Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2006) > Dosya > AÇIK OTURUM / Gökhan Çetinsaya - Bülent Aras - Mete Çubukçu
Dosya
AÇIK OTURUM / Gökhan Çetinsaya - Bülent Aras - Mete Çubukçu
Gökhan Çetinsaya (Prof. Dr., İTÜ)
Bülent Aras (Doç. Dr., Işık Üniversitesi)
Mete Çubukçu (Gazeteci, NTV Haber Müdürü)
 
Irak’ta Bu­gün­kü Du­rum
M. Akif Ka­ya­pı­nar Irak iş­ga­li­nin dör­dün­cü yı­lı­na gir­dik. Ge­ri­ye dö­nüp bak­tı­ğı­mız za­man na­sıl bir re­sim gö­rü­yo­ruz? Bu­gün Irak’ın si­ya­sî, sos­yal ve eko­no­mik açı­dan bir fo­toğ­ra­fı­nı çek­sek na­sıl bir tab­loy­la kar­şı­la­şa­bi­li­riz?
Gök­han Çe­tin­sa­ya Bir ke­re si­ya­sî ola­rak şöy­le bir tab­loy­la kar­şı kar­şı­ya­yız: Par­la­men­to­da Şii Arap par­ti­le­rin ço­ğun­luk­ta ol­du­ğu ve nor­mal şart­lar­da hü­kü­me­ti kur­mak­la gö­rev­len­di­ril­dik­le­ri bir tab­lo var. İkin­ci­si, ge­nel ola­rak İs­lam­cı par­ti­le­rin, ya­ni İs­la­mî dün­ya gö­rü­şü­nü be­nim­se­miş par­ti­le­rin öne çık­tı­ğı bir si­ya­sî ya­pı var. Çün­kü ge­rek Şii Arap par­ti­le­ri ge­rek Sün­ni Arap par­ti­le­ri ara­sın­da İs­la­mî dün­ya gö­rü­şü­nü be­nim­se­miş par­ti­le­rin di­ğer par­ti­le­re na­za­ran da­ha çok öne çık­mış ol­du­ğunu gö­rü­yo­ruz. Üçün­cü ola­rak, koa­lis­yon­lar­la yö­ne­ti­le­cek bir Irak kar­şı­mı­za çı­kı­yor. Son ola­rak da, mer­ke­zî hü­kü­me­tin güç­süz ama ye­rel yö­ne­tim­le­rin (böl­ge­le­rin ve vi­la­yet­le­rin) çok güç­lü ol­du­ğu, ken­di­le­ri­ne ait as­ke­rî kuv­vet­le­ri, büt­çe yet­ki­le­ri, ida­rî ve ma­lî özerk­lik­le­ri ol­du­ğu bir ya­pı gö­rü­yo­ruz.
Ka­ya­pı­nar Ya­ni Irak’ta aşı­rı bir adem-i mer­ke­zi­yet­çi­lik hâ­kim, öy­le mi?
Çe­tin­sa­ya Evet, çok ge­niş ta­raf­la­rı bir ara­da tu­ta­bil­mek için, ya­ni Irak’ın bü­tün­lü­ğü­nü sağ­la­ya­bil­mek için böy­le bir uz­laş­ma­ya gi­dil­di. Ne­ti­ce­sin­de de çok ge­niş bir adem-i mer­ke­zi­yet­çi ya­pı ve gev­şek bir fe­de­ras­yon ön­gö­rül­dü. Bu da ta­bii uzun va­de­de böl­ge­ler kar­şı­sın­da güç­süz du­ru­ma dü­şe­cek is­tik­rar­sız bir mer­ke­zin ha­ber­ci­si. Çün­kü se­çim­ler­den bu ya­na üç ay geç­me­si­ne rağ­men, şu an­da bi­le hü­kü­met ku­ru­la­ma­dı. Bir di­ğer ge­ri­lim, gü­ven­lik me­se­le­sin­de açı­ğa çı­kı­yor. Irak’ta hâ­li­ha­zır­da cid­di bir gü­ven­lik boş­lu­ğu var ve bu bir şid­det sar­ma­lı üre­ti­yor. Bu gü­ven­lik boş­lu­ğu­nun önü­ne ne şe­kil­de ge­çi­le­bi­le­ce­ği ve şid­de­tin na­sıl dur­du­ru­la­bi­le­ce­ği de meç­hul. Sos­yal ola­rak bak­tı­ğı­mız­da ise, ar­tık Irak­lı kim­li­ği­nin or­ta­da kal­ma­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Ya­ni is­ter Ame­ri­ka­lı­la­rın ha­ta­sı ol­sun is­ter Sad­dam’ın ha­ta­sı ol­sun, özel­lik­le bu şid­det sar­ma­lı da et­ni­si­te ve mez­hep çiz­gi­sin­de ge­liş­ti­ği için bu­gün ar­tık Irak­lı kim­li­ği­nin or­ta­dan kalk­tı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. İl­ginç olan şu ki, Irak’ta ya­şa­yan in­san­la­rın da bu kim­li­ğe sa­hip çık­ma yo­lun­da her­han­gi bir ça­ba­sı yok ar­tık. Bu­nu, bu kim­li­ğe sa­hip çık­ma­ya ça­lı­şan par­ti­le­rin oy ala­ma­yı­şın­dan an­la­ya­bi­li­riz. Sün­ni Arap­lar Irak­lı­lık kim­li­ği­ni sa­vun­du­lar, ama bu­gün ge­li­nen nok­ta­da on­la­rın da ar­tık ıs­rar et­me­di­ği­ni, hat­ta on­la­rın da fe­de­ras­yon fik­ri­ni ka­bul et­me­ye mey­let­ti­ği­ni göz­lem­li­yo­ruz. Sos­yal ba­kım­dan il­ginç olan nok­ta şu: Özel­lik­le Şii din adam­la­rı­nın, me­se­la Aye­tul­lah Sis­ta­ni’nin son üç yıl­dır oy­na­dı­ğı rol dü­şü­nül­dü­ğün­de, bu ye­ni top­lum­da din adam­la­rı­nın ro­lü­nün ve öne­mi­nin es­ki­si­ne gö­re zi­ya­de­siy­le art­tı­ğı­nı söy­le­ye­bi­li­riz. İk­ti­sa­dî ola­rak cid­di sı­kın­tı­la­rı olan bir ül­key­le kar­şı kar­şı­ya­yız; çün­kü ge­rek pet­rol en­düs­tri­sin­de ol­sun ge­rek di­ğer sek­tör­ler­de ol­sun, eko­no­mik gös­ter­ge­ler Sad­dam Hü­se­yin dö­ne­mi­nin bi­le al­tın­da. Bir de ta­bii cid­di alt ya­pı so­run­la­rı var. 
Ka­ya­pı­nar İs­lam­cı­lı­ğın Şi­i­ler ara­sın­da öne çık­tı­ğı bir ger­çek, pe­ki İs­lam­cı­lık Sün­ni­ler ve Kürt­ler ara­sın­da da öne çı­kı­yor mu?
