Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Toplum
“Başörtüsü: Sınırsız dünyanın yeni sınırı” Nazife Şişman ile söyleşi...
Konuşan: Fatmanur Altun
 
GÜNDEMİMİZE sık sık giren bir konu başörtüsü. Kimi, hak ve özgürlük bağlamında konuşuyor onu, kimisi özgürlükler hiyerarşisi içinde bir konum biçiyor başörtüsüne. Kimi irticanın yükselişini onun üzerinden okuyor, kimisi ülkenin bunca sorunu varken neden bunu konuşuyoruz diyor. Bazıları da çözümsüzlükten şikâyet edip, suskunluğu tercih ediyor. Fakat şu veya bu sebepten, başörtüsü konusu çekiciliğini korumayı sürdürüyor.
Başörtüsü, yalnızca Türkiye’nin sorunu değil üstelik. Tüm dünyada ve özellikle de Batı toplumlarında bir yüzleşmenin sembolü haline geliyor bu “bir metre bez parçası”. Gelenekle modernliğin, dinî olanla olmayanın, eski ile yeninin gerilim hattında yer alıyor başörtüsü.
Biz de, belki de üzerinde doğru biçimde konuşmayı beceremediğimiz için, hiç kapanmayan bu mevzuyu, Nazife Şişman’la konuştuk. Şişman, geçtiğimiz günlerde yayınlanan çalışması Başörtüsü: Sınırsız Dünyanın Yeni Sınırı ile başörtüsü meselesine, anlama zemininde yaklaşmak isteyenler için bir ateş yakıyor.
 
Ön­ce­lik­le ye­ni ki­ta­bı­nız ha­yır­lı ol­sun. Ki­ta­bı­nı­zın is­mi, Ba­şör­tü­sü: Sı­nır­sız Dün­ya­nın Ye­ni Sı­nı­rı. “Sı­nır­sız Dün­ya” ta­nım­la­ma­sıy­la ne­ye vur­gu yap­ma­ya ça­lı­şı­yor­su­nuz? Ba­şör­tü­sü böy­le­si bir dün­ya­da na­sıl bir sı­nır teş­kil edi­yor?
Bu bir is­tia­re. “Coğ­raf­ya ta­rih ol­du” di­ye bir rek­lam slo­ga­nı kul­lan­mış­tı bir İn­gi­liz ile­ti­şim şir­ke­ti. Hem coğ­ra­fi hem si­ya­si sı­nır­la­rın yok ol­du­ğu­na da­ir bir id­di­ay­dı bu. Evet, ulus-dev­le­tin sı­nır­la­rı kal­kı­yor, ama si­te­ler­de ya­şa­yan zen­gin­ler­le fa­kir­ler ara­sı­na ye­ni sı­nır­lar in­şa edi­li­yor. Bi­yo­tek­no­lo­ji be­de­nin sı­nır­la­rı­nı tar­tış­ma­ya açı­yor. Çok kül­tür­lü­lük gün­dem­de; ama ka­ra kaş­lı, ka­ra göz­lü­ler po­tan­si­yel te­rö­rist mu­ame­le­si gö­rü­yor 11 Ey­lül’den be­ri. Ya­ni ba­zı sı­nır­lar yı­kı­lır­ken ye­ni­le­ri çe­ki­li­yor. İş­te bu an­lam­da ba­şör­tü­sü, kim­lik­le­rin be­lir­len­di­ği, sı­nır­la­rın çi­zil­di­ği sa­tıh­ta bir an­lam ta­şı­yı­cı. Ade­ta sı­nır­sız dün­ya­nın ye­ni sı­nı­rı. Müs­lü­man ka­dın­lar, ör­tü­le­riy­le sı­nır­sız öz­gür­lü­ğün te­ces­süm et­ti­ği be­de­ne sı­nır çi­zi­yor­lar, se­kü­ler ka­mu­sal­lı­ğın için­de di­nî bir ala­nın sı­nı­rı­nı tah­kim edi­yor­lar. Ba­zı sı­nır­la­rı çi­zer­ken baş­ka ba­zı sı­nır­la­rı ih­lal edi­yor­lar; la­ik­li­ğin sı­nır­la­rı­nı, se­kü­ler ka­mu­sal­lı­ğın sı­nır­la­rı­nı zor­lu­yor­lar.
 
