Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2009) > Asılıyorum > Odak
Asılıyorum
Ko­dak siz­ce ne­dir?
Di­gi­tal ka­me­ra?
Fo­toğ­raf ma­ki­ne­si?
Bir elek­tro­nik zım­bır­tı?
Ha­yır efen­dim!
Ko­dak, bir­ta­kım ya­ban­cı mih­rak­la­rın bir mar­ka adı nu­ma­ra­sı al­tın­da kal­bi­mi­ze sap­la­ma­ya ça­lış­tık­la­rı bir bı­çak­tır.
Mua­sır me­de­ni­ye­te ulaş­ma he­de­fi­mi­zin ta­bii bir ne­ti­ce­si olan tek­no­lo­ji­nin ni­met­le­rin­den ya­rar­la­na­bil­me has­sa­si­ye­ti­mi­zi su­is­ti­mal et­mek is­te­yen dış mih­rak­lar fü­tur­suz­ca bi­zim­le dal­ga ge­çi­yor­lar.
Bir tek­no­lo­ji şir­ke­ti­ne gü­ya isim ko­yu­yor­lar:
Ko­dak.
Al­lah’tan bu ül­ke­de be­nim gi­bi cum­hu­ri­yet­çi, la­ik, va­tan­per­ver, mü­ca­de­le­per­ver, ge­rek­çe­li ka­rar­per­ver ka­lem er­ba­bı var.
Ta­bii ki ge­rek­çe­li­ka­rar­per­ver bü­rok­rat­la­rı­mı­zın ol­du­ğu­nu unut­mu­yo­rum.
 
BORÇ
Bu yal­nız ve gü­zel mem­le­ket her tür­lü sal­dı­rı­ya rağ­men ayak­la­rı üs­tün­de du­ru­yor­sa, bu du­ru­şu on­la­ra borç­lu ol­du­ğu­muz gün gi­bi aşi­kâr.
Bu bor­cu an­cak Cum­hu­ri­yet’in asıl sa­hip­le­ri­nin on­lar ol­duk­la­rı­nı iti­raf ede­rek, bu hak­kı ken­di­le­ri­ne tes­lim ede­rek öde­ye­bi­li­riz.
Bu hak­kın tes­li­mi ta­bii ki tek ba­şı­na bu bor­cu ka­pat­ma­ya yet­mez.
Cum­hu­ri­yet’in de on­la­ra tes­li­mi ge­re­kir.
Med­ya­nın gö­re­vi, bu hak­kın ve Cum­hu­ri­yet’in il­gi­li bü­rok­rat­la­ra tes­lim edil­me­le­ri ge­rek­ti­ği­ni mu­tat ara­lık­lar­la yurt­taş­la­ra ha­tır­lat­mak­tır.
Bil­gi­mi­zin kay­na­ğı­nın ha­tır­la­ma ka­bi­li­ye­ti­miz ol­du­ğu­nu söy­le­yen fi­lo­zof Pla­ton’dur.
Dev­let ya da Cum­hu­ri­yet onun ese­ri­dir.
An­dıç uy­gu­la­ma­sı da bi­zim dev­let adam­la­rı­mı­zın ese­ri­dir.
Ha­tır­la­ma eğer bir bil­gi kay­na­ğı ola­rak ka­bul edil­mez ve ha­tır­la­ya­ma­mak­ta ıs­rar edi­lir­se, bir il­gi kay­na­ğı ola­rak an­dıç dev­re­ye so­ku­lur.
An­dıç­lar yo­luy­la da yurt­taş­lar Cum­hu­ri­yet’i gü­zel­lik­le il­gi­li bü­rok­rat­la­ra tes­lim et­mez­ler­se, da­ha zec­ri ted­bir­ler­le Cum­hu­ri­yet’in yurt­taş­lar­dan ko­par­tı­lıp alı­na­ca­ğı hu­su­su­nun la­ik­çi­li­ğin ol­maz­sa ol­maz un­su­ru ol­du­ğu izah­tan va­res­te­dir.
De­mok­ra­tik, la­ik, sos­yal hu­kuk dev­le­ti­nin ge­re­ği bu­dur.
Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’nin yap­tı­ğı, CHP’nin de “İş­te biz­de bu­nu söy­lü­yor­duk” de­di­ği de iş­te tam bu­dur.