Çe­tin­sa­ya Evet, Sün­ni­ler ara­sın­da da öne çı­kı­yor, ama Kürt­ler ara­sın­da pek de­ğil. Sün­ni Arap­lar için­de iki par­ti öne çık­tı: 44 mil­let­ve­ki­li çı­ka­ran Müs­lü­man Kar­deş­ler çiz­gi­sin­de­ki Uyum Cep­he­si (Te­va­fuk Par­ti­si) ve 11 mil­let­ve­ki­li çı­ka­ran, söz­cü­lü­ğü­nü Sa­lih el-Mut­lak’ın yap­tı­ğı Ba­as çiz­gi­sin­de­ki Irak Ulu­sal Di­ya­log Cep­he­si. Oy den­ge­si­ne ba­kıl­dı­ğın­da, Sün­ni Arap par­ti­le­ri ara­sın­da Müs­lü­man Kar­deş­ler çiz­gi­si­nin da­ha öne çık­tı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Ama Kürt grup­lar­da İs­lam­cı dün­ya gö­rü­şü­nü tem­sil eden İt­ti­had-ı İs­lam Par­ti­si sa­de­ce beş mil­let­ve­ki­li çı­kar­dı ki, 53 mil­let­ve­ki­li çı­ka­ran KDP ve KYB it­ti­fa­kı ile kar­şı­laş­tır­dı­ğı­mız­da zan­ne­de­rim tab­lo or­ta­ya çı­kı­yor. Şim­di Irak’ta üç kı­sır dön­gü­den bah­se­di­le­bi­lir. Bi­rin­ci­si, ta­raf­la­rı, özel­lik­le Kürt grup­la­rı Irak’ın için­de tu­ta­bil­mek için çok ge­niş bir adem-i mer­ke­zi­yet­çi ya­pı­ya ve gev­şek fe­de­ra­lizm yo­lu­na gi­dil­di. Bu çer­çe­ve­de Ana­ya­sa, Irak’ın par­ça­lan­ma­sı­nın önü­ne geç­mek ve ta­raf­la­rı uz­laş­tı­ra­bil­mek için öy­le ya­zıl­dı ki, bu uy­gu­lan­dı­ğı tak­dir­de Irak’ın par­ça­lan­ma­sı­nı ko­lay­laş­tı­ra­bi­lir. Çün­kü in­ce­len­di­ğin­de Ana­ya­sa’nın et­nik ve mez­he­bî kim­li­ği çok ka­lın­laş­tı­rı­cı çiz­gi­le­ri ol­du­ğu gö­rü­le­bi­lir. İkin­ci­si, gü­ven­lik boş­lu­ğu­nun dol­du­ru­la­ma­ma­sın­dan do­la­yı çok cid­di bir şid­det sar­ma­lı var Irak’ta. Bu du­rum, et­nik ve mez­he­bî çiz­gi­de­ki mi­lis ör­güt­le­ri­ni or­ta­ya çı­kar­mış ve meş­ru kıl­mış. Bak­tı­ğı­mız­da bir yan­da mi­ni­mum 30-40 bin ka­dar di­re­niş­çi var, di­ğer yan­da fark­lı et­nik ve mez­he­bî grup­la­rın tü­mü­nün ken­di mi­lis ör­güt­le­ri var; bir de ye­ni ku­rul­ma­ya baş­la­nan bir Irak or­du­su var. Bun­la­rın sa­yı­la­rı da aşa­ğı yu­ka­rı bir­bi­ri­ne eşit du­rum­da. Bu tab­lo da bir iç sa­vaş ih­ti­ma­li­ni hız­lan­dı­rı­yor. Bu çık­maz na­sıl aşı­la­cak? Ye­ni bir Irak or­du­su­nun kı­sa za­man­da ku­ru­la­bil­me­si müm­kün de­ğil. Şu an­da 100 bin ki­şi­lik bir or­du­dan bah­se­di­li­yor ama as­lın­da bun­la­rın sa­de­ce 30-40 bi­ni ope­ras­yon ya­pa­bi­lir hal­de. Ay­rı­ca bu or­du da et­nik ve mez­he­bî çiz­gi­de şe­kil­len­miş du­rum­da; özel­lik­le Şii Arap­lar­dan ve bir öl­çü­de de Kürt­ler­den oluş­muş. Bu da so­run­la­rı çöz­mü­yor; şid­det sar­ma­lı­nı bi­ti­re­cek gi­bi gö­rün­mü­yor. Üçün­cü kı­sır dön­gü de Ame­ri­kan as­ker­le­ri­nin du­ru­mu. Bu as­ker­le­rin çık­ma­sı için yo­ğun bir bas­kı var Irak’ta. Di­re­niş­çi grup­lar ve ba­zı Şii grup­lar “Nor­mal­leş­me­nin sağ­la­na­bil­me­si için Ame­ri­kan as­ker­le­ri mut­la­ka çe­kil­me­li, en azın­dan çe­kil­me tak­vi­mi­ni ilan et­me­li” di­yor. Ama bir yan­dan da iç olay­la­ra bak­tı­ğı­mız­da, Ame­ri­kan as­ker­le­ri­nin ani­den çe­kil­me­si iç sa­va­şı ko­lay­laş­tı­ra­cak. Ya­ni ce­va­bı ol­ma­yan üç ta­ne so­ru var. Be­nim gö­re­bil­di­ğim Irak tab­lo­su bu.
 
Ame­ri­ka ve Irak
Ka­ya­pı­nar Me­te Bey si­ze şu­nu sor­mak is­ti­yo­rum: Ame­ri­ka açı­sın­dan bak­tı­ğı­mız­da na­sıl bir tab­loy­la kar­şı­la­şı­yo­ruz? Ame­ri­ka’nın ilk baş­ta­ki he­def­le­ri ile bu­gün gel­di­ği nok­ta ara­sın­da dı­şar­dan bak­tı­ğı­nız­da bir uçu­rum gö­rü­yor mu­su­nuz? Ve bu üç yı­lın so­nun­da Ame­ri­kan dış po­li­ti­ka­sın­da Irak’a yö­ne­lik bir de­ği­şim­den bah­se­de­bi­lir mi­yiz?
Me­te Çu­buk­çu Ge­nel ola­rak ol­ma­sa bi­le, de­tay­lar­da bir­ta­kım de­ği­şik­lik­le­rin ipuç­la­rı ve­ril­me­ye baş­lan­dı ar­tık. Sa­va­şın ve iş­ga­lin ba­şın­dan be­ri Irak’a ya da iş­gal son­ra­sı se­nar­yo­la­ra yö­ne­lik Ame­ri­ka’da dü­şün­ce ku­ru­luş­la­rı ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nan ve yö­ne­ti­me su­nu­lan ra­por­la­rın as­lın­da ço­ğu­nun ne ka­dar yan­lış ol­du­ğu, böl­ge­nin ken­di di­na­mi­ğin­den, eko­no­mik, sos­yal ve in­sa­nî iliş­ki­le­rin­den her an­lam­da çok uzak ol­du­ğu bu­gün da­ha net an­la­şı­lı­yor. Ben iş­ga­lin Ame­ri­ka açı­sın­dan ta­ma­men için­den çı­kıl­maz bir hâ­le gel­me­si­nin en bü­yük ne­den­le­rin­den bi­ri­si­nin hâ­lâ ola­yı çok faz­la kav­ra­ya­ma­ma­la­rın­dan kay­nak­lan­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum.
