Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (December 2008) > Söyleşiyorum > Burhanettin DURAN: “Türk dış politikasında ‘medeniyet derinliği’ arayışı var”
Söyleşiyorum
Burhanettin DURAN: “Türk dış politikasında ‘medeniyet derinliği’ arayışı var”
Konuşan: Ali ASLAN
Dış politikayı şekillendiren yeni stratejik vizyon ve bu vizyonun pratiğe döküldüğü yüksek dış politika performansı, AK Parti iktidarının en çok göze çarpan unsurları olarak dikkat çekiyor. Bu yeni stratejik vizyonun en başta gelen esaslarından biri olan “komşularla sıfır problem” politikası etrafında Türk dış politikasında son yıllarda yaşanan dönüşümleri ve dış politikadaki yeni eğilimleri, Sakarya Üniversitesi’nden Doç. Dr. Burhanettin Duran ile ele aldık. Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde 2001 yılında doktorasını tamamlayan Duran, İslamcılık, Türk siyasi hayatı ve Türk dış politikası konularında araştırmalar yapıyor. Ulusal ve uluslararası hakemli dergilerde ve platformlarda yayınları bulunan Duran’ın ortak editörlüğünü yaptığı Dünya Çatışma Bölgeleri ve Dönüşüm Sürecindeki Türkiye başlıklı iki de kitabı bulunuyor.
 
AK Par­ti’nin bu­gü­ne ka­dar­ki dış po­li­ti­ka söy­le­mi ve pra­tik­le­ri­ne bak­tı­ğı­nız­da na­sıl bir de­ğer­len­dir­me ya­pı­yor­su­nuz? Siz­ce AK Par­ti’nin te­mel dış po­li­ti­ka pa­ra­met­re­le­ri ne­ler­dir?
Cum­hu­ri­yet’in ku­rul­ma­sın­dan be­ri ba­zı dö­nem­ler­de dün­ya ba­sı­nın­da “ye­ni Tür­ki­ye” söy­le­mi or­ta­ya çık­mış­tır. 1920’ler­de, 1950’ler­de ye­ni bir Tür­ki­ye’nin doğ­du­ğun­dan bah­se­dil­miş­tir. 2000’ler­de de ye­ni bir Tür­ki­ye’nin doğ­du­ğu ko­nu­şu­lu­yor. Bu sü­reç 1999’da Hel­sin­ki’de AB üye­li­ği pers­pek­ti­fi alın­ma­sıy­la baş­la­dı. An­cak 2002 se­çim­le­rin­den son­ra AK Par­ti’nin güç­lü bir şe­kil­de ik­ti­da­ra gel­me­siy­le sağ­la­nan si­ya­sal is­tik­rar, eko­no­mik kal­kın­ma ve dış po­li­ti­ka­da­ki ba­şa­rı bun­da çok önem­li bir ye­re sa­hip.
AK Par­ti’nin dış po­li­ti­ka­sı; “en­teg­ras­yon ara­yı­şı” ola­rak AB ile iliş­ki­ler, “den­ge­li kar­şı­lık­lı ba­ğım­lı­lık” te­me­lin­de ABD ile iliş­ki­ler, “ak­tif ba­rış ve iş­bir­li­ği” te­me­lin­de kom­şu­lar­la iliş­ki­ler üze­ri­ne otu­ru­yor. Özel­lik­le 2005 so­nu­na ka­dar AB üye­lik sü­re­ci, Türk de­mok­ra­si­si­ni kon­so­li­de et­me ve iç si­ya­se­ti dö­nüş­tür­me iş­le­vi­ni üst­len­di. Bu baş­lık­lar­la özet­le­ye­bi­le­ce­ğim AK Par­ti dış po­li­ti­ka­sı­nın he­de­fi, Tür­ki­ye’yi Rus­ya ve Al­man­ya gi­bi kü­re­sel bir gü­ce dö­nüş­tür­mek.
AK Par­ti’nin dış po­li­ti­ka di­na­mi­ği­ni ise ye­ni bir me­de­ni­yet söy­le­miyle et­ra­fı örül­müş “ay­dın­lan­mış bir ulu­sal men­fa­at” an­la­yı­şı­nın oluş­tur­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­rum. Ye­ni bir me­de­ni­yet söy­le­mi, Tür­ki­ye’nin dün­ya­da­ki ye­ri­ni ve kim­li­ği­ni Ba­tı­cı­lık, ye­ni Os­man­lı­cı­lık, İs­lam­cı­lık ve Türk­çü­lük gi­bi si­ya­si akım­la­rın ana ar­gü­man­la­rı­nı içe­ren ye­ni bir sen­tez­le an­la­ma ça­ba­sı. Bu ye­ni dış po­li­ti­ka­da, AB ve ABD ile iliş­ki­ler bo­yu­tuy­la Ba­tı­cı, Bal­kan­lar ve Or­ta­do­ğu bo­yu­tuy­la ye­ni Os­man­lı­cı, İs­lam dün­ya­sıy­la ge­liş­ti­ri­len iliş­ki­ler yö­nüy­le İs­lam­cı ve son ola­rak Or­ta As­ya bo­yu­tuy­la Türk­çü un­sur­la­rın har­man­lan­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Bu sen­tez Tür­ki­ye’nin stra­te­jik, ta­ri­hî, eko­no­mik ve kül­tü­rel ko­or­di­nat­la­rı­nın mec­bu­ri­yet­le­ri ola­rak gö­rü­lü­yor. Bu mec­bu­ri­yet­ler bir “stra­te­jik de­rin­lik”ten da­ha öte­de Tür­ki­ye’nin “me­de­ni­yet de­rin­li­ği” ola­rak ele alı­nı­yor. Bu me­de­ni­yet pers­pek­ti­fi hem AB’ye üye ol­ma­yı hem de İs­lam dün­ya­sı ile da­ha faz­la en­teg­re ol­ma­yı bir ara­da yü­rü­te­bi­len bir pers­pek­tif. An­cak bu­ra­da ikin­ci bir un­sur da­ha var: Dış po­li­ti­ka ter­cih­le­rin­de An­ka­ra’yı mer­ke­ze alan “ay­dın­lan­mış ulu­sal bir men­fa­at” de­di­ğim şey. Bu un­sur Türk dış po­li­ti­ka­sın­da­ki sü­rek­li­lik­ler­le AK Par­ti’yi uyum­lu ha­le ge­ti­ri­yor. Yi­ne bu un­sur, AK Par­ti’nin dış po­li­ti­ka­da or­du ile cid­di fi­kir ay­rı­lık­la­rı ya­şa­ma­ma­sı­nın se­be­bi ola­rak da gö­rü­le­bi­lir.
