Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
Küresel yönetişim ve gıda krizi
Sadık Ünay
“EĞER doğ­ru yö­ne­ti­le­mez­se kü­re­sel gı­da kri­zi, çok yön­lü baş­ka kriz­le­re yol aça­rak dün­ya ça­pın­da eko­no­mik bü­yü­me­yi, sos­yal kal­kın­ma­yı ve hat­ta ulus­la­ra­ra­sı gü­ven­li­ği teh­dit eden cid­di so­nuç­lar or­ta­ya çı­ka­ra­bi­lir.” BM Ge­nel Sek­re­te­ri Ban Ki-Mun’un geç­ti­ği­miz ay­lar­da Ga­na’nın baş­ken­ti Ak­ra’da sarf et­ti­ği bu söz­ler, son ay­lar­da git­tik­çe de­rin­le­şen kü­re­sel gı­da kri­zi­nin ulaş­tı­ğı va­him bo­yut­la­rı özet­le­mek için ye­ter­li as­lın­da. Ocak 2006’dan bu ya­na kü­re­sel pi­ya­sa­lar­da ta­hıl fi­yat­la­rı iki kat­tan faz­la, son üç yıl için­de yi­ye­cek fi­yat­la­rı da or­ta­la­ma %83 ar­tar­ken, bu ge­liş­me­ler­den en bü­yük dar­be­yi “kü­re­sel­leş­me­nin kay­be­den­le­ri”nin al­dı­ğı­nı be­lirt­me­ye bil­mem ge­rek var mı? En az 100 mil­yon in­sa­nın da­ha bu kriz se­be­biy­le aç­lık teh­li­ke­si ile kar­şı kar­şı­ya kal­dı­ğı ve BM’nin 2000 yı­lın­da ilan et­ti­ği Mi­len­yum Kal­kın­ma He­def­le­ri’nin se­kiz yıl için­de inan­dı­rı­cı­lı­ğı­nı ta­ma­men kay­be­ttiği gö­rü­lü­yor.
Dün­ya ça­pın­da in­sa­ni ih­ti­yaç­la­rın kar­şı­lan­ma­sı için ha­ya­ti önem­de olan ve tam da bu yüz­den ulu­sal/ulus­la­ra­ra­sı si­ya­si mü­la­ha­za­la­ra kur­ban edil­me­me­le­ri ge­re­ken ta­rım ve gı­da sek­tör­le­ri­nin, ta­rih­sel ola­rak kü­re­sel ti­ca­ri sis­te­min re­gü­las­yo­nu ça­ba­la­rın­da en ne­ta­me­li alan­lar­dan bi­ri­ni oluş­tur­duk­la­rı bir ger­çek. Ör­ne­ğin İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı son­ra­sın­da ku­rul­ma­sı tek­lif edi­len, an­cak ABD’nin çe­kin­ce­le­ri so­nu­cu res­men ku­ru­la­ma­yan Ulus­la­ra­ra­sı Ti­ca­ret Ör­gü­tü (ITO) ile il­gi­li ola­rak en cid­di tar­tış­ma­la­rın ta­rım ürün­le­ri ti­ca­re­ti­ne da­ir ya­pıl­dı­ğı­nı bi­li­yo­ruz. Yi­ne ben­zer bir şe­kil­de ITO’nun ye­ri­ne ge­çi­ci bir plat­form ola­rak ika­me edi­len GATT (Güm­rük Ta­ri­fe­le­ri ve Ti­ca­ret Ge­nel An­laş­ma­sı) re­ji­min­de 1947’den 1995’e ka­dar ta­rım