Ka­ya­pı­nar Bi­rin­ci Bush hü­kü­me­ti­ne gö­re ikin­ci Bush hü­kü­me­ti bi­raz da­ha mu­te­dil, bi­raz da­ha çok­ta­raf­lı­lı­ğı öne çı­ka­ran bir po­li­ti­ka iz­le­mi­yor mu?
Çu­buk­çu Açık­ça­sı mu­te­dil­li­ği tar­tı­şı­lır. Çok­ta­raf­lı­lı­ğın ne­de­ni de şu: Her şey ter­si­ne dön­me­ye baş­la­dı. Evet, Bush hü­kü­me­ti se­çi­mi ka­zan­dı ama ka­muo­yu yok­la­ma­la­rı­na bak­tı­ğı­nız za­man hem Bush hü­kü­me­ti­ne hem de Irak po­li­ti­ka­sı­na des­tek bağ­la­mın­da, son yok­la­ma­da 2003 ile 2006 ara­sın­da %30’luk bir dü­şüş var. Da­ha he­nüz tam bir kı­rıl­ma or­ta­ya çık­mış de­ğil. 2008’de bel­ki o kı­rıl­ma mey­da­na ge­le­bi­lir.
Çe­tin­sa­ya Bel­ki Was­hing­ton ba­kı­mın­dan de­ğil de, Zal­may Ha­lil­zad’ın ça­ba­la­rı ba­kı­mın­dan son dö­nem­de bir de­ği­şim­den bah­se­de­bi­li­riz. Çün­kü Was­hing­ton’da­ki söy­lem de­ğiş­mi­yor za­ten.
Ka­ya­pı­nar Dün yap­tı­ğı bir açık­la­ma­da Ha­lil­zad mea­len, Irak ko­nu­sun­da İran’la ma­sa­ya otu­ra­bi­le­cek­le­ri­ni söy­le­di.
Çu­buk­çu Ke­za bir ta­kım di­re­niş­çi grup­lar­la per­de ge­ri­sin­den gö­rüş­tü­ğü­nü bi­li­yor­duk; ama bu da­ha açık bir şe­kil­de dek­la­re edil­me­ye baş­lan­dı. Ala­nın di­na­mik­le­ri­ni bi­len in­san­la­rın da­ha man­tık­lı çö­züm­le­re doğ­ru yol al­ma­ya baş­la­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Ama ta­bii bun­lar bu­gün­den ya­rı­na ne­yi çö­zer, Was­hing­ton’ı ik­na eder mi, bun­lar şüp­he­li. Ama so­nuç ola­rak bu üç sar­ma­lın için­den na­sıl çı­kı­la­ca­ğı ger­çek­ten hâ­lâ bel­li de­ğil. Ben Irak’ta bir iç sa­vaş ih­ti­ma­li­ni dü­şü­nen­ler­den de­ğil­dim. Ama son dö­nem­de bu­nun da ar­tık bir ih­ti­mal dâ­hi­lin­de ol­du­ğu­nu dü­şün­me­ye baş­la­dım.
Ka­ya­pı­nar Bun­dan son­ra Ame­ri­ka ora­ya da­ha faz­la mı tak­vi­ye ya­pa­cak, yok­sa ya­vaş ya­vaş as­ker­le­ri­ni azal­ta­rak ge­ri çe­kil­me tak­vi­mi mi oluş­tu­ra­cak?
Çu­buk­çu Bu hem Pen­ta­gon’da hem de Was­hing­ton’da tar­tı­şı­lı­yor açık­ça­sı; ama bu tar­tış­ma ta­vuk-yu­mur­ta hi­kâ­ye­si gi­bi. Çün­kü Ame­ri­ka­lı­la­rın ora­da­ki var­lı­ğı di­re­ni­şi bir şe­kil­de kö­rük­lü­yor. Ora­da­ki si­ya­sî ak­tör­ler, di­re­ni­şin bir şe­kil­de bit­me­si için Ame­ri­ka’nın çe­kil­me­si ge­rek­ti­ği­ni sü­rek­li vur­gu­lu­yor­lar. Di­ğer ta­raf­tan Ame­ri­ka, çe­kil­di­ği tak­dir­de as­lın­da iç sa­va­şın ve kar­ma­şa­nın da­ha da ar­ta­ca­ğı­nı söy­lü­yor. So­nuç­ta bu iki ta­raf­lı bir çık­maz. Ama ben sa­yı­nın ya­vaş ya­vaş azal­tı­la­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Doğ­ru ola­nın da bu ol­du­ğu ka­na­atin­de­yim.
Çe­tin­sa­ya Çe­kil­me­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nen­ler de za­ten şu­nu söy­lü­yor­lar: Bu sa­yı­lar­la di­re­ni­şi dur­dur­ma­mız müm­kün de­ğil, as­ker sa­yı­sı­nı ar­tır­sak bi­le bu yön­tem­ler­le di­re­ni­şi kır­ma­nın im­ka­nı yok. İl­ginç olan Sün­ni grup­lar­da­ki ta­vır de­ği­şik­li­ği. Ge­rek Şii Arap­la­rın ge­rek­se de İran’ın çe­şit­li fa­ali­yet­le­ri do­la­yı­sıy­la “Ame­ri­ka­lı­lar he­men git­me­se de olur” de­me­ye baş­la­dı­lar. Ya­ni “Ame­ri­ka­lı­lar he­men çe­kil­sin, ilk ko­şu­lu­muz bu” di­yen­ler şim­di ya­vaş ya­vaş söy­lem­le­ri­ni de­ğiş­tir­me­ye baş­la­dı­lar.
Çu­buk­çu Tu­haf çe­liş­ki­ler ve den­ge­ler var; çün­kü di­re­ni­şi sırt­la­yan ve gö­tü­ren­ler Sün­ni­ler­di. Ame­ri­ka­lı­lar on­la­rın sü­rek­li te­pe­si­ne bi­ni­yor­du. Ama Şi­i ve Kürt­le­ri den­ge­le­ye­bil­mek için Ame­ri­ka Sün­ni­le­re des­tek ver­di, on­la­rı se­çi­me ka­tıl­ma­la­rı yö­nün­de zor­la­dı. Sün­ni­ler de Ame­ri­ka­lı­lar gi­der­se kor­kunç olur di­ye dü­şün­me­ye baş­la­dı­lar. Çün­kü ger­çek­ten kor­kunç man­za­ra­lar var.
 
Irak İş­ga­li­nin Eko­no­mi-Po­li­ti­ği
Ka­ya­pı­nar Bü­lent Bey, şim­di si­ze dön­mek is­ti­yo­rum. Şu ana ka­dar­ki ko­nuş­tuk­la­rı­mız­la il­gi­li dü­şün­ce­le­ri­niz var­sa onu da al­mak is­te­riz; ama ben özel­lik­le yi­ne 3 yıl­lık mu­ha­se­be­den yo­la çı­ka­rak Irak iş­ga­li­nin eko­no­mi-po­li­ti­ği­ni sor­mak is­ti­yo­rum. Irak iş­ga­li, hem Irak’ın içe­ri­sin­de­ki ener­ji kay­nak­la­rı açı­sın­dan, ya­ni Ame­ri­ka’nın bek­len­ti­le­ri ya da gel­di­ği nok­ta açı­sın­dan, hem de böl­ge­sel ve kü­re­sel dü­zey­de eko­no­mi-po­li­tik açı­dan ne an­la­ma ge­li­yor?