 
AK Par­ti’nin ge­le­nek­sel (Ke­ma­list) Türk dış po­li­ti­ka­sın­da bir “sap­ma” ya da “kı­rıl­ma” ger­çek­leş­tir­di­ği id­dia edi­li­yor. Bu id­di­ala­rın ba­rın­dır­dı­ğı nor­ma­tif yar­gı bir ya­na, siz­ce dış po­li­ti­ka­da bir de­ği­şim ve dö­nü­şüm­den bah­se­de­bi­lir mi­yiz? AK Par­ti’nin dış po­li­ti­ka viz­yo­nu ve pra­tik­le­ri­nin ön­ce­ki dö­nem­ler­le olan de­vam­lı­lık ve fark­lı­lık un­sur­la­rı­nın ne­ler ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yor­su­nuz?
Türk dış po­li­ti­ka­sı­nın AK Par­ti dö­ne­min­de cid­di bir dö­nü­şüm ya­şa­dı­ğı gö­rü­şü­ne ka­tı­lı­yo­rum. Sap­ma ya da kı­rıl­ma ke­li­me­le­ri açık­la­yı­cı de­ğil. Dış po­li­ti­ka­da kı­rıl­ma ol­du­ğu­nu söy­le­me­nin sı­kın­tı­lı ta­ra­fı şu: 85 yıl­dır Türk dış po­li­ti­ka­sı­nın ay­nı çiz­gi üze­rin­de git­ti­ği­ni söy­le­mek ne ka­dar doğ­ru? Söz­ge­li­mi Ata­türk dö­ne­mi dış po­li­ti­ka­sı ile So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­de NA­TO’ya en­deks­le­nen bir po­li­ti­ka ne ka­dar ay­nı çiz­gi­de? Ya da Ata­türk’ün kom­şu ül­ke­ler­le iş­bir­li­ği ve pakt­lar kur­ma­yı ön­ce­le­yen po­li­ti­ka­sı ile AK Par­ti’nin Irak’a Kom­şu Ül­ke­ler Plat­for­mu ya da Kaf­kas­lar İş­bir­li­ği Plat­for­mu’nun ku­rul­ma­sı­nı öner­me­si ara­sın­da ben­zer­lik yok mu?
Dış po­li­ti­ka­yı an­la­ma­da dö­nü­şüm ke­li­me­si­ni da­ha de­ğer­li bu­lu­yo­rum. Dö­nü­şüm ke­li­me­si sü­rek­li­li­ği de için­de ta­şır. AK Par­ti dış po­li­ti­ka­sı­nın de­ği­şim bo­yu­tu­nun sü­rek­li­lik­ten da­ha öne çık­tı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Sü­rek­li­lik bo­yu­tuy­la ba­kıl­dı­ğın­da, Ke­ma­list dış po­li­ti­ka­da sü­rek­li­lik ola­rak gö­rü­len pren­sip­ler Ba­tı­cı­lık ve sta­tü­ko­cu­luk ise AB’ye üye­lik sü­re­ci için bü­yük bir ça­ba gös­te­ren Er­do­ğan’ın bu ge­le­nek­ten uzak­laş­tı­ğı söy­le­ne­mez. Bu açı­dan ba­kıl­dı­ğın­da as­lın­da AK Par­ti’nin ye­ni dış po­li­ti­ka­sı, Tür­ki­ye’nin So­ğuk Sa­vaş ve 11 Ey­lül son­ra­sın­da için­de bu­lun­du­ğu or­ta­ma uyum sağ­la­ma­sı­dır. Bu yö­nüy­le Özal’ın dış po­li­ti­ka­sı ile sü­rek­li­lik arz edi­yor.
De­ği­şim bo­yu­tuy­la ba­kıl­dı­ğın­da ise özel­lik­le dış po­li­ti­ka­da “bir me­de­ni­yet de­rin­li­ği” ara­yı­şı çok önem­li. Bu ara­yış, Ke­ma­list dış po­li­ti­ka­nın bir tür­lü çö­ze­me­di­ği kim­lik so­ru­nu­na cid­di bir açı­lım ge­ti­ri­yor. AK Par­ti Türk dış po­li­ti­ka­sın­da bir kim­lik kri­zi ya da ter­ci­hi ih­ti­ma­li­ni red­de­di­yor. Tür­ki­ye ne Ba­tı ile İs­lam ara­sın­da bir köp­rü ne Ba­tı’nın bir cep­he ül­ke­si ne de bağ­lı ol­du­ğu ta­ri­hî, coğ­ra­fi, kül­tü­rel böl­ge­ler ara­sın­da par­ça­lan­mış bir ül­ke. Bu iti­bar­la en bü­yük dö­nü­şüm kim­lik/ben­lik al­gı­la­ma­sın­da ya­şan­dı. Bu­nun so­nu­cun­da kor­ku­lar te­me­lin­de de­ğil iş­bir­li­ği te­me­lin­de şe­kil­le­nen, öz­gü­ve­ni yük­sek, ken­di­ni kü­re­sel bir güç ola­rak al­gı­la­yan ye­ni bir an­la­yış be­lir­di. Ay­rı­ca AK Par­ti’nin kom­şu­la­rı­nın uzun va­de­li, ay­dın­lan­mış men­fa­at­le­ri­ni dü­şü­nen, he­sap eden bir dip­lo­ma­si an­la­yı­şı­nı öne çı­kar­ma­sı­nı da önem­si­yo­rum. Bu dip­lo­ma­si an­la­yı­şı, iliş­ki­ler­de gü­ve­ni pe­kiş­ti­ren ve Tür­ki­ye’nin için­de bu­lun­du­ğu ye­ni olu­şum­la­ra fır­sat ta­nı­yan çok önem­li bir ser­ma­ye.
