Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Türkiye Siyaset
Türk medyası, Ergenekon ve antagonizma
Ali Balcı
ER­NES­TO Lac­la­u ve Chan­tal Mo­uf­fe, He­ge­mon­ya ve Sos­ya­list Stra­te­ji baş­lık­lı kla­sik­leş­miş ça­lış­ma­la­rın­da bel­li bir sos­yal ala­nın na­sıl iki düş­man kamp (an­ta­go­niz­ma) te­me­lin­de iş­le­di­ği­ni ve bu du­ru­mun et­ki­le­ri­nin ne­ler ol­du­ğu­nu ana­liz eder­ler. Bu­na gö­re, ge­liş­miş ka­pi­ta­list top­lum­lar­da an­ta­go­niz­ma nok­ta­la­rı­nın yay­gın­laş­ma­sı, po­li­tik ala­nı iki düş­man kam­pa böl­me­ye hiz­met et­mez, ak­si­ne de­mok­ra­tik mü­ca­de­le­nin çe­şit­len­me­si­ne yol açar. Üçün­cü dün­ya ül­ke­le­rin­de ise bu an­ta­go­niz­ma­lar, bel­li bir mer­ke­ze, net bir şe­kil­de ta­nım­lan­mış düş­ma­na yö­ne­lik ola­rak sür­dü­rü­lür ve mev­cut kamp­laş­ma­yı da­ha da de­rin­leş­ti­rir. Bi­rin­ci du­rum, de­mok­ra­si­ye za­rar ver­me­yen, ak­si­ne onun güç­len­me­si­ni sağ­la­yan “de­mok­ra­tik an­ta­go­niz­ma” iken; ikin­ci­si, “aşı­rı dış­la­ma” şek­lin­de iş­le­yen ve bu ne­den­le de­mok­ra­si­ye za­rar ve­ren “po­pü­ler an­ta­go­niz­ma”dır.
Lac­la­u ve Mo­uf­fe’ye gö­re, iki kamp ara­sın­da ce­re­yan eden bu an­ta­go­niz­ma her top­lum­da ve­ri­li bir şey­dir ve son­ra­dan ge­len tar­tış­ma alan­la­rı ken­di­le­ri­ni bu an­ta­go­niz­ma üze­ri­ne in­şa eder. Bu ya­zı­nın da te­mel ko­nu­su, Türk med­ya­sın­da­ki Er­ge­ne­kon tar­tış­ma­la­rı­nı mer­ke­ze ala­rak Lac­la­u ve Mo­uf­fe’nin bu kla­sik­leş­miş ar­gü­ma­nı üze­rin­den bir tar­tış­ma aç­mak­tır; el­bet­te “üçün­cü dün­ya” ay­rı­mı­nın prob­lem­li ya­nı­nı baş­ka bir tar­tış­ma­ya bı­ra­ka­rak.
Bu­gün “Er­ge­ne­kon” ko­nu­sun­da med­ya­da kar­şı kar­şı­ya olu­nan du­rum ba­sit­çe şöy­le özet­le­ne­bi­lir: Türk med­ya­sın­da Er­ge­ne­kon Da­va­sı’na iliş­kin so­mut ol­gu­la­rın da­hi de­ğiş­ti­re­me­di­ği bir kamp­laş­ma söz ko­nu­su. Bu du­rum ba­sit bir so­ru­yu ha­re­ke­te ge­çi­ri­yor: Söz ko­nu­su kamp­laş­ma, ön­ce­den be­ri var olan iki fark­lı kam­pın üze­ri­ne mi in­şa edil­di, yok­sa Er­ge­ne­kon sü­re­cin­de­ki tar­tış­ma­lar­la şe­kil­le­nen bir kamp­laş­ma mı? Şa­yet Lac­la­u ve Mo­uf­fe hak­lı ise bu­gün med­ya­nın Er­ge­ne­kon kar­şın­da­ki bu bö­lün­müş­lü­ğü, za­ten top­lum­da mev­cut olan bir kamp­laş­ma­nın üze­ri­ne in­şa edil­miş ol­ma­lı.