Bü­lent Aras Şu an­da iş­ga­le li­der­lik eden Ame­ri­kan kad­ro­su­nun eli­ni pet­ro­le en faz­la bu­laş­tır­mış bir ekip­ten oluş­ma­sı Irak’ın iş­ga­li­nin bir se­be­bi­nin de eko­no­mi-po­li­tik ol­du­ğu­nu za­ten ta ba­şın­dan or­ta­ya koy­du. ABD’nin Irak’ta­ki önem­li bek­len­ti­le­rin­den bi­ri­si­nin bu­ra­da­ki ye­ral­tı kay­nak­la­rı­nı kon­trol et­mek ve bun­la­rın yö­ne­ti­mi­ni, üre­ti­mi­ni elin­de tut­mak ol­du­ğu yö­nün­de bir öner­mey­le yo­la çı­kar­sak, Irak’ta şu an­ki du­ru­mun bu bek­len­ti­ye çok da ce­vap ver­me­di­ği­ni söy­le­me­miz la­zım. As­lın­da pet­rol fi­yat­la­rı­nın art­ma­sı­nın Irak pet­ro­lü­nü kon­trol eden Ame­ri­ka’nın işi­ne ya­ra­ma­sı ge­re­kir­di, ama gü­ven­lik prob­lem­le­ri yü­zün­den bu böy­le ol­ma­dı. Hat­ta pet­rol fi­yat­la­rı­nın art­ma­sı bel­ki de en faz­la Ame­ri­ka’nın böl­ge­de­ki ra­ki­bi olan İran yö­ne­ti­mi­nin işi­ne ya­ra­dı. Ame­ri­ka’nın izo­las­yon po­li­ti­ka­sı­na ve yap­tı­rım teh­di­di­ne rağ­men, İran bu ül­ke­ye kar­şı ko­ya­bi­le­cek bir hâ­le gel­di. İşin pet­rol fi­ya­tı­nın dı­şın­da, cid­di bir psi­ko­lo­jik yö­nü de var. Ulus­la­ra­ra­sı eko­no­mi-po­li­tik ulus­la­ra­ra­sı is­tik­rar­la ya­kın­dan ir­ti­bat­lı. Ulus­la­ra­ra­sı eko­no­mi-po­li­tik, kü­re­sel gü­ven­lik is­ti­yor. Tüm bun­la­ra rağ­men Ame­ri­ka’nın Irak iş­ga­li uzun va­de­de pet­rol je­opo­li­ti­ğin­de önem­li bir bö­lün­me­yi mey­da­na ge­tir­di ki bu, da­ha uzun va­de­de pet­rol fi­yat­la­rıy­la da iliş­ki­li bir ko­nu. ABD’nin Irak iş­ga­lin­den ön­ce de OPEC dı­şı bir pet­rol iş­bir­li­ği or­ta­ya çı­ka­ra­rak, OPEC’i aşıp ken­di çı­kar­la­rı­na eriş­me ve ih­ti­mal dâ­hi­lin­de ol­ma­sa da ken­di­si­ne kar­şı kul­la­nı­la­bi­le­cek ola­sı ye­ni bir pet­rol kar­tın­dan ka­çın­ma po­li­ti­ka­sı var­dı.
Ka­ya­pı­nar Bü­tün olum­suz­luk­la­ra rağ­men ABD, Irak pet­ro­lü­nün kon­tro­lü­nü eli­ne ge­çir­di di­ye­bi­lir mi­yiz?
Aras Her ne ka­dar Irak pet­ro­lün­den bi­re bir fay­da­lan­ma gi­bi bir im­ti­ya­za he­nüz ka­vu­şa­ma­mış ol­sa da; bir ta­raf­ta Ni­jer­ya, di­ğer ta­raf­ta Ha­zar’da­ki gi­ri­şim­le­ri ile ABD, OPEC dı­şı bir pet­rol ala­nı oluş­tur­ma­yı ba­şar­dı. Ama sü­reç içe­ri­sin­de is­tik­ra­rın ve gü­ven­li­ğin oluş­ma­sıy­la Irak’ta da bu­nu eli­ne ge­çi­re­cek. Ta­bi­i bu­ra­da şu­nun da cid­di bir et­ki­si var: Da­ha ön­ce­ki pet­rol je­opo­li­ti­ğin­de, Kör­fez pet­rol­le­ri üze­rin­de da­ha çok Ame­ri­ka’nın ege­men­li­ği var­dı; OPEC de Av­ru­pa’nın ve Uzak Do­ğu’nun çı­kar­la­rı­nı gö­zet­mek­tey­di. Şu an­da ise Kör­fez’in Suu­di Ara­bis­tan, Bah­reyn ve Ka­tar kıs­mı­nın da­ha faz­la Av­ru­pa’yla iş­bir­li­ği­ne gir­di­ği; Af­ri­ka, Ha­zar ve Irak pet­rol­le­ri­nin Ame­ri­ka gü­düm­lü pet­rol şir­ket­le­riy­le iş­le­til­di­ği; İran ve Rus pet­rol­le­ri­nin de As­ya’ya ce­vap ver­di­ği bir tab­lo ile kar­şı kar­şı­ya­yız. Ya­ni Irak iş­ga­li ulus­la­ra­ra­sı eko­no­mi-po­li­tik açı­dan ye­ni bir pet­rol je­opo­li­ti­ği­nin or­ta­ya çık­ma­sın­da önem­li bir hal­ka ol­du. Hat­ta bu­nu Af­ga­nis­tan’ın iş­ga­liy­le de ir­ti­bat­lan­dı­ran­lar var. Çün­kü Af­ga­nis­tan’la Irak, Av­ras­ya’nın pet­rol je­opo­li­ti­ğin­de iki önem­li nok­ta. Af­ga­nis­tan pet­rol açı­sın­dan üç önem­li nok­ta­ya kom­şu. Irak da za­ten pet­rol böl­ge­si­nin mer­ke­zin­de. Öte yan­dan, yi­ne ulus­la­ra­ra­sı eko­no­mi-po­li­ti­ka açı­sın­dan, av­ro-do­lar re­ka­be­ti nok­ta­sın­da da Irak iş­ga­li­nin an­lam­la­rı ol­du. Hat­ta ba­zı tez­le­re, ör­ne­ğin İn­gil­te­re’de­ki John Chap­man gi­bi­le­ri­nin yaz­dık­la­rı­na ba­kar­sa­nız, Irak iş­ga­li­nin pet­ro­lün av­ro ile sa­tıl­ma­sıy­la bi­re­bir iliş­ki­len­di­ril­di­ği­ni gö­rür­sü­nüz. Şim­di bu teh­dit İran üs­tün­de var. İran ga­li­ba bir-iki ay içe­ri­sin­de ye­ni pet­rol bor­sa­sı gi­bi bir olu­şu­mu açık­la­ya­cak. Bu, As­ya’nın pet­ro­lü ta­ma­men av­roy­la alıp sat­ma­sı de­mek. Irak pet­rol­le­ri üze­ri­ne ge­lip otur­mak, bir av­ro-do­lar re­ka­be­tin­de ABD’ye bü­yük avan­taj sağ­la­dı. Ulus­la­ra­ra­sı eko­no­mi-po­li­tik açı­sın­dan son ola­rak bir de şun­dan bah­se­di­le­bi­lir: İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı son­ra­sı BM sis­te­min­de Ame­ri­ka’nın iki kü­re­sel ege­men­lik ara­cı var­dı. Bun­lar­dan bir ta­ne­si pa­ra­sı, di­ğe­ri as­ke­rî üs­tün­lü­ğü. Bi­li­yor­su­nuz do­lar, 1970’le­re ka­dar hâ­kim pa­ra bi­ri­mi iken, da­ha son­ra ABD’nin ver­di­ği söz­den vaz­geç­me­siy­le ser­best sis­te­me ge­çil­di. 1970’ler­den iti­ba­ren do­lar ar­tık ege­men­lik ara­cı ol­mak­tan çık­tı ve as­ke­rî üs­tün­lü­ğü ABD’nin dün­ya­da hâ­ki­mi­ye­ti­ni sağ­la­ma­sı­nın tek ara­cı ol­du. Şu an­da Irak üze­rin­de bu üs­tün­lü­ğü test edi­li­yor. Ulus­la­ra­ra­sı eko­no­mi-po­li­ti­ka açı­sın­dan, he­ge­mo­nik gü­cün, he­ge­mon­ya ara­cı­nı her za­man ayak­ta tut­ma­sı la­zım. Şu an­da ABD, üs­tün­lü­ğü­nü as­ke­rî gü­cüy­le sağ­lı­yor; onun test ala­nı da bir an­lam­da as­ker çek­me­si ve­ya­hut da da­ha faz­la as­ker gön­der­me­si. Ame­ri­ka bir an­lam­da hâ­lâ bu he­ge­mo­nik gü­cü­nü sür­dü­re­bi­le­ce­ği bir un­su­run var ol­du­ğu­nu gös­ter­me ça­ba­sın­da. 
