Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2007) > Kitap
Kitap
Bizans Devrinde Boğaziçi
Prof. Dr. Semavi Eyice
İstanbul: Yeditepe Yayınevi, 2007
 
Dün­ya­da pek az ken­te na­sip ol­muş bir do­ğa ha­ri­ka­sı olan Bo­ğa­zi­çi, İs­tan­bul’un, ta­rih­sel bir kim­lik ola­rak or­ta­ya çık­ma­sın­da, ge­liş­me­sin­de ve ta­rih içe­ri­sin­de oy­na­dı­ğı se­rü­ven­de mer­ke­zî bir ro­le sa­hip­tir. Ta­rih bo­yun­ca İs­tan­bul’un sa­kin­le­ri bu böl­ge­ye dai­ma özel bir an­lam at­fet­miş; böl­ge­nin ima­rı, kül­tü­rel ve sa­nat­sal an­lam­da ge­liş­me­si için dik­ka­te de­ğer ça­ba­lar or­ta­ya koy­muş­lar­dır. Bi­zans dev­rin­den baş­la­ya­rak cid­di bir mi­ma­ri ve sa­nat­sal il­gi­ye ko­nu olan böl­ge, za­man içe­ri­sin­de ade­ta bir açık ha­va mü­ze­si­ne dö­nü­şe­rek ge­rek Os­man­lı dö­ne­mi­ne, ge­rek­se Bi­zans dö­ne­mi­ne ait en gör­kem­li ya­pı­la­rın ser­gi­len­di­ği bir alan ha­li­ne gel­miş ve üre­ti­len yük­sek kül­tü­rün ta­ri­he yan­sı­dı­ğı bir ay­na ol­muş­tur.
Ne var ki, bu­gü­nün Bo­ğa­zi­çi’si geç­miş­te­ki Bo­ğa­zi­çi’nden çok fark­lı bir kim­lik­le kar­şı­mız­da dur­mak­ta. Bu­gün Bo­ğa­zi­çi, Tür­ki­ye’nin eğ­len­ce kül­tü­rü ile öz­deş­leş­miş en önem­li yer­le­rin­den bi­ri. Sı­ra sı­ra ge­ce ku­lüp­le­ri, ba­lık lo­kan­ta­la­rı ve eğ­len­ce me­kan­la­rıy­la Tür­ki­ye’nin po­pü­ler kül­tür ka­za­nı­nın kay­na­dı­ğı en göz­de me­kan. Son mo­del ara­ba­la­rın, ya­şam tarz­la­rı­nın, ‘trend’le­rin üre­til­di­ği ve pa­za­ra su­nul­du­ğu bir mer­kez.
Pe­ki, tüm bu yü­zey­sel­lik içe­ri­sin­de çır­pı­nan, can çe­ki­şen, de­ği­şen, bo­zu­lan ve ta­ri­hi­nin çok uza­ğı­na dü­şen Bo­ğa­zi­çi’nin bir za­man­lar ne ol­du­ğu so­ru­su­na ve­ri­le­bi­le­cek yet­kin bir ce­vap var mı? Geç­ti­ği­miz gün­ler­de Ye­di­te­pe Ya­yı­ne­vi ta­ra­fın­dan ya­yım­la­nan Bi­zans Dev­rin­de Bo­ğa­zi­çi bu ih­ti­ya­ca kıs­men de ol­sa ce­vap ve­re­cek de­ğer­li bir ça­lış­ma.
İlk bas­kı­sı 1976 yı­lın­da İs­tan­bul Üni­ver­si­te­si ta­ra­fın­dan ya­pıl­mış olan Bi­zans Dev­rin­de Bo­ğa­zi­çi, yıl­la­rın sa­nat ta­rih­çi­si ve de­ğer­li ilim ada­mı Prof. Dr. Se­ma­vi Eyi­ce’nin, 1973 yı­lın­da Or­man Mü­dür­lü­ğü ta­ra­fın­dan dü­zen­le­nen ve Bo­ğa­zi­çi’nin geç­mi­şi, ge­le­ce­ği ve o gün­kü du­ru­mu­nu ko­nu alan sem­poz­yum için ha­zır­la­dı­ğı bil­di­ri­nin ki­tap­laş­mış ha­li. Bi­zans Dev­rin­de Bo­ğa­zi­çi, ak­tü­el bir ça­lış­ma ol­ma­sa da ge­rek ak­tar­dı­ğı bil­gi bi­ri­ki­mi ge­rek­se so­nun­da yer alan ge­niş fo­toğ­raf al­bü­mü ile sa­nat ta­rih­çi­li­ği açı­sın­dan hâ­lâ öne­mi­ni ko­ru­yan de­ğer­li bir baş­vu­ru kay­na­ğı. /Fatmanur Altun

