Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2009) > Merhaba >
Merhaba
Türkiye, sancılı dönemlerden geçiyor. Statükonun devamını isteyen imtiyazlı kesimler, toplumsal barış ve huzuru hiçe sayarak, hukuksuz uygulamalara imza atmaya devam ediyorlar. 12 Eylül mirası bir anayasaya bile aykırı davranan yüksek yargı, yasama ve yürütmeyi felç ederken, devleti ve rejimi koruduğu iddiasında. Peki kimden? Toplumdan ve seçilmiş siyasetçilerden. 
Şurası çok açık: Türkiye’deki çekişme, siyasetin ve toplumun normalleşmesini isteyenlerle, ideolojilerini “mutlak hakikat” diye takdim eden değişim karşıtı gerici güçler arasında. Bu çekişmeyi hesaplaşmaya dönüştürmeye çalışanlar, siyasetteki vesayetlerinin kalkmasından endişeliler.
Yüksek yargı, hakemlik rolünü bırakmış siyaset sahnesinde oyunculuğa soyunmuş durumda. Ne var ki, topun sahibi rolünde, torpilli oyuncu kıvamında hareket ediyor. Bu coğrafyanın çocukları bilirler ki, topun sahibi oyunun gidişatını beğenmediğinde oyunun kurallarını değiştirme ya da topuyla birlikte sahadan ayrılarak oyunu tatil etme hakkını kendisinde görür.
İyi de, bu bir memleket meselesi, çocuk oyunu değil ki!
Neyse ki, geçen ayın Merhaba’sında da söylediğimiz gibi, bu memlekette güzel gelişmeler de oluyor. Bu ayki dosyamızda, güzel gelişmelere ev sahipliği yapan alanlardan birini, Yeni Türk Sineması’nı ele aldık. İhsan Kabil, Fuat Er, Celil Civan, Ümit Aksoy, Cihat Arınç, Faysal Soysal ve Burçin S. Yalçın Yeni Türk Sineması’nın farklı gündemlerini, örneklerini ve ürettikleri yeni tarzları ustalıkla çözümlüyorlar.
Bu ayki SöyleşiYORUM konuğumuz değerli iletişim bilimci Nezih Erdoğan. Hilal Turan’ın Türk sinemasının grameri hakkındaki çetin sorularını yetkinlikle cevaplayan Erdoğan, söyleşinin sonunda Oğuz Atay’dan iktibasla “Ben buradayım ey sevgili okur, sen neredesin?” diye soruyor.
Değil mi ki sorularımız geleceğimizi, cevaplarımız bugünü kurtarır…

Paylaş Tavsiye Et