Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (December 2009) > Memleket Hali > Kürt meselesinde yeni açılımlar
Memleket Hali
Kürt meselesinde yeni açılımlar
Yücel Bulut
“SA­VA­ŞIN, si­la­hın za­ma­nı çok­tan dol­du. Ar­tık dağ­dan in­me za­ma­nı!”
“PKK, ar­tık es­ki PKK de­ğil.”
“As­ke­rî yön­tem­ler­le PKK bi­ti­ri­le­mez, o ken­di­ni üre­te­bi­len bir güç­tür.”
“Baş­lan­gıç nok­ta­sı af­tan ge­çi­yor.”
“Si­lah­la de­ğil, di­ya­log­la işe baş­la­ya­lım.”
“PKK es­ki­ye gö­re da­ha ma­kul bir çiz­gi­de. Ör­ne­ğin ev­vel­ce ba­ğım­sız Kürt dev­le­ti is­ter­di. Bu geç­miş­te kal­dı. Ya­ni ar­tık ‘bö­lü­cü’ de­ğil. Kürt­le­rin Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti sı­nır­la­rı için­de eşit ve öz­gür ola­rak ya­şa­ma­la­rı­nı is­ti­yo­ruz. Ar­tık ‘de­mok­ra­tik özerk Kür­dis­tan’ di­yo­ruz. Bu özerk­lik­ten ka­sıt, fe­de­ras­yon de­ğil­dir. Sı­nır­la­rın ye­ni­den çi­zil­me­si de­ğil­dir. Dev­le­tin üni­ter ya­pı­sı­nı da boz­ma­yan bir çö­züm­dür. Ma­hal­li İda­re­ler Ka­nu­nu de­ği­şir, ye­rel yö­ne­tim­ler güç­len­di­ri­lir.”
“İlk adım­da si­lah­lar su­sa­cak... Son­ra di­ya­log baş­la­ya­cak... Di­ya­log ye­ri İm­ra­lı’dır... Ka­bul edil­mi­yor­sa, di­ya­log ye­ri bi­ziz... Bi­zi de ka­bul et­mi­yor­sa, si­ya­sal ola­rak se­çil­miş ira­de­dir... Bu da ol­mu­yor­sa, o za­man or­tak bir ko­mis­yon ku­ru­lur bir yer­de, akil adam­lar bir ara­ya ge­lir.”
Bu alın­tı­lar, Ha­san Ce­mal’in Ku­zey Irak ge­zi­si es­na­sın­da gö­rüş­müş ol­du­ğu Ya­şar Ka­ya, Os­man Öca­lan ve Mu­rat Ka­ra­yı­lan gi­bi Kürt ha­re­ke­ti içe­ri­sin­de vak­tiy­le öne çık­mış ve bu­gün fark­lı ko­num­lar­da ve dü­şün­ce­ler­de olan ki­şi­ler­le yap­tı­ğı gö­rüş­me­ler­de, söz ko­nu­su şah­si­yet­ler ta­ra­fın­dan sık sık di­le ge­ti­ri­len or­tak ka­na­at­ler. Ha­san Ce­mal’in ko­nuy­la il­gi­li yaz­dık­la­rın­dan, PKK’nın es­ki ve ye­ni li­der­le­ri­nin ça­tış­ma, si­lah bı­rak­ma ve di­ya­log­la prob­le­min çö­zü­mü ko­nu­la­rın­da -ara­la­rın­da bel­li nü­ans­lar ol­mak­la bir­lik­te- or­tak bir nok­ta­da bu­luş­tuk­la­rı an­la­şı­lı­yor. As­lı­na ba­kı­lır­sa bu söy­lem­ler -ge­ri­ye doğ­ru okun­du­ğun­da- ye­rel se­çim­ler sü­re­cin­de Gü­ney­do­ğu böl­ge­sin­de ya­şa­nan ge­liş­me­le­ri, DTP’nin se­çim ba­şa­rı­sı­nı, özel­lik­le ma­yın­lı sal­dı­rı­lar­da şe­hit olan as­ker­ler­le il­gi­li Ah­met Türk’ün açık­la­ma­la­rı­nı ve DTP mil­let­ve­kil­le­ri Ay­sel Tuğ­luk, Emi­ne Ay­na, Se­ba­hat Tun­cel, Fat­ma Kur­tu­lan ve Se­la­hat­tin De­mir­taş’ın mil­let­ve­ki­li ol­ma­dan ev­vel yap­mış ol­duk­la­rı ko­nuş­ma­lar ne­de­niy­le sav­cı­lık ta­ra­fın­dan ifa­de­le­ri alın­mak üze­re çağ­rı­lı­yor ol­ma­la­rı­nı da­ha an­la­şı­lır kı­lı­yor.