Tavsiye Et
Din Özgürlüğü ve Laisite
T. Jeremy Gunn
Türkçesi: Hüseyin Bal, Ömer Faruk Altıntaş
İstanbul: Liberte Yayınları, 2007
 
La­ik­lik, Tür­ki­ye’de en çok kul­la­nı­lan ve tü­ke­ti­len kav­ram­la­rın ba­şın­da yer alı­yor. Ka­bul edil­miş ıs­tı­la­hî an­la­mın­dan zi­ya­de, ül­ke­miz­de ge­niş çev­re­ler ta­ra­fın­dan bi­le­rek ya­hut bil­me­ye­rek ade­ta po­zi­ti­viz­min mu­adi­li ola­rak gö­rü­len ve­ya lan­se edi­len kav­ram bu ha­liy­le din ile dün­ya iş­le­ri­nin bir­bi­rin­den ay­rıl­ma­sın­dan zi­ya­de di­ne yö­ne­lik bir ta­vır ola­rak or­ta­ya çı­kı­yor. “Tan­rı’nın hak­kı­nı Tan­rı’ya, Se­zar’ın hak­kı­nı Se­zar’a ver­mek” şek­lin­de ifa­de­si­ni bu­lan la­ik­lik ta­nı­mı, “Se­zar ne der­se o” şek­li­ni ala­rak di­ni yok sa­yan, bu­nun ol­ma­dı­ğı yer­de de di­ni il­kel top­lum­la­ra öz­gü pri­mi­tif bir ol­gu ola­rak ele alıp aşa­ğı­la­yan bir tav­rı be­ra­be­rin­de ge­ti­ri­yor. Si­ya­sal meş­ru­laş­tır­ma araç­la­rı­na ih­ti­yaç du­yan ve gün­de­lik po­li­ti­ka­la­rı­nı prag­ma­tist ki­mi söy­lem­ler üze­rin­de yük­sel­ten si­ya­set­çi­le­rin ka­hir ek­se­ri­ye­ti için bu ta­vır hak­lı gö­rü­le­me­se de en azın­dan an­la­şı­la­bi­lir.
Ve­la­kin ka­lem er­ba­bı söz ko­nu­su ol­du­ğun­da da­ha fark­lı bir tab­lo or­ta­ya çı­kı­yor. Kav­ram­la­rı muğ­lak ze­min­ler­den çı­ka­rıp, sağ­lık­lı bir en­te­lek­tü­el ile­ti­şim ve üre­tim sü­re­ci­ne hiz­met et­me­si ge­re­ken ki­mi en­te­lek­tü­el­le­ri­miz, la­ik­lik kav­ra­mı ör­ne­ğin­de ol­du­ğu gi­bi ba­zı hal­ler­de bil­gi­nin, ma­ni­pü­las­yo­na ve pro­pa­gan­da­ya kur­ban edil­me­si­ne ra­zı olu­yor­lar. Bu da bil­gi­nin si­ya­sal­laş­ma­sı­na ve sağ­lık­lı, eği­tim­li ve dü­zey­li bir top­lum ol­ma umut­la­rı­mı­zın baş­ka ba­har­la­ra er­te­len­me­si­ne se­bep olu­yor.
An­cak he­nüz ye­ter­li ol­ma­sa bi­le bu tür ne­ta­me­li ko­nu­la­ra gir­mek­ten ka­çın­ma­yan ve sis bu­lu­tu­nu ara­la­yıp, önü­mü­zü gö­re­bil­me­mi­ze kat­kı sağ­la­ma ara­yı­şın­da olan ça­ba­lar da mev­cut. Her ne ka­dar te­lif eser­le­re ve Tür­ki­ye ör­ne­ği­ni mer­ke­ze alan in­ce­le­me­le­re da­ha faz­la ih­ti­yaç duy­sak da Li­ber­te Ya­yın­la­rı’ndan çı­kan Din Öz­gür­lü­ğü ve La­isi­te ad­lı eser bu me­yan­da zik­re­dil­me­si ge­re­ken önem­li bir ça­lış­ma. ABD’de­ki din öz­gür­lü­ğü uy­gu­la­ma­sı ile Fran­sa’da­ki la­ik­lik an­la­yı­şı üze­ri­ne çar­pı­cı bir araş­tır­ma olan bu eser, Türk oku­yu­cu­su­nun il­gi­si­ni hak edi­yor. /Fatmanur Altun