 
AK Par­ti’nin dış po­li­ti­ka­sı­nın İs­lam­cı çev­re­ler­den de tep­ki al­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Bu tep­ki­le­rin te­me­lin­de ya­tan se­bep ne­dir? AK Par­ti’nin dış po­li­ti­ka­sı, Mil­li Gö­rüş çiz­gi­sin­de­ki par­ti­le­rin dış po­li­ti­ka viz­yo­nu ve pra­tik­le­rin­den han­gi nok­ta­lar­da ay­rı­lı­yor ve ör­tü­şü­yor?
Ata­türk’ün dış po­li­ti­ka­sın­dan uzak­la­şıl­dı­ğı­nı söy­le­yen­ler de, Ba­tı kar­şı­sın­da bir İs­lam bir­li­ği­nin li­de­ri ola­rak Tür­ki­ye’yi ha­yal eden İs­lam­cı­lar da fo­toğ­ra­fın tü­mü­nü gö­re­mi­yor­lar. AK Par­ti’nin Mil­li Gö­rüş çiz­gi­sin­de­ki par­ti­ler­den ay­rıl­dı­ğı en önem­li nok­ta, ulus­la­ra­ra­sı sis­te­me ve Ba­tı’ya ba­kı­şın­da­ki de­ği­şim. Mil­li Gö­rüş çiz­gi­sin­den ge­len si­ya­set­çi­ler ola­rak Tay­yip Er­do­ğan ve Ab­dul­lah Gül, Ba­tı kar­şı­tı, ça­tış­ma­cı ve üçün­cü dün­ya­cı bir pers­pek­ti­fi terk et­ti. Ba­tı ile iyi iliş­ki­ler ku­ran, AB ile mü­za­ke­re­le­re baş­la­ma­da çok is­tek­li bir dış po­li­ti­ka­nın ta­kip­çi­si ol­du­lar. Er­do­ğan, İs­la­mi bir eko­no­mik blok ku­rul­ma­sı fik­ri­ni red­det­ti. İs­lam ile Ba­tı ara­sın­da öz­cü bir fark­lı­lık ve ça­tış­ma gö­ren İs­lam­cı bir ulus­la­ra­ra­sı si­ya­set an­la­yı­şı­nı terk et­mek, Er­do­ğan’ın eli­ni hem iç­te hem dış­ta güç­len­dir­di. Bu yö­nüy­le AK Par­ti, Re­fah Par­ti­si’ne kı­yas­la da­ha ger­çek­çi bir ulus­la­ra­ra­sı sis­tem oku­ma­sı­na sa­hip.
İs­lam dün­ya­sı ile iliş­ki­ler, D-8 gi­bi ye­ni olu­şum­lar kur­mak ye­ri­ne mev­cut ulus­la­ra­ra­sı ör­güt­ler­de ar­tan et­kin­lik üze­rin­den yü­rü­tü­lü­yor. AK Par­ti, Ba­tı ile İs­lam dün­ya­sı ara­sın­da her iki­si­ne de ait olan Tür­ki­ye’yi güç­lü bir ak­tör kıl­ma­ya ça­lı­şı­yor. De­mok­ra­si, hu­kuk dev­le­ti ve ka­dın hak­la­rı­nı in­san­lı­ğın or­tak de­ğer­le­ri ola­rak gö­ren AK Par­ti’nin, bu de­ğer­le­ri İs­lam dün­ya­sı­na tav­si­ye eden ko­nu­mu­nun Ba­tı ile ça­tış­ma­cı bir yak­la­şım­dan da­ha çok üm­me­tin fay­da­sı­na ol­du­ğu aşi­kâr. Bu iti­bar­la AK Par­ti’nin İs­lam­cı ol­ma­yan ama İs­la­mi has­sa­si­yet­le­ri gö­ze­ten tu­tu­mu­nun İs­lam dün­ya­sın­da dik­kat­le iz­len­di­ği­ni bi­li­yo­ruz.
 
AK Par­ti’nin dış po­li­ti­ka ter­cih­le­ri­nin hal­kın Ba­tı ve İs­lam dün­ya­sı­nı al­gı­la­ma­sın­da bir dö­nü­şüm mey­da­na ge­tir­di­ğin­den bah­se­de­bi­lir mi­yiz? Bu an­lam­da özel­lik­le AK Par­ti’nin AB’ye yö­ne­lik tu­tu­mu­nu ve po­li­ti­ka­la­rı­nı na­sıl de­ğer­len­di­ri­yor­su­nuz?