Ha­san Ce­mal’in rö­por­ta­jın­da­ki bir di­ğer önem­li hu­sus da, “Ma­dem sa­va­şı is­te­mi­yor­su­nuz ne­den ma­yın­lı sal­dı­rı­lar­la as­ker­le­ri öl­dü­rü­yor­su­nuz?” mea­lin­de­ki so­ru­su­na Ka­ra­yı­lan’ın “On­lar, mer­ke­zin ka­ra­rıy­la de­ğil, ye­rel grup­la­rın ken­di ini­si­ya­tif­le­riy­le yap­tık­la­rı ey­lem­ler” şek­lin­de­ki ce­va­bıy­dı. Bu de­ğer­len­dir­me, çok fark­lı şe­kil­ler­de yo­rum­la­na­bi­lir el­bet­te. Do­la­yı­sıy­la bu sal­dı­rı­lar ko­nu­sun­da Ah­met Türk’ün şah­sın­da di­le ge­ti­ri­len açık­la­ma­la­rı da fark­lı bir şe­kil­de yo­rum­la­ya­bi­li­riz.
Bu nok­ta­da Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı İl­ker Baş­buğ’un, CHP Ge­nel Baş­ka­nı De­niz Bay­kal’ın, di­ğer mu­ha­le­fet par­ti­si li­der­le­ri­nin ve hü­kü­met ka­na­dı­nın “Ön­ce si­lah­la­rı bı­rak­sın­lar, son­ra af ve­ya di­ya­log sü­re­ci­ni baş­la­ta­lım”, “Ön­ce PKK’yı te­rö­rist ilan et­sin­ler, son­ra on­la­rı mu­ha­tap ala­lım” şek­lin­de­ki açık­la­ma­la­rı­nın da as­lın­da de­ma­go­ji­den ve tri­bün­le­re oy­na­mak­tan öte bir bo­yu­tu bu­lun­mu­yor. Zi­ra si­lah­la bir ye­re gi­di­le­me­ye­ce­ği hu­su­sun­da PKK ta­ra­fın­dan açık­la­ma­lar ya­pı­lır­ken, DTP’li­ler­den si­lah­lı mü­ca­de­le­yi ya da mev­cut sal­dı­rı­la­rı kı­na­ma­la­rı­nı is­te­mek ge­rek­siz ve an­lam­sız. Yi­ne bu sal­dı­rı­la­rı kı­na­mak, ger­çek­ten o sal­dı­rı­la­rı ger­çek­leş­tir­di­ği var­sa­yı­lan çev­re­den DTP’nin uzak­laş­tı­ğı­nı, kop­tu­ğu­nu dü­şün­mek için ye­ter­li ge­rek­çe­yi sun­mu­yor. Bu açık­la­ma­lar, yu­ka­rı­da çi­zi­len tab­lo bağ­la­mın­da, ay­nı çev­re­nin be­lir­le­di­ği ye­ni stra­te­ji­nin bir par­ça­sı da ola­bi­lir. Baş­ka bir de­yiş­le, DTP ken­di­si­ne ve­ri­len ye­ni ro­lü­nü oy­nu­yor da ola­bi­lir. Ben­zer şe­kil­de, DTP’li mil­let­ve­kil­le­ri­nin mah­ke­me­ye çağ­rıl­ma­la­rı ya da ara­da sı­ra­da ger­çek­leş­ti­ri­len as­ker­le­re yö­ne­lik ma­yın­lı sal­dı­rı­la­rın, her iki ta­ra­fın böy­le­si bir di­ya­log sü­re­ci­nin olu­şu­mu­nu ve ge­li­şi­mi­ni is­te­me­yen ke­sim­le­ri­nin en­gel­le­me gi­ri­şim­le­ri ola­rak da de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir. Fa­kat gö­rü­nen o ki, bu en­gel­le­me gi­ri­şim­le­ri geç­miş dö­nem­ler­de­ki ben­zer­le­riy­le mu­ka­ye­se edil­di­ğin­de çok kü­çük ve yu­mu­şak ka­lı­yor. Bu da, ar­tık Kürt me­se­le­si­nin çö­zü­mü­ne yö­ne­lik fark­lı ve ka­lı­cı adım­la­rın atı­la­ca­ğı ka­na­ati­ni kuv­vet­len­di­ri­yor. Bu adım­la­rın ma­hi­ye­ti ve kap­sa­mı hu­su­sun­da bir şey­ler söy­le­mek için he­nüz ol­duk­ça er­ken ol­sa da ta­raf­la­rın, Mev­lâ­nâ’nın de­di­ği gi­bi, “Dün­le be­ra­ber git­ti can­ca­ğı­zım / Ne ka­dar söz var­sa dü­ne ait / Şim­di ye­ni şey­ler söy­le­mek la­zım” saf­ha­sı­na gel­dik­le­ri de açık­ça gö­rü­lü­yor.