Tavsiye Et
Selçuknâme
İbn Bîbî
Türkçesi: Mükrimin Halil Yinanç
Hazırlayanlar: Refet Yinanç, Ömer Özkan
İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007
 
Her ne ka­dar genç ne­sil için bi­lin­dik bir isim ol­ma­sa da Mük­ri­min Ha­lil Yi­nanç, Tür­ki­ye’nin 20. yüz­yıl­da ye­tiş­tir­di­ği en de­ğer­li ta­rih­çi­ler­den bi­ri­dir. Özel­lik­le İs­lam Ta­ri­hi ve Türk Ta­ri­hi ile il­gi­li de­rin­lik­li ça­lış­ma­la­rı ile ta­nı­nan bu önem­li ilim ada­mı, ay­nı dev­ri pay­laş­tı­ğı pek çok ki­şi ta­ra­fın­dan ade­ta bir ayak­lı kü­tüp­ha­ne ola­rak gö­rül­müş­tür.
“İlim sa­tır­da de­ğil, sa­dır­da­dır” sö­zü mu­va­ce­he­sin­ce çok sa­yı­da eser ka­le­me al­mak ye­ri­ne söz­lü neş­ri­ya­tı önem­se­yen ve 1957 yı­lın­da or­di­nar­yüs pro­fe­sör ün­va­nı­nı alan bu de­ğer­li ilim ada­mı­nın en önem­li ça­lış­ma­la­rın­dan bi­ri İbn Bî­bî’den yap­tı­ğı Sel­çuk­nî­me ter­cü­me­si­dir. Fars­ça ola­rak ka­le­me alı­nan ve Sel­çuk­lu­lar’ın Ana­do­lu’ya ge­liş­le­ri ile bu­ra­da­ki ta­ri­hî se­rü­ven­le­ri hak­kın­da­ki sı­nır­lı sa­yı­da­ki eser­den bi­ri olan Sel­çuk­nâ­me, Yi­nanç Ho­ca’nın ka­le­min­den Türk­çe­ye ka­zan­dı­rıl­mış­tır. Ge­rek Sel­çuk­lu ta­ri­hi­ne ge­rek­se de­ğer­li bir ilim ada­mı­nın genç ku­şak­lar ta­ra­fın­dan da ta­nın­ma­sı­na kat­kı sağ­la­ya­cak önem­li bir ça­lış­ma. /Fatmanur Altun

Tavsiye Et
Çocuklar da Savaştı
Afet Ilgaz
İstanbul: Salıncak Yayınları, 2007
 
Afet Il­gaz mo­dern Türk ede­bi­ya­tı­nın en önem­li isim­le­rin­den bi­ri. El­li yı­lı aş­kın bir sü­re­dir ya­zı ha­ya­tı­nın için­de yer alan Il­gaz’ın bu sü­re zar­fın­da pek çok ga­ze­te ve der­gi­de hi­ka­ye­le­ri ve ma­ka­le­le­ri ya­yım­lan­dı. Ço­cuk ede­bi­ya­tı sa­ha­sın­da da ürünler ve­ren ya­za­rın Sa­lın­cak Ya­yın­la­rı ta­ra­fın­dan ya­yım­la­nan Ço­cuk­lar da Sa­vaş­tı isimli eseri, bu alan­da­ki en son ça­lış­ma­sı.
Sa­va­şın çir­kin yü­zü­nü ge­nel­lik­le unu­tu­lan bir ba­kış açı­sın­dan, ço­cuk­la­rın gö­zün­den ver­me­ye ça­lı­şan bu de­ğer­li ça­lış­ma, ço­cuk­la­rı­mı­zı ve biz­le­ri bir yan­dan Kur­tu­luş Sa­va­şı gün­le­ri­ne gö­tü­rür­ken, di­ğer yan­dan ka­naa­tin ve şük­rün va­di­si­ne da­vet edi­yor. /Fatmanur Altun

