Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2008) > Dosya > Türkiye’de başörtüsünün serencamı
Dosya
Türkiye’de başörtüsünün serencamı
Cihan Aktaş
I
TA­RİH bo­yun­ca ya­şa­yan kül­tür­le­rin bü­yük ço­ğun­lu­ğun­da ka­dın­la­rın baş­la­rı ge­nel­lik­le ör­tü­lü­dür; bu­na kar­şı­lık, ta­ri­hin hiç­bir dö­ne­min­de ka­dın­lar, gü­nü­müz­de -ve özel­lik­le Tür­ki­ye’de- ol­du­ğu gi­bi baş­la­rın­da­ki ör­tü­le­ri ne­de­niy­le bu den­li bas­kı al­tın­da tu­tul­ma­mış­lar­dır.
Ba­şör­tü­sü­ne ge­ti­ri­len ya­sak ve sı­nır­la­ma­lar açı­sın­dan ba­kıl­dı­ğın­da, Türk mo­dern­leş­me­si­nin in­san hak­la­rı, öz­gür­lük­ler, eleş­ti­rel akıl, si­ya­sal ka­tı­lım, or­tak akıl, ana­li­tik dü­şün­ce gi­bi baş­lık­la­rın eği­tim-öğ­re­tim ka­na­lıy­la uy­gu­la­ma­ya dö­kül­me­si ola­rak ger­çek­leş­ti­ği söy­le­ne­mez. Ger­çi bu ko­nu­da­ki tu­tar­sız po­li­ti­ka­lar Tür­ki­ye ile sı­nır­lı de­ğil. İn­san hak­la­rı bağ­la­mın­da­ki ulus­la­ra­ra­sı ku­rum­la­rın ve bu ku­rum­la­ra bağ­lı STK’la­rın fa­ali­yet­le­rin­de bi­le kı­lık-kı­ya­fet ko­nu­sun­da­ki kon­tro­le yö­ne­lik eleş­ti­ri, özel­lik­le ba­şı ka­pat­ma­ya dö­nük ola­rak or­ta­ya çı­kı­yor; oy­sa bu alan­da dev­let mü­da­ha­le­le­ri aç­ma­ya zor­la­ma şek­lin­de de gün­dem­de ve bu zor­la­ma­nın, ge­niş ka­dın kit­le­le­ri­nin ha­ya­tı­nı et­ki­le­di­ği bir ger­çek.
Ör­tün­me­nin kı­sıt­lan­may­la eşit­len­me­si ise, ide­al ve “öz­sel” ka­dın mo­de­liy­le il­gi­li ge­nel bir ka­bul­le müm­kün ol­mak­ta. Bu idea­le gö­re, bir ka­dı­nın kı­lık-kı­ya­fet ve ya­şan­tı tar­zı açı­sın­dan uy­gun­lu­ğu Ba­tı­lı be­yaz ka­dı­nın gö­rü­nüş ve ya­şan­tı­sıy­la, zevk ve eği­lim­le­riy­le kar­şı­laş­tı­rı­la­rak onay­la­nı­yor ya da red­de­di­li­yor.
Ba­tı­cı ay­dın­la­rın ka­dı­nın ör­tün­me­si­ne yo­ğun­laş­ma­sı Cum­hu­ri­yet ile baş­la­mış de­ğil. Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nun “Has­ta Adam” sa­yıl­dı­ğı dö­nem­de, özel­lik­le Ba­tı­cı ay­dın­lar ara­sın­da ka­dın­la­rın ör­tü­sü, İm­pa­ra­tor­lu­ğun çö­kü­şü­nün ne­den­le­rin­den bi­ri ola­rak gös­te­ri­li­yor­du. Pa­ris gi­bi Ba­tı mo­da­sı­nın mer­ke­zi sa­yı­lan şe­hir­ler­den İm­pa­ra­tor­lu­ğun baş­şeh­ri­ne yan­sı­yan sah­ne­ler ise Müs­lü­man aha­li ve dev­let ta­ra­fın­dan Ba­tı­cı-mo­dern­leş­me­ci ke­sim­de­ki yoz­laş­ma­nın gös­ter­ge­le­rin­den sa­yı­lı­yor­du.