 
Ma­yın Ta­rı­mı­na Ha­yır, Ya­şa­sın Or­ga­nik Ta­rım!
Bir müd­det­tir ka­mu­oyu­nun gün­de­mi­ni Su­ri­ye sı­nı­rı bo­yun­ca ma­yın dö­şen­miş ara­zi­nin ma­yın­lar­dan arın­dı­rıl­ma­sı ve ta­rım­sal fa­ali­ye­te açıl­ma­sı gi­ri­şi­mi meş­gul edi­yor. Ma­yın te­miz­le­me işi bit­tik­ten son­ra ara­zi­nin 44 yıl­lı­ğı­na ta­rım­sal fa­ali­yet­te kul­la­nıl­mak üze­re te­miz­le­yi­ci ya­ban­cı (ve özel­lik­le de İs­ra­il­li) bir şir­ke­te yap-iş­let-dev­ret for­mü­lü çer­çe­ve­sin­de ki­ra­la­na­cak ol­ma­sı, tar­tış­ma­nın te­mel nok­ta­sı­nı oluş­tu­ru­yor. Ko­nu ile il­gi­li ya­sa ta­sa­rı­sı Mec­lis’e su­nul­duy­sa da, mu­ha­le­fe­tin yay­gın eleş­ti­ri­si, hü­kü­met mil­let­ve­kil­le­ri­nin da­hi tam an­la­mıy­la sa­hip çık­ma­yış­la­rı gi­bi ne­den­ler­le kı­sa sü­re için­de ge­ri çe­kil­di. Ge­ri çe­ki­len mad­de­ler, ka­mu­oyun­da di­le ge­ti­ri­len eleş­ti­ri­ler dik­ka­te alı­na­rak ye­ni­den dü­zen­le­nip Ha­zi­ran ayı­nın ilk haf­ta­sın­da Mec­lis gün­de­mi­ne tek­rar ge­ti­ri­le­cek.
On­lar­ca yıl­dır ma­yın “eki­li” hal­de du­ran 178 bin de­kar­lık ara­zi­nin ta­rı­ma açıl­ma­sı el­bet­te iyi dü­şü­nül­müş bir pro­je. An­cak pro­je­yi bu den­li tar­tış­ma­lı bir ha­le ge­ti­ren plan­la­ma be­ce­rik­siz­li­ği, eleş­ti­ril­me­si ge­re­ken bir hu­sus. Ma­yın te­miz­le­me işi ka­mu­oyun­da tar­tı­şıl­dı­ğı şek­liy­le fark­lı yön­tem­ler­le ve ken­di im­kan­la­rı­mız­la ger­çek­leş­ti­ri­le­mez mi? Me­se­le­nin bu bo­yu­tu­nun her yö­nüy­le ka­mu­oyun­da tar­tı­şıl­ma­sı ve ya­ban­cı şir­ket­le­re iha­le edil­me­si­nin avan­taj­la­rı­nın ve de­za­van­taj­la­rı­nın ka­mu­oyun­ca bi­lin­me­si­nin, hü­kü­me­tin her uy­gu­la­ma­sın­da yal­nız­ca si­ya­sal kav­ga­yı ter­cih eden­ler açı­sın­dan bir de­ği­şik­lik ya­rat­ma­sa da, sağ­du­yu sa­hip­le­ri için fay­da­lı ola­ca­ğı açık­tır.
