Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (May 2007) > Müzik
Müzik
Anroozha
Farid Farjad
Yapım: Taraneh Enterprises, USA, 1989
İbn Sî­nâ, Şi­fâ ad­lı ese­rin­de der ki: “Bi­lin­me­li­dir ki tiz no­ta­la­ra doğ­ru olan in­ti­kal, öf­ke­li ka­rak­ter­le­ri çağ­rış­tı­rır. Pest no­ta­la­ra doğ­ru olan in­ti­kal; an­la­yış­lı, mü­te­va­zı ve den­ge­li ka­rak­ter­le­ri ifa­de eder. Dö­nü­cü çı­kış­la el­de edi­len iniş üze­re ku­ru­lu in­ti­kal­ler, nef­se yü­ce­lik arz eden bir hü­zün­le bir­lik­te ne­be­vî, hik­met­li ve asil bir ruh hâ­li ve­rir. Bu in­ti­kal­le­rin ak­si, nef­se aşa­ğı­lık arz eden bir hü­zün­le bir­lik­te ha­fif­li­ğe mey­le­den bir haz ve­rir.” Mü­zi­ğin çe­şit­li duy­gu du­rum­la­rı­na na­sıl se­bep ol­du­ğu­nu an­la­tan bu sa­tır­lar, İran­lı ke­man sa­nat­çı­sı Fe­rid Fer­cad (Fa­rid Far­jad)’ın ‘hü­zün­lü’ ke­man nağ­me­le­ri­ni an­la­ma­mı­za da yar­dım­cı olu­yor. Her ne ka­dar çin­ge­ne asıl­lı Ma­car ke­man vir­tüo­zu La­ka­tos gi­bi is­tis­naî sa­nat­çı­lar, çıl­gın­ca ça­lış tek­nik­le­ri sa­ye­sin­de ke­ma­nı ‘hüz­nün’ ens­trü­ma­nı ol­mak­tan öte­ye gö­tür­se­ler de, ke­man -bil­has­sa tek ba­şı­na (so­lo) ça­lın­dı­ğın­da- din­le­yi­ci­si­ni de­rin duy­gu­la­ra sevk ede­rek hü­zün­len­di­ren bir ens­trü­man. Fe­rid Fer­cad, re­ba­bın mo­dern şek­li olan ke­ma­na bel­ki de ta­ri­hî bağ­la­rı ne­de­niy­le bu ka­dar me­lan­ko­lik bir an­lam yük­le­ye­rek bu ‘hüz­nü’ en yo­ğun şe­kil­de ya­şa­tan bir ça­lış tar­zı­na sa­hip. Sha­kes­pea­re’in “Ke­ma­nın ya­yı üze­rin­de şey­tan ge­zi­ni­yor” de­yi­şi­nin ak­si­ne, Fer­cad’ın bü­yü­lü bir değ­nek gi­bi tel­le­re do­kun­dur­du­ğu ya­yı ile tiz no­ta­lar­dan pest­le­re doğ­ru iniş çı­kış­la­rı, kâh ze­lil kâh aziz eden ‘me­lek­si’ bir hü­zün ve­ri­yor din­le­ye­nin yü­re­ği­ne. 1938 yı­lın­da Tah­ran’da dün­ya­ya ge­len Fer­cad’ın sa­nat ha­ya­tı­na bak­tı­ğı­mız­da, 1966 yı­lın­da Tah­ran Mü­zik Kon­ser­va­tu­va­rı’nda kla­sik mü­zik üze­ri­ne mas­tır yap­tı­ğı­nı, da­ha son­ra Tah­ran Sen­fo­ni Or­kes­tra­sı’nda Bi­rin­ci Ke­man­cı ola­rak gö­re­ve baş­la­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Fer­cad, ay­nı dö­nem­de kla­sik ke­man ders­le­ri ver­mek üze­re kon­ser­va­tu­var­da ho­ca­lık gö­re­vi­ne atan­mış. Fars halk