Ka­dın­la­rın kı­lık-kı­ya­fet­le­riy­le il­gi­li hü­kü­met ka­rar­la­rı ve ni­zam­na­me­le­rin, Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu’ndan Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’ne, yu­ka­rı­dan bir kim­lik kur­ma yön­te­mi ve ulu­sal bir ka­dın mo­de­li ger­çek­leş­tir­me idea­li ila­ve­siy­le in­ti­kal et­ti­ği söy­le­ne­bi­lir. Mo­dern­leş­me­nin Ba­tı­lı ha­yat tarz­la­rı­nın ik­ti­ba­sı şek­lin­de yan­sı­tıl­ma­sı­nı sağ­la­yan araç­lar za­man için­de ge­niş mu­ha­fa­za­kâr kit­le­ler­de, söz­ge­li­mi Hal­kev­le­ri tem­sil­le­rin­de üm­met­ten mil­le­te ge­çi­şi tem­sil eden me­de­ni­yet me­lek­le­ri­nin uçu­şu­nu ya da ka­ra çar­şaf­tan tay­yö­re ve şap­ka­ya ge­çi­şi yan­sı­tan fo­toğ­raf­lar, mo­dern­leş­me po­li­ti­ka­la­rı­nın cid­di­ye­ti­nin sor­gu­lan­ma­sı­na yol aç­tı.
Os­man­lı dö­ne­min­de Ab­dul­lah Cev­det ta­ra­fın­dan di­le ge­ti­ri­len ve Cum­hu­ri­yet dö­ne­mi mec­lis­le­rin­de de dil­len­di­ri­len “gü­lüy­le di­ke­niy­le Ba­tı­lı­laş­ma” gi­bi bir he­de­fe sa­hip olan mo­der­nist­ler, Ba­tı’yı gö­rü­nüş­te bi­le ak­ta­ra­ma­mış ol­ma­nın so­rum­lu­lu­ğu­nu yıl­lar­ca “ge­ri­ci­ler”e yük­le­di­ler. Bu oku­ma bi­çi­mi­ne gö­re ba­şör­tü­lü ka­dın­la­rın et­kin ola­rak gö­rün­dük­le­ri bir Tür­ki­ye fo­toğ­ra­fı, ge­rek za­man­sal ge­rek­se me­kan­sal an­lam­da bir ge­ri­ye dö­nü­şün gös­ter­ge­si. Şu var ki bu yo­ru­mu be­nim­se­­yen­le­rin meş­ru­iye­ti­ne kay­nak ola­rak gös­ter­di­ği Kı­lık-Kı­ya­fet Ka­nu­nu ola­rak bi­li­nen Şap­ka Gi­yil­me­si Hak­kın­da­ki 671 no’lu 25.11.1925 ta­rih­li ka­nun­da, ka­dın gi­yi­mi­ne her­han­gi bir atıf­ta bu­lu­nul­mu­yor.
 
II
Cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de din­sel­li­ğe iliş­kin sim­ge­ler ve ha­yat tarz­la­rı bir ta­raf­tan köy­lü­lük­le iliş­ki­len­di­ri­lir­ken, di­ğer ta­raf­tan dö­ne­min ba­şat söy­le­mi olan halk­çı­lı­ğın da et­ki­siy­le, emek­çi ve köy­lü ka­dın­la­ra yö­ne­lik bir yü­celt­me de söz ko­nu­suy­du. Mus­ta­fa Ke­mal, köy­lü­nün mil­le­tin efen­di­si ol­du­ğu­nu söy­le­miş­ti. Cum­hu­ri­yet’in en az ilk el­li yı­lın­da eli na­sır­lı köy­lü ka­dın; emek­çi, zi­hin iş­çi­si ka­dın­lar­la bir­lik­te yü­cel­til­di. An­cak Mec­lis’te yer al­ma da dâ­hil bir­çok alan­da sem­bo­lik ola­rak te­za­hür eden bu yü­celt­me­ye kar­şı­lık, köy­lü­lük sem­bol­le­riy­le mü­ca­de­le çağ­daş uy­gar­lık he­de­fi için bir zo­run­lu­luk sa­yıl­dı. 60’lı ve 70’li yıl­la­rın Türk film­le­ri, Gül­lü­ler, Ay­şe­cik se­rü­ven­le­ri bu alan­da­ki ça­tış­ma­yı do­lay­lı da ol­sa ser­gi­ler.
