkmaya özel bir önem verilmeli, iftarda olabildiğince beraber olunacak ortamlar oluşturulmalıdır. Böylelikle çocuk kendisi tutamamışsa bile oruç tutanların sahur ve iftarlarını gözlemleyebilecek; duaları, ikramları, sohbet ve muhabbeti fark edebilecektir.
Hal ve tavırlarımızla oruç tutmanın “büyümek” (kemal) için yaptığımız bir ibadet olduğunu, daha ötesinde bütün bir hayatın da zaten başka bir şey için değil, mutlaka ve sadece “büyümek” ve “büyüklüğümüzü” öncelikle kendi nefsimizde yaşamak, sonra da Rabbimize arz etmek için olduğunu göstermeliyiz. (Bu “gösterme” riyakârane bir amel sergilemesi değil, tabii ki halisane bir ubudiyet bilinci içinde olmalıdır; ihlâsın yolunda riyanın post serdiği unutulmadan...) “Göstermeliyiz”in salt sergileme anlamına gelmediği, tabii platformları olan camilerde, sohbet meclislerinde, muhabbet ortamlarında, zikir halkalarında, Kur’an mukabelelerinde ve benzer mekanlarda bulunmak ve çocuğumuzu da buralara götürmek anlamına geldiği hatırda tutulmalıdır. Çünkü sayılan mekanlarda çocuğumuz, Ramazan’la bağlantılı sahur, iftar, imsak, teravih, sadaka-i fıtır gibi kavramların yanı sıra namaz, zekat, adalet, tevhid, ahiret gibi İslam’ın genel kavram yelpazesiyle olağan zamanlardakinden çok daha yoğun karşılaşacaktır.
Çocuğumuzun Ramazan vesilesiyle yaşayacağı karşılaşmalar “sorgulayan bir merak”a da dönüşecektir. Onun soruları sabırla, açık ve anlaşılır bir dille, yalın bir şekilde cevaplanmalıdır. Cevaplarda Peygamberimizin yeğeni, damadı ve ilmin kapısı Hazreti Ali’nin “Çocuklarınızı sizin değil onların yaşayacağı zamana göre yetiştirin” mealindeki sözüne tabi olmak, hem anlaşılır olmamızı hem de cevaplarımızın onların derûnunda kalıcı olmasını sağlayacaktır.
“Allah istediği için” tutulan orucun “Allah istediği için yapılan diğer ibadetler”le bağları da önemsenmelidir. Oruç vesilesiyle diğer dinî pratikler için yılın ve hayatın diğer zamanlarına aktarılacak işaret taşlarını oluşturmak gerekir. Zira belki de bu ilk oruç Allah’la tanışmanın, onunla bey’atın ilk adımı olacaktır bazı çocuklar için.
Ramazan ikliminin çocuğumuzun duyu organlarının her birine kendine özgü hitap fırsatları sunmasından da yararlanılabilir. Örneğin vitrinlerden, sokak lambalarından, araçlardan, havai fişeklerden, onlarca farklı ışık kaynağından akıp iftarla başlayan karanlığı inadına delip geçen ışık şerareleri gözlerden ruha yönelen nakış fırsatları sunacaktır. Sahur ve iftar sofralarındaki her zamankinden farklı yiyecekler ise hem açlığın sonrasında tadılmasından dolayı hem de “kendini tutma”yla gelen açlık saatleri dolayısıyla iki farklı tat sunacaktır çocuğun damağına. Ve bu da çocuğun nimetlere bakışına dair yeni tecrübeler anlamına gelecektir. Dokunma, işitme, koklama duyuları için de benzer sözler sarf edilebilir.
Rabbu’l-Âlemîn’in kulları Ramazan’da oruçla kapısını bir kez daha tıklatırlar O’nun. Herkes kendini ve ehlini ateşten korumanın azmiyle sıkı sıkıya yapışır kapının kulpuna, ehlinin de elini oraya tutundurma gayreti, telaşı ve isteği içinde… Temenni ve dua ederiz ki Rabbimiz bu Ramazan’ı ana-babalar ve evlatları için huzura, felaha ve saadet-i dâreyne vesile kılar.

Paylaş Tavsiye Et
Yazara ait diğer yazılar
Alpaslan Durmuş