Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2009) > Memleket Hali > Darbeciler hiç akıllanmayacak!
Memleket Hali
Darbeciler hiç akıllanmayacak!
Yücel Bulut
OS­MAN­LI Dev­le­ti’ni yö­ne­ten­le­rin, dün­ya­nın ye­ni ko­şul­la­rın­da dev­let iş­le­ri­ni ar­tık es­ki­si gi­bi sür­dü­re­me­ye­cek­le­ri­ni fark et­ti­ği, prob­le­mi çöz­mek için ye­ni­lik­ler pe­şin­de koş­tuk­la­rı ve bir an­lam­da ro­ta de­ği­şik­li­ği­ne yö­nel­dik­le­ri an­dan iti­ba­ren, ik­ti­dar mü­ca­de­le­le­ri­ne ide­olo­jik ge­ri­lim ve ça­tış­ma­lar eş­lik et­me­ye baş­la­mış­tı. Genç Os­man’ın kat­le­dil­me­siy­le ne­ti­ce­le­nen kal­kış­ma, Pat­ro­na­lı Ha­lil ve Ka­bak­çı Mus­ta­fa is­yan­la­rı, için­de bu­lun­duk­la­rı dö­nem­ler­de ik­ti­dar de­ği­şi­miy­le so­nuç­la­nan as­ke­rî dar­be­ler­di. “Ge­le­nek­sel kim­lik”in ko­run­ma­sı ve sür­dü­rül­me­si adı­na, ya­pı­lan re­form­la­rı dur­dur­ma­ya -bel­ki de ge­le­nek­sel ya­pı­nın ih­ya­sı­na dö­nük gi­ri­şim­le­rin top­ye­kun bir ya­pı de­ği­şik­li­ği­ne dö­nüş­me­si­ni en­gel­le­me­ye ve bu an­lam­da da “ba­lans aya­rı” yap­ma­ya- yö­ne­lik ola­rak atıl­mış adım­lar­dı. Ta­rih­sel bağ­la­mı içe­ri­sin­de de­ğer­len­dir­di­ği­miz­de, her bi­ri­nin bir ön­ce­kin­den da­ha az et­ki­li ol­du­ğu ve hat­ta kar­şıt eği­li­mi -ge­le­nek­sel ya­pı­nın ye­ri­ne bü­tü­nüy­le ye­ni (Ba­tı­lı) tarz­da bir dev­let yö­ne­ti­mi­ni- da­ha da güç­len­dir­mek gi­bi bir iş­le­vi ol­du­ğu gö­rül­müş­tü.
Pat­ro­na Ha­lil is­ya­nı ile -o dö­nem­de ger­çek­leş­ti­ri­len re­form­la­rın an­la­mı­nı ve kap­sa­mı­nı gör­me­yi en­gel­le­yi­ci bir ad­lan­dır­ma olan- La­le Dev­ri’nin si­ya­sal ya­pı­da ger­çek­leş­ti­re­ce­ği var­sa­yı­lan de­ği­şim, sı­nır­lan­dı­rıl­mak ve hat­ta son­lan­dı­rıl­mak is­ten­miş­ti. An­cak is­yan son­ra­sın­da ik­ti­da­ra ge­len ida­re­ci­le­rin, se­lef­le­ri­nin ta­kip et­tik­le­ri si­ya­set­le­re ye­ni­den ha­yat ver­dik­le­ri dö­nem­ler ya­şan­dı.
Sa­na­yi Dev­ri­mi ve Fran­sız İh­ti­la­li gi­bi Av­ru­pa’da ya­şa­nan ik­ti­sa­di ve si­ya­si dö­nü­şüm­ler, kı­sa za­man­da tüm dün­ya­yı et­ki­le­yen bo­yut­la­ra ulaş­tı. Ya­şa­nan dün­ya öl­çek­li bu dö­nü­şüm­le­rin et­ki­le­ri, Os­man­lı Dev­le­ti’nde de gö­rün­mek­te ge­cik­me­di. Ni­zam-ı Ce­did ola­rak ad­lan­dı­rı­lan II­I. Se­lim’in pa­di­şah­lık dö­ne­mi tam da bu dö­nü­şüm­le­re denk gel­miş­ti. Ger­çek­leş­ti­ril­me­ye gay­ret edi­len re­form­lar, ma­lum ol­du­ğu üze­re, Ka­bak­çı Mus­ta­fa İs­ya­nı ile son­lan­dı­rıl­mış­tı.