Çu­buk­çu Ben bir şey ek­le­ye­bi­lir mi­yim Ame­ri­ka’da­ki de­ği­şik­lik­le il­gi­li bi­raz ön­ce söy­le­dik­le­ri­me? Bush yö­ne­ti­mi­nin man­tık ola­rak sa­vun­mak du­ru­mun­da kal­dı­ğı dü­şün­ce­de her­han­gi bir fark­lı­lık yok. Ama Ha­lil­zad ben­ze­ri, Ame­ri­kan Yüz­yı­lı Pro­je­si’ne im­za atan ve Ta­ri­hin So­nu’nu ya­zan Fu­ku­ya­ma’nın ge­çen­ler­de çı­kan ma­ka­le­si­ni bel­ki gör­müş­sü­nüz­dür. Ora­da da bir çat­lak var. Fu­ku­ya­ma o ma­ka­le­sin­de, Ame­ri­ka’nın bu mu­ha­fa­za­kâr po­li­ti­ka­sı­nın Irak’ı ne ha­le ge­tir­di­ği­ne, ha­ra­be­ye çe­vir­di­ği­ne ve bu­nun bir çı­kış yo­lu ol­ma­dı­ğı­na de­ği­ni­yor. “Bi­zim bu po­li­ti­ka ye­ri­ne, o in­san­la­rın kal­bi­ni ka­zan­ma­mız la­zım­dı; ama bu­ra­da kay­bet­tik” di­yor. Ya­ni Ame­ri­kan yö­ne­ti­min­de de bu ko­nu­da bir ay­rı­lık ol­du­ğu an­la­şı­lı­yor.
 
Ulus­la­ra­ra­sı Sis­tem ve Irak’ın İş­ga­li
Aras “Irak’ın iş­ga­li ne­yin so­nu­cuy­du?” so­ru­su hâ­lâ ce­vap is­te­yen bir so­ru. Ben­ce Im­ma­nu­el Wal­lers­te­in’ın çiz­di­ği ta­rih­sel sos­yo­lo­jik çer­çe­ve bu nok­ta­da bir açı­lım sağ­la­ya­bi­lir. Bu yak­la­şı­ma gö­re mer­kez, çev­re­de ba­zı so­run­la­rı çö­züm­süz bı­ra­kı­yor. Zi­ra çö­züm­süz bı­ra­kı­lan bu so­run, da­ha son­ra ora­ya tek­rar mü­da­ha­le et­me, şe­kil ver­me, ye­ni­den dü­zen­le­me im­ka­nı su­nu­yor. Vest­fal­ya sis­te­mi­nin alt-sis­te­mi Or­ta Do­ğu’ya ku­rul­du. Çö­züm­süz ba­zı so­run­lar var; bun­lar ya sis­te­min ya­pı­sal özel­li­ğin­den ya da özel­lik­le çö­züm­süz bı­ra­kıl­ma­sın­dan kay­nak­la­nı­yor. So­ğuk Sa­vaş’ın bi­ti­min­den 11 Ey­lül’e ka­dar uza­nan sü­reç­te bir sü­rü so­run as­lın­da ya­rım ya­ma­lak çö­zül­dü. Irak da çö­zül­me­den bı­ra­kı­lı­yor gi­bi. Af­ga­nis­tan da öy­le. Bu du­rum son­ra­dan mü­da­ha­le et­me, ye­ni­den dü­zen­le­me im­ka­nı ta­nı­yor Ame­ri­ka’ya. So­ğuk Sa­vaş’tan son­ra sis­te­min ya­pı­sı­na da­ir cid­di ara­yış­lar var­dı. Fii­lî ya­pı so­ğuk ba­rı­şı an­dı­rı­yor­du. Fa­kat 11 Ey­lül, ar­tık so­ğuk ba­rı­şın müm­kün ola­ma­ya­ca­ğı­nı, so­run­la­rın bu şe­kil­de ra­fa kal­dı­rı­la­rak çö­zü­le­me­ye­ce­ği­ni ve ar­tık ye­ni bir ya­pı­lan­ma ge­rek­ti­ği­ni or­ta­ya koy­du. Ben­ce 11 Ey­lül, So­ğuk Sa­vaş gi­bi ye­ni­den iki­li bir dün­ya sis­te­mi, bir ulus­la­ra­ra­sı sis­tem or­ta­ya çı­kar­ma im­ka­nı sun­du. Bush, za­ten he­men “ya biz­le be­ra­ber­sin ya da öte­kiy­le­sin” di­ye kes­ti­rip at­tı. İn­gi­liz Oku­lu’nun za­man za­man or­ta­ya at­tı­ğı “ba­rış ala­nı” ve “sa­vaş ala­nı” kav­ram­sal­laş­tır­ma­sı gi­bi. Ne var ki, bu ba­rış ala­nı içe­ri­sin­de ABD’nin li­de­ri ola­bi­le­ce­ği tek ku­tup­lu dün­ya pro­je­si tut­ma­dı. Çün­kü ulus­la­ra­ra­sı sis­tem­de bir kı­rıl­gan­lık var. Av­ru­pa Ame­ri­ka’ya gü­ven­mi­yor; At­lan­tik’in iki ta­ra­fın­da sı­kın­tı var. Av­ru­pa’nın içe­ri­sin­de de iki­li bir ya­pı söz ko­nu­su, Uzak Do­ğu’da fark­lı bir olu­şum or­ta­ya çı­kı­yor. O za­man ABD’nin li­der­lik ede­bi­le­ce­ği mo­dern me­de­ni­ye­ti bir ara­da tu­ta­cak, ulus­la­ra­ra­sı sis­te­mi is­tik­ra­ra ka­vuş­tu­ra­cak bir un­su­ra ih­ti­yaç var, Sov­yet teh­di­di gi­bi. İş­te ulus­la­ra­ra­sı te­rör ve bun­lar­la iş­bir­li­ği yap­tı­ğı söy­le­nen ül­ke­ler, ya­ni “hay­dut dev­let”, “şer ek­se­ni” gi­bi id­dia­lar as­lın­da kar­şı­da­ki düş­man kam­pın içi­ni dol­dur­ma ça­ba­la­rı. Şim­di Con­da­le­ez­za Ri­ce “İran te­rö­rün en bü­yük des­tek­çi­si­dir” di­yor. Biz bi­li­yo­ruz ki İran’ın el-Kai­de’yle hiç­bir ala­ka­sı yok. İran bu coğ­raf­ya­da in­san ka­çak­çı­lı­ğı ve ulus­la­ra­ra­sı te­rör­le mü­ca­de­le eden en et­ki­li dev­let­ler­den bi­ri. Bel­ki Hiz­bul­lah’la, Ha­mas’la iliş­ki­si var; an­cak o iliş­ki­le­rin de fark­lı bağ­lam­lar­da ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Ya­ni bu­ra­da Ri­ce’ın kas­tet­ti­ği te­rö­rist­ler on­lar de­ğil as­lın­da. Ulus­la­ra­ra­sı te­rö­rist­le­ri kas­te­di­yor.