İkin­ci bir hu­sus da, ara­zi­nin ma­yın­lar­dan te­miz­len­me­si ve ta­rı­ma açıl­ma­sı işi­nin -İs­ra­il­li ola­ca­ğı id­di­a edi­len- bir şir­ke­te yap-iş­let-dev­ret tar­zın­da ki­ra­lan­ma­sıy­la bir­leş­ti­ril­me­si­dir. Ne­den İs­ra­il? Bu so­ru­nun ce­va­bı­nın yal­nız­ca İs­ra­il’in ile­ri tek­no­lo­ji­siy­le ala­ka­sı ol­ma­sa ge­rek­tir. Dün­ya­da bu tek­no­lo­ji­ye sa­hip baş­ka ül­ke­ler ya da şir­ket­ler yok mu? So­nuç­ta or­ta­da eko­no­mik bir kâr var­sa, kâr gü­dü­süy­le ha­re­ket eden tek ül­ke İs­ra­il mi, tek şir­ket İs­ra­il’de mi? İşin bu bo­yu­tu­na iliş­kin ne tür araş­tır­ma­lar ya­pıl­dı­ğı ve na­sıl bir so­nu­ca ula­şıl­dı­ğı ka­muo­yu açı­sın­dan bü­tü­nüy­le meç­hul. Su­ri­ye sı­nı­rın­da­ki ma­yın­lı ara­zi­nin İs­ra­il­li bir şir­ket ta­ra­fın­dan te­miz­le­nip ta­rı­ma açı­la­cak ol­ma­sı­nı Şam’ın na­sıl kar­şı­la­dı­ğı, işin da­ha da önem­li bir veç­he­si. Su­ri­ye bu sü­reç­ten ra­hat­sız­lık du­yu­yor mu ve­ya böy­le bir uy­gu­la­ma Tür­ki­ye-Su­ri­ye iliş­ki­le­ri­ni na­sıl et­ki­ler? Bu da bi­le­me­di­ği­miz bir baş­ka hu­sus.
Ma­yın­lı ara­zi­nin ta­rı­ma açıl­ma­sı me­se­le­si­nin, fay­da­lı bir pro­je ol­ma­sı­na kar­şın hü­kü­met ta­ra­fın­dan iyi dü­şü­nü­le­rek bir plan dâ­hi­lin­de gün­de­me ge­ti­ril­me­di­ği aşi­kâr. Ta­sa­rı­nın ge­ri çe­ki­lip mad­de­le­ri­nin dü­zen­le­ne­rek Mec­lis gün­de­mi­ne ye­ni­den ge­ti­ril­me ih­ti­ya­cı da, bu nok­ta­da hü­kü­me­tin ha­ta­lı ol­du­ğu­nu ka­bul et­ti­ği­ni gös­te­ri­yor. Pro­je­nin ha­ya­ta na­sıl ge­çi­ri­le­ce­ği­ni, bu de­ği­şik­lik­ler son­ra­sın­da da­ha net bir şe­kil­de gör­me im­ka­nı­mız ola­cak.
 
Fa­şizm mi, An­ti­se­mi­tizm mi?
