Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2007) > Memleket Hali > Yeni bir döneme başlarken
Memleket Hali
Yeni bir döneme başlarken
Yücel Bulut
Nİ­SAN ayın­da cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi tur­la­rı ya­pı­lır­ken Ah­met Nec­det Se­zer gö­re­vi­ni bı­rak­ma eği­li­min­de ol­du­ğu­na iliş­kin her­han­gi bir işa­ret ver­me­miş­ti. Sa­bih Ka­na­doğ­lu, med­ya ve Ata­türk­çü Dü­şün­ce ve Çağ­daş Ya­şa­mı Des­tek­le­me der­nek­le­ri gi­bi si­vil(!) top­lum ku­ru­luş­la­rı iş­ba­şın­day­dı. Bü­yü­ka­nıt, pi­ja­ma­la­rı­nı giy­miş­ti; ama he­nüz iş­le­ri­ni ge­rek­çe gös­te­re­rek dük­ka­nı ka­pat­ma­mış­tı.
Ye­ni Cum­hur­baş­ka­nı’nın ke­sin­leş­ti­ği Ağus­tos ayı­nın bu son gün­le­rin­de ise tab­lo te­pe­den tır­na­ğa fark­lı. Ab­dul­lah Gül’ün Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’nin 11. Cum­hur­baş­ka­nı ola­rak se­çil­me­si­nin sa­de­ce bir pro­se­dür ha­li­ne gel­me­siy­le bir­lik­te her­kes Gül’ün cum­hur­baş­kan­lı­ğı­nı ka­bul et­miş gö­zü­kü­yor ve bu ye­ni du­rum için ha­zır­lık ya­pı­yor. Gül’ün eşi­nin tür­ba­nı­nın mo­dern­leş­ti­ril­me­si ko­nu­sun­da­ki spe­kü­las­yon­lar da, as­lın­da bu çev­re­le­rin -gü­nün mo­da de­yi­miy­le- bir jest bek­len­ti­si­nin ifa­de­si ola­rak de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir. Res­mî da­vet­ler için ha­zır­la­nan da­ve­ti­ye­le­rin eş­li mi, eş­siz mi ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­nin so­rul­ma­sı da bu ye­ni dö­ne­me iliş­kin bir ha­zır­lı­ğın be­lir­ti­si. Her iki ko­nu da, hem Ab­dul­lah Gül ve eşi hem de bu­gü­ne ka­dar bu ko­nu­lar­da huy­suz­luk ya­pan­lar açı­sın­dan sem­bo­lik de­ğe­re sa­hip bir mü­ca­de­le ala­nı. Ba­ka­lım Gül’ün “dev­let adam­lı­ğı” na­sıl bir ta­vır ta­kın­ma­sı­na se­be­bi­yet ve­re­cek: Se­zer’in uy­gu­la­dı­ğı am­bar­go­la­rı Gül de sür­dü­re­cek mi yok­sa bu nok­ta­dan baş­la­ya­rak ba­zı şey­ler de­ğiş­me­ye baş­la­ya­cak mı?
