Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Toplum
Ne olacak bu gençlerin hali?
Nazife Şişman
GEÇ­Tİ­Ğİ­MİZ ayı genç­lik suç­la­rı üze­ri­ne ko­nu­şa­rak ge­çir­dik. Es­ki­den “Ne ola­cak bu mem­le­ke­tin ha­li?” so­ru­su en esas­lı mev­zu­muz­du. Mem­le­ke­ti bir yer­le­re ge­tir­me ümi­di­mi­zi kay­bet­ti­ği­miz­den mi­dir bi­lin­mez, ar­tık “Ne ola­cak bu genç­le­rin ha­li?” ser­ze­ni­şi hâ­kim gün­de­mi­mi­ze. Genç­lik so­run­la­rı den­di­ğin­de ya eleş­ti­rel bir ton hâ­kim olu­yor ko­nuş­ma­la­ra ya da ne yap­sa ye­ri­dir man­tı­ğı dev­re­ye gi­ri­yor. İl­kin­de bü­tün top­lum­sal so­run­la­rın fa­tu­ra­sı genç­le­rin so­rum­suz­lu­ğu­na, aşı­rı­lı­ğı­na bağ­la­nı­yor. Ma­yıs ayı bu yıl da her yıl ol­du­ğu gi­bi 68 ha­re­ke­ti­nin ro­man­ti­ze edil­me­si için bir fır­sat ola­rak de­ğer­len­di­ri­le­cek­tir. Genç­ler, es­ki sol­cu, ye­ni li­be­ral bü­yük­le­ri ta­ra­fın­dan ken­di genç­lik dö­nem­le­ri­ne da­ir nos­tal­ji­ler üze­rin­den apo­li­tik­lik si­ga­sı­na çe­kil­me­ye alış­tı­lar ar­tık.
İkin­ci tav­ra sa­hip olan­lar ise, genç­le­re bir müd­det için aşı­rı­lık­la­rı­na mü­sa­ma­ha edil­me­si ge­re­ken, ço­cuk­luk yö­nü bas­kın bir grup ola­rak ba­kı­yor. Ço­cuk­luk dö­ne­mi­nin bit­me­si­ne ka­dar her tür­lü hoş­gö­rü­nün gös­te­ril­me­si ge­rek­ti­ği vur­gu­la­nı­yor. Öz­gür­lük her is­te­di­ği­ni ya­pa­bil­me ser­bes­ti­si ola­rak kod­lan­dı­ğın­dan ve genç­li­ğe ade­ta fe­ti­şist bir şe­kil­de kut­si­yet at­fe­dil­di­ğin­den, genç­le­rin her tür­lü aşı­rı­lı­ğı yap­ma­sı­nın iyi gö­rül­dü­ğü bir yak­la­şım söz ko­nu­su. Mo­dern pe­da­go­ji de bu uza­tıl­mış er­gen­li­ğin hoş­gö­rü ile sar­ma­lan­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni söy­lü­yor za­ten. Böy­le­ce her kül­tür­de bir şe­kil­de va­ro­lan “de­li­kan­lı­lık”a gös­te­ri­len hoş­gö­rü, genç­le­rin so­rum­lu­luk­tan aza­de bir öz­gür­lük ya­şa­ma­sı ola­rak dev­re­ye gi­ri­yor.
Pe­ki, bu genç­ler kim­ler? Kim­lik so­run­la­rı, eği­tim so­run­la­rı, öz­gür­lük so­run­la­rı, en önem­li­si de uzat­ma­lı er­gen­lik so­run­la­rı ile gün­dem­de olan genç­ler kim?
Genç­lik der­ken han­gi ke­sim­le­ri kas­tet­ti­ği­miz pek be­lir­gin de­ğil as­lın­da. Bir uç­ta er­gen­li­ği be­lir­siz bir şe­kil­de uza­tan üst sı­nı­fın ço­cuk­la­rı olan uzat­ma­lı öğ­ren­ci­ler var. Ai­le­le­ri­nin, top­lu­mun ve dev­le­tin des­tek ve burs­la­rıy­la üre­ti­me ka­tıl­ma­dan yıl­lar­ca oku­la gi­den, öz­gür­lük ve so­rum­lu­luk ara­sın­da­ki den­ge­yi kur­mak­ta zor­la­nan ve de­mog­ra­fik açı­dan ye­tiş­kin sa­yı­la­bi­le­cek er­gen­ler. Di­ğer uç­ta ise er­gen­lik gi­bi bir lük­se sa­hip ol­ma­yan, ço­cuk­luk­tan iti­ba­ren ça­lı­şan alt ge­lir grup­la­rı­nın, iş­siz­le­rin ço­cuk­la­rı var. Bi­rin­ci­ler öğ­ren­ci­lik­le­ri­ni uzat­ma­lı ola­rak ya­şı­yor­lar ve böy­le­ce as­ker­li­ği, işi ve ev­li­li­ği otuz­lu yaş­la­ra ka­dar er­te­li­yor­lar. Okul, gen­ci ger­çek dün­ya­dan so­yut­la­yan, test­le­rin, sı­nav­la­rın, kar­ne­le­rin dün­ya­sı­na hap­se­den ve ha­ya­tı er­te­le­yen bir iş­lev gö­rü­yor.