Kıs­men de ol­sa böy­le bir dö­nü­şüm­den bah­se­de­bi­li­riz. İs­lam­cı geç­miş­ten ve Ba­tı’ya kar­şı şüp­he du­yan bir ge­le­nek­ten ge­len Er­do­ğan’ın AB’ye gir­me gay­re­ti mu­ha­fa­za­kâr ke­sim­ler­de Ba­tı kar­şıt­lı­ğı­nı azalt­tı. An­cak AK Par­ti’nin dış po­li­ti­ka ter­cih­le­ri­nin la­ik ke­sim­ler­de İs­lam dün­ya­sı­na ba­kış­ta ne gi­bi bir de­ği­şim ge­tir­di­ği tar­tış­ma­lı. He­nüz be­lir­gin bir de­ği­şim ol­du­ğu ka­na­ati­ni ta­şı­mı­yo­rum.
AK Par­ti ik­ti­da­ra gel­dik­ten son­ra çı­kar­dı­ğı uyum pa­ket­le­ri ile yo­ğun bir Av­ru­pa­lı­laş­ma ham­le­si yü­rüt­tü. Bu dö­nem­de dış po­li­ti­kayı, iç po­li­ti­ka­yı dö­nüş­tür­me­nin bir ara­cı ola­rak kul­lan­dı. İç po­li­ti­ka­da DGM’le­rin kal­dı­rıl­ma­sın­dan MGK’nın ya­pı­sı­nın de­ğiş­ti­ril­me­si­ne ka­dar bir­çok alan­da önem­li bir dö­nü­şüm ger­çek­leş­tir­di. Bu an­lam­da de­mok­ra­tik­leş­me dış po­li­ti­ka­nın bir par­ça­sı ha­li­ne gel­di. Di­ğer bir de­yiş­le, dış po­li­ti­ka Türk si­ya­sal sis­te­mi­ni mu­ha­fa­za­kâr la­ik ke­sim­ler­le ça­tış­ma­dan dö­nüş­tür­me­nin bir ara­cı ha­li­ne gel­di. AB üye­li­ği­nin Türk top­lu­mun­da gör­dü­ğü des­tek ve AK Par­ti’nin bu sü­re­ci sa­hip­len­me­si iç po­li­ti­ka­da­ki meş­rui­yet so­run­la­rı­nı da aş­ma­sı­na yar­dım­cı ol­du.
 
AK Par­ti’nin dış po­li­ti­ka­sı­nın top­lum­sal bir te­me­li var mı? Ay­rı­ca kim­lik ile dış po­li­ti­ka ara­sın­da­ki kar­şı­lık­lı et­ki­le­şim dü­şü­nül­dü­ğün­de, AK Par­ti’nin dış po­li­ti­ka pra­tik­le­ri­nin top­lu­mun ko­lek­tif ben al­gı­la­ma­sı­nı et­ki­le­di­ği ve dö­nüş­tür­dü­ğün­den bah­se­de­bi­lir mi­yiz?
Mu­ha­fa­za­kâr de­mok­rat kim­lik ile ye­ni bir si­ya­set ge­tir­me id­diasın­da­ki AK Par­ti, 1980 son­ra­sı Tür­ki­ye’nin sos­yo-kül­tü­rel ya­pı­sın­da­ki dö­nü­şü­me kar­şı­lık ge­li­yor. Bu an­lam­da AK Par­ti, kriz dö­ne­min­de Türk seç­me­nin­den yük­se­len eko­no­mik kal­kın­ma, sos­yal ada­let, de­mok­ra­tik­leş­me ve dün­ya ile en­teg­ras­yon ta­lep­le­ri­ni ger­çek­leş­ti­re­cek bir par­ti ola­rak öne çık­tı.
Öz­gü­ve­ni yük­sek ve ak­tif bir dış po­li­ti­ka­nın cid­di bir top­lum­sal te­me­li ol­du­ğu ka­nı­sın­da­yım. An­cak iç po­li­ti­ka­da­ki 27 Ni­san e-Muh­tı­ra­sı, 22 Tem­muz se­çim­le­ri ve AK Par­ti ka­pat­ma da­va­sı gi­bi ge­ri­lim dö­nem­le­ri­nin, dış po­li­ti­ka­da­ki ge­liş­me­le­rin ge­niş kit­le­ler ta­ra­fın­dan ye­te­ri ka­dar fark edil­me­si­ni en­gel­le­di­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum. Böy­le ba­kıl­dı­ğın­da dış po­li­ti­ka­da sağ­la­nan is­tik­ra­rın iç po­li­ti­ka­da fark­lı elit ke­sim­le­ri­ni ku­şa­tan bir uz­laş­ma ile so­nuç­lan­ma­dı­ğı­nı söy­le­ye­bi­li­rim. Elit­ler ara­sın­da sü­rek­li ta­ze­le­nen bir ge­ri­lim söz ko­nu­su. Bu ge­ri­lim ya­şam tarz­la­rı­nın ya da sı­nıf­la­rın re­ka­be­ti ola­rak da oku­na­bi­lir. Ama iç po­li­ti­ka­da­ki bu ge­ri­lim, AK Par­ti’nin ye­ni dış po­li­ti­ka viz­yo­nu­nun top­lu­mun ve özel­lik­le elit­le­rin ko­lek­tif ben al­gı­la­ma­sı­nı dö­nüş­tür­me­si­ni sı­nır­lı­yor. Oda­ğı­nı iç po­li­ti­ka­dan dı­şa çe­vi­re­me­yen ve iç­te­ki kor­ku­la­rın­dan arı­na­ma­yan Tür­ki­ye, si­vil top­lu­mu­nu dış po­li­ti­ka ala­nın­da ye­te­ri ka­dar ha­re­ket­len­di­re­mi­yor. Sü­rek­li ta­ze­le­nen ge­ri­lim­ler ve bir tür­lü gel­me­yen uz­laş­ma oy ge­ti­ri­yor; an­cak iç po­li­ti­ka­yı o oran­da dö­nüş­tür­mü­yor.