Ni­san ayın­da Gül’ün cum­hur­baş­ka­nı se­çil­me­si­ni en­gel­le­yen­ler, ona ne ka­dar bü­yük bir iyi­lik yap­mış ol­duk­la­rı­nı fark et­miş­ler­dir her­hal­de! “En­gel ko­yu­cu­lar”, koy­duk­la­rı en­gel­le­rin ‘at­la­yı­cı­la­rı’nın çık­tı­ğı­nı ve çık­ma­ya da de­vam ede­ce­ği­ni an­la­mış­lar­dır uma­rız. Türk mil­le­ti, bu­gü­ne ka­dar önü­ne ko­nu­lan en­gel­le­ri ken­di­ne öz­gü bir üs­lup ve ta­vır­la bi­rer bi­rer aş­tı. 22 Tem­muz se­çim­le­ri de, bu en­gel­ler­den bir ta­ne­si­ni, fa­kat bel­ki de son dö­nem­de­ki en önem­li­si­ni geç­mek açı­sın­dan önem­liy­di. An­la­şı­lan odur ki 22 Tem­muz se­çim­le­ri, 1980’le­rin so­nu­na doğ­ru gi­de­rek tır­ma­nan ve 1990’la­rın or­ta­la­rın­dan iti­ba­ren de uy­gu­la­ma­ya ko­nan post-mo­dern dar­be sü­reç­le­ri­ne kar­şı bi­rik­miş bir ce­va­bın dı­şa yan­sı­ma­sı ve bu sü­re­cin ni­ha­ye­te er­me­si ge­rek­ti­ği­ne iliş­kin bir uya­rı­dır. (Bel­ki de, bu ‘en­gel­le­me­ci’ ke­si­min bir kıs­mı­nın ses­siz se­da­sız or­ta­ya çı­kan du­ru­mu ka­bul­len­me­le­ri, bir kıs­mı­nın ise da­ha da hır­çın­la­şa­rak ken­di­le­rin­den baş­ka her­ke­se “bi­don ka­fa­lı­lar”, “gö­be­ği­ni ka­şı­yan adam” ben­ze­ri ha­ka­ret­ler yağ­dı­ra­rak sal­dır­ma­la­rı bu uya­rı­yı fark ediş­le ala­ka­lı­dır. Ne de ol­sa, her yi­ği­din yo­ğurt yi­yi­şi fark­lı!)
Do­la­yı­sıy­la 22 Tem­muz ve ar­dın­dan ger­çek­le­şen cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­ri, Tür­ki­ye için ye­ni bir dö­ne­min baş­lan­gı­cı ni­te­li­ğin­de. Bu ye­ni dö­nem, Tür­ki­ye’nin ge­le­ce­ğin­den ümit­var ol­mak is­te­yen­ler için de, kö­tüm­ser olan­lar için de ye­te­rin­ce ve­ri su­nu­yor. İh­ti­mal­ler­den han­gi­si­nin ger­çek­le­şe­ce­ği ise Tür­ki­ye’yi bu­gün yö­ne­ten­le­rin bil­gi, ba­si­ret ve be­ce­ri­le­ri­ne bağ­lı.
 
Şim­di­lik Her Şey “Di­ken­siz Gül Bah­çe­si”
22 Tem­muz son­ra­sın­da me­rak­la ve en­di­şey­le ta­kip edi­len ko­nu, Baş­ba­kan Re­cep Tay­yip Er­do­ğan’ın Gül’ü ye­ni­den aday gös­ter­me ko­nu­sun­da­ki tav­rı, da­ha doğ­ru­su ta­vır­sız­lı­ğıy­dı. Ses­siz­li­ği­ni ko­ru­ma­sı, ko­nuş­tu­ğun­da ise to­pu Gül’e atan söy­lem­le­ri, ge­rek AKP’yi ge­rek­se de ona oy ve­ren ke­sim­le­ri en­di­şe­li ve sı­kın­tı­lı bir sü­re­ce sok­muş­tu. Da­nış­man­la­rı­nın ga­ze­te­le­re yan­sı­yan ifa­de­le­ri de, bu sı­kın­tı­lı du­ru­mu pe­kiş­tir­miş­ti. Gül’ün cum­hur­baş­kan­lı­ğı­na aday gös­te­ril­me­si ko­nu­sun­da Baş­ba­kan’ın sa­mi­mi dü­şün­ce­si­nin ne ol­du­ğu­nu el­bet­te bi­le­me­yiz. Bu ko­nu­da spe­kü­las­yon yap­ma­nın bir an­la­mı da pek yok. Zi­ra öy­le ya da böy­le, Baş­ba­kan, Türk hal­kı­nın 22 Tem­muz’da san­dık­ta ka­rar­laş­tır­dı­ğı üze­re Gül’ü tek­rar cum­hur­baş­ka­nı ada­yı yap­tı (ki­mi­le­ri­ne gö­re ise yap­mak zo­run­da kal­dı). Bu­gün­den ba­kıl­dı­ğın­da ise, Er­do­ğan’ın ve AKP’nin -bi­linç­li ya da bi­linç­siz, is­tek­li ya da is­tek­siz- bu tav­rı, Gül’ün da­ha ge­niş bir çev­re ta­ra­fın­dan ka­bul­len­me­si­ni sağ­la­mış gö­zü­kü­yor; ar­ka­sın­da %47’le­re va­ran ge­niş bir halk des­te­ği­nin ol­du­ğu ger­çe­ği­ni de ha­fı­za­la­ra ka­zı­mış ola­rak.
