Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (July 2006) > Türkiye Ekonomi > 2006’da ekonomiyi neler bekliyor?
Türkiye Ekonomi
2006’da ekonomiyi neler bekliyor?
Ömer Bolat
TÜRKİYE son dört yılda (2002–2005 dönemi) dikkat çekici bir ekonomik performans sergiledi. GSYİH yıllık ortalama %7,2 oranında büyüyerek, millî geliri reel olarak %30 artırdı. Diğer taraftan, enflasyon oranı 2000’li yılların başında ortalama %70’lerde iken, 2005 sonu itibariyle son 37 yılın en düşük seviyesi olan %7,72’ye geriledi.
Başlıca makro göstergelerdeki bu müspet gelişmeler bir yana, AB ile üyelik müzakerelerinin başlaması, olumlu havayı besleyerek geleceğe yönelik istikrar beklentisini artırdı. ABD ve AB’de kısa-vadeli faiz oranlarını artırma politikalarına rağmen, Türk tahvillerindeki risk primi 236 baz puana kadar geriledi. Devlet iç borçlanma senedi faiz oranı ise, Merkez Bankası’nın faiz indiriminin ve yabancı yatırımların vergilendirilmesine yönelik yeni düzenlemelerin açıklanmasının da etkisiyle %13,9’a düştü. Ayrıca, Aralık ayı sonunda İMKB endeksi 39.700 zirvesini aşarken; bu yükseliş 2006’nın ilk ayında hızını korumaya devam etti. %7,3 olarak açıklanan 3. çeyrek büyüme rakamı ile eldeki son sanayi üretimi ve dış ticaret istatistiklerine göre, Türkiye ekonomisi 2005 yılının ikinci yarısından itibaren yeni bir genişleme evresine girmiş görünüyor. Bu, yılsonu büyüme hedefi olan %5’in yakalanacağını göstermektedir. 2005 yılında ihracat 73,4 milyar dolara, ithalat 115,7 milyar dolara ulaşırken; cari açığın da 21,3 milyar dolar olarak gerçekleşmesi bekleniyor.
2006 yılında hem büyüme, hem de Tüketici Fiyat Endeksi için belirlenen hedef oran %5’tir. Geçtiğimiz yıl 358 milyar dolar olarak beklenen GSMH’nin 2006’da 381 milyar dolara ulaşacağı, aynı zamanda 2006’da ihracatın 79 milyar dolar, ithalatın 124,4 milyar dolar ve cari açığın 22 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Ayrıca açıklanan %6,5’lik faiz dışı fazla hedefi, 2006 yılında da faiz dışı fazla odaklı malî disiplinin sürdürüleceğinin işareti olarak yorumlanabilir.
Hükümetin yıl boyunca malî disipline bağlı kalması, gelirler, harcamalar -özellikle faiz ödemeleri- ve kamu borcu dâhil olmak üzere tüm malî hesaplarda dikkat çekici sonuçlar ortaya çıkardı. Yıl sonunda bütçe açığının, öngörülen 30 milyon YTL’nin üçte biri kadar, yani 10 milyar YTL civarında gerçekleşeceği anlaşılıyor. Aynı şekilde, 2005 itibariyle bütçe açığının GSMH’ye oranın da %6’lık hedefin gerisinde kalarak %3’leri görmesi ve böylece uluslararası standartları tutturması güçlü bir beklenti haline geldi. Maliye Bakanlığı’nın öngörülerine göre, önümüzdeki üç yılda bütçe açığı düşmeye devam edecek ve 2006 yılında 13,3 milyar YTL, 2007’de 11,9 milyar YTL ve 2008’de 5,2 milyar YTL olarak gerçekleşecek. Yani, bütçe açığının GSMH’ye oranı 2008 yılı sonunda %0,8’e gerileyecek.
2006’dan başlayarak işsizlik ve fakirlikle mücadelenin ön plana çıkması ve bütçe açığında artık sadece hedefin tutturulması, bunun daha ilerisinde bir iyileşmenin beklenmemesi gerekir. Doğru olan da zaten hükümetin mevcut işsizlik ve fakirlik şartları altında, ipleri gereğinden fazla sıkmadan, hedeflerden de sapmadan artan kaynakları bu alanlarda sarf etmesidir.
