Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (July 2007) > Türkiye Siyaset > Hudson’da pişer, bize de düşer
Türkiye Siyaset
Hudson’da pişer, bize de düşer
Hasan Kösebalaban
HER ser­best pa­zar or­ta­mın­da ol­du­ğu gi­bi Ame­ri­kan si­ya­set pa­za­rın­da da her tür­lü sa­tı­cı, mal­la­rı­nı de­ği­şik pa­zar­la­ma usul­le­riy­le po­li­ti­ka ya­pı­cı­la­ra sat­ma­ya ça­lı­şır. Med­ya ve onun­la bağ­lan­tı­lı ça­lı­şan, si­pa­riş üze­re ‘bil­gi’ üre­ten stra­te­jik araş­tır­ma ku­ru­luş­la­rı, pa­zar­la­ma stra­te­ji­le­ri­nin et­kin araç­la­rı­dır. Ame­ri­ka’da her bi­ri ay­rı gö­rüş­le­re ve çı­kar­la­ra sa­hip, fark­lı et­nik ve di­nî lo­bi­le­re ya­kın on­lar­ca ku­ru­luş var. Bu ku­ru­luş­la­rın fa­ali­yet­le­ri ara­sın­da, mey­da­na gel­me­si muh­te­mel olay­lar kar­şı­sın­da na­sıl tep­ki ve­ri­le­ce­ği­ni ko­nuş­mak ve as­lın­da bu se­nar­yo­la­rı gün­de­me ge­ti­re­rek po­li­ti­ka ya­pım­cı­la­rı­nı yön­len­dir­mek de bu­lu­nu­yor. Özel­lik­le Ame­ri­ka’da­ki ku­ru­luş­la­rın gö­rev­le­ri sa­de­ce ken­di ül­ke­le­riy­le sı­nır­lı de­ğil; da­ha da önem­li­si baş­ka ül­ke­ler­le il­gi­li son de­re­ce pro­fes­yo­nel ça­lış­ma­lar yü­rü­tü­yor­lar. Keş­ke biz­de de se­nar­yo üret­mek di­zi film­le­rin de­ğil de ba­ğım­sız araş­tır­ma ku­ru­luş­la­rı­nın işi ol­sa.
Hud­son Ens­ti­tü­sü Ame­ri­ka’da­ki ben­zer­le­ri ara­sın­da sı­ra­dan bir ku­ru­luş. İç po­li­ti­ka­da bü­yük ser­ma­ye­ye ya­kın, dış po­li­ti­ka­da ise İs­ra­il yan­lı­sı, bil­has­sa İran ko­nu­sun­da sa­vaş ta­raf­ta­rı ola­rak bi­li­ni­yor. Ens­ti­tü’nün ge­çen yıl Av­ras­ya ma­sa­sı­nın ba­şı­na ge­tir­di­ği Zey­no Ba­ran, geç­miş­te da­ha çok ener­ji ko­nu­suy­la il­gi­len­miş, Kaf­kas­ya pet­rol ve do­ğal­gaz bo­ru hat­tı pro­je­le­ri ko­nu­sun­da ça­lış­mış bir isim. Ba­ran’ın Tür­ki­ye il­gi­si Hud­son’a ge­çi­şin­den son­ra da­ha da art­mış.
Hud­son Ens­ti­tü­sü, Ha­zi­ran ayın­da dü­zen­le­nen ve giz­li­li­ği bil­has­sa vur­gu­la­nan bir top­lan­tı­da Tür­ki­ye’nin Ku­zey Irak’a mü­da­ha­le­si ko­nu­su­nun ma­sa­ya ya­tı­rıl­ma­sıy­la gün­de­mi­mi­ze gir­di. Ko­nu­şu­lan ür­kü­tü­cü se­nar­yo­la­rın ya­nı sı­ra ka­tı­lan­lar ara­sın­da Irak­lı Kürt li­der Ku­bad Ta­la­ba­ni’nin ve ge­ne­ral dü­ze­yin­de Türk as­ke­rî tem­sil­ci­le­ri­nin de bu­lun­ma­sı ne­de­niy­le top­lan­tı ba­sı­na sız­dı­ğın­da bü­yük yan­kı uyan­dır­dı.
Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan da doğ­ru­lan­dı­ğı üze­re giz­li top­lan­tı­ya bi­ri as­ke­rî ate­şe, di­ğe­ri Ge­nel­kur­may bün­ye­sin­de­ki bir ku­ru­luş olan Stra­te­jik Araş­tır­ma­lar ve Etüt Mer­ke­zi (SA­REM)’nin baş­ka­nı ol­mak üze­re iki üst dü­zey as­ke­rî tem­sil­ci ka­tıl­mış. SA­REM, yi­ne ge­çen ay ger­çek­leş­ti­ri­len ve has­sas as­ke­rî ko­nu­la­rın ko­nu­şul­du­ğu bir top­lan­tı­da İs­ra­il yan­lı­sı ye­ni-mu­ha­fa­za­kâr lo­bi­nin kes­kin ka­le­mi, İs­la­mo­fo­bik Mic­ha­el Ru­bin’i ağır­la­mış­tı. El­bet­te as­ker­le­ri­miz ge­le­nek­sel Türk mi­sa­fir­per­ver­li­ği­ni Ru­bin’den esir­ge­ye­cek de­ğil­ler­di. An­cak Tür­ki­ye’nin ken­di ba­sın men­sup­la­rı­na ak­re­di­tas­yon yo­luy­la am­bar­go uy­gu­la­nır­ken, Ame­ri­ka­lı ga­ze­te­ci Sey­mo­ur Hersh’den öğ­ren­di­ği­miz üze­re MOS­SAD Ku­zey Irak’ta peş­mer­ge­le­re ta­lim yap­tı­rır­ken ve ye­ni-mu­ha­fa­za­kâr lo­bi Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği­ne kar­şı fa­ali­yet yü­rü­tür­ken, Ru­bin ve ben­zer­le­ri­ne sağ­la­nan bu ay­rı­ca­lık­la­rın hik­me­ti­ni sı­ra­dan va­tan­daş­lar ola­rak an­la­ya­ma­mış­tık. El­bet­te ko­mu­tan­la­rı­mız te­rör be­la­sı­nın ne an­la­ma gel­di­ği­ni ya­ki­nen bil­mek­te­dir. Türk bay­ra­ğı­nın gay­ri ni­za­mi ası­lı ol­du­ğu top­lan­tı sa­lon­la­rı­nı terk et­me­le­ri gi­bi baş­ka ör­nek­ler­den de bi­li­yo­ruz ki on­la­rın ulu­sal ref­leks­le­ri her za­man güç­lü ol­muş­tur. Bu ne­den­le Hud­son’da­ki giz­li top­lan­tı­da, as­ke­rî tem­sil­ci­le­rin, ken­di dev­let­le­ri­nin en üst yar­gı men­su­bu­na yö­ne­lik ha­ya­lî bir sui­kast ve ken­di ül­ke­le­ri­nin bir şeh­rin­de ger­çek­le­şen ve el­li­yi aş­kın va­tan­da­şı­nın ölü­mü­ne yol açan ha­ya­lî bir te­rör ey­le­mi­ne da­ir uçuk se­nar­yo­lar ko­nu­şu­lur­ken, hep­sin­den önem­li­si “te­rör ör­gü­tü­nün li­der­le­ri Ame­ri­ka ta­ra­fın­dan Tür­ki­ye’ye tes­lim edi­lir­se bu ik­ti­dar­da­ki par­ti­yi güç­len­di­rir” tar­zın­da­ki abuk sa­buk söz­le­re kar­şı tep­ki­siz kal­dık­la­rı­nı dü­şün­mek her­hal­de ak­la za­rar ve­rir.