süb­van­si­yon­la­rı ve ko­ru­ma­cı­lı­ğı gi­bi -ta­rım lo­bi­le­ri­nin cid­di si­ya­si et­ki­le­ri se­be­biy­le- si­ya­se­ten has­sas ko­nu­la­rın ulus­la­ra­ra­sı gö­rüş­me gün­de­mi­nin ta­ma­men dı­şın­da tu­tul­muş ol­ma­sı da şa­şır­tı­cı de­ğil. AB büt­çe­si­nin yak­la­şık üç­te bi­ri­nin ta­rım süb­van­si­yon­la­rı­na tah­sis edil­di­ği ve ABD’nin çift­çi­le­ri­ni kü­re­sel re­ka­bet­ten ko­ru­mak için de­va­sa kay­nak­lar ayır­dı­ğı bir dö­nem­de 1995’te ku­ru­lan Dün­ya Ti­ca­ret Ör­gü­tü (WTO) bün­ye­sin­de­ki gö­rüş­me­ler de yi­ne ta­rım ürün­le­ri ti­ca­re­tin­de ki­lit­len­miş­ti. 2002 yı­lın­da baş­la­yan Do­ha gö­rüş­me­ler se­ri­sin­de, ta­rım ürün­le­ri pi­ya­sa­la­rı­nı ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­re eşit şart­lar­da aç­ma­ya ya­naş­ma­yan, bir ta­raf­tan da ko­şul­lu yar­dım­lar ve iki­li an­laş­ma­lar­la bu açık­la­rı­nı ka­pat­ma­ya ça­lı­şan sa­na­yi­leş­miş ül­ke­le­rin bu sa­mi­mi­yet­siz tav­rı, gö­rüş­me­le­rin ta­ma­men kop­ma­sı­na se­bep ol­muş­tu.
Ge­li­nen nok­ta­da, ne­o-li­be­ral kü­re­sel­leş­me söy­le­mi­ne ve ti­ca­re­ti ser­best­leş­tir­me slo­gan­la­rı­na rağ­men, ta­rım ve gı­da ürün­le­ri ti­ca­re­ti­nin ABD ve AB baş­ta ol­mak üze­re ge­liş­miş dün­ya nez­din­de ko­ru­ma­cı ted­bir­le­rin en üst dü­zey­de uy­gu­lan­dı­ğı bir alan ol­du­ğu­na hiç şüp­he yok. Bu­na ek ola­rak, kü­re­sel li­ki­di­te­nin bol­laş­tı­ğı 2002-2006 ara­sı dö­nem­de ken­di­si­ne ye­ni ya­tı­rım alan­la­rı ara­yan hed­ge-fon­lar ve spe­kü­la­tif ya­tı­rım­cı­la­rın fi­nan­sal alan­da­ki da­ral­ma­ya ko­şut ola­rak ge­rek pet­rol ge­rek­se ta­hıl gi­bi em­ti­a pi­ya­sa­la­rın­da bek­len­ti (fu­tu­re) ya­tı­rım­la­rı­na ağır­lık ver­dik­le­ri de bi­li­ni­yor. Ya­ni kü­re­sel sis­te­min he­ge­mon güç­le­ri, hem gı­da pi­ya­sa­la­rı­nı kü­re­sel an­lam­da ser­best­leş­ti­rip ob­jek­tif ku­ral­lar da­hi­lin­de re­gü­le et­mek­ten ka­çın­dık­la­rı hem de in­san ha­ya­tı­nı doğ­ru­dan il­gi­len­di­ren bu sek­tö­rü spe­kü­la­tif ya­tı­rım­cı­lar için bir ope­ras­yon ala­nı­na dö­nüş­tür­dük­le­ri için “iki de­fa suç­lu­lar.”