 
AK Par­ti’nin dış po­li­ti­ka­da at­tı­ğı adım­la­rın Ba­tı ve İs­lam dün­ya­sı­nın Tür­ki­ye al­gı­sın­da bir de­ği­şik­lik mey­da­na ge­tir­di­ğin­den bah­se­de­bi­lir mi­yiz?
Dün­ya ba­sı­nın­da ye­ni bir Tür­ki­ye’nin doğ­du­ğun­dan bah­se­dil­me­si bu de­ği­şen al­gı­ya işa­ret edi­yor. 1 Mart Tez­ke­re­si’nin red­di, ABD’den Rus­ya’ya, AB’den İs­lam ül­ke­le­ri­ne ka­dar bir­çok çev­re­de Tür­ki­ye ile il­gi­li ye­ni bir al­gı­nın doğ­ma­sı­na se­bep ol­du. AK Par­ti’nin kim­li­ği, Er­do­ğan ve Gül’ün İs­lam­cı geç­miş­le­ri İs­lam dün­ya­sın­da, AB üye­li­ği ko­nu­sun­da­ki sa­mi­mi­yet­le­ri de Ba­tı dün­ya­sın­da olum­lu te­sir­ler bı­rak­tı. La­ik ve de­mok­ra­tik bir ül­ke ola­rak Tür­ki­ye’nin İs­lam­cı geç­mi­şe sa­hip, eş­le­ri ör­tü­lü olan baş­ba­ka­nı ve cum­hur­baş­ka­nı var. Bu çok önem­li sem­bo­lik bir ser­ma­ye. Bu ser­ma­ye “ılım­lı İs­lam” ya da “Ma­lez­ya’ya dön­mek” söy­lem­le­ri ile üs­tü ör­tü­le­bi­le­cek bir şey de­ğil. Tür­ki­ye dı­şa­rı­dan fark­lı se­çe­nek­ler ara­sın­da bö­lün­müş, par­ça­lan­mış bir ül­ke ola­rak gö­rül­mü­yor. Ar­tık Tür­ki­ye’nin ge­le­ce­ği Taş­kent’te mi, Mek­ke’de mi, yok­sa Brük­sel’de mi di­ye so­ran yok. An­ka­ra mer­kez­li ye­ni bir Tür­ki­ye’nin yük­se­len bir ak­tör ol­du­ğun­dan, yu­mu­şak gü­cün­den, de­mok­ra­tik tec­rü­be­sin­den ders alı­na­bi­le­ce­ğin­den bah­se­di­li­yor. 
 
AK Par­ti dış po­li­ti­ka ya­pım­cı­la­rı­nın çiz­di­ği dış po­li­ti­ka viz­yo­nu­nun en önem­li un­sur­la­rın­dan bi­ri­si “kom­şu­lar­la sı­fır prob­lem” po­li­ti­ka­sı. Bu po­li­ti­ka kap­sa­mın­da şu ana ka­dar han­gi so­mut so­nuç­lar alın­dı? Han­gi ül­ke­ler­le, han­gi prob­lem­le­rin üs­te­sin­den ge­lin­di? Önü­müz­de­ki sü­reç­te baş­ka han­gi adım­la­rın atıl­ma­sı­nı bek­le­me­li­yiz?
Bil­di­ği­niz gi­bi bu kav­ra­mı li­te­ra­tü­re ka­zan­dı­ran Ah­met Da­vu­toğ­lu. AK Par­ti’nin ye­ni dış po­li­ti­ka viz­yo­nu­nun hem te­ori­sin­de hem pra­ti­ğin­de müs­tes­na bir ye­re sa­hip olan Da­vu­toğ­lu, Tür­ki­ye’nin Rus­ya ve Al­man­ya gi­bi baş­ka mer­kez ül­ke­ler­de ol­ma­yan bir özel­li­ğe sa­hip ol­du­ğu­na vur­gu ya­pı­yor. Tür­ki­ye, et­ra­fın­da­ki böl­ge­le­re ve kı­ta­la­ra op­ti­mum bir ya­kın­lı­ğa sa­hip. Tür­ki­ye’yi Or­ta­do­ğu, Bal­kan, Kaf­kas, Or­ta As­ya, Ha­zar, Ak­de­niz, Kör­fez ve Ka­ra­de­niz böl­ge­le­ri­nin vaz­ge­çil­mez ve mer­ke­zî un­su­ru ola­rak gö­ren bu yak­la­şım, ye­ni bir ro­lün üst­le­nil­me­si­ni öne­ri­yor. Çev­re­sin­de dü­zen, is­tik­rar ve gü­ven­li­ği ak­tif bir dış po­li­ti­ka ile ku­ran bir yak­la­şım.
“Yurt­ta sulh, ci­han­da sulh” il­ke­si ile ra­hat­lık­la bir­leş­ti­ri­le­bi­le­cek bu yak­la­şım di­na­mik bir dip­lo­ma­si­yi, iç po­li­ti­ka­da si­ya­si is­tik­ra­rı ve güç­lü bir li­der­li­ği ge­rek­ti­ri­yor. Kom­şu­la­rı­na “kor­ku” te­me­lin­de de­ğil de iş­bir­li­ği ve uz­laş­ma te­me­lin­de yak­la­şan ye­ni Tür­ki­ye, böl­ge­sin­de en önem­li ak­tör ko­nu­mu­na gel­di.