2004’te hızlı bir artış gösteren ihracat, güçlü performansını 2005 yılında da sürdürdü. Geçtiğimiz yıl ihracat %14,7 oranında artış kaydederken, ithalattaki artış da %18,7’yi buldu. Türkiye’nin mal ihracatında son dört yılda gerçekleşen kümülatif artış ise, %134 olarak gerçekleşti. Reel olarak değerlenmiş YTL’ye, yüksek petrol fiyatlarına, Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olan AB’de yavaşlayan büyümeye ve başta Çin’le olmak üzere sert küresel rekabete rağmen bu artışın yaşandığı da unutulmamalıdır. Öte yandan, aynı dönemde ithalat %180 oranında artış göstererek dış ticaret açığının sürekli genişlemesine neden oldu. Bu yıl 43,6 milyar dolara ulaşan dış ticaret açığı ve GSYİH’nin %6,2’si gibi rekor bir oranı yakalaması beklenen cari açık ciddi bir “risk unsuru” oluşturuyor. Cari açık, matematiksel olarak sevimsiz bir görüntü arz ederken; 2006 yılında da endişe kaynaklarının başında geliyor.
2005 yılı boyunca Türkiye’de finansal yatırımların getirisi azalırken, ihracat performansının yüksek kalmasında, verimlilikteki hızlı artış ve sabit sermaye yatırımlarında 2003 yılından beri süregelen yükseliş önemli rol oynadı. 2003’ten sonraki üretim performansı, üretim genişlemesinin mal ve hizmet ihracatındaki artışla ve özellikle sabit sermaye yatırımlarındaki dikkat çekici yükselişle alakalı olduğunu gösteriyor. Türkiye ekonomisinde özellikle ara mallarda yaygın ithal bağımlılığının etkisi de dikkate alındığında bu durum, cari açığın yatırım ve üretim eksenli olduğuna işaret ediyor. Dikkate alınması gereken ikinci bir nokta da, mevcut cari açığın enerji fiyatlarındaki geçici olması muhtemel artışla ilgili olduğudur.
Şurası açık ki; son 4 yılda GSMH’deki %30’lara varan artışa rağmen, işsizlik oranında ciddi bir azalma olmadı. Türkiye’nin geçirdiği yapısal dönüşüm sürecinde, istihdam fırsatlarına rağmen işsizliğin kısa vadede mevcut oranın altına inmesinin pek de mümkün olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zira bu süreçte, emek yoğun sektörler düşüşe geçerken, yerlerini daha fazla teknoloji gerektiren sermaye yoğun sektörlere terk ediyorlar. Dolayısıyla, varolan ve gittikçe artan istihdam fırsatlarına rağmen, işsiz havuzundaki mevcut kişilerin yetenekleri yükselen sektörlerin ihtiyacını karşılamaktan uzak kalıyor. Ayrıca, Türkiye’nin demografik yapısı nedeniyle işgücü piyasasına yeni girişler (yılda 650-700 bin kişi) oldukça yüksek. İşgücü havuzunu büyüten diğer bir faktör de, gerek ekonomik zorluklar, gerekse iç göç nedeniyle kadınların giderek artan bir şekilde işgücüne katılmalarıdır.
Ekonomide toparlanma süreci tamamlandı. Makro göstergelerdeki iyileşmenin geniş toplumsal kesimlere yayılması için şimdi sıra, ince ayar politikalarına geldi. Bu bağlamda örneğin üç yıllık bütçenin ilanı, enflasyon hedeflemesine geçilmesi, kurumlar vergisinin benzer ülkelerle aynı düzeye (%20) çekilmesi ve bunun istihdam vergilerindeki bir düşüşle devam ettirileceğinin açıklanmış olması artık nokta atışlarının yapılabileceğini göstermektedir. Hem cari açık, hem de işsizlik sorunlarının çözümüne yönelik politikalar, tabiatıyla reel kesimin yapısal sorunlarına el atmak durumundadır.

Paylaş Tavsiye Et
Türkiye Ekonomi
DİĞER YAZILAR