Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Toplum
Minyatürü dirilten usta: Nusret Çolpan
Nil Sarı
YIL 1972 idi. Her haf­ta cu­ma gün­le­ri Sü­heyl Ün­ver Ho­ca’nın İ.Ü. Cer­rah­pa­şa Tıp Fa­kül­te­si Tıp Ta­ri­hi ve De­on­to­lo­ji Kür­sü­sü’nde yü­rüt­tü­ğü Türk Süs­le­me Sa­na­tı ders­le­ri­ne ka­tı­lı­yor­dum. Bir gün kür­sü­ye be­nim yaş­lar­da bir genç gel­di. Ya­nın­da Ho­ca’yı ta­nı­yan bir ak­ra­ba­sı var­dı. Bir aşe­vin­de ça­lı­şan bu genç, boş va­kit­le­rin­de tah­ta ka­şık­lar üze­ri­ne şe­hir man­za­ra­la­rı ya­pı­yor­muş. Tah­ta ka­şık­la­rı Sü­heyl Ho­ca’nın tak­di­ri­ne sun­mak is­te­dik­le­ri­ni söy­le­di­ler. Ba­şı­mı eğ­miş önüm­de­ki ör­ne­ği ça­lı­şır­ken, dik­kat ke­sil­dim. Bir­bi­rin­den gü­zel be­zen­miş ka­şık­lar el­den ele do­laş­ma­ya baş­la­mış­tı. He­pi­miz hay­ran kal­dık. Bu genç, do­ğuş­tan sa­nat­çıy­dı. Ne­fis renk uyum­la­rıy­la kü­çü­cük ya­pı­lar, ka­şık­la­rın avuç­la­rın­da şi­rin şe­hir man­za­ra­la­rı oluş­tur­muş­tu. İçim­den “Ya Rab­bim! Bu ne ye­te­nek” de­dim. İş­te bu ye­te­nek Nus­ret Çol­pan’dı. O sı­ra­da Sü­heyl Ho­ca’nın yar­dım­cı­la­rın­dan Aza­de Akar Ha­nım, Nus­ret’e sa­hip çık­ma­ya ka­rar ver­di; ma­ne­vi an­ne­si ol­du. O gün ha­ya­tı­nın sey­ri de­ği­şen Nus­ret Çol­pan ön­ce Zin­cir­li­ku­yu Ya­pı Mes­lek Li­se­si’ni da­ha son­ra da Yıl­dız Tek­nik Üni­ver­si­te­si Mi­mar­lık Bö­lü­mü’nü bi­tir­di. Ama ka­şık­la­rı süs­le­ye­rek baş­la­dı­ğı min­ya­tür ça­lış­ma­la­rı­nı ha­ya­tı­nın en önem­li par­ça­sı ola­rak sür­dür­dü.
Di­ye­bi­li­riz ki, ne­re­dey­se 200 yıl bo­yun­ca Türk min­ya­tür sa­na­tın­da ye­ni bir üs­lup ge­liş­ti­ri­le­me­di­ği gi­bi, var olan­lar da, baş­ta Sü­heyl Ho­ca ve öğ­ren­ci­le­ri ol­mak üze­re bir-iki çev­re dı­şın­da ne­re­dey­se unu­tul­muş git­miş­ti. Min­ya­tür sa­na­tı­nın ge­li­şe­bil­me­si için ön­ce en doğ­ru bir şe­kil­de öğ­re­nil­me­si ge­re­kir. Ama yal­nız­ca us­ta­lık da yet­mez, sa­na­tın ken­di öl­çü­le­ri çer­çe­ve­sin­de ye­ni gö­rüş­ler ve yo­rum­lar da lü­zum­lu­dur. İş­te bu alan­da en bü­yük çı­kı­şı ya­pan Nus­ret Çol­pan, ken­di­ne öz­gü üs­lu­bu ile dün­ya mü­ze­le­ri­ne ve pi­ya­sa­la­rı­na açıl­dı. Böy­le­ce min­ya­tür sa­na­tın­da Türk üs­lu­bu­nun İran sa­na­tın­dan fark­lı­lı­ğı­nı ça­ğı­mız­da da or­ta­ya koy­muş ol­du.