Çu­buk­çu Za­ten Irak Sa­va­şı en çok İran’a ya­ra­dı de­ni­yor; bir yan­da Ta­li­ban dev­ril­di, bir yan­da Sad­dam dev­ril­di. İran çok ra­hat­la­dı.
Aras Do­la­yı­sıy­la, ba­rış ala­nı­nı bir ara­da tut­mak için ken­di içe­ri­sin­de­ki di­na­mik­ler ye­ter­li ol­ma­dı­ğın­dan, zor­la­ma bir düş­man kam­pı oluş­tur­ma ça­ba­sı gö­rü­yo­rum ben. Çün­kü an­cak düş­man teh­di­diy­le ba­rış ala­nı bir ara­da tu­tu­la­bi­le­cek. 11 Ey­lül’ün he­men aka­bin­de böy­le bir iki­li dün­ya oluş­tur­ma im­ka­nı ya­ka­lan­dı. Fa­kat da­ha son­ra, ba­rış ala­nı­nın di­ğer üye­le­ri, te­rö­re kar­şı sa­va­şın ya­nın­da ABD ken­di çı­kar­la­rı­nı da yü­rü­tü­yor di­ye ABD’nin plan­la­rın­dan şüp­he­len­me­ye baş­la­dı­lar. Böy­le bir iki­li dün­ya sis­te­mi oluş­tur­ma­ya ça­lı­şan ABD’yi yö­ne­ten mev­cut elit, uzun dö­nem­de de ABD’nin eli­ni bağ­la­mış du­rum­da. Af­ga­nis­tan’ın iş­ga­li, Irak’ın iş­ga­li, As­ya ül­ke­le­ri­ne yer­leş­ti­ri­len or­du­lar… Bu­ra­da ABD’nin bir­kaç on yı­lı­nı tut­sak alan bir yak­la­şım var. Do­la­yı­sıy­la ben kı­sa sü­re­de Ame­ri­ka’nın as­ke­rî gü­cü­nü bu böl­ge­den çe­ke­ce­ği­ni zan­net­mi­yo­rum; hat­ta tam ter­si­ne, ABD’nin Ame­ri­ka dı­şın­da­ki as­ker sa­yı­sı­nı önü­müz­de­ki dö­nem­de çok da­ha faz­la ar­tı­ra­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Şu an­da ABD’ye ulus­la­ra­ra­sı eko­no­mi-po­li­ti­ka açı­sın­dan en faz­la za­rar ve­re­cek şey, ba­şa­rı­sız bir şe­kil­de Ame­ri­ka’nın evi­ne ge­ri dön­me­si­dir. Bu­nun hem Ame­ri­ka içe­ri­sin­de hem de dün­ya­nın ge­ri ka­la­nın­da oluş­tu­ra­ca­ğı psi­ko­lo­jik et­ki­yi, ben ABD’nin kar­şı­la­ya­bi­le­ce­ği­ni zan­net­mi­yo­rum. Bu, Ame­ri­ka­lı­nın dün­ya al­gı­la­ma­sı­nı ve dün­ya­nın Ame­ri­ka al­gı­la­ma­sı­nı çok cid­di bi­çim­de ze­de­le­ye­bi­le­cek bir şey. Ba­şa­rı­sız bir şe­kil­de ta­sı ta­ra­ğı top­la­ma­sı Vi­et­nam’la bi­le kar­şı­laş­tı­rı­la­maz. Çün­kü Vi­et­nam ol­du­ğu za­man, Ame­ri­ka za­ten do­lar­la dün­ya eko­no­mi­sin­de ege­men­li­ği­ni sür­dü­rü­yor­du. Şu an­da böy­le bir lük­sü de yok.
Çu­buk­çu Ben bu Irak ola­yı­nı önem­si­yo­rum; çün­kü bu bü­tün dün­ya­nın ruh ha­li­ni et­ki­li­yor. Baş­ka bir sü­rü ge­rek­çe­si ol­sa da, me­se­la La­tin Ame­ri­ka’da bir sol yük­se­li­ş var. Ha­mas’ın çık­ma­sı, Müs­lü­man Kar­deş­le­r’in yük­sel­me­si... Bü­tün dün­ya­da, Tür­ki­ye de dâ­hil ol­mak üze­re, Ame­ri­kan kar­şıt­lı­ğı sü­rek­li yük­se­li­yor. Bu­nun dün­ya­yı baş­ka bir ye­re gö­tür­me ih­ti­ma­li de çok yük­sek. Ya­ni re­el po­li­ti­ka­da ben­ce gö­rül­me­yen, in­san­lar­da oluş­tu­ru­lan tep­ki ve bir sü­re son­ra bu tep­ki­nin önü­ne na­sıl ge­çi­le­ce­ği. Do­la­yı­sıy­la Ame­ri­ka ve müt­te­fik­le­ri Bü­lent Bey’in bi­raz ön­ce çer­çe­ve­si­ni çiz­di­ği bir re­el po­li­ti­ka iz­le­mek is­ti­yor ola­bi­lir, ama ha­ki­kat­te sü­reç he­sap edi­le­me­yen bir yön­de akı­yor.
Çe­tin­sa­ya As­lın­da bu­ra­da da il­ginç bir pa­ra­doks­la kar­şı kar­şı­ya­yız. Re­el­po­li­ti­ka açı­sın­dan bak­tı­ğı­mız­da, iş­te as­ke­rî var­lık açı­sın­dan, ener­ji kay­nak­la­rı­nın kon­tro­lü açı­sın­dan Ame­ri­ka­nın kü­re­sel he­def­le­ri­ne öy­le ya da böy­le ulaş­tı­ğı­nı gö­re­bi­li­yo­ruz. Öte ta­raf­tan, si­ya­set sos­yo­lo­ji­si açı­sın­dan bak­tı­ğı­mız­da yük­se­len an­ti-Ame­ri­kan dal­gay­la bir­lik­te tüm dün­ya­da Ame­ri­ka için ma­yın­lı tar­la­la­rın art­tı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. 