Bu­gün ge­li­nen nok­ta­da, ön­le­rin­de hiç­bir en­gel bu­lun­ma­dı­ğı hal­de bir en­gel var­mış iz­le­ni­mi ve­ren, or­ta­da bir ger­gin­lik ol­ma­dı­ğı hal­de her an bir ger­gin­lik çı­ka­cak­mış gi­bi renk­siz dav­ra­nan AKP yö­ne­ti­mi, Gül’ü Çan­ka­ya’ya gön­der­mek için ge­rek­li hu­ku­ki pro­se­dür­le­ri ye­ri­ne ge­tir­me­yi bek­li­yor. İyi­ce mar­ji­nal­le­şen çev­re­le­rin ola­ğa­nüs­tü bir­ta­kım mü­da­ha­le­le­rin ol­ma­sı­na yö­ne­lik bek­len­ti­le­ri ise bo­şa çı­kı­yor. Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı, ‘dük­kan’ına “Ce­na­ze do­la­yı­sıy­la ka­pa­lı­yız!” ta­be­la­sı as­tır­mış du­rum­da. Se­zer, ve­da zi­ya­ret­le­rin­de “Oh be, ni­ha­yet bu ezi­yet­ten kur­tu­lu­yo­rum” der­ce­si­ne et­ra­fı­na gü­lü­cük­ler da­ğıt­mak­la meş­gul. Med­ya ve iş çev­re­le­ri­nin ne de­di­ği pek bel­li ol­ma­sa da, sü­re­cin ke­sin­ti­ye uğ­ra­ma­sı­na da­ha faz­la üzü­le­cek­le­ri­ni iz­har eder gö­zü­kü­yor­lar. Emin Çö­la­şan gi­bi bir ga­ze­te­ci­nin Hür­ri­yet’ten gön­de­ril­me­si ise baş­lı ba­şı­na ma­ni­dar bir du­rum. Mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­nin, “İçi­niz ra­hat ol­sun, biz ge­nel ku­ru­la gi­re­ce­ğiz” tar­zın­da­ki söy­lem­le­ri de me­se­le­nin bir baş­ka bo­yu­tu. Ne­ti­ce­-i ke­lam, hep­si Gül’ün cum­hur­baş­ka­nı se­çil­me­si­ni ko­lay­laş­tı­ran fak­tör­ler. Şim­di­lik her şey, AKP’ye “di­ken­siz bir gül bah­çe­si” su­nu­yor. Ya­rın­lar ne ge­ti­rir, şim­di­den bil­mek ko­lay de­ğil.
Bü­tün bun­lar olup bi­ter­ken, önü­müz­de­ki dö­nem­de Cum­hur­baş­kan­lı­ğı ma­ka­mı­nın Se­zer ya da ön­ce­ki­ler­le ay­nı yet­ki­le­re sa­hip olup ol­ma­ya­ca­ğı tar­tış­ma­ya açı­lı­yor. Cum­hur­baş­ka­nı­nı hal­kın seç­me­si­ne iliş­kin ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­nin re­fe­ran­du­ma su­nul­ma­sı, si­vil ana­ya­sa tar­tış­ma­la­rı da bu bağ­lam­da de­ğer­len­di­ril­me­li. Me­se­le­nin bu bo­yu­tu dik­ka­te alın­dı­ğın­da da, bel­ki cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim sü­re­cin­de ya­şa­nan bu yu­mu­şa­ma­nın an­la­mı da­ha da fark­lı­la­şa­bi­lir. Hem mil­let mem­nun ola­cak, hem de dev­let! (AKP yö­ne­ti­mi­nin sık sık di­le ge­tir­di­ği, “ka­zan-ka­zan” pren­si­bi bu ol­sa ge­rek!)
 
Böy­le Düş­man Dost­lar Ba­şı­na!