Bu açı­dan ba­kıl­dı­ğın­da “kom­şu­lar­la sı­fır prob­lem” yak­la­şı­mı Türk dış po­li­ti­ka­sı­nın ana çiz­gi­sin­de bir dö­nü­şü­me işa­ret edi­yor. Kom­şu­la­rıy­la so­run is­te­me­yen an­cak kom­şu­la­rı­na kar­şı sü­rek­li te­dir­gin, sta­tik bir dış po­li­ti­ka an­la­yı­şın­dan, kom­şu­la­rı­nın so­run­la­rı­nın ken­di­si­ni ne ka­dar et­ki­le­di­ği­ni bi­len bir yak­la­şı­ma ge­çil­di. Bu­nun iki yö­nü var: İl­ki kom­şu­la­rıy­la ara­sın­da­ki so­run­la­rı çöz­mek, ikin­ci­si ise kom­şu­la­rı­nın di­ğer ül­ke­ler­le olan iliş­ki­le­rin­de­ki so­run­la­rın çö­zü­mü için ak­tif rol al­mak. Bu ba­zen ara­bu­lu­cu­luk yap­mak ba­zen de bir iş­bir­li­ği çer­çe­ve­si öner­mek şek­lin­de olu­yor. Irak’a Kom­şu Ül­ke­ler Plat­for­mu ve Kaf­kas­lar İş­bir­li­ği Platformu öne­ri­leri gi­bi.
“Kom­şu­lar­la sı­fır prob­lem” yak­la­şı­mı Türk dış po­li­ti­ka­sın­da­ki kla­sik gü­ven­lik an­la­yı­şı­nı da dö­nüş­tü­rü­yor. Hat­ta kom­şu­lar ara­sın­da yer­le­şen gü­ve­nin böl­ge­de­ki gü­ven­lik kül­tü­rü­nü dö­nüş­tür­dü­ğü de söy­le­ne­bi­lir. Su­ri­ye’nin Tür­ki­ye’ye ba­kı­şın­da­ki de­ği­şim bu­na gü­zel bir ör­nek. Ay­rı­ca Tür­ki­ye ken­di­si­ne gü­ve­ni­len bir ak­tör ola­rak Su­ri­ye-İs­ra­il, Pa­kis­tan-Af­ga­nis­tan, ABD-İran ara­sın­da ve Lüb­nan ile Irak’ın iç kav­ga­la­rın­da ya­pı­cı ve be­lir­le­yi­ci bir ara­bu­lu­cu ro­lü üst­le­ne­cek du­ru­ma gel­di.
 
“Kom­şu­lar­la sı­fır prob­lem” po­li­ti­ka­sı Tür­ki­ye’nin zih­nî ve tek­nik do­na­nı­mı ve bu­lun­du­ğu ulus­la­ra­ra­sı coğ­ra­fi ko­num göz önü­ne alın­dı­ğın­da ne ka­dar ger­çek­çi? Siz­ce bu po­li­ti­ka­nın za­yıf nok­ta­la­rı ne­ler?
İs­tik­rar­lı bir hü­kü­met ve güç­lü bir li­der­lik ol­ma­dan, ak­tif ve di­na­mik ol­ma­yı faz­la­sıy­la önem­li kı­lan böy­le bir po­li­ti­ka­nın uy­gu­lan­ma­sı ko­lay gö­rün­mü­yor. Kom­şu­lar­la sı­fır prob­lem ko­nu­sun­da AK Par­ti’nin ba­şa­rı­lı ol­ma­sın­da dış po­li­ti­ka ya­pım sü­re­ci­ne ka­tı­lan ak­tör­le­rin ni­te­li­ği be­lir­le­yi­ci. Er­do­ğan-Gül-Ba­ba­can ve Da­vu­toğ­lu’nun Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı bü­rok­ra­si­si ile ya­ka­la­dı­ğı uyu­mun bu ba­şa­rı­da et­ki­si bü­yük. Tek ba­şı­na ik­ti­dar olan AK Par­ti li­der­li­ği­nin gös­ter­di­ği güç­lü si­ya­si ira­de ol­mak­sı­zın bu po­li­ti­ka ne ka­dar yü­rü­tü­le­bi­lir, bu sor­gu­la­na­bi­lir. Koa­lis­yon dö­nem­le­rin­de dış po­li­ti­ka ya­pı­mın­da na­sıl bir uyum sağ­la­na­bi­lir? Kom­şu ül­ke­ler­le dip­lo­ma­si­de Tür­ki­ye’nin stra­te­jik, fel­se­fi ve ta­ri­hî de­rin­li­ği­ni gös­te­re­bi­le­cek da­nış­man­lar her za­man si­ya­si­ler­le bir­lik­te ola­cak mı? Bu pers­pek­tif Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı’nda ne ka­dar ku­rum­sal­laş­tı? Bu so­ru­la­rın ce­vap­lan­ma­sı la­zım. Üni­ver­si­te­le­rin, araş­tır­ma ku­rum­la­rı­nın bu po­li­ti­ka pers­pek­ti­fi­ne en­teg­re ol­du­ğu söy­le­ne­mez. Tür­ki­ye’nin en­te­lek­tü­el ve aka­de­mik ser­ma­ye­si­nin bu ye­ni pers­pek­tif­le uyum­lu ola­rak se­fer­ber edi­le­me­me­si en bü­yük so­run. Ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler bö­lüm­le­ri­ne stra­te­jik he­def­ler ko­ya­ma­yan bir ül­ke­nin sür­dü­rü­le­bi­lir stra­te­jik de­rin­li­ği ola­bi­lir mi?
 
“Kom­şu­lar­la sı­fır prob­lem” po­li­ti­ka­sın­da so­mut so­nuç­la­rın alın­ma­sı­nın, uzun yıl­lar­dır ge­rek iç ge­rek­se dış po­li­ti­ka ala­nın­da “gü­ven­siz­lik” ek­se­nin­de ge­liş­ti­ri­len “kor­ku” po­li­ti­ka­la­rı­na yas­la­na­rak sis­tem için­de­ki yer­le­ri­ni ko­ru­yan ba­zı ku­rum­la­rı olum­suz et­ki­le­di­ği id­di­a edi­li­yor. Bu po­li­ti­ka­la­rın ül­ke için­de­ki güç den­ge­le­ri­ni et­ki­le­di­ği­ni dü­şü­nü­yor mu­su­nuz?