Aras Şu an­da dün­ya­da ta­şın­ma­sı en zor pa­sa­port­lar­dan bi­ri­si Ame­ri­kan pa­sa­por­tu. Or­ta­la­ma her Ame­ri­ka­lı ken­di­si­ni da­ha az gü­ven­de his­se­di­yor, hem Ame­ri­ka­nın içe­ri­sin­de, hem de dün­ya­nın ge­ri ka­la­nıy­la ir­ti­ba­ta geç­tik­le­ri za­man. Bu­ra­da Ame­ri­ka im­pa­ra­tor­luk ref­lek­siy­le ha­re­ket edi­yor. İm­pa­ra­tor­luk ref­lek­siy­le ha­re­ket eder­se­niz ve bir de dün­ya­ya ye­ni şek­li­ni ver­mek için yo­la çık­mış­sa­nız, mu­ha­le­fet önem­li de­ğil­dir ar­tık. Dü­şün­ce sis­te­ma­ti­ği­ni or­ta­ya koy­mak için söy­lü­yo­rum bu­nu. Düş­ma­nın art­ma­sı ve­ya azal­ma­sı mü­him de­ğil; çün­kü ge­nel stra­te­ji, dün­ya­yı Ame­ri­ka’nın ya­şa­ya­bi­le­ce­ği gü­ven­li bir hâ­le dö­nüş­tür­me­yi he­def­li­yor. İm­pa­ra­tor­luk­la­rın en zir­ve­de ol­duk­la­rı, dün­ya­ya şe­kil ver­me­ye ça­lış­tık­la­rı dö­nem­ler de as­lın­da son dö­nem­le­ri olu­yor.
Ka­ya­pı­nar Zir­ve­den da­ha yük­sek bir yer yok.
Aras Af­ga­nis­tan iş­ga­li, Irak iş­ga­li gün­de­me gel­di­ği za­man, ta­rih oku­ma­la­rın­da hep Han­ni­bal ak­lı­ma ge­lir. Çün­kü Ame­ri­ka’nın tar­zı da öy­ley­di. Cla­use­witz’in kla­sik­leş­miş ifa­de­si­ni bi­lir­si­niz; “dip­lo­ma­si­nin bit­ti­ği yer­de sa­vaş baş­lar” der. Fa­kat Ame­ri­ka’nın bu te­rö­re kar­şı sa­vaş­ta at­tı­ğı adım­la­ra ba­kın. Ön­ce sa­va­şı­yor, son­ra dip­lo­ma­si ya­pı­yor. Ya­ni ön­ce Irak’ı iş­gal edi­yor, son­ra müt­te­fik arı­yor. Tür­ki­ye’yle olan iliş­ki­si de öy­ley­di as­lın­da. As­ker­ler, sa­vaş ge­mi­le­ri ge­li­yor İs­ken­de­run’a; on­dan son­ra “par­la­men­to­nuz­dan izin çık­sın, biz Irak’a ku­zey­den gi­re­ce­ğiz” di­yor. Za­ten iş­gal et­me­ye gel­miş­sin, bu izin ta­le­bin ger­çek­çi de­ğil. Ger­çek müt­te­fik­lik­te otu­rur­su­nuz ma­sa­ya, teh­di­di ta­nım­lar­sı­nız, teh­di­de kar­şı alı­na­bi­le­cek ön­lem­le­ri ta­nım­lar­sı­nız, ha­re­ka­tı ve ma­nev­ra­yı ha­zır­lar­sı­nız, son­ra işe gi­ri­şir­si­niz. Ma­nev­ra bel­li, Irak’ı iş­gal et­me­ye gel­miş, “ora­dan ge­çe­yim” di­yor. Hat­ta Tür­ki­ye’ye kar­şı ta­vır­lar alı­yor, eleş­ti­ri­ler yö­nel­ti­yor. “Ha­yır” de­ne­ce­ği de hiç ak­lı­na bi­le gel­me­miş; Han­ni­bal’ın fil­le­ri gi­bi, ezip geç­me tar­zı.
 
Şii Ku­şak mı Olu­şu­yor?
Ka­ya­pı­nar Şim­di tek­rar Irak me­se­le­si­ne ve böl­ge­de­ki et­ki­le­ri­ne dö­ner­sek, son bir­kaç yıl içe­ri­sin­de po­pü­ler dü­zey­de pek dik­ka­te alın­ma­sa da, as­lın­da bu işi bi­len­le­rin gö­zün­den kaç­ma­yan bir şey var: Pa­kis­tan’dan Ye­men’e ka­dar bir Şii ku­şa­ğı olu­şu­yor. Suu­di Ara­bis­tan’ı da ka­tar­sak işin içi­ne Şi­i­ler ya ik­ti­dar­da­lar ya da zen­gin ye­ral­tı kay­nak­la­rı­nın bu­lun­du­ğu coğ­raf­ya­la­ra hâ­kim­ler, ora­lar­da yer­le­şik­ler. Şim­di bu ne an­la­ma ge­li­yor? Ta­ri­he bak­tı­ğı­mız za­man Sün­ni­ler­le Şi­i­ler ara­sın­da cid­den çok bü­yük ge­ri­lim­ler, sa­vaş­lar, ça­tış­ma­lar ya­şan­mış. Özel­de böl­ge­de, ge­nel­de ise İs­lam dün­ya­sın­da Şi­i-Sün­ni ça­tış­ma­sı muh­te­mel mi? Ya da böy­le bir Şii ku­şak­tan bah­se­di­le­mez mi?