İs­yan bel­ki bel­li bir ida­re­ci­nin ya da gru­bun ik­ti­dar dö­ne­mi­ni son­lan­dı­ra­bil­di; an­cak dev­le­tin ve ül­ke­nin gir­di­ği sü­re­ci so­na er­dir­me ya da de­ğiş­tir­me nok­ta­sın­da ba­şa­rı­ya ula­şa­ma­dı. II­I. Se­lim dö­ne­mi re­form­la­rı­na ra­zı ol­ma­yan çev­re­ler, ge­li­şen pek çok olay ne­ti­ce­sin­de, II. Mah­mut’la bir­lik­te so­nuç­la­rı­nı ön­ce dev­let ve da­ha son­ra da mil­let­te gö­re­ce­ği­miz bü­tü­nüy­le fark­lı bir ya­pı­sal dö­nü­şü­mün ya­şan­ma­sıy­la kar­şı kar­şı­ya kal­dı­lar.
Ba­tı­lı­laş­ma, çağ­daş­laş­ma, mo­dern­leş­me gi­bi ad­lar­la an­dı­ğı­mız bu uzun ta­rih­sel sü­reç, hâ­lâ ay­dın­la­tı­la­ma­mış yı­ğın­la so­ruy­la do­lu­dur. “Ba­tı­lı­laş­ma­ya ne­den ve ne za­man baş­la­dık?” ya da “Fark­lı bir tarz ta­kip edi­le­bi­lir miy­di?” tü­rün­den so­ru­la­ra ve­ri­len ce­vap­lar­da hâ­lâ bir or­tak­lık yok. Ol­ma­sı­nı bek­le­me­mek la­zım bel­ki de. Fa­kat her­hal­de sü­re­cin so­nun­da dev­let ile mil­le­tin git­tik­çe bir­bi­ri­ne ya­ban­cı­laş­tı­ğı ve da­ha­sı im­pa­ra­tor­lu­ğun da yı­kıl­mış ol­du­ğu, her­ke­sin üze­rin­de or­tak­la­şa­ca­ğı bir so­nuç­tur.
 
İs­yan­lar­dan Dar­be­le­re: De­ği­şi­me Ba­lans Aya­rı
Cum­hu­ri­yet Tür­ki­ye’si­nin çok par­ti­li ha­ya­ta geç­tik­ten son­ra özel­lik­le as­ke­rî dar­be­ler öze­lin­de ya­şa­dı­ğı se­rü­ven, Os­man­lı’nın ya­şa­dı­ğı sü­reç­ler­le pa­ra­lel­lik­ler arz edi­yor. Cum­hu­ri­yet ida­re­ci­le­ri, çok par­ti­li ha­ya­ta ge­çiş ka­ra­rı­nı tüm dün­ya­da ya­şa­nan kü­re­sel bir de­ği­şi­me bağ­lı ola­rak ver­miş­ler­di. Ke­ma­list elit, II. Dün­ya Sa­va­şı son­ra­sın­da dün­ya­nın al­dı­ğı ye­ni bi­çi­me uyum sağ­la­ma adı­na Tür­ki­ye’yi dö­nüş­tür­me pro­je­si­ne, CHP’yi dö­nüş­tür­mek­le baş­la­dı. Ar­dın­dan ya­pı­lan ilk se­çim­le­ri -bu­ra­da tek­rar­la­ma­ya ge­rek duy­ma­dı­ğı­mız ma­lum uy­gu­la­ma­la­rıy­la- ka­za­nan CHP, ül­ke­yi ye­ni ko­şul­la­ra ha­zır­la­mak için kül­tür, si­ya­set ve eko­no­mi po­li­ti­ka­la­rın­da pek çok de­ği­şik­lik yap­tı. Bu sü­reç, 1950’li yıl­lar­da DP ik­ti­da­rın­da da­ha da hız­la­na­rak de­vam et­ti. 27 Ma­yıs 1960 ih­ti­la­li bu dö­nü­şü­mün kon­trol­süz ve sis­tem açı­sın­dan sa­kın­ca­lar do­ğu­ra­bi­le­cek nok­ta­la­ra va­ra­ca­ğı en­di­şe­si­ne sa­hip ve ay­nı za­man­da ken­di sı­nıf­sal im­ti­yaz­la­rı­nı da kay­bet­mek­te ol­duk­la­rı­nı dü­şü­nen as­ker-si­vil bü­rok­ra­si­nin bir gi­ri­şi­miy­di.