Hal­bu­ki iş­çi sı­nı­fın­dan bir ço­cuk, okul­dan er­ken ay­rıl­mak ve iş ha­ya­tı­na atıl­mak zo­run­da. Çün­kü ha­ya­tı­nı sür­dü­re­bil­mek için müm­kün olan en kı­sa za­man­da “ye­tiş­kin”li­ğe adım at­ma­sı ge­re­ki­yor. Bir­den­bi­re ço­cuk­luk­tan ye­tiş­kin­li­ğe at­la­yı­ve­ren, ta­mir­ha­ne­de, sa­na­yi­de, so­kak­ta ça­lı­şan bu genç­le­rin, li­se ya da üni­ver­si­te­ye gi­den genç­ler­de var olan er­gen­lik bu­na­lım­la­rı gi­bi lüks so­run­lar­la ta­nın­ma şan­sı yok.
De­mek ki genç­li­ğin sa­de­ce yaş­la de­ğil, eği­tim ve üre­tim sü­re­ciy­le de bağ­lan­tı­lı bir de­ğer­len­dir­me­si­ni yap­mak za­ru­ri. Sos­yal bi­lim­ler li­te­ra­tü­rün­de genç­lik, de­mog­ra­fik ola­rak 15-24 ara­sı bir yaş dö­ne­mi şek­lin­de ta­nım­la­nır. Genç­li­ğin ya­şam dön­gü­sün­de ay­rı bir ka­te­go­ri ve dö­nem ola­rak yük­se­li­şi, Av­ru­pa mo­der­ni­te­si­nin ta­ri­hi­ne bağ­la­na­bi­le­cek bir ge­liş­me­dir. Ni­te­kim Pe­ter Ber­ger bir İn­gi­liz sos­yo­lo­ğun­dan nak­len, genç­li­ğin bu­har­lı ma­ki­ne ile ay­nı za­man­da icat edil­di­ği­ni söy­ler. Bu­har­lı ma­ki­ne­nin baş mi­ma­rı Ja­mes Watt’tır. Watt, bu­har­lı ge­mi­ler­le ve tren­ler­le mo­dern in­sa­nın uzak­lık ya­kın­lık al­gı­sı­nı de­ğiş­ti­ren, böy­le­ce dün­ya al­gı­sı­nı da de­ğiş­ti­ren ica­dı­nı yap­tı­ğın­da, tak­vim­ler 1765’i gös­te­ri­yor­du. Genç­li­ğin (ve ço­cuk­lu­ğun) ica­dın­da baş­ro­lü oy­na­yan kim­se ise Je­an Jack Ro­us­sea­u’dur. Ro­us­sea­u 1762 yı­lın­da ço­cuk eği­ti­mi­nin te­mel il­ke­le­ri­ni di­le ge­tir­di­ği Emi­le ad­lı ki­ta­bın­da, mo­dern ço­cuk­luk te­lak­ki­si­nin te­mel­le­ri­ni atar.
Genç­li­ğin ta­nı­mı­nı ve muh­te­va­sı­nı de­ğiş­ti­ren en önem­li et­ken­ler­den bi­ri, eği­tim sü­re­si­nin hız­la uza­ma­sı­dır. Sa­na­yi­leş­me­nin ge­tir­di­ği pro­fes­yo­nel­leş­me ile ala­ka­lı bir ge­liş­me­dir bu. Charles Dic­kens’ın ro­man­la­rın­dan ha­tır­la­na­ca­ğı üze­re ço­cuk­lar ve genç­ler sa­na­yi dev­ri­mi­nin ilk dö­nem­le­rin­de çok kö­tü ko­şul­lar­da ça­lı­şır­lar. Fa­kat son­ra­dan genç­lik, ço­cuk­luk­la be­ra­ber ih­ti­mam gös­te­ril­me­si ge­re­ken bir dö­nem ola­rak be­lir­le­nir. Bu ne­den­le ço­cuk­la­rın bel­li bir ya­şa ka­dar üre­tim fa­ali­yet­le­rin­de yer al­ma­sı ka­nun­la ya­sak­la­nır. Di­ğer ta­raf­tan, bir işe gi­re­bil­me­le­ri, üre­ti­me ka­tı­la­bil­me­le­ri için çok uzun bir eği­tim sü­re­cin­den geç­me­le­ri ge­re­kir genç­le­rin.
So­nuç ola­rak, bun­dan yüz se­ne ön­ce iki-üç se­ne­lik bir za­man sü­re­si ile sı­nır­lı olan genç­lik saf­ha­sı, gü­nü­müz­de ço­ğu bi­rey için on hat­ta on beş se­ne­ye ka­dar uza­ya­rak genç­lik de­ni­len ye­ni bir top­lum­sal ke­sim or­ta­ya çı­kar.