mü­zi­ği­ne olan de­rin vu­ku­fi­ye­ti ve kla­sik Ba­tı mü­zi­ği­nin üst dü­zey tek­nik­le­ri­ne olan yük­sek ka­bi­li­ye­ti sa­ye­sin­de İran mü­zi­ği­ne yep­ye­ni açı­lım­lar ge­ti­ren Fer­cad’ın An­ro­oz­ha is­mi­ni ta­şı­yan beş CD’lik al­büm di­zi­si­nin bu ilk al­bü­mün­de, sa­nat­çı­nın ke­ma­nı­na Ab­di Ya­mi­ni pi­ya­no­suy­la eş­lik edi­yor. Dün­ya üze­rin­de­ki en iyi ke­man vir­tü­oz­la­rın­dan bi­ri ola­rak ka­bul edi­len Fer­cad’ın bu al­büm­ler dı­şın­da “Gol­ha Or­kes­tra­sı” ad­lı ko­lek­tif bir al­büm­de de ic­ra­la­rı­nın ya­yım­lan­dı­ğı­nı bi­li­yo­ruz. Faz­la sö­ze ne ha­cet: Ha­ri­ku­la­de bir al­büm... /Cihat Arınç

Tavsiye Et
Sıradan Bir Şarkı ve Sıradan Bir Şarkıcı
Ebru Berker
Yapım: Milhan Müzik, 2007
Eb­ru Ber­ker, “al­büm yap­mak için ya­pıl­ma­mış 8 şar­kı­nın, ara­dan 7 yıl geç­tik­ten son­ra be­ğe­nil­me­si ve çı­ka­rıl­mak is­ten­me­si üze­ri­ne, Sı­ra­dan bir Şar­kı ve Sı­ra­dan bir Şar­kı­cı isim­li bu al­bü­mü” mü­zik­se­ver­le­rin be­ğe­ni­si­ne sun­muş genç ve sa­mi­mi bir mü­zis­yen. Al­bü­mün adı­na al­da­nıp da içe­ri­ği­nin ger­çek­ten ‘sı­ra­dan’ ol­du­ğu­nu san­ma­yın sa­kın! Bu, yal­nız­ca gü­nü­müz­de abar­tı­lı bir şe­kil­de kış­kır­tı­lan ‘fark­lı­lık’ söy­le­mi­ne kar­şı alay­cı bir yak­la­şı­mın ifa­de­si. Al­bü­mün ya­pım­cı­sı Me­tin İl­han, Ber­ker’in de­yi­şiy­le, “Gü­zel ama sat­maz” di­yen can sı­kı­cı pro­dük­tör­ler­den bi­ri de­ğil; fa­kat “gü­zel, sat­maz; ama çı­ka­ra­ca­ğım!” ka­rar­lı­lı­ğı­nı gös­te­re­bi­len en­te­re­san bi­ri... Al­büm­de ne­ler yok ki? Caz­va­ri ic­ra­lar­dan tu­tun da, Türk folk­lo­rik nağ­me­le­ri­ne, po­pü­ler mü­zi­ğin in­ce­lik­li de­ne­me­le­ri­ne ka­dar ge­niş bir yel­pa­ze­yi bün­ye­sin­de ta­şı­yan ga­yet hoş şar­kı­lar... Pe­ki na­sıl ol­muş da bu ka­dar fark­lı tat­la­rı hem tat­mış hem de tat­tır­ma­yı de­ne­miş Ber­ker? Bu so­ru­nun ce­va­bı­nı ken­di­ne ait si­te­de şöy­le ve­ri­yor: “Ba­ba­mın ma­kam­la­rı, ab­la­mın folk kon­ser­le­ri ve Kü­ba­lı ar­ka­daş­la­rı, an­ne­an­ne­min yük­sek di­va­nın­da din­le­di­ğim tür­kü­ler, Me­te’nin ca­za gi­riş ders­le­ri, Es­ra’yla keş­fet­ti­ği­miz grup­lar, Fey­zan’ın be­nim için dol­dur­du­ğu iki adet 90’lık mix rock ka­se­ti, May­da’nın he­di­ye et­ti­ği Ma­don­na-Tru­e Blu­e