1960’lı yıl­lar, he­men her alan­da ABD’nin et­ki­si­ne gir­miş ol­sa da, Tür­ki­ye’de çift ku­tup­lu dün­ya­nın yan­sı­ma­la­rı­nın ya­şan­dı­ğı yıl­lar­dı. 9 ve 12 Mart, bu ku­tup­laş­ma­nın ya­rat­tı­ğı bo­şal­ma­nın ta­ri­hiy­di. Mü­ca­de­le­yi 12 Mart’çı­lar ka­zan­dı­lar ve za­fer­le­ri­ni meş­hur “Bal­yoz Ha­re­ka­tı”yla kut­la­dı­lar.
1970’le­rin or­ta­la­rın­dan iti­ba­ren çift ku­tup­lu dün­ya­dan uzak­la­şıl­ma­ya baş­lan­dı. Tür­ki­ye’nin dün­ya­nın ye­ni ko­şul­la­rı­na uyum sağ­la­ma­sı ge­rek­mek­tey­di ve bu da ye­ni bir “as­ke­rî dar­be” de­mek­ti. Bek­le­nen ger­çek­leş­ti ve ya­şa­nan te­rör olay­la­rı ve ça­tış­ma­lar, ye­ni bir “hu­zur ha­re­ke­ti”ni ge­rek­li kıl­dı: 12 Ey­lül 1980.
12 Ey­lül ih­ti­la­liy­le bir­lik­te Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, ye­ni ik­ti­sa­di ve kül­tü­rel po­li­ti­ka­lar ta­kip et­ti. Fa­kat bu po­li­ti­ka­la­rın so­run­la­rı çöz­mek için mi yok­sa ye­ni so­run­lar ya­rat­mak için mi üre­til­dik­le­ri hâ­lâ an­la­şı­la­bil­miş de­ğil. Ör­ne­ğin Kürt so­ru­nu­nun bu­gün­kü bo­yut­la­ra ulaş­ma­sın­da 12 Ey­lül ih­ti­la­li­ni ya­pan­la­rın ih­ti­lal son­ra­sın­da ta­kip et­tik­le­ri si­ya­set­le­rin ne öl­çü­de kat­kı­sı ol­du­ğu araş­tı­rıl­malıdır.
Di­ğer bir önem­li de­ği­şim de her­hal­de ül­ke­nin ya­şa­dı­ğı hız­lı din­dar­laş­may­dı. “Ilım­lı İs­lam”, “Ye­şil Ku­şak Pro­je­si” gi­bi ad­lan­dır­ma­lar­la İs­lam­cısın­dan Ke­ma­listine pek çok çev­re­nin sü­rek­li şüp­hey­le bak­tık­la­rı bir din­dar­laş­may­dı bu. Bu bağ­lam­da “ba­şör­tü­sü me­se­le­si” söz ko­nu­su eği­li­mi kon­trol al­tı­na al­mak için sis­te­min at­tı­ğı bir dü­ğüm özel­li­ği ta­şı­yor­du. Fa­kat an­la­şı­lan bu ön­lem­ler yet­me­di ki, si­ya­set dı­şı mü­da­ha­le­ler­le sü­reç bi­ri­le­ri ta­ra­fın­dan kontrol al­tın­da tu­tul­ma­ya ça­lı­şıl­dı. 28 Şu­bat post-mo­dern dar­be­si, 27 Ni­san e-muh­tı­ra­sı, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’nde açı­lan par­ti ka­pat­ma da­va­la­rı ve ya­kın­lar­da ger­çek­le­şen Er­ge­ne­kon im­za­lı bir di­zi gi­ri­şim de bu kon­trol ve geç­miş dö­ne­min elit­le­ri­nin im­ti­yaz­la­rı­nı kay­bet­me­me ça­ba­la­rı­nın dı­şa­vu­rum­la­rı­dır.
