Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Kapak
Güzel günler görmek, Gül’e güvenebilmek
Bekir Berat Özipek
BİZ­DE adet­tir, ge­le­nek­tir, si­ya­si tö­re­dir... Eğer bu ül­ke­de ha­yır­lı bir iş yap­ma­ya kal­kar­sa­nız, taş­la­rı ye­rin­den oy­na­tır­sa­nız, ba­şı­nı­za iş açı­lır. Özel­lik­le de bu ül­ke­de­ki ada­let­siz dü­ze­ni bes­le­yen kro­nik bir so­ru­nu çöz­mek için ha­re­ke­te ge­çer­se­niz, ay­nı an­da, o ada­let­siz dü­zen­den bes­le­nen kö­tü ruh­la­rı da ha­re­ke­te ge­çi­rir­si­niz.
O aşa­ma­dan son­ra ge­ri dö­nüş de müm­kün de­ğil­dir. Ar­tık me­se­le “ol­mak ya da ol­ma­mak” me­se­le­si­dir; sı­ğı­na­cak “ara­da bir yer” kal­ma­mış; se­çe­nek­ler “ka­zan­mak ve­ya kay­bet­mek”ten iba­ret ha­le gel­miş­tir.
Hiç şüp­he yok ki Cum­hur­baş­ka­nı Ab­dul­lah Gül de “Kürt so­ru­nun­da iyi şey­ler ola­cak” de­me­ye ka­rar ver­di­ğin­de, “Aca­ba iyi sa­at­te ol­sun­lar ba­şı­ma ne iş­ler aç­ma­ya ça­lı­şır­lar?” di­ye dü­şün­müş­tür.
Sin­can’da­ki bir mah­ke­me, Cum­hur­baş­ka­nı Gül’ün “ka­yıp tril­yon da­va­sı”ndan yar­gı­lan­ma­sı­na ka­rar ver­di­ğin­de, baş­ta Gül ol­mak üze­re, bu ül­ke­de­ki bu tö­re­den ha­ber­dar olan her­kes, “Ta­mam, iş­te bu” de­miş­tir. Özel­lik­le de bu ka­ra­rı ve­ren hâ­ki­min Er­ge­ne­kon sa­nı­ğı Ke­mal Ke­rinç­siz’den “as­lan gi­bi ço­cuk” un­va­nı­nı al­dı­ğı­nı, ide­olo­jik ren­gi faz­la­sıy­la be­lir­gin olan YAR­SAV üye­si ol­du­ğu­nu ve da­ha ön­ce­ki ba­zı ka­rar­la­rı­nı öğ­ren­dik­ten son­ra…
Ama ge­lin biz Sin­can hâ­ki­mi­nin ka­ra­rı­nı bir ya­na bı­ra­ka­lım. So­nuç­ta bu ül­ke­de yar­gı­nın adil ve ta­raf­sız ol­du­ğu­na hiç­bir bi­çim­de inan­cı ol­ma­yan ben­ci­le­yin “iman­sız­lar”ı bu ka­ra­rın hu­ku­ki­li­ği­ne ik­na et­mek müm­kün de­ğil. Özel­lik­le de “367 Ka­ra­rı”yla yar­gı­ya duy­duk­la­rı gü­ve­nin son kı­rın­tı­la­rı­nı da ta­ma­men yi­ti­ren­le­ri. Geç­miş­te “367 Ka­ra­rı”nı sa­vun­muş “hu­kuk çev­re­le­ri”nin şim­di de “Sin­can Ka­ra­rı”nın hu­ku­ki­li­ği­ni izah et­me­ye ça­lış­ma­la­rı­nı gö­rüp din­le­me­ye bi­le ge­rek duy­ma­yan­la­rı. Özel­lik­le de, “üç vak­te ka­dar” Gül’ün ba­şı­na bir şey­le­rin gel­me­si­nin bek­len­di­ği bir or­tam­da.
Cum­hur­baş­ka­nı Gül’ün bu ira­de­yi gös­te­re­bil­miş ol­ma­sı, hiç kuş­ku­suz Tür­ki­ye’de olum­lu an­lam­da bir şey­le­rin de­ğiş­ti­ği­nin gös­ter­ge­si ola­rak oku­na­bi­lir. Te­mel si­ya­si ka­rar­la­rın sa­de­ce par­la­men­to ve hü­kü­met ta­ra­fın­dan de­ğil, hu­ku­ken yet­ki­li ol­ma­yan ama fii­len et­ki­li olan bü­rok­ra­tik or­gan­lar ta­ra­fın­dan da alın­dı­ğı bir ya­rı-de­mok­ra­si­de, Gül’ün bu ko­nu­da ön­cü­lük edi­ci bir gi­ri­şim­de bu­lu­nur­ken sa­de­ce AK Par­ti hü­kü­me­ti­nin çö­zü­me iliş­kin is­tek ve ira­de­si­ni göz önü­ne al­ma­dı­ğı dü­şü­nü­le­bi­lir. Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı İl­ker Baş­buğ’un “Tür­ki­ye Hal­kı”nı keş­fe­di­şin­den, De­niz Bay­kal’ın ani­den de­mok­rat gi­bi ko­nuş­ma­ya baş­la­ma­sı­na ka­dar, ku­ru­lu dü­ze­nin di­ğer si­ya­si öz­ne­le­ri­nin de ar­tık fark­lı bir yer­de dur­duk­la­rı iz­le­ni­mi ver­dik­le­ri gün­ler­de­yiz.