Bu bağ­lam­da Er­ge­ne­kon Da­va­sı ön­ce­sin­de Türk med­ya­sın­da ya­şa­nan Er­ge­ne­kon tar­tış­ma­la­rı­na bak­mak fay­da­lı bir çı­kış nok­ta­sı ola­bi­lir. Kav­ra­mın ilk kez kul­la­nıl­dı­ğı me­tin, Erol Mü­ter­cim­ler’in Ay­dın­lık der­gi­si­ne ver­di­ği meş­hur rö­por­taj ol­du. Bun­dan iki gün son­ra 7 Ocak 1997’de Show TV’de Can Dün­dar’ın ya­yım­la­dı­ğı 40 Da­ki­ka ad­lı bir bel­ge­sel­de Er­ge­ne­kon ifa­de­si ye­ni­den kul­la­nıl­dı. Ke­ma­list kamp ola­rak ad­lan­dı­rı­la­bi­le­cek bu gru­bun Er­ge­ne­kon ta­nım­la­ma­sı üç te­mel ayak üze­ri­ne otur­du: Bi­rin­ci­si, Er­ge­ne­kon ve Su­sur­luk ara­sın­da güç­lü bir bağ var­dır. İkin­ci­si, Er­ge­ne­kon, So­ğuk Sa­vaş kon­sep­ti et­ra­fın­da Ame­ri­kan des­te­ğiy­le ku­rul­muş ve ko­mü­niz­me kar­şı mü­ca­de­le eden bir ya­pı­lan­ma­dır. Üçün­cü­sü, Er­ge­ne­kon te­mel­de sol­cu ve Ke­ma­list ay­dın­la­rı he­def alan ci­na­yet­ler ger­çek­leş­ti­ren bir olu­şum­dur. Kı­sa­ca­sı, Ke­ma­list kamp ta­ra­fın­dan Er­ge­ne­kon, 1970’ler­de­ki “sağ­cı” kont­rge­ril­la grup­la­rı­nın 1980 son­ra­sı ye­ni olu­şum­la­rı­nı an­la­tan bir kav­ram ola­rak kul­la­nı­ma so­kul­du.
2001’e ge­lin­di­ğin­de o za­ma­na ka­dar da­ha çok se­kü­ler ve Ke­ma­list kam­pın te­ke­lin­de olan kav­ram ilk kez “İs­lam­cı” ba­sın ta­ra­fın­dan kul­la­nıl­dı. Ta­ha Kı­vanç (Feh­mi Ko­ru) 1 Ma­yıs 2001 ta­rih­li bir ya­zı­sın­da Er­ge­ne­kon te­ri­mi­ni, Ke­ma­list yö­nü olan ve si­vil top­lum düz­le­min­de fa­ali­yet gös­te­ren bir ha­re­ke­ti ta­nım­lar­ken kul­lan­dı. Bu ya­zı­dan yak­la­şık iki haf­ta son­ra Ak­si­yon der­gi­sin­de çı­kan “Si­vil Er­ge­ne­kon” baş­lık­lı bir ya­zı­da da kav­ram ben­zer bir şe­kil­de kul­la­nı­la­rak, an­ti-Ke­ma­list olu­şum­lar­la mü­ca­de­le eden ve 28 Şu­bat’ın ar­ka­sın­da­ki gi­ri­şi­min is­mi ola­rak di­le ge­ti­ril­di.
İs­lam­cı kam­pın 2001’de­ki Er­ge­ne­kon ta­nı­mı­nın da üç ka­rak­te­ris­tik özel­li­ği ol­du­ğu söy­le­ne­bi­lir: Bi­rin­ci­si, Er­ge­ne­kon sol­cu ve Ke­ma­list ay­dın­la­rın ölü­mün­den so­rum­lu sağ­cı bir olu­şum de­ğil­dir, ak­si­ne se­kü­ler ve Ke­ma­list bir ya­pı­dır. İkin­ci­si, Er­ge­ne­kon te­mel­de 1990’lar­da ya­pı­la­nan ve ken­di­si­ni İs­lam­cı ve an­ti-Ke­ma­list olu­şum­la­rın teh­dit et­ti­ği re­ji­mi sa­vun­ma­ya ada­yan bir olu­şum­dur. Üçün­cü­sü, Er­ge­ne­kon sa­de­ce si­lah­lı grup­lar­dan oluş­maz, ay­nı za­man­da si­vil top­lum düz­le­min­de fa­ali­yet gös­te­ren bir ha­re­ket­tir. Kı­sa­ca­sı, İs­lam­cı kam­pa gö­re Er­ge­ne­kon, se­kü­ler ve Ke­ma­list bir özel­li­ği olan ve re­ji­mi “İs­lam­cı teh­dit­ler”e kar­şı ko­ru­yan sta­tü­ko yan­lı­sı bir olu­şum­dur.
Bu fark­lı­lık, açık bir şe­kil­de Er­ge­ne­kon Da­va­sı ön­ce­sin­de med­ya­da sı­nır­la­rı net iki ay­rı gör­me bi­çi­mi ol­du­ğu­nu or­ta­ya ko­yu­yor. Kri­tik so­ru şu: Po­lis, po­li­ti­ka­cı ve sav­cı gi­bi res­mî yet­ki­li­ler ta­ra­fın­dan di­le ge­ti­ril­me­den ön­ce te­me­lin­de biz­zat med­ya­nın keş­fet­ti­ği, kav­ram­sal­laş­tır­dı­ğı, ta­nım­la­dı­ğı bir şey olan Er­ge­ne­kon’a da­ir bu ba­riz bö­lün­me na­sıl or­ta­ya çık­tı? Şa­yet, Lac­la­u ve Mo­uf­fe hak­lıy­sa, söz ko­nu­su iki fark­lı gör­me bi­çi­mi­nin Cum­hu­ri­yet Tür­ki­ye’si­nin “ge­le­nek­sel” se­kü­ler/İs­lam­cı kamp­laş­ma­sı üze­ri­ne otur­du­ğu ile­ri sü­rü­le­bi­lir.