50’li yıl­lar­da fa­ali­yet gös­te­ren ka­dın der­nek­le­ri için “Türk ka­dın­la­rı­nı kur­tar­ma” idea­li, on­la­rın gö­rü­nü­şü­nü kur­tar­mak­la ay­nı şey­di. Bu­na bağ­lı ola­rak ka­dın der­nek­le­ri top­lum­sal fo­toğ­ra­fın “çağ­daş­laş­ma­sı” adı­na, me­se­la “çar­şaf gi­yen ka­dın­la­ra man­to ba­ğı­şı” gi­bi kam­pan­ya­lar dü­zen­li­yor­lar­dı. Bu kam­pan­ya­lar­da kul­la­nı­lan dil he­men her za­man üs­ten­ci, sı­nıf­sal bir ay­rı­ma vur­gu­da bu­lu­nan ve bu­yur­gan bir to­na sa­hip­ti. Böy­le bir yak­la­şım, “alt sı­nıf” di­ye isim­len­di­ri­len ke­sim­le­ri, mo­dern­leş­me po­li­ti­ka­la­rı­na ve araç­la­rı­na tem­kin­li yak­laş­ma­ya sevk et­ti.
Bu dö­nem­de özel­lik­le Köy Ens­ti­tü­le­ri’nde pü­ri­ten bir eği­tim­le ye­ti­şen, top­lu­ma, hal­ka ve­ya mil­le­te ken­di­ni ada­mak üze­re ka­mu­sal alan­da ka­dın­sı özel­lik­le­ri­ni bas­tı­ran ya da ört­bas eden bir öğ­ret­men ku­şa­ğı­nın bü­tün ül­ke sat­hın­da yay­gın­la­şan et­ki­sin­den söz edi­le­bi­lir. Dev­let’le iliş­ki­le­rin­de bir ba­ba-kız tav­rı için­de gö­rü­nen, do­la­yı­sıy­la eril dev­le­tin ata­er­kil kül­tü­re da­ya­nan kod­la­rıy­la özel bir tür fe­mi­niz­mi tem­sil eden bu ka­dın öğ­ret­men­le­rin oluş­tur­du­ğu ka­mu­sal alan iliş­ki­le­rin­de cin­sel­li­ğin kay­be­dil­me­si ve­ya göz ar­dı edil­me­si­ne bağ­lı bir tür sos­yal ak­tö­rel ka­rak­ter özel­li­ği­nin, bir yer­de 60’lı yıl­lar­da or­ta­ya çı­kan İs­lam­cı ka­dın­lar­la ben­zeş­me­ler gös­ter­di­ği söy­le­ne­bi­lir. Mü­kem­mel ka­dın­lar ol­ma­yı he­def­le­yen, ama bu­nu bir tür be­den­siz­leş­mey­le, ide­olo­jik bir arın­ma ve adan­may­la ger­çek­leş­ti­re­bi­le­cek bir mis­yon­la sağ­la­ma­yı amaç­la­yan ka­dın­lar, bir öl­çü­de Ke­ma­lizm’in ka­dın ide­ali­ni yan­sı­tır­lar. Bu açı­dan ba­kı­la­cak olur­sa, ba­şör­tü­lü öğ­ren­ci ol­gu­sun­da mo­dern eği­tim-öğ­re­ti­min ve Ke­ma­lizm’in ne öl­çü­de et­ki­li ol­du­ğu­ ye­te­rin­ce tar­tı­şıl­ma­mış bir ko­nu.
60’lı yıl­la­ra doğ­ru şe­hir­leş­me­nin sür­me­si ve eği­ti­min yay­gın­laş­tı­rıl­ma­sı ça­ba­la­rı­na kar­şı­lık tay­yör­lü gi­yi­miy­le te­ba­rüz eden “ulu­sal ka­dın mo­de­li”, ka­dın­lar ara­sın­da umul­du­ğu öl­çü­de yay­gın­lık ka­za­na­ma­dı. 1960 dar­be­sin­den son­ra “sık­ma­baş” (ya da şim­di­ler­de Şu­le Yük­sel Şen­ler’e at­fen “Şu­le­baş”) ola­rak ad­lan­dı­rı­lan baş ört­me tarz­la­rı­nın üni­ver­si­te­ler­de ve med­ya­da na­di­ren de ol­sa gö­rün­me­si üze­ri­ne şap­ka gi­yi­mi­ni dü­ze­ne so­kan ka­nu­nu, ka­dın­la­ra da yö­ne­lik ge­nel bir kı­ya­fet ka­nu­nuy­muş gi­bi gör­me ve gös­ter­me eği­li­mi­nin ola­ğan­laş­tı­ğı söy­le­ni­le­bi­lir.