Tavsiye Et
Meleklerin Bilmediği Sır
Ekrem Berber
İstanbul: Hayykitap, 2007
 
Me­lek­le­rin Bil­me­di­ği Sır, Ek­rem Ber­ber’in ilk ro­ma­nı. Al­man­ya’da ya­şa­yan Ber­ber, li­sans öğ­re­ni­mi­ni Bre­men Üni­ver­si­te­si’nde ta­mam­la­mış. Öğ­ren­ci­si ol­du­ğu Ivan Il­lich’ten ve ah­bap­lık et­ti­ği An­ne Ma­ri­e Schim­mel’den çok et­ki­len­en ve Ber­ber’in bu fik­rî renk­li­li­ği ro­ma­nı­na da yan­sı­mış.
Ek­rem Ber­ber ken­di ro­man­cı­lı­ğı­nı “Bir ro­ma­nın in­şa­sı­na ko­şu­lan gü­dü­le­rin de­ne­ti­mi, gü­dü­sel de­rin­lik­te bir ye­te­nek ol­ma­dan im­kan­sız­dır. Çün­kü söz ko­nu­su olan, in­san ile ha­ya­tın kı­sa dev­re yap­tı­ğı kri­tik anın, kao­tik ala­nın ak­ta­rı­mı­dır. Bu an­lam­da ben içim­de­ki ro­man­cı ile kar­şı­laş­ma­dım, o be­nim­le kar­şı­laş­tı” di­ye­rek açık­la­sa da, ab­la­sı­nın Düz­ce ci­var­la­rın­da­ki kö­yün­de bir­kaç haf­ta­lı­ğı­na mi­sa­fir olan Ku­bi­lay’ın, bu­ra­da ya­şa­dı­ğı ma­ne­vî, ru­hî de­ği­şim­le­ri an­la­tan Me­lek­le­rin Bil­me­di­ği Sır, as­lın­da ede­bî ta­nı­mı iti­ba­riy­le ro­man ka­lı­bı­nın sı­nır­la­rı­nı bir mik­tar zor­lu­yor. Ro­man ka­ba­ca, Ku­bi­lay’ın gö­rür gör­mez vu­ru­la­rak şid­det­li bir ar­zuy­la dost ol­mak is­te­di­ği Emir Ci­han ile yap­tı­ğı soh­bet­ler­den ve Ku­bi­lay’ın yi­ne gö­rür gör­mez vu­ru­la­rak sev­di­ği Yıl­dız hak­kın­da­ki dü­şün­ce­le­rin­den olu­şu­yor. Ge­rek Emir Ci­han’ın söz­le­ri­nin ge­rek­se Ku­bi­lay’ın dü­şün­ce­le­ri­nin bir kıs­mının, ya­vaş ya­vaş ve al­tı çi­zi­le­rek okun­ma­ya la­yık ifa­de ve sa­tır­lar ol­ma­sı oku­yu­cu­nun iş­ta­hı­nı ka­bar­tı­yor.
Ön­ce­lik­le is­mi ile dik­kat­le­ri ken­di­ne çe­ken ro­man, yi­ne ya­za­rı­nın ifa­de­le­ri ile “in­sa­nın ‘va­ro­luş’ öy­kü­sün­den baş­la­yıp mo­dern in­sa­nın ka­pi­ta­liz­min çe­lik göğ­sü­ne da­ya­dı­ğı dert­li ba­şı­na dek sü­ren bir sü­reç. Top­lu­ca, acı­ma­sız­ca, be­yaz eş­ya ile be­yaz ze­hir ara­sı­na sı­kış­tı­rı­lan in­san­lı­ğı an­la­tan bir sü­reç. ‘Va­ro­luş’un koz­mik pu­su­la­sı olan yü­rek­le­ri­mi­zin mi­lim mi­lim sö­kü­lü­şü­ne ta­nık bir sü­reç. ‘Dün­ya­nın şa­i­ra­ne ko­nu­mu­nun’ bir ta­mir­ha­ne­ye, bir tı­mar­ha­ne­ye dö­nüş­me­si­ne is­yan bir sü­reç”i an­la­tı­yor. Ro­man­da, ya­pı­lan bir baş­ka vur­gu ise ka­pi­tal-de­mok­ra­si­ye ya­pı­lan eleş­ti­ri. Ge­le­lim me­lek­le­rin bil­me­di­ği sır­ra… Ese­rin­de, Ga­ra­udy’den Cho­pin’e, Ni­etzs­che’den Ba­ud­ril­lard’e, Mev­la­na’dan Ha­fız’a, Van Gogh’tan Pi­cas­so’ya ka­dar bir­çok sa­nat­çı ve fi­lo­zo­fu ağır­la­yan Ber­ber’e gö­re me­lek­le­rin bi­le­me­di­ği sır­ra aşk­la eri­lir: Me­lek­ler, in­sa­nın yer­yü­zün­de kan dö­ke­ce­ği­ni bil­miş­ler­dir ama bu ka­nı, aşk için öl­me­ye ra­zı ola­rak dö­ke­cek­le­ri­ni bi­le­me­miş­ler­dir.
Ya­za­rın al­dı­ğı çi­zim eği­ti­mi­nin de et­ki­siy­le ol­sa ge­rek Me­lek­le­rin Bil­me­di­ği Sır’da renk­ler, an­la­tı­mın öte­sin­de­ki ege­men­lik­le­ri ile gö­ze çar­pı­yor­lar. /Betül Özel Çiçek