Ya­pı­sal ve­ri­le­re ba­kıl­dı­ğın­da, pet­rol ve gı­da fi­yat­la­rı­nın re­kor dü­zey­ler­de yük­se­le­rek dün­ya ça­pın­da enf­las­yo­nu ve eko­no­mik ya­vaş­la­ma­yı, ge­liş­mek­te olan dün­ya­da ise kıt­lı­ğı ve bu­na bağ­lı si­ya­sal-sos­yal tep­ki­le­ri or­ta­ya çı­ka­rı­yor ol­ma­sı ga­yet an­la­şı­la­bi­lir di­na­mik­le­re da­yan­mak­ta. Tek­nik bir göz­le kri­zin kon­jonk­tü­rel se­bep­le­ri­ne ba­kıl­dı­ğın­da, ener­ji ve güb­re fi­yat­la­rın­da­ki hız­lı yük­se­liş (ki ener­ji fi­yat­la­rın­da­ki yük­se­liş­te de spe­kü­las­yon­la­rın cid­di et­ki­si bu­lu­nu­yor), Ame­ri­kan do­la­rı­nın sü­re­gi­den de­ğer kay­bı, bi­o-ya­kıt üre­ti­mi için ta­rım ürün­le­ri kul­la­nı­mı­nın ar­tı­şı, kü­re­sel ısın­ma ile ir­ti­bat­lı ku­rak ha­sat dö­nem­le­ri ve ABD ile AB’nin stra­te­jik ta­hıl stok po­li­ti­ka­la­rın­da­ki de­ği­şik­lik­ler­den bah­set­mek müm­kün. An­cak son ay­lar­da de­rin­le­şe­rek de­vam eden ve en azın­dan or­ta va­de­de yük­sek gı­da fi­yat­la­rı ile var­lı­ğı­nı his­set­ti­re­ce­ği gö­rü­len kü­re­sel gı­da kri­zi­nin al­tın­da ya­tan kü­re­sel yö­ne­ti­şim so­run­la­rı­nı gör­me­yip kon­jonk­tü­rel et­ken­le­re da­ya­lı bir açık­la­may­la ye­tin­mek, biz­le­ri “ağaç­la­ra ba­kıp or­ma­nı gö­re­me­mek” nok­ta­sı­na hap­se­de­cek­tir.
Bu­ra­da bir pa­ran­tez de, ko­num­la­rı ge­re­ği, ulus­la­ra­ra­sı ti­ca­ret re­ji­min­de­ki ek­sik­lik ve ada­let­siz­lik­le­ri dil­len­dir­mek­ten ka­çı­nır­ken kü­re­sel gı­da kri­zi­ne ve­ri­len tep­ki­le­ri aci­len ka­te­go­ri­ze et­me ey­le­mi­ne gi­ri­şen IMF, Dün­ya Ban­ka­sı ve Dün­ya Ti­ca­ret Ör­gü­tü için aç­mak ge­re­ki­yor. Bu yö­ne­ti­şim üç­lü­sü­nün, ön­ce­lik­li so­rum­lu­lu­ğu ken­di halk­la­rı­nın gı­da ih­ti­yaç­la­rı­nı karşılamak olan yö­ne­tim­le­rin, ya­şa­nan sı­kın­tı­lar üze­ri­ne Hin­dis­tan, Çin ve Vi­et­nam’da pi­rinç; Ar­jan­tin, Rus­ya ve Ka­za­kis­tan’da ise buğ­day ih­ra­ca­tı­na kı­sıt­la­ma­lar ge­tir­me­le­ri­ni -san­ki kü­re­sel çap­ta li­beral bir ta­rım ti­ca­ret re­ji­mi var­mış gi­bi- li­be­ral ti­ca­re­te ay­kı­rı­lık bağ­la­mın­da eleş­tir­me­le­ri ma­ni­dar. Ay­nı şe­kil­de bu üç­lü­nün, pet­rol ve gı­da fi­yat­la­rın­da­ki re­kor ar­tış­la­rı cid­di şe­kil­de et­ki­le­yen spe­kü­las­yon­la­rın hem mik­ta­rı­nı hem de öne­mi­ni sis­tem­li bir kü­çüm­se­me ça­ba­sı için­de ol­duk­la­rı da göz­ler­den kaç­mı­yor. “Ya­vuz hır­sız ev sa­hi­bi­ni bas­tı­rır” mi­sa­li, ken­di ku­rum­sal yapıları ve de­ne­tim me­ka­niz­ma­la­rın­da­ki ak­sak­lık­lar ile Ba­tı hat­tın­da­ki ku­ral ih­lal­le­ri­ni ha­lı­nın al­tı­na sü­pü­rüp bü­yü­teç­le­ri­ni dün­ya­nın di­ğer böl­ge­le­ri­ne çe­vi­ren bu ku­ru­luş­la­rın gü­ve­ni­lir­li­ği de bu ve­si­le ile bir de­fa da­ha sor­gu­la­nı­yor.