Er­ge­ne­kon te­ri­mi­nin res­mî ma­kam­lar­ca kul­la­nıl­dı­ğı/ta­nım­lan­dı­ğı dö­ne­me, ya­ni 2007 son­ra­sı­na ge­lir­sek, açık bir şe­kil­de med­ya­da­ki Er­ge­ne­kon al­gı­la­ma­sı­nın de­ğiş­me­di­ği gö­rü­lür. 12 Ha­zi­ran 2007’de Üm­ra­ni­ye’de bir eve ya­pı­lan bas­kın­da bü­yük mik­tar­da cep­ha­ne­li­ğin or­ta­ya çı­ka­rıl­ma­sıy­la Er­ge­ne­kon ye­ni­den ba­sı­nın gün­de­mi­ni iş­gal et­ti. Bu sü­reç­te se­kü­ler ve Ke­ma­list ba­sın ta­ra­fın­dan Su­sur­luk ben­ze­ri çe­te­le­ri ta­nım­la­mak için kul­la­nı­lan Er­ge­ne­kon te­ri­mi­ni, İs­lam­cı ya­zar­lar aka­de­mi, med­ya ve iş dün­ya­sın­da kol­la­rı olan ve AKP ik­ti­da­rı­nı de­vir­me­yi amaç­la­yan ge­niş bir pro­je­nin adı ola­rak di­le ge­tir­di. Bu al­gı­la­ma­ya pa­ra­lel ola­rak Ma­yıs 2006’da­ki Da­nış­tay sal­dı­rı­sı­nı, Ke­ma­list kamp sağ­cı ve İs­lam­cı bir tep­ki­nin ürü­nü, İs­lam­cı kamp ise ül­ke­yi ka­rış­tı­ra­rak AKP hü­kü­me­ti­ne kar­şı dar­be ko­şul­la­rı­nı ha­zır­la­ma­yı he­def­le­yen bir gi­ri­şim ola­rak sun­du.
21 Mart 2008 ta­rih­li Er­ge­ne­kon ope­ras­yo­nun­da İl­han Sel­çuk gi­bi ulu­sal­cı sol ke­si­min gö­zal­tı­na alın­ma­sı ise Er­ge­ne­kon’un Ke­ma­list kamp­ta “ye­ni­den ta­nım­lan­ma­sı”nı be­ra­be­rin­de ge­tir­di. Fa­kat bu, da­ha ön­ce­ki al­gı­la­ma­la­rın de­ğiş­me­si de­ğil, res­mî ta­nı­mın red­de­dil­me­si an­la­mın­da ol­du. Ni­te­kim Can Dün­dar, bu ope­ras­yo­nun de­rin dev­le­ti or­ta­dan kal­dır­mak de­ğil, si­vil mu­ha­lif­le­ri sin­dir­mek ama­cıy­la ya­pıl­dı­ğı­nı di­le ge­ti­rir­ken, ge­li­nen nok­ta­nın ken­di Er­ge­ne­kon ta­nı­mın­dan uzak­laş­tı­ğı­nı be­lirt­ti. İs­lam­cı kamp ise Er­ge­ne­kon’a iliş­kin ön­ce­ki ar­gü­man­la­rı­nı da­ha be­lir­gin bir şe­kil­de sür­dür­dü. Bu kes­kin fark­lı­lı­ğın do­ğal so­nu­cu ise Ke­ma­list med­ya­nın İs­lam­cı ba­sı­nı AKP yan­lı­sı “yan­daş med­ya” ola­rak ta­nım­la­ma­sı, ikin­ci­le­rin de ilk gru­bu “Er­ge­ne­kon’un avu­ka­tı” şek­lin­de sun­ma­sı ol­du.
Bu iki fark­lı kamp­ta­ki Er­ge­ne­kon al­gı­la­ma­sı, da­va­ya, tu­tuk­la­ma­la­ra ve bu­lu­nan bom­ba­la­ra rağ­men hiç­bir şe­kil­de de­ğiş­me­di, hat­ta güç­lü bir şe­kil­de sü­rek­li­li­ği­ni ko­ru­du. El­de­ki bu re­sim Lac­la­u ve Mo­uf­fe’nin ar­gü­man­la­rı ile be­ra­ber okun­du­ğun­da iki te­mel so­nu­ca ula­şı­la­bi­lir. Bi­rin­ci­si, “Er­ge­ne­kon” et­ra­fın­da ya­şa­nan tar­tış­ma­lar, Er­ge­ne­kon Da­va­sı’ndan ba­ğım­sız ola­rak Türk top­lu­mun­da mev­cut “ge­le­nek­sel” se­kü­ler/İs­lam­cı an­ta­go­niz­ma­nın üze­ri­ne otu­ru­yor. İkin­ci­si, bu tar­tış­ma­lar de­mok­ra­si­nin ge­li­şi­mi­ne kat­kı­da bu­lun­mak­tan çok, mev­cut çat­la­ğı da­ha da de­rin­leş­ti­ren ve sağ­lam­laş­tı­ran “po­pü­ler an­ta­go­niz­ma”yı an­dı­rı­yor.

Paylaş Tavsiye Et