İyim­ser bir yak­la­şım­la ba­ka­cak olur­sak bu güç­ler, ar­tık Kürt so­ru­nun­da de­ni­zin bit­ti­ği­ni ve şid­de­tin çö­züm ol­ma­dı­ğı­nı an­la­yıp hü­kü­me­tin çö­züm ça­ba­sı­na en­gel ol­ma­ma­ya ka­rar ver­miş ola­bi­lir­ler; kö­tüm­ser bir yak­la­şım­la ba­ka­cak olur­sak, de­ği­şen dün­ya dü­ze­ni ve ye­ni ulus­la­ra­ra­sı or­tam­da Kürt so­ru­nun­da çö­zü­me kar­şı çı­ka­rak, de­vir­me­ye ça­lış­tık­la­rı hü­kü­me­tin kre­di­si­ni da­ha faz­la ar­tır­ma­mak için en azın­dan bu ko­nu­da çö­züm yan­lı­sı gö­rün­me­yi bir stra­te­ji ola­rak ter­cih et­miş ola­bi­lir­ler. Öy­le ve­ya böy­le, “mü­es­ses ni­zam”ın te­mel ak­tör­le­ri­nin, ya­rın sü­re­ci sa­bo­te et­me­ye ça­lış­ma­ya­cak­la­rı­nın bir ga­ran­ti­si yok (son ma­yın sal­dı­rı­sı, böy­le bir ça­ba­nın bu­gün de var­lı­ğı­nın işa­re­ti ola­bi­lir). Bu ül­ke­de ba­zı güç­le­rin sa­hip ol­duk­la­rı ik­ti­da­rı Kürt so­ru­nu­na ve o so­ru­nu­nun ürü­nü olan ça­tış­ma or­ta­mı­na borç­lu ol­duk­la­rı­nı göz önü­ne al­dı­ğı­mız­da, bu “gü­zel­li­ğin” ge­çi­ci ola­bi­le­ce­ğin­den ra­hat­lık­la kuş­ku du­ya­bi­li­riz.
İş­te Gül’ün so­rum­lu­lu­ğu da bu nok­ta­da so­mut­la­şı­yor. Bu­gün Kürt so­ru­nun­da bir açı­lı­ma şöy­le ve­ya böy­le ra­zı ol­muş gö­rü­nen odak­lar, ya­rın çö­züm ger­çek­ten ula­şı­la­bi­lir bir aşa­ma­ya gel­di­ğin­de “Biz oy­na­mı­yo­ruz” di­ye­cek olur­lar­sa, -ki bu­nun an­la­mı sü­re­ci en­gel­le­me­ye ve Gül’ü dur­dur­ma­ya ça­lış­mak ola­cak­tır- bu du­rum­da Gül ka­rar­lı bir bi­çim­de hâ­lâ çö­zü­mün ar­ka­sın­da “sı­ra dağ­lar gi­bi” du­ra­bi­le­cek mi­dir?
Şim­di­ye ka­dar­ki si­ya­si ka­ri­ye­ri Cum­hur­baş­ka­nı Gül’ün şart­lar el­ver­di­ği öl­çü­de öz­gür­lük­ler­den ya­na ol­du­ğu­nu, ama bu uğur­da ge­mi­le­ri ya­ka­cak öl­çü­de gö­zü­nü ka­rar­tıp risk al­ma­ya­ca­ğı­nı dü­şün­dü­rü­yor. Çö­züm ufuk­ta gö­rün­dü­ğün­de de­ri­ni ve sı­ğıy­la dev­le­tin için­de­ki ve çev­re­sin­de­ki ba­zı odak­lar sü­re­ci sa­bo­te et­mek için kan­lı tez­gah­la­ra gi­riş­tik­le­rin­de, şah­sı­nı he­def al­dık­la­rın­da da Cum­hur­baş­ka­nı Gül, de­mok­ra­si­ye ge­çiş sü­re­cin­de İs­pan­ya Kra­lı’nın yap­tı­ğı gi­bi sü­re­ci so­nu­na ka­dar hi­ma­ye ede­bi­le­cek ve “her şe­ye rağ­men so­nu­na ka­dar de­mok­ra­si” di­ye­bi­le­cek mi­dir? Yok­sa bir aşa­ma­da kö­tü­lü­ğe tes­lim ola­cak ve de­rin dev­le­ti meş­ru­laş­tı­ran o ma­lum por­nog­ra­fik di­zi­de kur­gu­lan­dı­ğı gi­bi “Dev­le­tin için­de kav­ga ol­maz” di­ye­rek sta­tü­koy­la uz­laş­ma­ya mı ça­lı­şa­cak­tır?