Kuş­ku­suz iç ve dış düş­man teh­dit­le­ri et­ra­fın­da si­ya­se­tin gü­ven­lik­leş­ti­ril­di­ği bir ül­ke­de si­ya­se­tin asıl be­lir­le­yi­ci­si gü­ven­lik güç­le­ri, ya­ni or­du olur; si­ya­sal kül­tü­rü de mi­li­ter bir kül­tür olur. 1990’lar­da bu­nu bü­tün çıp­lak­lı­ğıy­la ya­şa­dık. An­cak gü­ven­lik mer­kez­li ol­ma­nın, si­ya­se­tin ala­nı­nı bu yön­de da­ralt­ma­nın ne iç­te ne de dış­ta gü­ven­li­ği­mi­zi sağ­la­dı­ğı­nı çok net bir şe­kil­de gör­dük. PKK ile mü­ca­de­le­ye ve Er­me­ni soy­kı­rı­mı id­di­ala­rı­nı dün­ya­nın ka­bul et­me­si­ni en­gel­le­me­ye en­deks­len­miş bir dış po­li­ti­ka­nın sı­kın­tı­la­rı­nı ya­şa­dık. Kürt so­ru­nu­nun an­cak AB çer­çe­ve­sin­de çö­zü­le­bi­le­ce­ği­ni söy­le­yen Ge­nel­kur­may es­ki Baş­ka­nı Hil­mi Öz­kök, kor­ku ve gü­ven­lik­leş­tir­me te­mel­li si­ya­se­tin if­la­sı­nı ilan et­ti.
AK Par­ti’nin 2003’te Kıb­rıs ve Irak ko­nu­la­rın­da bir di­renç ve uyum so­ru­nu ya­şa­dı­ğı­nı söy­le­ye­bi­li­riz. Bu­gün için “kom­şu­lar­la sı­fır prob­lem” po­li­ti­ka­sı­nın, uy­gu­la­ma zor­luk­la­rı­na rağ­men, ül­ke­mi­zi hem ABD hem de AB nez­din­de güç­len­dir­di­ği, dış po­li­ti­ka ya­pı­mı­na ka­tı­lan­la­rın hep­si­nin fark et­ti­ği, ka­bul et­ti­ği bir şey. Su­ri­ye ile it­ti­fa­ka dö­nü­şen iliş­ki­ler, İran ile PKK’yla mü­ca­de­le­de uyum ya­ka­la­mış bir po­li­ti­ka ki­mi ni­çin ra­hat­sız et­sin? An­cak ABD’ye ya­kın ol­ma­yı mil­li men­faa­tin önü­ne ko­yan­lar ra­hat­sız ola­bi­lir. AK Par­ti’nin An­ka­ra mer­kez­li dış po­li­ti­ka­sı, or­du­yu, Tür­ki­ye’nin ay­dın­lan­mış çı­kar­la­rı te­me­lin­de ik­na ede­bi­le­cek bir pers­pek­ti­fe sa­hip.  
 
Ba­zı Ba­tı­lı dev­let­ler Tür­ki­ye’nin dış po­li­ti­ka ter­cih­le­rin­den ve ka­zan­dı­ğı di­na­mizm­den za­man za­man ra­hat­sız ol­duk­la­rı­nı açık ve­ya­hut do­lay­lı bir şe­kil­de ifa­de edi­yor. Önü­müz­de­ki dö­nem­de Tür­ki­ye ile Ba­tı dün­ya­sı ara­sın­da da­ha cid­di kriz­le­re ta­nık ola­bi­lir mi­yiz?
1 Mart Tez­ke­re­si ABD ile iliş­ki­ler­de cid­di bir tah­ri­ba­ta se­bep ol­du. Ta­mir et­mek uzun sü­rdü. Bu tez­ke­re geç­sey­di eğer dış po­li­ti­ka­nın baş­ka bo­yut­la­rın­da tah­ri­bat ola­cak­tı ve on­lar ta­mir edi­le­cek­ti. An­cak 2007’den iti­ba­ren ku­ru­lan iliş­ki­le­rin da­ha sağ­lık­lı ze­mi­ne otur­du­ğu ka­na­atin­de­yim. “Kom­şu­lar­la sı­fır prob­lem” yak­la­şı­mı Türk dış po­li­ti­ka­sı­nın ar­tık sa­de­ce kla­sik ABD ya da Ba­tı it­ti­fa­kı te­me­lin­de şe­kil­le­ne­me­ye­ce­ği­nin dek­la­ras­yo­nu ma­hi­ye­tin­de. Türk dış po­li­ti­ka­sın­da­ki bu ye­ni viz­yo­nun ABD ve Ba­tı’da da fark edil­me­ye baş­lan­dı­ğı söy­le­ne­bi­lir. Gra­ham Ful­ler Yük­se­len Böl­ge­sel Ak­tör: Ye­ni Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ad­lı son ki­ta­bın­da Tür­ki­ye’nin ye­ni dış po­li­ti­ka­sı­nın da­ha ba­ğım­sız ol­ma­sı ko­nu­sun­da AK Par­ti’nin öte­sin­de ulu­sal bir mu­ta­ba­kat ol­du­ğu­nu be­lir­ti­yor. Bu­nun ABD ta­ra­fın­dan ka­bul edi­le­rek Türk-Ame­ri­kan iliş­ki­le­ri­nin bu ka­bul üze­rin­den şe­kil­len­di­ril­me­si­ni öne­ri­yor.