Pe­ki, ço­cuk­luk­la ye­tiş­kin­lik ara­sın­da böy­le uzun ve de­rin bir ya­rık aç­mak, Ba­tı top­lu­mu­na öz­gü bir du­rum mu­dur? El­bet­te her kül­tü­rün ço­cuk­luk­tan ye­tiş­kin­li­ğe ge­çi­şi al­gı­la­yı­şı ve ör­güt­le­yi­şi fark­lı özel­lik­ler gös­te­rir. Ama genç­li­ğin bu­gün an­la­şıl­dı­ğı şek­liy­le ay­rı bir top­lum­sal ke­sim ha­li­ni alı­şı, hem sa­na­yi­nin uzun eği­ti­mi ge­rek­tir­me­si, hem de ulus-dev­let­le­rin va­tan­daş­la­rı­nı ye­tiş­tir­me sü­re­ci ola­rak genç­li­ği mer­ke­ze al­ma­sıy­la bağ­lan­tı­lı ola­rak de­ğer­len­di­ri­le­bi­le­cek bir du­rum­dur.
Genç­lik özel­lik­le 60’lar­dan iti­ba­ren bir kar­şı kül­tür ha­re­ke­ti ola­rak ör­güt­len­miş­ti. On­lar mo­dern top­lum eleş­ti­ri­si­ni he­def­le­yen ama ay­nı za­man­da ya­pı­sı ge­re­ği, ge­ri­li­mi bo­şal­tan bir ha­va­lan­dır­ma de­li­ği ola­ma­nın öte­si­ne ge­çe­me­yen genç­lik ha­re­ket­le­riy­di. Ni­te­kim 68 ha­re­ke­ti­nin mi­li­tan­la­rı, bu­gün dün­ya­yı yö­ne­ti­yor. Es­ki ABD Baş­ka­nı Bill Clin­ton ve eşi, şim­di­ki ABD baş­kan ada­yı Hil­lary Clin­ton 68 sol ha­re­ke­ti­nin için­den isim­ler­di. Gor­don Brown’dan ön­ce­ki İn­gil­te­re Baş­ba­ka­nı Tony Bla­ir de bu ha­re­ke­tin için­de şe­kil­len­dir­miş­ti si­ya­si gö­rüş­le­ri­ni. Ama İn­gil­te­re, Irak’ı iş­gal eden koa­lis­yon güç­le­ri ara­sı­na onun baş­ba­kan­lı­ğı dö­ne­min­de dâ­hil ol­du. Tür­ki­ye’de ise Ha­tır­la Sev­gi­li di­zi­sin­de nos­tal­jik ve ta­raf­lı bir vur­guy­la iz­le­di­ği­miz sol­cu genç­ler, 90’lı yıl­la­rın en iyi rek­lam ya­zar­la­rı ola­rak eleş­tir­dik­le­ri ka­pi­ta­list sis­tem­le iş­bir­li­ği yap­tı­lar.
Gü­nü­müz­de genç­lik kül­tü­rü ar­tık si­ya­sal mu­ha­le­fet­ten bes­len­mi­yor, da­ha zi­ya­de tü­ke­tim sü­reç­le­ri ta­ra­fın­dan be­lir­le­nen bir ko­num ka­zan­dı. Ha­ya­tın er­te­len­di­ği bu dö­ne­min gün geç­tik­çe da­ha faz­la uza­ma­sı, ai­le ve top­lu­mun ya­nı sı­ra ben­lik ta­nım­la­rı­nı, so­rum­lu­luk duy­gu­su­nu, ol­gun­lu­ğu, ye­tiş­kin­li­ği de et­ki­le­mek­te­dir. Çün­kü bu dö­nem öy­le bir dö­nem­dir ki, hem aşı­rı öz­gür­lük vur­gu­su hâ­kim­dir, ama ay­nı za­man­da eko­no­mik ola­rak ai­le­ye ba­ğım­lı­lık söz ko­nu­su­dur; hem de ira­de ve güç sa­hi­bi olu­şun al­tı çi­zi­lir, ama bu­na mu­ka­bil so­rum­lu­luk yük­le­nil­mez.
Phi­lip­pe Ari­es’e gö­re her ça­ğın ay­rı­ca­lık­lı bir yaş dö­ne­mi var­dır ve mo­dern dö­ne­min­ki genç­lik­tir. Ay­nen “ka­dın”ın bir top­lum­sal ka­te­go­ri ola­rak 19. yüz­yıl­da or­ta­ya çık­ma­sı gi­bi genç­lik de top­lum­sal bir ka­te­go­ri ola­rak 19. yüz­yıl­da or­ta­ya çık­mış­tır. Bu ne­den­le ye­ni bir top­lum­sal ke­sim olan genç­le­rin sos­yal bün­ye içe­ri­sin­de ne­re­ye yer­leş­ti­ri­le­ce­ği hâ­lâ önem­li bir so­run ol­ma­ya de­vam edi­yor.

Paylaş Tavsiye Et