“Tür­ban” ise 12 Ey­lül dar­be­si­ni iz­le­yen dö­nem­de ba­şör­tü­sü ya­sak­la­rı­nın bir es­te­ti­ze et­me tav­rıy­la meş­ru­laş­tırıl­ma­ya ça­lı­şıl­dı­ğı ge­niş ve fa­kat içi dol­du­rul­ma­mış bir form ola­rak ile­ri sü­rül­dü. Evet, üni­ver­si­te­li kız­la­rın ba­şör­tü­sü “fark­lı” idi; ama bu ko­nu­da­ki “ma­sum olan ve ma­sum ol­ma­yan ba­şör­tü­sü” şek­lin­de­ki ay­rım­cı tu­tum, “tür­ban”la bir­lik­te med­ya­nın di­li­ne yer­leş­ti.
Ek­sik ta­nım­lan­mış olan “tür­ban” fark­lı baş ört­me tarz­la­rıy­la te­za­hür edin­ce de, baş­la­rı­nı ni­ne­le­ri gi­bi ört­me­yen kız­lar ki­mi si­ya­si­ler­ce, top­lum­sal ge­le­nek­ten sap­mak­la suç­la­nır ol­du­lar. Üni­ver­si­te ka­pı­la­rın­da­ki gö­rev­li­ler ba­zen, “Ba­şı­nı tav­şan­ku­la­ğı şek­lin­de bağ­lar­san içe­ri gi­re­bi­lir­sin ba­cım” di­ye­rek, ön­le­ri­ni al­dı­lar öğ­ren­ci­le­rin. Ya­sak­la­rın ge­çen yıl­lar için­de ba­şör­tü­lü­le­rin ki­şi­sel zevk ve be­ğe­ni­le­ri­ni de­rin­leş­tir­me­le­ri­nin önün­de­ki önem­li bir en­ge­le dö­nüş­tü­ğü söy­le­ne­bi­lir pe­kâ­lâ. “Si­ya­sal ol­ma­sın da lüm­pen ol­sun! Tür­ban ol­ma­sın da ye­me­ni ol­sun, ye­me­ni ol­ma­sın da tav­şan­ku­la­ğı tar­zı uy­gu­lan­sın. Top­lu iğ­ne, çen­gel­li iğ­ne, bo­ne, ban­da­na ol­sun; yok, ol­ma­sın!” Bü­tün ga­ye ade­ta ba­şör­tü­sü tarz­la­rı­nın si­ya­sal bir sim­ge ola­rak an­la­şıl­ma­sı­nın önü­nü alır­ken, ba­şör­tü­lü­le­ri sü­rü­leş­ti­ren, ye­ni­den “ka­ra­ka­la­ba­lık”la­ra ka­tan bir söy­le­mi yay­gın­laş­tır­mak.
Köy­lü ka­dın­la­rın fı­tos­lu ye­me­ni­le­ri, tül­bent­le­ri inanç­la, oya­lı yaz­ma­lı Nu­ri İyem ka­dın por­tre­le­ri sa­nat­la ve folk­lor­le il­gi­li bu­lu­nur­ken; üni­ver­si­te­li kız­la­rın “tür­ban”la­rı­nın si­ya­sal sim­ge ol­duk­la­rı ge­rek­çe­siy­le inanç-dı­şı ola­rak tas­nif edil­me­si, an­cak ka­mu­sal alan­da sim­ge­le­rin do­la­şı­mı -ve esa­sın­da sim­ge­le­rin do­ğa­sı- üze­ri­ne ka­sıt­lı ih­mal­le­re da­ya­lı bir ta­nım­la­may­la müm­kün ola­bi­lir.
Ni­hai çö­züm ola­rak öne sü­rü­len çe­ne al­tı bağ­la­ma tar­zı, ba­şör­tü­sü­nü ko­lay­lık­la aç­ma­yı müm­kün kı­la­bi­le­cek bir tarz­dır; ara­da bir top­lu iğ­ne, çen­gel­li iğ­ne en­ge­li ol­ma­dı­ğı için. Ör­fi ba­şör­tü­sü kul­la­nı­mın­da yay­gın ola­rak gö­rü­len bir öz­ve­ri­si­dir bu ka­dın­la­rın; ko­ca­la­rı­nın ha­tı­rı­na ba­zen bir fo­toğ­raf ver­mek için çe­ne al­tın­dan bağ­la­dık­la­rı ba­şör­tü­le­ri­ni za­man za­man -is­ter is­te­mez- açı­ve­rir­ler.