Tür­ki­ye ile Ba­tı ara­sın­da ba­zı ko­nu­lar­da so­run­lar çı­ka­bi­lir; an­cak bu­nun cid­di kriz­le­re va­ra­ca­ğı­nı san­mı­yo­rum. AK Par­ti, Türk dış po­li­ti­ka­sı­nın Ba­tı ve Av­ru­pa bo­yu­tu­nu ze­de­le­ye­rek bir ye­re va­rı­la­ma­ya­ca­ğı­nı ga­yet iyi bi­li­yor. Ba­tı’nın da Tür­ki­ye’ye ih­ti­ya­cı var. AB üye­le­ri Or­ta­do­ğu po­li­ti­ka­la­rı­nı Tür­ki­ye ol­ma­dan ra­hat­lık­la be­lir­le­ye­me­ye­cek­ler­dir. Net olan şu, Tür­ki­ye ar­tık çan­ta­da kek­lik de­ğil. Tür­ki­ye’nin böl­ge­siy­le il­gi­li söy­le­ye­cek­le­ri var ve ar­tık bü­tün ak­tör­ler bu­nu hem he­sap et­mek hem de din­le­mek du­ru­mun­da. Zi­ra Tür­ki­ye böl­ge ile olan en­teg­ras­yo­nu­nu iler­let­tik­çe Or­ta­do­ğu’da ve Kaf­kas­ya’da ar­tık yol­lar An­ka­ra’ya çok sık dü­şü­yor.
 
Gü­nü­müz­de hem Tür­ki­ye hem de Rus­ya’nın ulus­la­ra­ra­sı sis­tem­de et­kin­lik­le­ri­ni art­tır­ma­ya ça­lış­tık­la­rı­nı ve nü­fuz alan­la­rı­nın bel­li nok­ta­lar­da ça­kış­tı­ğı­nı göz önü­ne alır­sak, Tür­ki­ye-Rus­ya iliş­ki­le­ri­nin ge­le­ce­ği ko­nu­sun­da ne­ler söy­le­ye­bi­lir­si­niz?
Türk-Rus iliş­ki­le­ri­nin ta­ri­hi­ne bak­tı­ğı­mız­da, Os­man­lı’nın son iki yüz­yı­lın­da sü­rek­li bir kar­şı­laş­ma ve ça­tış­ma ol­du­ğun gö­rü­yo­ruz. “Has­ta adam” ta­nım­la­ma­sı Rus­lar ta­ra­fın­dan üre­til­di. Mil­li Mü­ca­de­le ve Tek Par­ti dö­ne­mi­ne ge­lin­di­ğin­de Bol­şe­vik ide­olo­ji­nin et­ki­siy­le bir iyi­leş­me, ya­kın­laş­ma var­sa da 1939’dan iti­ba­ren ve özel­lik­le So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­de teh­dit ve düş­man­lık yük­sek se­vi­ye­de sey­ret­ti. So­ğuk Sa­vaş’ın bi­ti­miy­le güç kay­be­den Rus­ya, Pu­tin dö­ne­min­de ye­ni­den to­par­lan­dı ve ABD’nin NA­TO üze­rin­den Sov­yet­ler’den ay­rı­lan ül­ke­ler­de çev­re­le­me po­li­ti­ka­sı yü­rüt­me­sin­den ol­duk­ça ra­hat­sız.
1990’la­rın ba­şın­da Kaf­kas­ya’da ve Or­ta As­ya’da ABD üze­rin­den et­kin ol­ma­yı bek­le­yen bir dış po­li­ti­ka­da Tür­ki­ye kıs­men et­ki­li ol­du. An­cak bu­gün, Tür­ki­ye, Rus­ya ile iliş­ki­le­ri­ni NA­TO’ya en­deks­le­mek is­te­mi­yor. Söz­ge­li­mi, Ka­ra­de­niz ko­nu­sun­da Tür­ki­ye, Rus­ya’nın en­di­şe­le­ri­ni an­lı­yor. İki ül­ke ara­sın­da­ki ener­ji ve ar­tan ih­ra­cat iliş­ki­si de or­ta­da. Rus­ya da Tür­ki­ye’nin ar­tık Ba­tı’nın pe­şin­den gi­den bir ül­ke ol­ma­dı­ğı­nın far­kın­da. Tür­ki­ye, Rus­ya ile ör­tü­şen çı­kar­la­rı­nı di­na­mik bir dip­lo­ma­si ile an­la­ta­bil­di­ği öl­çü­de çı­kan kriz­le­ri aşa­bi­le­cek bir gü­ce ve ko­nu­ma sa­hip.
Türk-Rus iliş­ki­le­ri­nin ge­le­ce­ğin­de ABD’nin Rus­ya po­li­ti­ka­sı çok be­lir­le­yi­ci ola­cak. Önü­müz­de­ki baş­kan­lık se­çim­le­rin­de ki­min baş­kan se­çi­le­ce­ği de önem­li. ABD’nin po­li­ti­ka­la­rı kom­şu­la­rı­mız­la iliş­ki­le­ri­mi­zi be­lir­le­di­ği gi­bi Ka­ra­de­niz üze­rin­den kom­şu­muz sa­yı­lan Rus­ya ile iliş­ki­le­ri­mi­zi de et­ki­le­ye­cek. ABD-Rus­ya ge­ri­li­mi­nin tır­man­ma­sı du­ru­mun­da bi­le, Tür­ki­ye’nin An­ka­ra mer­kez­li bir açı­lı­mı bu­la­bi­le­ce­ği­ne ina­nı­yo­rum. Tür­ki­ye ni­çin ABD ve Rus­ya ara­sın­da ter­cih yap­ma zo­run­lu­lu­ğu al­tın­da ezil­sin, ya­pı­cı bir rol üst­len­me­sin?

Paylaş Tavsiye Et