Va­tan­da­şa “Elin­de­ki Cum­hu­ri­yet’i bı­rak, tes­lim ol!” çağ­rı­sı ya­pıl­ma­dan ön­ce­ki son adım da bu­dur.
İlk adım Şev­ket, or­ta adım Mu­am­ma’dır.
Onun için Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’nin odak ol­ma ile il­gi­li ge­rek­çe­li ka­ra­rı gör­mez­den ge­li­ne­mez.
Gör­mez­den ge­lin­me­si ge­re­ken nok­ta, Da­nış­tay sal­dı­rı­sı fa­ili­nin “Vur­duy­sam İs­lam için vur­dum” ifa­de­si­nin bi­le odak sa­yıl­mak için ka­ri­ne teş­kil et­me­si­ne rağ­men Ko­dak fir­ma­sı­nın ge­rek­çe­li ka­rar­da yer al­ma­ma­sı­dır.
Yo­ğun me­sai­den do­la­yı il­gi­li bü­rok­rat ar­ka­daş­la­rın göz­le­rin­den ka­çır­dık­la­rı­nı zan­net­ti­ğim bu hu­sus­ta ken­di­le­ri­ne yar­dı­mı üze­ri­me borç bi­li­rim.
 
KO­DAK
Ulus­la­ra­ra­sı şir­ket, mil­le­ti­mi­zin gö­zü­nün içi­ne ba­ka ba­ka ken­di­si­ne baş­ka bir mar­ka is­mi bu­la­maz­mış gi­bi Ko­dak koy­muş­tur.
K-odak
Ko­dak de­mek, baş­ta­ki k har­fi­ni esas ola­rak ala­cak­sak bir de­fa ke­sin odak de­mek­tir.
Ya­ni ka­ti odak de­mek­tir.
Ya da ka­tı odak de­mek­tir.
Ya da kat­mer­li odak de­mek­tir.
Ya da ka­sıt­lı odak de­mek­tir.
Ya da ka­nun­suz odak de­mek­tir.
Ya da kah­re­di­ci odak de­mek­tir.
Ya da ka­rar­lı odak de­mek­tir.
Bu “ya-ya da”la­rı ço­ğal­ta­bi­li­riz.
En ak­la gel­mez odak ol­ma ih­ti­mal­le­ri­ni ser­de­dip odak ol­du­ğu açık­ça bel­li olan bir ulus­la­ra­ra­sı şir­ke­tin AB mük­te­se­ba­tı ka­muf­la­jı al­tın­da ulus-dev­le­te sal­dı­rı cü­re­ti­nin ge­rek­çe­li ka­rar­da yer al­ma­ma­sı­nı esef­le kar­şı­la­dı­ğı­mı be­lirt­mek is­te­rim.
Ge­rek­çe­li ka­ra­rın ru­hu­na en uy­gun ola­nı­nın kah­pe odak ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum.
Vu­run kah­pe­ye de­nil­me­miş ol­ma­sı­nın iza­hı­nı yap­mak­ta zor­la­nı­yo­rum.
Bu sin­si sal­dı­rı­la­ra kar­şı gö­zü­mü­zü açık tut­maz­sak işi­mi­zin zor ola­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yor, dik­ka­ti­ni­zi aşa­ğı­da­ki sa­tır­la­ra çe­ki­yo­rum.
 
UY­GAR - BAR­BAR
“Po­li­nez­ya­lı 75 ya­şın­da­ki ih­ti­yar Vu­kaa­va ba­na şöy­le de­di:
Ba­tı­lı­la­rın yön­le­ri­ni gö­re­me­yiş­le­ri­nin en açık de­li­li ‘bar­bar’ de­dik­le­ri biz­le­re gö­re ken­di­le­ri­ni ‘uy­gar’ san­ma­la­rı­dır. Eğer bi­zim ya­şa­yı­şı­mı­zı ve ken­di ta­rih­le­ri­ni azı­cık bil­se­ler­di çı­kar­la­rı­na uy­gun ge­len ve ben­lik­le­ri­ni ok­şa­yan bu ay­rı­mın ne ka­dar yer­siz ol­du­ğu­nu uta­na­rak ve vic­dan aza­bı du­ya­rak gö­rür­ler­di. Ke­li­me oyu­nu yap­ma­dan bir­kaç ör­nek ver­mek is­te­rim.