Bel­ki Cum­hur­baş­ka­nı Gül’den Baş­ba­kan Er­do­ğan ka­dar ce­sur ol­ma­sı­nı bek­le­me­mek ge­rek. Ni­ha­ye­tin­de bu sa­de­ce si­ya­si usul ve­ya stra­te­jiy­le de­ğil, ki­şi­lik özel­lik­le­riy­le de il­gi­li bir du­rum. Er­do­ğan’ın ye­ri­ne Da­vos’ta Gül ol­say­dı, onun Pe­res’e yap­tı­ğı­nı yap­ma­ya­ca­ğı­nı tah­min et­mek güç ol­ma­sa ge­rek.
Ama so­nuç­ta bu­gün Gül’ün Kürt so­ru­nun­da çö­züm için star­tı ver­di­ği ve do­la­yı­sıy­la ba­rış­çı güç­ler ka­dar, dev­le­tin de­rin deh­liz­le­rin­de­ki kö­tü ruh­la­rı da ha­re­ke­te ge­çir­di­ği bir aşa­ma­da­yız. Sü­reç iler­le­dik­çe, bu­gün ma­sa­ya otur­muş çö­zü­me rı­za gös­te­ri­yor gö­rü­nen güç­le­rin de kö­tü ruh­lar ka­fi­le­siy­le bir­lik­te ha­re­ket et­me­le­ri ve ma­sa­nın al­tın­dan Gül’e tek­me at­ma­ya ça­lış­ma­la­rı muh­te­mel­dir. İş­te o gün, o aşa­ma­da sağ­lam dur­ma­sı ken­di­siy­le bir­lik­te bü­tün ül­ke­yi öz­gür­leş­ti­re­bi­le­cek­tir.
Ye­ter ki Gül, bu ül­ke­de­ki her­ke­si mağ­dur eden ada­let­siz­li­ğin ay­nı kay­nak­tan tü­re­di­ği­ni, do­la­yı­sıy­la Kürt so­ru­nu çö­zül­dü­ğün­de, Ale­vi so­ru­nu­nun ve eşi­nin ba­şör­tü­sü so­ru­nu dâ­hil di­ğer inanç öz­gür­lü­ğü so­run­la­rı­nın da ko­lay­lık­la çö­zü­le­bi­le­ce­ği­ni fark et­miş ol­sun. Ye­ter ki her iki ta­raf­tan da ha­ya­tı­nı kay­be­den­le­rin bu ül­ke­nin ona umut bağ­la­mış yok­sul­la­rı ol­du­ğu­nu ve şa­yet di­re­ne­me­ye­cek olur­sa ha­ya­tı­nı kay­be­de­cek da­ha bin­ler­ce gen­cin ve on­la­rın an­ne­le­ri­nin “öte­ki ta­raf”ta el­le­ri­nin ya­ka­sın­da ola­ca­ğı­nı unut­ma­sın. Ye­ter ki ya­rın bi­ri­le­ri gö­zü­nü kor­kut­ma­ya kalk­tı­ğın­da, ce­sa­ret gös­te­re­me­di­ğin­de, ya­rın kan ağ­la­ya­cak an­ne­le­ri dü­şü­ne­rek sağ­lam dur­sun ve teh­dit­le­re gü­lüp ge­çe­bil­sin.
Cum­hur­baş­ka­nı Gül’ün Kürt açı­lı­mı, 367 re­za­le­tin­de ve cum­hur­baş­kan­lı­ğı sü­re­cin­de ken­di­si­ni yal­nız bı­rak­ma­yan ve re­fe­ran­dum­da ezi­ci bir ço­ğun­luk­la ona des­tek ve­re­rek hak­sız­lı­ğa ge­çit ver­me­yen Kürt­le­rin oy­la­rı­nı he­lal ede­bi­le­cek­le­ri bir gi­ri­şim baş­lat­tı. Di­le­ye­lim kor­ku­lan ol­ma­sın, Cum­hur­baş­ka­nı da, hü­kü­met de sağ­lam dur­sun ve şu ka­bus biz ya­şar­ken ve bi­zim el­le­ri­miz­le so­na er­sin.

Paylaş Tavsiye Et