Irak’ta gö­rev­li Türk su­bay­la­rı­nın ba­şı­na çu­val ge­çi­ril­me ha­di­se­si he­nüz ha­fı­za­lar­dan si­lin­me­miş­ken, bu ola­yın baş ak­tö­rü sa­yı­lan Ku­bad Ta­la­ba­ni ile üni­for­ma­lı tem­sil­ci­le­ri­miz Hud­son’da ol­sa ol­sa ‘te­sa­dü­fen’ bir ara­ya gel­miş­ler­dir. Ak­si tak­dir­de, bu gö­rüş­me­ler bu ka­dar ko­lay olu­yor idiy­se, kom­şu bir ül­ke­nin cum­hur­baş­ka­nı olan ba­ba­sı­nın ne­den şim­di­ye ka­dar Tür­ki­ye’ye da­vet edil­me­di­ği so­ru­su­na ce­vap bu­la­ma­yız. Ay­rı­ca bu­nun ak­si­ni dü­şün­mek, güç­lü bir dev­le­tin kom­şu ül­ke­le­rin yet­ki­li­le­riy­le gö­rü­şe­bil­mek için sı­ra­dan bir araş­tır­ma ör­gü­tü­ne muh­taç ol­du­ğu ve da­ha da önem­li­si mer­ke­zî oto­ri­te­den ha­ber­siz, o oto­ri­te­ye ta­bi ol­ma­sı ge­re­ken bir ku­rum ta­ra­fın­dan al­ter­na­tif dış po­li­ti­ka yü­rü­tül­dü­ğü in­ti­baı ve­rir ki, Tür­ki­ye’nin iti­ba­rı­nın bu de­re­ce­de sar­sıl­ma­sı­na en baş­ta on­la­rın gön­lü ra­zı ol­maz. Zi­ra kök­lü tec­rü­be­le­riy­le bi­lir­ler ki, ay­nı kol­tuk­ta iki kar­puz ta­şın­ma­ya­ca­ğı gi­bi, ay­nı ül­ke­de iki fark­lı dış po­li­ti­ka ba­rı­na­maz. Bin yıl­lık im­pa­ra­tor­luk geç­mi­şin­den sü­zü­lüp ge­len dip­lo­ma­si ge­le­ne­ği­ne sa­hip bir ül­ke­ye, ku­rum­lar ara­sı den­ge­le­ri­ni otur­ta­ma­mış bir üçün­cü dün­ya ül­ke­si gö­rün­tü­sü ver­di­ril­di­ği­ni id­di­a et­mek kim­se­nin hak­kı de­ğil­dir. O hal­de tıp­kı hü­kü­met yet­ki­li­le­ri gi­bi, sı­ra­dan va­tan­daş­lar ola­rak biz­ler de Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan ya­pı­lan açık­la­ma­da ifa­de edi­len “bu ola­yın ba­zı odak­lar ta­ra­fin­dan ka­sıt­lı ola­rak tır­man­dı­rıl­dı­ğı” tar­zın­da­ki açık­la­ma­ya iti­bar et­mek du­ru­mun­da­yız.