pla­ğı, pi­ya­no ho­ca­mın çan­ta­sın­dan çı­kan­lar, Yu­ri’nin aç­tı­ğı ka­pı­dan gi­ren­ler, İs­pan­ya, Bre­zil­ya ve de baş­ka kı­ta­lar­dan esen rüz­gar­lar...” İn­san­lık me­de­ni­ye­ti­ne ait or­tak bi­ri­ki­min ve ha­fı­za­nın, hiç­bir komp­lek­se ka­pıl­mak­sı­zın sa­mi­mi bir şe­kil­de yan­sı­tıl­ma­ya ça­lı­şıl­dı­ğı bir al­büm bu. Al­bü­mün en çok dik­kat çe­ken par­ça­sı “Düş”, ay­rı­ca “Son­su­za Dek”, “Ma­sal Bi­ti­yor”, “Bo­ğa­zi­çi” ve “Sa­ğa­nak” çok gü­zel. Ben hem me­lo­dik ya­pı­sıy­la hem de söz­le­riy­le -bel­ki de be­ni çok iyi an­lat­tı­ğı için- en çok “Mat­röş­ka”yı be­ğen­dim... “Cha Cha”ya ila­ve ola­rak dü­zen­le­nen “Türk Ça Ça” da çok eğ­len­ce­li ol­muş. Ber­ker iyi ki de “bil­gi­sa­ya­rı­nın My Do­cu­ments kla­sö­rün­de­ki bu şar­kı­la­rı” or­dan çı­kar­tıp biz­ler­le pay­laş­mış. De­va­mı­nın ge­le­ce­ği­ni ümit edi­yo­ruz. Ay­rı­ca ona des­tek olan Do­ğan Can­ku, Ri­car­do Mo­ya­no, Fa­tih Er­koç, Tur­gut Alp Be­koğ­lu, Ha­kan Be­ser ve di­ğer de­ğer­li us­ta mü­zis­yen­le­re de te­şek­kür ede­riz; genç bir ye­te­ne­ğe sa­hip çık­tık­la­rı için... /Cihat Arınç

Tavsiye Et
Gevrekzâde Hâfız Hasan Efendi ve Mûsikî Risâlesi
Ahmet Hakkı Turabi
İs­tan­bul: Rağbet Yayınları, 2006
İb­ra­him Hak­kı Er­zu­rû­mî haz­ret­le­ri mu­si­ki­yi ku­de­mâ­nın gö­rüş­le­ri­ne bağ­lı ka­la­rak gök­le iliş­ki­len­di­rir ve meş­hur ese­ri Mâ­ri­fet­nâ­me’de fe­lek­le­rin ses ve nağ­me­le­rin­den söz ede­rek şöy­le der: “Ha­re­ket­le­ri çe­şit­li ol­du­ğun­dan, her fe­lek baş­ka bir per­de­den sa­dâ ve­rip gö­nül yük­sel­ten nağ­me­ler­le tes­bîh ve teh­lîl eder. Böy­le­ce on­lar, hiç dur­ma­dan Yez­dân’ın aş­kı­nın ha­râ­re­ti ile raks ve dev­rân eder­ler. Fe­lek­le­rin bu tür­lü hâl­le­ri­ni âlet­ler­le ve he­sap ile ra­sat eden­ler, işi­tip ve sey­re­dip ni­ce sır­la­rı­na vâ­kıf ol­muş­lar­dır. Ef­lâ­kin ses­le­ri­ni ve nağ­me­le­ri­ni per­de­le­ri ile zapt edip, usûl ve fü­rû­u de­re­ce­le­ri­ne gö­re ha­kî­mâ­ne ola­rak bir­bi­ri­ne mezc edip, ruh­lar için bin­ler­ce mâ­cun ve lez­zet­li şer­bet­ler yap­mış­lar­dır. Her bir ma­kâ­mı ni­ce der­de de­vâ, ni­ce has­ta­lık­la­ra şi­fâ, ni­ce ta­bîa­ta sa­fâ, ni­ce kal­be ci­lâ ve ni­ce rû­ha gı­dâ bul­muş­lar­dır. Bu il­me tıbb-ı rû­hâ­nî, hen­de­se-i rû­hâ­nî, kuv­vet-i