Al­tı yıl ka­dar ön­ce Sü­heyl Ün­ver Na­kış­ha­ne­si Baş­ka­nı Gül­bin Me­sa­ra’nın da­ve­ti üze­ri­ne Nus­ret Çol­pan, İ.Ü. Cer­rah­pa­şa Tıp Fa­kül­te­si De­on­to­lo­ji ve Tıp Ta­ri­hi Ana Bi­lim Da­lı’nda min­ya­tür ders­le­ri­ne baş­la­dı. Ön­ce öğ­ren­ci­si Şer­min Cid­di, son­ra­ki dö­nem­de de öğ­ren­ci­si Gül­çin An­maç, onun yar­dım­cı­sı ola­rak zevk­le ça­lış­tı­lar. Nus­ret’in öğ­ren­ci­le­ri son dört yıl­dır Si­vas, Kay­se­ri, Amas­ya ve Kon­ya’da dü­zen­le­nen Türk Tıp Ta­ri­hi Kon­gre­le­ri bün­ye­sin­de açı­lan ser­gi­le­re öz­gün eser­le­riy­le ka­tıl­dı­lar ve çok­ça be­ğe­nil­di­ler. Nus­ret öğ­ret­men­li­ği sı­ra­sın­da ken­di bil­gi ve bel­ge­le­ri­nin ya­nı sı­ra, üs­lu­bu­nu da öğ­ren­ci­le­riy­le pay­laş­tı. Öy­le ki, öğ­ren­ci­le­ri­nin ye­te­nek­le­ri ve zevk­le­ri Nus­ret’in yo­ru­muy­la bi­çim­len­di.
Uzun sü­ren dost­lu­ğu­muz­da an­la­dım ki, be­nim Nus­ret is­min­de bir ar­ka­da­şım var. Ona ne za­man ih­ti­ya­cım ol­sa ba­na eli­ni uza­ta­cak­tır. Çün­kü ken­di­si çok yar­dım­se­ver ve ha­yır­se­ver­di. Tüm meş­gu­li­ye­ti­ne rağ­men her­kes için ko­şuş­tu­rur­du. Hiç unut­mam, fa­kül­te­mi­zin Tıp Ta­ri­hi Mü­ze­si do­lap­la­rı­nın ve teş­hir pa­no­la­rı­nın ya­pı­mın­da he­men yar­dı­mı­mı­za koş­muş ve kâr al­ma­dan hiz­met ver­miş­ti.
İş­le­ri­min yo­ğun­lu­ğu se­be­biy­le ara­ya­ma­dı­ğım za­man­lar­da hiç ser­ze­niş­te bu­lun­maz­dı. Son gö­rüş­mem ölü­mün­den bir gün ön­ce­sin­dey­di. Yi­ne des­te­ği­ni is­te­mek üze­re ken­di­si­ni te­le­fon­la ara­mış­tım. O sı­ra­da to­ru­nuy­la oy­nu­yor­du, çok mut­lu ol­du­ğu­nu his­set­tim. Oğ­lu Ha­san da ya­nın­day­dı. “Ha­san­lar çok tat­lı olu­yor, se­nin de bir Ha­san’ın var, de­ğil mi?” de­di. “Evet, be­nim de bir Ha­san’ım var, çok tat­lı, be­nim de to­ru­num olur in­şal­lah” de­dim. Onun­la gö­rüş­mek is­te­miş­tim; “Mu­hak­kak ge­le­ce­ğim” de­di, ama kıs­met ol­ma­dı.
Nus­ret Çol­pan’ı sa­na­tı­nın do­ru­ğun­day­ken genç yaş­ta kay­bet­tik. Son yıl­lar­da ye­ni bir min­ya­tür üs­lu­bu­nu ge­liş­tir­me ara­yı­şın­day­dı. En üst zir­ve­ye ta­şı­dı­ğı ve he­pi­mi­zin ta­nı­ya­rak hay­ra­nı ol­du­ğu öz­gün üs­lu­bu­nu ta­mam­la­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yor­du. Dai­ma ge­le­cek için ye­ni­lik­ler ta­sar­la­yan, hep ile­ri­ye ba­kan bir sa­nat­çıy­dı. Ya­şa­say­dı kim bi­lir da­ha han­gi ba­şa­rı­la­ra im­za ata­cak­tı de­mek­ten ken­di­mi ala­mı­yo­rum. Ama çok iyi bil­di­ğim bir şey var, o da ho­ca­yı öğ­ren­ci­si ya­şa­tır. Emi­nim ki bü­yük gay­ret ve emek­le ye­tiş­tir­di­ği öğ­ren­ci­le­ri, Nus­ret Çol­pan’ın sa­na­tı­nı ge­liş­ti­re­rek ya­şa­ta­cak­lar­dır. Bü­yük eser­ler ve­ren­ler hiç­bir za­man öl­mez­ler. Nus­ret Çol­pan da sa­na­tıy­la ara­mız­da dai­ma ya­şa­ya­cak­tır. Ebe­di is­ti­ra­hat­ga­hın­da nur için­de yat­sın.

Paylaş Tavsiye Et
Yazara ait diğer yazılar
Nil Sarı