Tavsiye Et
Kürt Edebiyatı Antolojisi
Mehmed Uzun
İstanbul: İthaki Yayınları, 2007
 
Bir mil­le­ti mil­let ya­pan va­sı­ta­lar ne­ler­dir? Onu bir ara­ya ge­ti­ren, fert­le­ri­nin ara­sın­da harç va­zi­fe­si gö­ren, bir mil­le­tin ha­fı­za­sı gö­re­vi­ni üst­le­nen? Bu so­ru­nun ce­vap­la­rın­dan bi­ri de her­hal­de dil ve ede­bi­yat­tır. Yir­mi yı­lı aş­kın sü­re­dir İs­veç’te ya­şa­yan ve İs­veç Ya­zar­lar Bir­li­ği üye­si, “Tür­ki­ye Kürt­le­ri”nden Meh­med Uzun, 1980’le­rin ba­şın­da, kül­tü­rel or­ta­mın da ar­tık bu­na mü­saa­de ede­cek ka­dar ra­hat­la­ma­sıy­la, yak­la­şık on beş yıl sü­re­cek uzun bir ça­lış­ma­nın içi­ne gi­rer: Kürt Ede­bi­ya­tı An­to­lo­ji­si. Ön­ce An­to­lo­ji­ya Ede­bi­ya­ta Kur­di is­miy­le Kürt­çe­de ya­yım­la­nan eser, Türk­çe­de­ki ilk Kürt Ede­bi­ya­tı An­to­lo­ji­si ol­ma özel­li­ği­ni de ta­şı­yor. Kla­sik ve tek­nik an­lam­da bir an­to­lo­ji ol­mak­tan zi­ya­de bir gül­des­te ol­ma özel­li­ği ta­şı­yan ese­rin Türk­çe ter­cü­me­si­ni Me­tin Ak­soy yap­mış. An­to­lo­ji­nin ama­cı­nın bil­gi ek­sik­li­ği­ni gi­der­mek ol­du­ğu­nu be­lir­ten Uzun, bu kap­sam­lı eser­de, 19. yüz­yı­lın ikin­ci ya­rı­sın­dan gü­nü­mü­ze ka­dar Kürt ede­bi­ya­tı­na emek ver­miş, de­ği­şik res­mî al­fa­be, leh­çe ve ül­ke­ler­den ya­zan Kürt ede­bi­yat­çı­la­rı­nın ürün­le­ri­ne yer ve­ri­yor. Bir bağ­lam­da Kürt Ede­bi­ya­tı­nın mo­dern­leş­me sü­re­ci­ni de or­ta­ya ko­yu­yor. An­to­lo­ji­nin gö­ze çar­pan bir di­ğer yö­nü de, leh­çe ay­rı­mı yap­ma­dan Kürt­çe­nin bü­tün kol­la­rın­da ör­nek ede­bî me­tin­ler içer­me­si­ne özen gös­te­ril­miş ol­ma­sı. Ben­zer şe­kil­de, an­to­lo­ji­de iyi ede­bi­yat-kö­tü ede­bi­yat ‘ele­me­si’ de ya­pıl­ma­ya­rak, olan eser­ler bü­tü­nüy­le göz­ler önü­ne se­ril­miş ve tak­dir oku­yu­cu­ya bı­ra­kıl­mış. Ya­zar, şa­ir, araş­tır­ma­cı, çe­vir­men ve ede­bi­yat uz­ma­nı yak­la­şık yir­mi ki­şi­lik bir eki­bin yo­ğun ça­lış­ma­la­rı ile or­ta­ya çı­kan an­to­lo­ji­de, eser­le­ri­ne yer ve­ri­len ya­zar­lar­la kü­çük rö­por­taj­lar ya­hut bi­yog­ra­fik bil­gi­ler de bu­lun­mak­ta. /Betül Özel Çiçek

Tavsiye Et