İç po­li­ti­ka me­se­le­le­ri­nin yo­ğun­lu­ğu, kı­sa ve uzun va­de­de Tür­ki­ye’yi ne tür bir dış po­li­ti­ka gün­de­mi­nin bek­le­di­ği­ni göz­ler­den uzak tu­tu­yor. Irak’ta pat­la­yan ve yüz­ler­ce in­sa­nı öl­dü­ren bom­ba­lar, ka­pı­da­ki İran kri­zi, AB sü­re­cin­de biz­le­ri ne­le­rin bek­le­di­ği gi­bi ko­nu­lar tü­müy­le unu­tul­muş gö­rü­nü­yor. Bu du­ru­mu bel­ki de do­ğal kar­şı­la­mak ge­re­ki­yor. Zi­ra Tür­ki­ye, cid­di bir ka­buk de­ği­şi­mi­nin eşi­ğin­de. On­lar­ca yıl­dır de­mok­ra­si adı­na de­mok­ra­si­ye za­rar ve­ren­le­rin, hu­kuk adı­na hu­ku­ku kat­le­den­le­rin, öz­gür­lük adı­na in­san­la­rın öz­gür­lük­le­ri­ni el­le­rin­den çe­kip alan­la­rın uğ­raş­la­rı tam an­la­mıy­la du­va­ra tos­la­dı. Ya­pı­lan post-mo­dern dar­be, ya­yım­la­nan pi­ja­ma­lı bil­di­ri­ler, mil­le­te kar­şı ve­ri­len psi­ko­lo­jik sa­vaş bu­gün iti­ba­riy­le ama­cı­na ula­şa­ma­mış gö­zü­kü­yor. Sü­re­cin des­tek­çi­le­ri bi­rer bi­rer or­ta­dan kay­bo­lu­yor. RP’nin koa­lis­yon hü­kü­me­ti­ni iç­le­ri­ne sin­di­re­me­yen ve RP’yi de FP’yi de ka­pa­tan­lar, ül­ke­yi eko­no­mik ve si­ya­sal bir is­tik­rar­sız­lı­ğın içi­ne sü­rük­ler­ken, ya­sak­la­dık­la­rı Tay­yip Er­do­ğan’ın baş­kan­lı­ğın­da­ki bir AKP’yle ya­şa­mak zo­run­da kal­dı­lar. Ül­ke­yi iç ve dış po­li­ti­ka ile eko­no­mi­de gö­re­ce is­tik­ra­ra ka­vuş­tu­ran AKP hü­kü­me­ti­ni haz­me­de­me­yen­ler, bu hü­kü­me­tin ye­ni cum­hur­baş­ka­nı­nı seç­me­me­si için el­le­rin­den ge­le­ni art­la­rı­na koy­ma­dı­lar. Fa­kat de­mok­ra­si dı­şı ve mil­le­ti hi­çe sa­yan bu gi­ri­şim­le­ri, AKP’nin %47’le­re va­ran oy ora­nıy­la tek ba­şı­na ik­ti­da­ra gel­me­si­ne en­gel ola­ma­dı ve Gül’ün cum­hur­baş­ka­nı ol­ma sü­re­ci­ni da­ha da ko­lay­laş­tır­dı. Ya­şa­nan sü­reç­ler ol­ma­say­dı muh­te­me­len Gül, bu den­li ge­niş bir halk kit­le­si ta­ra­fın­dan ka­bul gö­re­me­ye­cek ve meş­ru­lu­ğu tar­tı­şı­lır bir ko­num­da ola­cak­tı. An­cak bu­gün hem mu­ha­le­fet par­ti­le­rin­den ör­tü­lü bir des­tek alı­yor ve meş­ru­iye­ti sor­gu­la­nır ol­mak­tan kur­tu­lu­yor hem de AKP’ye oy ve­ren-ver­me­yen çok ge­niş halk ke­sim­le­ri ta­ra­fın­dan ka­bul gö­rü­yor ve onay­la­nı­yor. Ne di­ye­lim, böy­le düş­man dost­lar ba­şı­na!