İn­san­lık ta­ri­hin­de te­mel olay­lar­dan bi­ri sa­vaş­tır. Evet, vah­şi ka­bi­le­ler­de sa­va­şın ama­cı yağ­ma­dır ama me­de­ni mil­let­ler­de hem de da­ha bü­yük öl­çü­de ay­nı şey­dir. Kom­şu­la­rı­nın top­rak­la­rı­nı, şe­hir­le­ri­ni, ha­zi­ne­le­ri­ni ve baş­ka zen­gin­lik­le­ri­ni al­mak için sal­dı­rır­lar. Bar­bar­la­rı ha­ber ver­me­den, sa­vaş ilan et­me­den sal­dır­mak­la suç­lar­lar. Ama son dün­ya sa­va­şın­da ve son­ra­sın­da he­men her yer­de böy­le dav­ran­dı­lar. Esir­le­ri öl­dür­dü­ler, tür­lü iş­ken­ce­ler et­ti­ler, kö­le gi­bi kul­lan­dı­lar.
Uy­gar dev­let­ler asır­lar­ca sa­vaş­tan son­ra de­mok­ra­tik dev­let ida­re­si­ne ulaş­mış ol­mak­la övü­nür­ler. Fa­kat bü­tün il­kel top­lum­lar öte­den be­ri ka­bi­le­ye he­sap ver­mek zo­run­da olan ih­ti­yar­lar he­ye­ti ta­ra­fın­dan yö­ne­ti­lir­di.
Bar­bar­la­rın bü­yü­den baş­ka bir bi­lim ta­nı­ma­dık­la­rı ile­ri sü­rü­lür. Sir Ja­mes Fra­zer bi­li­min bü­yü ile olan de­rin iliş­ki­si­ni, ben­zer­li­ği­ni gös­ter­miş­tir. İki­si de bi­zim ‘ma­na’ de­di­ği­miz, si­zin mad­de ve ener­ji adı­nı ver­di­ği­niz cev­he­ri et­ki­le­ye­rek ta­bi­at kuv­vet­le­ri­ni in­sa­nın hiz­me­ti­ne koş­mak ama­cı­nı gü­dü­yor. Hem ba­na bü­yü­cü­ler­den bah­se­de­cek olur­sa­nız, bü­tün ba­tı mem­le­ket­le­ri bu­gün bi­le fal­cı­lar, mü­nec­cim­ler, üfü­rük­çü­ler­le do­lu­dur ve çok iş ya­par­lar de­rim.
Bir de bar­bar­la­rın din­le­ri ölü­le­re tap­mak­la sı­nır­lı­dır de­ni­yor. Ama en akıl­lı ge­çi­nen mil­let­ler de bi­le böy­le de­ğil mi? Vah­yo­lun­muş din­ler or­ta­dan kalk­tık­ça mil­let­ler ger­çek iman­dan yok­sun bir­ta­kım ayin­ler, sem­bol­ler tor­tu­su ha­li­ne gel­mek­ten ken­di­le­ri­ni kur­ta­ra­mı­yor­lar. Bu­na kar­şı­lık ölü­le­re ta­pın­mak di­ni red­de­den­ler ara­sın­da bi­le bu­gün her za­man­kin­den çok göz­de­dir. Mos­ko­va’da­ki Le­nin’in mo­zo­le­si­ni dü­şü­nün.
Uy­gar mem­le­ket­ler­de hal­kın, zen­gin-fa­kir her­ke­sin en üs­tün tut­tuk­la­rı eğ­len­ce­ler al­kol ba­ğım­lı­lı­ğı, çıl­gın dans­lar, mas­ke­li ba­lo­lar, gü­rül­tü­lü hay­van­ca ses­le­rin çı­kar­tıl­dı­ğı mü­zik­ler vah­şi­ler­de gör­dük­le­ri­mi­zin ay­nı­sı­dır.