 
Sta­tü­ko­cu­la­rın De­ği­şim­le İm­ti­ha­nı
Os­man­lı ye­ni­leş­me ta­ri­hin­de kar­şı­mı­za çı­kan ve “ge­ri­ci” ola­rak ni­te­le­nen is­yan­lar, ne dev­le­ti gir­di­ği yol­dan ge­ri çe­vi­re­bil­di­ler ne de ül­ke­ye ye­ni bir al­ter­na­tif sun­ma ba­şa­rı­sı gös­te­re­bil­di­ler. Cum­hu­ri­yet Tür­ki­ye’sin­de ül­ke­yi dün­ya­nın de­ği­şen den­ge­le­ri­ne uyum­lu ha­le ge­tir­me­yi amaç­la­yan dar­be­ler ba­şa­rı­ya ula­şır­ken, bu sü­re­ce pa­ra­lel ola­rak im­ti­yaz­lı ko­num­la­rı­nı “ye­ni dü­ze­nin elit­le­ri­ne” ver­me­mek adı­na -sis­te­min sem­pa­tiy­le bak­ma­dı­ğı- dar­be gi­ri­şim­le­rin­de bu­lu­nan elit züm­re­ler ise za­man­la, sağ­la­dık­la­rı kon­sen­süs or­ta­mı­nı kay­be­dip mar­ji­nal­leş­ti­ler. Mar­ji­nal­leş­tik­çe de, içe­ri­de ve dı­şa­rı­da ken­di po­zis­yon­la­rı­na uy­gun ye­ni den­ge ve it­ti­fak ara­yış­la­rı­na gi­riş­ti­ler. Kü­çül­dük­çe ve ya­şam alan­la­rı da­ral­dık­ça hır­çın­lık­la­rı da­ha da art­ma eği­li­mi gös­ter­di.
Son ay­lar­da mu­ha­tap kal­dı­ğı­mız ge­ri­lim­ler, ül­ke­nin ya­şa­dı­ğı dö­nü­şüm sü­re­ci ve geç­miş dö­nem­le­rin elit­le­ri­nin bu sü­re­ce yö­ne­lik tep­ki­le­ri bağ­la­mın­da an­la­şı­la­bi­lir. Ka­ba­ca AKP ül­ke­nin kü­re­sel dö­nü­şü­me uyu­mu­nu tem­sil edi­yor; ken­di­si­ni ka­pat­ma­ya ça­lı­şan­lar ise im­ti­yaz­la­rı­nı kay­bet­mek is­te­me­yen ve git­tik­çe müt­te­fik kay­be­den, mar­ji­nal­le­şen ve can hav­liy­le hu­ku­ku, de­mok­ra­si­yi ve hal­kı hi­çe sa­yan çev­re­ler. Bu mar­ji­nal çev­re­ler bu­gün AKP’yi ka­pat­ma­yı ba­şa­ra­bil­se­ler de, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’ni -bir teh­dit ola­rak al­gı­la­dık­la­rı- kü­re­sel po­li­ti­ka­lar­la uyum­lu bir çiz­gi­de de­vam et­mek­ten alı­ko­ya­ma­ya­cak­lar. Eğer Tür­ki­ye’yi bek­le­yen teh­li­ke kü­re­sel­leş­me­nin ku­şat­ma­sı al­tı­na gir­mek­se; mar­ji­nal­le­şen çev­re­le­rin ya­pıp et­tik­le­ri, ül­ke­nin söz ko­nu­su teh­li­ke kar­şı­sın­da da­ha da za­yıf düş­me­sin­den ve do­la­yı­sıy­la da en­gel­le­me­yi id­di­a et­tik­le­ri sü­reç­le­ri hız­lan­dır­mak­tan öte bir so­nuç do­ğur­ma­ya­cak­tır. Baş­ka bir de­yiş­le, dün Er­ba­kan’a ta­ham­mül ede­me­yen­ler bu­gün Re­cep Tay­yip Er­do­ğan’la im­ti­han edil­mek­te­ler. Er­do­ğan’a ve AKP’ye ta­ham­mül ede­me­yen­le­rin ya­rın kim­ler­le ve ney­le im­ti­han edi­le­cek­le­ri­ni ise bu­gün­den kes­ti­re­bil­mek hiç de ko­lay de­ğil.