Ma­yın­lı ara­zi­nin te­miz­len­me­si ta­sa­rı­sıy­la il­gi­li tar­tış­ma­lar es­na­sın­da “Tür­ki­ye top­rak­la­rı­nın İs­ra­il­li­le­re peş­keş çe­ki­le­ce­ği”ne da­ir mu­ha­le­fet­ten ge­len eleş­ti­ri­ler kar­şı­sın­da Baş­ba­kan Tay­yip Er­do­ğan’ın sarf et­ti­ği “Yıl­lar­ca bu ül­ke­de bir şey­ler ya­pıl­dı. Fark­lı et­nik kim­lik­te olan­lar ül­ke­miz­den ko­vul­du. Aca­ba ka­zan­dık mı? Ak­lı­se­lim­le bun­lar dü­şü­nü­le­me­di. Bu, as­lın­da fa­şi­zan bir yak­la­şı­mın ne­ti­ce­siy­di.” şek­lin­de­ki söz­le­ri ya­zı­lı ve gör­sel med­ya ta­ra­fın­dan yay­gın şe­kil­de tar­tı­şı­lı­yor. Baş­ba­kan’ın kas­tı ney­di aca­ba? Mü­ba­de­le mi? Teh­cir mi? Tür­ki­ye’de mü­ba­de­le­nin ve teh­ci­rin ya­şan­dı­ğı doğ­ru. An­cak Baş­ba­kan’ın bu ko­nuş­ma­sın­da kas­tı -kü­re­sel ser­ma­ye­ye yö­ne­lik ta­vır­lar bağ­la­mın­da- an­ti­se­mi­tizm eleş­ti­ri­sin­den öte bir şey de­ğil­di. Do­la­yı­sıy­la söz ko­nu­su eleş­ti­ri­ler çer­çe­ve­sin­de “fa­şi­zan uy­gu­la­ma­lar”dan söz et­mek ye­ri­ne “an­ti­se­mi­tik duy­gu­lar”dan bah­set­me­si, bel­ki da­ha doğ­ru olur ve tar­tış­ma­ya ma­hal kal­maz­dı. Ne ga­rip bir iro­ni, de­ğil mi? Dü­ne ka­dar an­ti­se­mi­tizm­le suç­la­nan bi­ri­si, bu­gün ben­zer bir suç­la­ma­yı ken­di­si­ni eleş­ti­ren­le­re kar­şı yö­nel­ti­yor!
Di­ğer ta­raf­tan Baş­ba­kan ken­di­siy­le ve uy­gu­la­dı­ğı eko­no­mi po­li­ti­ka­la­rıy­la tu­tar­lı bir ta­vır ser­gi­li­yor. Kü­re­sel ser­ma­ye­yi Tür­ki­ye’ye çek­me­ye ça­lı­şan bir si­ya­set tar­zı­nın, ge­le­cek ser­ma­ye­nin kö­ke­ni­ne iliş­kin bir sor­gu­la­ma yap­ma­sı ve ba­zı­sı­nı ka­bul ba­zı­sı­nı red­det­me­si, ta­kip edi­len si­ya­se­tin iç tu­tar­lı­lı­ğı açı­sın­dan pek doğ­ru ol­maz­dı za­ten. Baş­ba­kan’ın yap­mış ol­du­ğu ko­nuş­ma­da dik­kat çek­ti­ği hu­sus da as­lın­da bu. Bu açı­dan da ken­di için­de tu­tar­lı­lı­ğı olan bir dü­şün­ce­yi dil­len­dir­di. O ne­den­le Baş­ba­kan’ın si­ya­si ka­rar­la­rı­na ve uy­gu­la­ma­la­rı­na eleş­ti­ri yö­nel­ten­ler­den de ül­ke­ye çe­kil­me­ye ça­lı­şı­lan ser­ma­ye­nin bü­tü­nü­ne iliş­kin ay­nı tu­tar­lı­lı­ğı ser­gi­le­me­le­ri bek­len­me­li. Zi­ra gü­nü­mü­zün kü­re­sel sis­te­min­de ser­ma­ye­nin yer­li ve­ya ya­ban­cı ol­ma­sı, tek ba­şı­na, söz ko­nu­su en­di­şe­le­ri bü­tü­nüy­le gi­der­mek için ye­ter­li ol­ma­ya­cak­tır.
Kü­re­sel sü­re­cin in­san hak­la­rı, de­mok­ra­si, kül­tü­rel hak­lar, hu­ku­ki dü­zen­le­me­ler ve eko­no­mi si­ya­se­ti iti­ba­rıy­la bir bü­tün ol­du­ğu­nu göz­den uzak tut­ma­mak ge­re­kir. Do­la­yı­sıy­la bel­li bir alan­da mey­da­na ge­len ge­liş­me­le­rin, yal­nız­ca o alan­la sı­nır­lı ka­lı­na­rak ve kü­re­sel sü­re­cin ge­rek­li kıl­dı­ğı sis­tem­sel dü­zen­le­me­ler ve dü­şün­me tar­zı ih­mal edi­le­rek de­ğer­len­di­ril­me­si çar­pık, kao­tik bir du­rum or­ta­ya çı­ka­ra­cak­tır. Ni­te­kim Tür­ki­ye’de ya­şa­nan du­rum da bun­dan fark­lı de­ğil.

Paylaş Tavsiye Et