Top­lan­tı­nın or­ga­ni­za­tö­rü ve ev sa­hi­bi Zey­no Ba­ran ise yap­tı­ğı açık­la­ma­da, tar­tı­şı­lan se­nar­yo­la­rı ke­sin bir dil­le ya­lan­la­dı ve bu ola­yı ba­sı­na sız­dı­ran is­me yö­ne­lik kar­şı sal­dı­rı­ya geç­ti. Ba­ka­lım bu ka­pış­ma­dan da­ha ne­ler çı­ka­cak. Ba­ran’a gö­re sız­dır­ma­yı ger­çek­leş­ti­ren­le­rin asıl ama­cı or­du­yu yıp­rat­mak! An­cak böy­le bir top­lan­tı­yı dü­zen­le­yip, as­lın­da ku­ru­mu­nu ‘zi­ya­ret’ et­mek is­te­yen üst dü­zey as­ke­rî yet­ki­li­le­rin top­lan­tı­ya ka­tı­la­ca­ğı­nı da­ve­ti­ye­ye ya­za­rak, bu yıp­rat­ma işi­ni ken­di­sin­den da­ha zi­ya­de ba­şa­ra­bi­len baş­ka bi­ri de yok. Üs­te­lik yıp­rat­tı­ğı sa­de­ce or­du­nun de­ğil, bü­tün Tür­ki­ye’nin iti­ba­rı ol­du. Ba­ran da­ha ön­ce bir Ame­ri­kan der­gi­sin­de Tür­ki­ye’de “fifty-fifty” dar­be ola­ca­ğı­na da­ir ön­gö­rü­süy­le gün­de­me gel­miş, bu id­dia­yı ka­le­me al­maz­dan kı­sa sü­re ön­ce gö­rüş­tü­ğü bir or­ge­ne­ral hak­kın­da hak­sız ön­yar­gı­lar uyan­ma­sı­na ne­den ol­muş­tu. Ba­ran, da­ha son­ra Tür­ki­ye’de­ki kriz­le il­gi­li Ame­ri­ka’da­ki bir rad­yo prog­ra­mı­na ka­tıl­mış ve prog­ra­mın Ame­ri­ka­lı su­nu­cu­su­nu hay­re­te dü­şü­re­cek de­re­ce­de an­ti-de­mok­ra­tik gö­rüş­ler di­le ge­tir­miş­ti. An­la­şı­lan Ba­ran ve di­ğer­le­ri­nin Tür­ki­ye’de­ki ik­ti­da­ra yö­ne­lik, kay­na­ğı­nı bil­me­di­ği­miz, ba­zı kız­gın­lık­la­rı var. Bu isim­le­rin ne­den Ame­ri­ka’da yüz­ler­ce araş­tır­ma ku­ru­lu­şu ara­sın­da İs­ra­il yan­lı­sı, mi­li­ta­rist, ye­ni-mu­ha­fa­za­kâr ku­ru­luş­la­ra rağ­bet et­tik­le­ri ya da on­lar ta­ra­fin­dan rağ­bet gör­dük­le­ri, ce­va­bı Ame­ri­ka’da de­ğil Tür­ki­ye’de aran­ma­sı ge­re­ken bir so­ru ol­sa ge­rek. Ne­re­de ça­lı­şa­cak­la­rı el­bet­te on­la­rın ken­di ter­cih­le­ri­dir. An­cak ken­di ül­ke­le­ri hak­kın­da kan­lı se­nar­yo­lar ya­zıp, bun­lar­dan po­li­ti­ka üret­mek kim­se­nin ser­best fa­ali­yet ala­nı ola­maz.
Hud­son va­ka­sı da gös­ter­miş­tir ki, de­mok­ra­si­si­ni yer­leş­ti­rip ku­rum­lar ara­sı iliş­ki­le­ri­ni nor­mal hi­ye­rar­şik ya­pı­sı­na otur­ta­ma­dı­ğı müd­det­çe hiç­bir ül­ke baş­ka­la­rı­nın mut­fa­ğın­da pi­şen aşın ken­di top­rak­la­rın­da ser­vis ya­pıl­ma­sı­nı ön­le­ye­mez. Zi­ra ya­rım de­mok­ra­si dış ak­tör­le­re mü­da­ha­le için uy­gun fır­sat alan­la­rı
su­nu­yor. Bu ne­den­le Ame­ri­ka’da­ki dü­şün­ce ku­ru­luş­la­rı, baş­ka ül­ke­ler söz ko­nu­su ol­du­ğun­da hal­kın ira­de­si­ni de­ğil, mi­li­ta­riz­min de­va­mı­nı ar­zu­lu­yor ve he­sap­la­rı­nı ona gö­re ya­pı­yor­lar.

Paylaş Tavsiye Et