Me­se­le­nin da­ha da va­him bo­yu­tu; im­ti­yaz­la­rı­nı kay­bet­mek is­te­me­yen­ler­le ye­ni sü­reç sa­ye­sin­de im­ti­yaz el­de eden­ler ara­sın­da­ki kör dö­vü­şü­nün, dün­ya­nın ve Tür­ki­ye’nin ya­şa­dı­ğı dö­nü­şü­mün ne ol­du­ğu­nun ve ne tür so­nuç­lar do­ğu­ra­ca­ğı­nın göz ar­dı edil­me­si­ne se­be­bi­yet ver­me­si­dir.
Ya­şa­nan dö­nü­şüm­le­rin, ge­rek dev­let ve ge­rek­se de mil­let için ye­ni im­kan­lar sun­du­ğu aşi­kâr. Dün­ya­nın de­ği­şen şart­la­rı­na uyum ça­ba­la­rı, ül­ke­mi­zin de­mog­ra­fik ve eko­no­mik ya­pı­sın­da cid­di de­ği­şik­lik­le­ri be­ra­be­rin­de ge­tir­di ve ge­tir­me­ye de de­vam edi­yor. Si­ya­sal ya­pı­nın dö­nü­şü­mü de­mog­ra­fik ya­pı­yı, de­mog­ra­fik ya­pı­nın dö­nü­şü­mü eko­no­mik ya­pı­yı, eko­no­mik ya­pı­nın dö­nü­şü­mü elit­le­rin dö­nü­şü­mü­nü vs. et­ki­li­yor. Bir­bi­ri­ni kar­şı­lık­lı ola­rak et­ki­le­yen bu dö­nü­şüm sü­reç­le­ri, pek çok ge­ri­li­mi de be­ra­be­rin­de ge­ti­ri­yor.
Dö­nü­şüm­ler yal­nız­ca top­lu­ma ye­ni im­kan­lar sun­mu­yor el­bet­te. İm­kan­lar sun­du­ğu ve zen­gin­lik­ler sağ­la­dı­ğı ka­dar, mev­cut kül­tü­rel do­ku­yu ve da­ya­nış­ma ağ­la­rı­nı yıp­rat­tı­ğı da be­lir­til­me­si ge­re­ken bir ger­çek. Şu ana ka­dar ne dev­let, ne de mil­let ola­rak bu dö­nü­şüm sü­reç­le­rin­de ak­tif bir fa­il ola­rak ken­di ah­la­kı­mı­zı ve da­ya­nış­ma ağ­la­rı­mı­zı üre­te­bil­dik. Tam ter­si­ne, ya­şa­dı­ğı­mız dö­nü­şüm sü­reç­le­ri ye­ni ah­la­kı­mı­zı be­lir­le­di. Top­lum­sal dö­nü­şüm sü­reç­le­ri­nin be­lir­le­di­ği ah­lak ise ge­lip ge­çi­ci­dir. Ka­lı­cı de­ğil­dir. Ger­çek­te de yok­tur. Or­ta­ya çı­kan boş­luk ise ya­şa­nan top­lum­sal cin­ne­tin, bi­rey­sel ve top­lum­sal çü­rü­me­nin se­be­bi­dir.
Os­man­lı Dev­le­ti’nin çağ­daş­laş­ma gi­ri­şim­le­ri dev­let ile mil­le­ti bir­bi­ri­ne ya­ban­cı­laş­tır­mış, bir­bi­ri­ne düş­man ha­le ge­tir­miş­ti. Cum­hu­ri­yet Tür­ki­ye’sin­de ya­şa­nan, dün­ya­da­ki dö­nü­şüm­le­re ül­ke­yi uy­dur­ma ça­ba­la­rı ise mil­le­ti ken­di­si­ne ya­ban­cı­laş­tı­rı­yor. Bu ya­ban­cı­laş­ma­yı dur­du­ra­cak, ye­ni im­kan­lar­dan ya­rar­lan­ma­yı ye­ni teh­li­ke­ler­le baş et­me yol­la­rıy­la bir­lik­te de­ğer­len­di­ren ye­ni bir ah­lak ya­ra­ta­maz isek, bu ka­ra de­lik he­pi­mi­zi yu­ta­cak­tır. Bu nok­ta­da prob­lem si­ya­set­te de­ğil, zi­ra si­ya­set si­ya­set­li­ği­ni ya­pı­yor. Si­ya­set-dı­şı yap­ma­sı ge­re­ke­ni ya­pı­yor mu?

Paylaş Tavsiye Et