Ki­ta­bı­nı­zın en önem­li tez­le­rin­den bi­ri “ba­şör­tü­sü­nü ko­nu­şur­ken her şe­yi ko­nu­şu­yo­ruz” te­zi. Gi­yim-ku­şa­ma ait bir un­su­ra bu ka­dar yük­sek bir tem­sil ka­bi­li­ye­ti bi­çil­me­si, ku­la­ğa ilk an­da şa­şır­tı­cı ge­li­yor. Fa­kat ge­rek Tür­ki­ye’de ge­rek­se dün­ya­da ba­şör­tü­sü ek­se­nin­de yü­rü­tü­len tar­tış­ma­la­ra bak­tı­ğı­mız­da, bu te­zin öy­le abar­tı­lı bir ya­nı­nın ol­ma­dı­ğı mey­da­na çı­kı­yor. Pe­ki, ne­den ba­şör­tü­sü üze­rin­den as­lın­da her şe­yi ko­nu­şu­yo­ruz?
Tür­ki­ye tec­rü­be­si­ni mer­ke­ze ala­cak olur­sak, la­ik­li­ğin uy­gu­la­nış bi­çi­mi­ni, din-dev­let iliş­ki­le­ri­ni, kim­lik ve çok kül­tür­lü­lük me­se­le­le­ri­ni, di­nin ka­mu­sal alan­da iz­ha­rı­nı vb. pek çok me­se­le­yi ba­şör­tü­sü üze­rin­den tar­tı­şı­yo­ruz. Av­ru­pa ül­ke­le­rin­de de kim­lik, kül­tür, göç­men­ler, la­ik­lik gi­bi pek çok me­se­le ba­şör­tü­sü üze­rin­den tar­tı­şı­lı­yor. Me­se­la Fran­sa’da pek çok kri­tik ko­nu l’af­fai­re du fou­lard (ba­şör­tü­sü me­se­le­si) üze­rin­den gün­de­me ge­li­yor. Irk­çı­lık, ya­ban­cı düş­man­lı­ğı gi­bi Av­ru­pa’nın es­ki has­ta­lık­la­rı, hep bu ze­min­de ken­di­si­ni gös­te­ri­yor. Ya­ni mil­li kim­lik­le­rin kü­re­sel­leş­me ve çok kül­tür­lü­lük ça­ğın­da kar­şı­laş­tı­ğı he­men bü­tün çe­liş­ki­ler, bu özel olay­da gö­rü­nür olu­yor.
 
Yi­ne ki­ta­bı­nı­zın is­mi­ne dö­ner­sek, Ba­şör­tü­sü: Sı­nır­sız Dün­ya­nın Ye­ni Sı­nı­rı, mo­da ta­bir­le kü­re­sel çağ­rı­şım­la­rı olan bir baş­lık. Ba­şör­tü­sü­nün tüm dün­ya­yı il­gi­len­di­ren bir me­se­le ol­du­ğu­na vur­gu ya­pı­yor­su­nuz. Oy­sa ül­ke­miz­de, özel­lik­le son yıl­lar­da, me­se­le­yi da­ha çok iç po­li­ti­ka­ya ait bir un­sur­muş gi­bi gör­me eği­li­mi hâ­kim. Bu sı­nır­lı ve dar ba­kış açı­sı siz­ce ne­ye hiz­met edi­yor?
Tür­ki­ye’de biz bu ko­nu­yu pek uy­gun bir ze­min­de tar­tı­şa­mı­yo­ruz. Tar­tış­ma­dan zi­ya­de bir kamp­laş­ma hâ­kim. Böy­le olun­ca da ya ir­ti­ca pa­ra­dig­ma­sı­na hap­so­lu­yor ba­şör­tü­sü ya­sak­la­rı et­ra­fın­da­ki tar­tış­ma­lar ya da par­ti yan­daş­lı­ğı gi­bi dar bir ala­na... Si­ya­sal po­le­mik­le­re mal­ze­me ol­ma­nın öte­sin­de ele alın­ma­sı ve çö­züm­len­me­si bu ne­den­le müm­kün ol­mu­yor.
 
Ba­şör­tü­sü­nün son yıl­lar­da yay­gın olan ka­naa­tin ak­si­ne top­lum­sal de­ğiş­me­nin de­ğil, top­lum­sal sü­rek­li­li­ğin bir gös­ter­ge­si ol­du­ğu­na işa­ret edi­yor­su­nuz. Pe­ki, ne ol­du da ba­şör­tü­sü nev­zu­hur bir ol­gu ola­rak tak­dim edil­me­ye baş­lan­dı ve bir “so­run” ha­li­ne gel­di?
Nev­zu­hur­luk vur­gu­su, ba­şör­tü­sü­nün kent­sel me­kan­lar­da gö­rü­nür ol­ma­sıy­la bir­lik­te bir açık­la­ma stra­te­ji­si ola­rak dev­re­ye gir­di. Ya­sa­ğı meş­ru­laş­tır­mak için bir ar­gü­man ola­rak kul­la­nıl­dı. Ba­şör­tü­sü­nün tür­ban ola­rak ve “ye­ni-ör­tün­me” şek­lin­de kod­lan­ma­sı hem si­ya­sal kim­lik vur­gu­su­nu pe­kiş­tir­di, hem de şek­len de­ğiş­se de di­nî bir uy­gu­la­ma­nın de­va­mı ola­rak gö­rül­me­me­si­ne yol aç­tı. Ya­ni baş ört­me­yi di­nî bağ­la­mın­dan ko­pa­rıp kim­lik bağ­la­mı­na in­dir­ge­yen bir yak­la­şım bu. Bu yak­la­şım şöy­le bir so­nu­ca yol açı­yor di­ye­bi­li­riz: Ba­şör­tü­lü ka­dın­lar nev­zu­hur­lu­ğa hap­se­di­le­rek ta­rih­siz­li­ğe, “tür­ban”a hap­se­di­le­rek de sim­ge­sel­li­ğe mah­kum edi­li­yor.
 