Mu­ha­le­fet­siz İk­ti­dar
Mu­ha­le­fet par­ti­le­ri, bu ye­ni sü­reç­te san­dık­ta be­lir­le­nen ko­şul­la­ra uy­gun ha­re­ket edi­yor­lar. Ge­nel ku­ru­la gir­me­yi ve oyu­nu ku­ral­la­rı­na gö­re oy­na­ma­yı ter­cih eden par­ti­ler, bir ön­ce­ki dö­nem­de ANAP ve DYP’nin ba­şı­na ge­len­ler­den ders çı­kar­mı­şa ben­zi­yor­lar. CHP ise ön­ce­ki dö­nem­de ta­kip et­ti­ği tav­rı­nı sür­dür­me­yi ter­cih edi­yor. Bu tav­rı­nı gi­ri­şim­le­ri­nin bir so­nuç ver­me­ye­ce­ği­ni fark ede­me­mek ola­rak al­gı­la­ma­mak la­zım. Zi­ra CHP, ak­si bir ta­vır­da “ken­di­si­ni in­kar et­miş” olur­du. Bu sü­re­ci en­gel­le­me gü­cü ol­ma­dı­ğı­nın o da far­kın­da. San­dık­ta mil­le­tin ver­di­ği ce­va­bın ya­nı sı­ra, ön­ce­ki dö­nem­de CHP’nin mo­to­ru ola­rak iş gö­ren ma­lum çev­re­le­rin bu­gün ken­di­si­ni yal­nız bı­rak­ma­sı, hat­ta li­der kad­ro­su­nu ‘be­ce­rik­siz­lik’le, üre­ti­len on­ca si­ya­se­ti ve ça­ba­yı he­ba et­mek­le suç­la­ma­sı son­ra­sın­da bu far­kın­da­lık iyi­ce art­mış du­rum­da. Bu or­tam­da bu­gü­ne ka­dar sür­dür­dü­ğü si­ya­sal çiz­gi­yi ay­nen sür­dü­re­rek, ide­olo­jik seç­me­ni­nin bağ­lı­lı­ğı­nı de­vam et­tir­me­ye ça­lı­şı­yor.
Bu­gün ge­li­nen nok­ta­da, AKP’nin tem­sil et­ti­ği sos­yal po­li­ti­ka­lar mev­cut si­ya­sal par­ti­ler ta­ra­fın­dan tar­tı­şı­la­mı­yor, eleş­ti­ri­le­mi­yor. Böy­le bir or­tam­da, mu­ha­le­fet­ten al­ter­na­tif bir­ta­kım po­li­ti­ka­lar ge­liş­tir­me­si­ni ve sun­ma­sı­nı bek­le­mek bey­hu­de. Ge­rek Mec­lis’te ken­di­le­ri­ne yer bu­lan ve bu­la­ma­yan par­ti­ler ge­rek­se si­ya­sal olu­şum­lar dı­şın­da­ki çev­re­ler, uy­gu­la­nan kü­re­sel po­li­ti­ka­la­ra ve Tür­ki­ye’nin ya­şa­dı­ğı bu sü­re­ce iliş­kin eleş­ti­rel bir de­ğer­len­dir­me­nin içe­ri­si­ne ma­ale­sef he­nüz gi­re­me­di­ler. Her şey AKP’nin el­le­ri­ne tes­lim edil­miş du­rum­da ve her­kes ken­di­si­ni AKP’yi ta­kip et­mek­le sı­nır­lan­dı­rı­yor. Bu AKP’nin -ku­şa­tı­cı­lık an­la­mın­da- ba­şa­rı­sı ola­rak da de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir; an­cak ay­nı za­man­da AKP’ye ta­şı­ya­bi­le­ce­ğin­den faz­la bir yü­kün yük­len­di­ği­ni de söy­le­mek ge­re­kir. Mec­lis için­den ya da dı­şın­dan dil­len­di­ri­len bir al­ter­na­tif, bir mu­ha­le­fet yok­sa AKP’nin önün­de tek bir ger­çek ka­lı­yor: Ken­di mu­ha­le­fe­ti­ni ken­di­si üret­mek zo­run­da!

Paylaş Tavsiye Et