Bar­bar­lar­da he­men dai­ma hak­sız­ca ye­ri­len mah­re­mi­yet­ten hiç bah­set­me­sem bel­ki si­zin için da­ha iyi olur. İle­ri mem­le­ket­ler­de­ki zi­na­nın yay­gın­lı­ğı, tür­lü fu­huş şe­kil­le­ri­nin ar­tı­şı, cin­sel sa­pık­lı­ğın git­tik­çe rağ­bet gö­rü­şü me­de­ni­ler ara­sın­da­ki ah­lak bo­zuk­lu­ğu­nun vah­şi­le­rin­kin­den kat kat faz­la ol­du­ğu­nu gös­te­rir.
Bar­bar­lar ço­ğun­luk­la ik­lim zo­run­lu­lu­ğun­dan ya da se­fa­let yü­zün­den çıp­lak do­laş­mak zo­run­da ka­lır­lar. Ama ya­zın de­niz ke­na­rın­da, plaj­lar­da, stad­yum­lar­da, sah­ne­ler­de ken­di­le­ri­ni ya­rı çıp­lak teş­hir eden­le­ri, ne­re­dey­se nor­mal­le­şen çıp­lak­lar kamp­la­rı­nı dü­şü­ne­cek olur­sa­nız, uy­gar­la­rın bu ko­nu­da en ha­yâ­sız bar­bar­la­rı ge­ri­de bı­rak­tık­la­rı­nı gö­rür­sü­nüz.
Do­la­yı­sıy­la ‘gü­ya me­de­ni’ ile ‘gü­ya vah­şi’ ara­sın­da­ki te­mel ay­rım­la­rın ne ol­du­ğu­nu ger­çek­ten bil­mek is­te­rim. Ben­ce ‘il­kel’i hor gö­ren ‘uy­gar’ ken­di ken­di­si­ni kı­na­mış ol­mak­tan baş­ka bir şey yap­mış ol­mu­yor.”
Mua­sır me­de­ni­ye­ti ha­fi­fe alan sa­tır­lar­la do­lu olan ki­tap ilk de­fa 1931’de ya­yın­lan­mış.
Şam’da, Tah­ran’da, Bağ­dat’ta, İs­tan­bul’da de­ğil üs­te­lik.
İtal­ya’da.
Ya­ni o za­man­lar­dan be­ri ulaş­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız, hâ­lâ ula­şa­ma­dı­ğı­mız mua­sır bir ül­ke­de.
Pe­ki, 2006’da bu ki­ta­bı ül­ke­miz­de kim ya­yın­la­mış?
İş Ban­ka­sı, ha­ni şu CHP’nin pa­ra­cık­la­rı­nın yat­tı­ğı ban­ka.
Ya­rın­dan te­zi yok Sn. Bay­kal’ın Gio­van­ni Pa­pi­ni de­nen ada­mın Gog isim­li ki­ta­bı­nı bul­dur­tan, bul­durt­tuk­tan son­ra çe­virt­ti­ren, çe­virt­tir­dik­ten son­ra ya­yın­la­tan ga­fil şa­hıs­la­rın ya­ka­la­rı­na ya­pış­ma­sı­nı bek­li­yo­rum.
Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’nden de, İş Ban­ka­sı hak­kın­da Mua­sır Me­de­ni­yet­ler Se­vi­ye­si­ne Ulaş­ma ve Onu Aş­ma he­de­fi­ni kü­çük dü­şür­me, tah­kir ve tez­yif et­me suç­la­rı­nı iş­le­di­ği, do­la­yı­sıy­la Cum­hu­ri­yet kar­şı­tı ey­lem­le­rin oda­ğı ol­du­ğu, bu yüz­den ka­pa­tı­la­rak bü­tün men­kul ve gay­ri­men­kul­le­ri­ne el ko­nul­ma­sı­nı, el ko­nu­lan pa­ra­nın ta­ma­mı­nın da ta­ra­fı­ma ve­ril­me­si­ni is­ti­yo­rum.
İs­te­ye­nin bir yü­zü­nün ka­ra ol­du­ğu­nu, Oba­ma’nın da ABD baş­kan­lı­ğı­nı is­te­di­ği­ni ha­tır­la­tı­yo­rum.
“Ne ala­ka?” di­ye so­ra­cak olan­la­rın her iki ge­rek­çe­li ka­ra­rı tek­rar oku­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.
 
SON TAH­MİN
Ge­rek­çe­li ka­rar­lar, umu­lan ge­rek­çe­siz ya­rar­la­rı do­ğur­ma­ya­cak.

Paylaş Tavsiye Et