Çe­ne al­tın­dan bağ­la­ma, po­li­ti­ka­cı­la­rın sık­lık­la ha­tır­la­dı­ğı bir baş ört­me tar­zı. Mer­ve Ka­vak­çı, mil­let­ve­ki­li ola­rak Mec­lis’e gi­re­ce­ği dö­nem­de Ab­dul­lah Gül’ün ken­di­si­ne ba­şör­tü­sü­nü çe­ne al­tın­dan bağ­la­ma­yı öner­di­ği­ni di­le ge­ti­ri­yor bir rö­por­ta­jın­da. For­ma tar­zı bir ba­şör­tü­sü öne­ri­si, bü­tün ba­şör­tü­lü ka­dın­la­rı ay­nı ki­şi gi­bi gör­me ko­lay­lı­ğı­nı yeğ­le­yen ya da ay­nı po­ta­da erit­me­ye ça­lı­şan top­tan­cı bir an­la­yış­la müm­kün. Bu tar­zı öte­ki baş ört­me şe­kil­le­rin­den da­ha otan­tik ya da ma­sum kı­lan özel­lik­ler ko­nu­sun­da ise ik­na ola­bil­miş de­ğil, “tür­ban­lı” ka­dın­lar.
 
II­I
Ba­zen otur­muş ta­nım­lar­la, ba­zen de bi­lin­çal­tın­dan kay­nak­la­nan ne­den­ler­le ba­şör­tü­sü­ne bü­yük an­lam­lar at­fe­den top­lu­mu­muz, ol­gu ve mo­del, hat­ta kim­lik ve me­de­ni­yet so­run­la­rı­nı ba­şör­tü­lü­ler üze­rin­den ko­nuş­ma­ya de­vam edi­yor. 90’lı yıl­lar­dan iti­ba­ren ör­tü­lü ka­dın­la­rın sa­yı­sal ar­tı­şı ora­nın­da, ör­tün­me tarz­la­rın­da ol­du­ğu gi­bi ör­tün­me­ye ba­kış açı­la­rın­da da bir çe­şit­len­me oluş­tu. Ken­di gi­yim ku­şa­mı­mız ve tü­ke­ti­mi­miz­le il­gi­li ge­liş­me­ler ta­bii sey­ri­ni sür­dü­re­me­di­ği için bu alan­da abar­tı­lar ve sav­rul­ma­lar da ya­şan­dı.
80’li yıl­la­rın ba­şör­tü­lü öğ­ren­ci­le­ri, top­lu­mu­mu­zun ba­şör­tü­lü ka­dın­la­rı­nı ba­şı ön­de ve ezik bir ka­te­go­ri ola­rak bi­çim­len­di­ren kim­lik kur­ma po­li­ti­ka­la­rı­na kar­şı bir tep­ki­yi de ifa­de edi­yor­lar­dı. Ba­şör­tü­sü­nü ezil­me­nin ve ikin­ci cins ol­ma­nın ona­yı de­ğil, ken­di gi­yim­le­ri ve se­çim­le­ri, bü­tün ola­rak da kim­lik­le­ri ko­nu­sun­da ka­rar ver­me­nin bir gös­ter­ge­si ola­rak, baş­la­rı­nı dik tu­ta­rak ta­şı­yor­lar­dı.
Açık ki İl­han Sel­çuk’a ait bir ta­nım olan Gar­dı­rop Ata­türk­çü­lü­ğü’nün uy­gu­la­ma­da ka­zan­dı­ğı içe­rik­ler, İs­lam­cı­la­rın gün­dem­le­ri­nin de ge­çen za­man için­de da­ha zi­ya­de gö­rü­nüş­le il­gi­li baş­lık­lar­la kap­lan­ma­sı­na ne­den ol­du. Te­set­tü­rü bi­çim­ler se­vi­ye­sin­de al­gı­lı­yo­ruz; çün­kü Müs­lü­man­lar ola­rak ne­re­dey­se iki yüz­yıl­dır mo­der­niz­me kar­şı sa­vu­nu­mu­zu ve­ya kar­şıt­lık ve ka­bul­le­ri­mi­zi şe­kil­ler üze­rin­de yo­ğun­laş­tır­dık. Top­lum ola­rak da za­ten mo­dern­leş­me ala­nın­da ço­ğu kez te­ori­le­rin ve mo­da­la­rın tü­ke­ti­ci­si ol­mak­la ye­tin­dik. Şim­di­ler­de bir ge­çiş dö­ne­min­de­yiz. Bu ge­çiş res­mî ka­mu­sal ala­nın ba­şör­tü­sü ya­sak­la­rı­nı dik­ka­te alan, al­ter­na­tif ka­mu­la­ra açı­lan, do­la­yı­sıy­la ki­şi­sel zevk­ler­de­ki ye­ni açı­lım­la­rı da müm­kün kı­lan bir aşa­ma­ya da işa­ret edi­yor.

Paylaş Tavsiye Et