rû­hâ­nî ve fenn-i mû­si­kî di­ye isim­ler ver­miş­ler­dir.” İb­ra­him Hak­kı haz­ret­le­ri­nin bu pa­sa­jın de­va­mın­da ma­kam­lar­dan ve usul­ler­den “Her bi­ri bir ma­ra­za nâ­fî‘dir / Zıd­dı­nı her bi­ri­si dâ­fî‘dir” di­ye man­zum şe­kil­de bah­se­de­rek sö­zü­nü aç­tı­ğı tıbb-ı ru­hâ­nî, şa­yan-ı dik­kat­tir; çün­kü Er­zu­rû­mî bu­ra­da her bir ma­ka­mın bir has­ta­lı­ğa iyi gel­di­ği­ni söy­lü­yor. Pytha­go­ras­çı­lar, ye­rin­de kul­la­nıl­dı­ğı tak­dir­de mü­zi­ğin sağ­lı­ğa bü­yük fay­da­sı ola­ca­ğı­nı ka­bul edi­yor­lar­dı. Gev­rek­zâ­de’nin de­yi­şiy­le “fenn-i mû­sî­kî­den nâ­şî vü­cûd-pe­zîr olan ma­kâ­mât-ı mü­te­nev­vi­a, mu­vâ­fık-ı tef­rîh-i ta­bî­at ve mu­tâ­bık-ı hıfz-ı sıh­hat ol­du­ğu içün” (s. 157), Pytha­go­ras­çı­la­ra gö­re vü­cu­dun te­miz­len­me­si için na­sıl he­kim­lik sa­na­tı araç ise, ru­hun te­miz­len­me­si için de mü­zik önem­li bir araç­tı. An­tik Yu­nan’da­ki an­la­yış­ta da, ses­le­rin ha­re­ke­ti ile in­san ru­hu­nun ha­re­ket­le­ri­ni, gi­zem­li bir ben­zer­lik ba­ğın­tı­sın­dan ötü­rü bir­bi­ri­ne bağ­la­yan mü­zik, ruh ha­re­ket­le­ri­ni, tut­ku­la­rı, se­vin­ci ve hüz­nü yal­nız­ca yan­sıt­ma­ya de­ğil, ay­nı za­man­da din­le­yi­ci­de doğ­ru­dan doğ­ru­ya ye­ni­den mey­da­na ge­tir­me­ye de ka­bil­dir. Ken­di me­de­ni­ye­ti­miz­de­ki yak­la­şım­la­ra da ba­ka­cak olur­sak; Fâ­râ­bî, İbn Sî­nâ, Ha­san Şu­û­rî, Gev­rek­zâ­de Ha­fız Ha­san Efen­di ve Ha­şim Bey gi­bi Türk-İs­lâm bil­gin­le­ri, Türk mü­zi­ği ma­kam­la­rı­nın vü­cut­ta­ki or­gan­la­ra, mi­za­ca ve ic­ra za­man­la­rı­na ait et­ki­le­ri­ni eser­le­rin­de yaz­mış­lar­dır. Bu yak­la­şım­la­rın mü­es­se­se­leş­miş ha­li, el­bet­te ki İs­lam me­de­ni­ye­ti­nin en önem­li sağ­lık mü­es­se­se­le­rin­den bi­ri olan ‘şi­fa­ha­ne’ler­dir. Şam’dan son­ra Amas­ya, Si­vas, Kay­se­ri, Ma­ni­sa, Bur­sa, İs­tan­bul (Fa­tih Kül­li­ye­si) ve Edir­ne şi­fa­ha­ne­le­rin­de si­nir ve akıl has­ta­la­rı­nın, mu­si­kiy­le te­da­vi edil­di­ği­ni kay­nak­lar nak­le­di­yor. Gev­rek­zâ­de’nin mev­zu­u ba­his ri­sa­le­si, Doç. Dr. Ah­met Hak­kı Tu­ra­bi ta­ra­fın­dan ti­tiz bir ça­lış­ma­nın ese­ri ola­rak ya­yım­lan­dı. Mu­si­ki il­mi­ne da­ir ka­dim bi­ri­ki­mi­mi­zin far­kı­na var­ma­mı­zı sağ­la­ya­cak de­ğer­li bir ki­tap.

Tavsiye Et