Kü­re­sel gı­da kri­zi­nin aşı­la­bil­me­si ve uzun dö­nem­de tek­rar­lan­ma­ma­sı için özel­lik­le ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de ta­rım­sal alt­ya­pı­ya, araş­tır­ma-ge­liş­tir­me­ye, ta­rım­sal ürün­le­rin da­ha et­kin bi­çim­de ge­liş­ti­ri­lip pa­zar­lan­ma­sı­na ve hem ulu­sal hem de kü­re­sel pi­ya­sa­la­ra ula­şım ka­nal­la­rı­nın açıl­ma­sı­na yö­ne­lik cid­di ya­tı­rım­lar ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor. Za­ten fa­kir­lik ve aç­lı­ğın pen­çe­sin­de kıv­ra­nan ül­ke­le­rin, bu ya­tı­rım im­kan­la­rı­na ne öl­çü­de sa­hip ola­bi­le­cek­le­ri, so­ru işa­re­ti ola­rak du­ru­yor. Kı­sa va­de­de in­sa­ni yar­dım­lar ve si­ya­si ko­şul­la­ra bağ­lan­ma­mış dış yar­dım­lar­la ge­çi­ci bir ra­hat­la­ma sağ­la­na­bi­lir. Ama en az bu­nun ka­dar önem­li olan başka bir ya­pı­sal un­sur da, ABD ve AB’nin ta­rım­sal süb­van­si­yon­la­rı­nı azalt­ma­la­rı, ge­liş­mek­te olan ül­ke üre­ti­ci­le­ri­ne eşit şart­lar­da pi­ya­sa­ya gi­riş im­kan­la­rı ta­nı­ma­la­rı ve bi­o-ya­kıt gi­bi ya­şam­sal ol­ma­yan tü­ke­tim alan­la­rı için al­ter­na­tif üre­tim tek­nik­le­ri ge­liş­tir­me­le­ri­dir. Kı­sa­ca­sı, Do­ha gö­rüş­me­le­rin­de tek­lif edi­le­nin de öte­si­ne gi­den, da­ha adi­la­ne bir kü­re­sel ta­rım ti­ca­re­ti yö­ne­ti­şim sis­te­mi te­sis edil­me­li­dir.
Kü­re­sel eko­no­mi po­li­tik­te ra­di­kal de­ği­şim­le­rin de­rin ça­tış­ma­lar, sa­vaş­lar ve sis­te­mik çö­küş­ler so­nu­cun­da ya­şan­dı­ğı ha­tır­lan­dı­ğın­da, di­ğer pek çok ko­nu­da ol­du­ğu gi­bi bu ko­nu­da da kı­sa va­de­de cid­di de­ği­şim­ler bek­le­mek aşı­rı iyim­ser­lik ola­rak gö­rü­le­bi­lir. An­cak kü­re­sel­leş­me de­nen sü­reç mi­ni­mum bir dü­zey­de da­hi sos­yal meş­rui­yet ka­za­na­bi­le­cek­se eğer, bu dün­ya nü­fu­su­nun ma­kul bir ço­ğun­lu­ğu­nun ka­za­nım sü­reç­le­ri­ne en­teg­re edil­me­siy­le mümkün ola­bi­le­cek­tir. Gı­da har­ca­ma­la­rı­nın ge­liş­miş ül­ke­ler­de top­lam tü­ke­tim gi­der­le­ri­nin %10’unu, ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de ise %80’ini oluş­tur­duğu dün­ya­mız­da, gı­da fi­yat­la­rın­da­ki çar­pık­lı­ğın, hem fark­lı ül­ke grup­la­rı hem de ül­ke­ler için­de­ki fark­lı sos­yal sı­nıf­lar ara­sın­da olu­şan ge­lir uçu­ru­mu­nu de­rin­leş­tir­di­ği­ni ve bu ha­liy­le kü­re­sel­leş­me söy­le­mi­nin tüm­den al­tı­nı oy­du­ğu­nu, be­lirt­me­ye ge­rek var mı?

Paylaş Tavsiye Et