Ba­şör­tü­sü tak­ma pra­ti­ği di­nî ya­şa­mın ka­mu­sal alan­da­ki gö­rün­gü­le­rin­den yal­nız­ca bi­ri. Siz di­nin ka­mu­sal alan­da­ki iz­ha­rı­nı tar­tı­şa­bil­me­miz için, se­kü­ler li­be­ral mo­dern­li­ğin or­ta­ya çı­kar­dı­ğı or­ta­mı ve ulus-dev­le­tin mer­ke­zi­yet­çi-kon­trol edi­ci bo­yut­la­rı­nı de­ğer­len­dir­me­ye dâ­hil et­me­miz ge­rek­ti­ği­ni id­di­a edi­yor­su­nuz. Ba­şör­tü­sü bu ka­dar de­rin bir mev­zu mu?
De­rin­lik­le ne­yi kas­tet­ti­ği­ni­ze bağ­lı. Di­nî açı­dan ba­kıl­dı­ğın­da, İs­lam’ın şart­la­rı için­de de ima­nın şart­la­rı için­de de yer al­ma­yan ve fü­ru­at­tan ka­bul edi­len bir uy­gu­la­ma. Ama bu­gün hem Tür­ki­ye’de­ki ya­sak­lar hem de tüm dün­ya­da­ki ka­mu­sal alan­da di­nin iz­ha­rı ve çok kül­tür­lü­lük tar­tış­ma­la­rı ba­şör­tü­sü üze­rin­den ya­pı­lı­yor. Çün­kü ba­şör­tü­sü gö­rü­nür bir di­nî uy­gu­la­ma. Oru­cu kim­se­ye bel­li et­me­den tu­ta­bi­lir­si­niz. Ama ba­şı­nı­zı ka­mu­sal ala­nın dı­şın­da, Tür­ki­ye’de ba­zı cid­di­yet­siz ca­hil­le­rin sa­vun­du­ğu gi­bi ev­le­ri­niz­de ört­me­niz gi­bi bir du­rum söz ko­nu­su de­ğil­dir. Bu ne­den­le se­kü­ler li­be­ral ka­mu­sal­lık için­de di­nin iz­ha­rı­nın na­sıl ola­ca­ğı ko­nu­su, en gö­rü­nür sem­bol olan ba­şör­tü­sü üze­rin­den tar­tı­şı­lı­yor. Bi­za­ti­hi baş ört­me­nin di­nî ya da si­ya­si-ta­ri­hî-kül­tü­rel de­rin­lik ya da mer­ke­zî öne­min­den do­la­yı de­ğil.
 
Se­çim at­mos­fe­ri­nin de et­ki­siy­le son gün­ler­de çe­şit­li açı­lım­la­ra şa­hit­lik edi­yo­ruz. CHP’nin baş­lat­tı­ğı “çar­şaf açı­lı­mı” da bun­lar­dan bi­ri. Tüm bu ko­nu­şu­lan­lar ışı­ğın­da, söz ko­nu­su açı­lı­mı na­sıl de­ğer­len­di­ri­yor­su­nuz? Ba­şör­tü­sü ile bir tür­lü uz­la­şa­ma­yan CHP’nin, çar­şa­fa iliş­kin yak­la­şı­mı­na na­sıl bak­mak ge­re­ki­yor?
Ben Tür­ki­ye’de ba­şör­tü­sü me­se­le­si­nin her­kes­le ko­nu­şa­rak çö­zül­me­si­nin da­ha isa­bet­li ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. Çün­kü bu me­se­le bir grup ba­şör­tü­lü ka­dı­nın me­se­le­si ol­ma­dı­ğı gi­bi bir si­ya­sal par­ti­nin, bir mu­ha­fa­za­kâr par­ti­nin me­se­le­si ola­rak da gö­rül­me­me­li. Bu ma­na­da CHP’nin ba­şör­tü­sü ya­sa­ğı­nın kalk­ma­sı ko­nu­sun­da bir gi­ri­şim­de bu­lun­ma­sı, mu­ha­fa­za­kâr bir par­ti­den da­ha ko­lay bir şe­kil­de çö­züm­le­ye­bi­lir bu so­ru­nu. Ama ta­bi­i ki CHP’nin, sa­mi­mi­yet­siz ve cid­di­yet­siz tav­rı so­nu­cun­da “çar­şa­fa do­lan­ma”sı da ümit kı­rı­cı.

Paylaş Tavsiye Et