Çu­buk­çu Bir Şii ku­şak­tan ta­bii bah­se­di­le­bi­lir; ama bu­nun ge­le­ce­ği bi­raz da Irak’ın ge­le­ce­ği­ne bağ­lı. Bi­raz ön­ce Gök­han Bey’in işa­ret et­ti­ği gi­bi, Ame­ri­ka­lı­la­rın Sün­ni­le­re, Sün­ni­le­rin Ame­ri­ka­lı­la­ra ya­naş­ma­sı söz ko­nu­su. Şi­i­le­rin, hem ger­çek­ten şu an­da var olan hü­kü­met­te bi­rin­ci de­re­ce­de be­lir­le­yi­ci ol­ma­sı ve hem de muh­te­mel bir par­ça­lan­ma du­ru­mun­da Bas­ra pet­ro­lü­ne sa­hip coğ­raf­ya­yı kon­trol ede­bi­le­cek du­rum­da ol­ma­la­rı bü­tün res­mi de­ğiş­ti­re­bi­lir. Ama bun­dan ön­ce, psi­ko­lo­jik ola­rak Irak’ta­ki mev­cut du­ru­mun bü­tün böl­ge­de Şi­i­ler üze­rin­de olum­lu bir et­ki yap­tı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Böy­le bir var­lık­tan ar­tık bek­len­ti­le­ri var; bu­nu Lüb­nan’da da, Irak’ta da çok net gö­rü­yor­su­nuz. Ken­di­le­ri­ne da­ha çok gü­ve­ni­yor­lar. İran’da Ah­me­di­ne­jad’ın çı­kı­şı ve söy­lem­le­ri de bu çer­çe­ve­de oku­na­bi­lir. Ama ta­bii ki bu, baş­ta Suu­di Ara­bis­tan ol­mak üze­re di­ğer Sün­ni ül­ke­le­ri çok ra­hat­sız edi­yor. Bu ik­ti­dar kav­ga­sıy­la bir­lik­te pet­rol ya­tak­la­rı­nın fark­lı grup­lar­ca kon­trol al­tı­na alı­na­cak ol­ma­sı do­la­yı­sıy­la ben, me­se­la Suu­di Ara­bis­tan’ın ya da Ür­dün’ün bir sü­re son­ra Irak po­li­ti­ka­sın­da da­ha et­ki­li ol­mak için çe­şit­li ma­nev­ra­lar ya­pa­ca­ğı­nı, ya­pa­bi­le­ce­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum. Ama en önem­li­si, de­min de söy­le­di­ğim gi­bi, Şi­i­ler psi­ko­lo­jik ola­rak ken­di var­lık­la­rı­nı çok da­ha net his­set­me­ye baş­la­dı­lar. Ame­ri­ka da bu gi­di­şa­tın ve ne­ler ola­bi­le­ce­ği­nin far­kın­da ol­du­ğun­dan hem ken­di gü­ven­li­ği­ni sağ­la­mak, hem de Irak’tan bir­lik­le­ri­ni sağ­lık­lı bir şe­kil­de çe­ke­bil­mek için Sün­ni­ler­le bir­lik­te ça­lı­şı­yor. Ta­bii bu­nun bir de İran aya­ğı var. Ama Irak’ta çı­ka­cak man­za­ra Şii ve Sün­ni dün­ya ara­sın­da -ta­bii ki doğ­ru­dan kar­şı­lık­lı bir sa­vaş, en azın­dan şim­di­lik, ola­ca­ğı­nı dü­şün­mü­yo­rum ama- çe­liş­ki­le­ri ar­tı­ra­cak di­ye dü­şü­nü­yo­rum; ge­ri­lim ar­ta­cak.
Ka­ya­pı­nar Gök­han Ho­cam, İran’ı da işin içi­ne ka­ta­rak siz bu so­ru­yu na­sıl ya­nıt­lar­sı­nız? İran’ın böl­ge­de­ki et­kin­li­ği ar­ta­cak şüp­he­siz.
Çe­tin­sa­ya Evet bu, bi­zi yi­ne de­min­ki tar­tış­ma­ya gö­tü­rü­yor. Ame­ri­ka gö­re­me­di mi böy­le bir şe­yi? Ha­ni de­dik ya Ame­ri­ka kü­re­sel çı­kar­la­rı­nı ger­çek­leş­ti­rir­ken bir sü­rü ma­yın­lı tar­la ya­ra­tı­yor ken­di­ne di­ye. Bu da böy­le ma­yın­lı bir tar­la. 
Aras Or­ta Do­ğu ça­lı­şan­lar ara­sın­da bu ara­lar şöy­le bir es­pri var: Ame­ri­ka’nın böl­ge­de­ki bü­yük pla­nı, İran’ı böl­ge­nin en önem­li ül­ke­si, Or­ta Do­ğu’nun bir sü­per gü­cü ha­li­ne dö­nüş­tür­mek.
Çu­buk­çu Son­ra ona kar­şı mı ha­re­ke­te ge­çe­cek?
Aras As­lın­da böy­le bir giz­li dost­luk­tan bah­se­di­li­yor. Şu an­da İran ha­ki­ka­ten bir an­da kâr­lı çık­tı böl­ge­de. Pet­rol fi­yat­la­rı, Ta­li­ban’ın git­me­si, Sad­dam’ın dev­ril­me­si… İran’da­ki mol­la­lar bu­nu rü­yala­rın­da gör­se­ler, inan­maz­lar­dı her­hal­de. Sad­dam gi­de­cek, Ta­li­ban gi­de­cek, Ame­ri­ka’ya bu ka­dar az emek ve mas­raf­la za­rar ver­me im­ka­nı or­ta­ya çı­ka­cak, Irak­ta Şii bir dev­let ku­ru­la­cak. 
Çe­tin­sa­ya Ama bir yan­dan da İran’ın et­ra­fın­da Ame­ri­kan as­ker­le­rin­den mü­te­şek­kil bir ku­şak oluş­tu. Bu çok en­te­re­san, komp­lo te­ori­le­ri­ne de gi­di­le­bi­lir; fark­lı bo­yut­la­rı var. İran ko­nu­su­na ge­lin­ce, bir­kaç açı­dan ba­ka­bi­li­riz. İlk ola­rak, Ba­as re­jim­le­ri bo­yun­ca ya­sak olan İran’la Irak ara­sın­da­ki iliş­ki­ler ar­tık öz­gür­ce ya­şa­na­cak. Si­ya­sî, sos­yal ve di­nî iliş­ki­ler, Hac yol­la­rı an­la­mın­da, Ne­cef-Ker­be­la böl­ge­si an­la­mın­da, her ba­kım­dan öz­gür­ce ya­şa­na­cak. İkin­ci­si, Pa­kis­tan’dan Lüb­nan’a ka­dar bir Şii ku­şa­ğı or­ta­ya çık­tı ki, bu­na 12 İmam Şi­i­li­ği­ne da­hil ol­ma­yan Ye­men’de­ki Zey­di­le­ri ve Su­ri­ye’de­ki Nu­say­ri­le­ri de kat­tı­ğı­mız­da tab­lo da­ha da en­te­re­san­la­şı­yor. Üçün­cü bo­yu­tu, yi­ne si­ya­sî, sos­yo-eko­no­mik iliş­ki­le­rin art­tı­ğı­nı gö­re­ce­ğiz bu ku­şak­ta. Ben bu­ra­da en çok kü­re­sel­leş­me­nin al­tı­nı çi­zi­yo­rum. Kü­re­sel­leş­me­nin ta­nı­dı­ğı im­kan­la­rın da yar­dı­mıy­la bu ku­şak­ta mu­az­zam bir kül­tü­rel ve sos­yal et­ki­le­şim ola­ca­ğı­nın ipuç­la­rı­nı gö­re­bi­li­yo­ruz.
Ka­ya­pı­nar Bu­ra­da et­nik fark­lı­lık önem­li ol­ma­ya­cak mı?
Çe­tin­sa­ya Kü­re­sel çağ­da bu­nun ar­tık ikin­cil plan­da kal­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Bu­nun üze­ri­ne çok yo­rum ya­pıl­dı; üç se­ne ön­ce­si­ne ka­dar Ne­cef-Kum ay­rı­mı­nın al­tı çi­zi­li­yor­du. Ne var ki, göz­den ka­çı­rı­lan bir hu­sus var. Bir ke­re Sad­dam Hü­se­yin dö­ne­min­de öy­le­si­ne bir bas­kı oluş­tu­rul­muş ki Şi­i­ler üze­rin­de, za­ten bu bas­kı Irak­lı kim­li­ği or­ta­dan kal­dır­mış. Özel­lik­le 1991 son­ra­sın­da Irak’ta ya­şa­nan­lar ne­de­niy­le Irak­lı kim­li­ği par­ça­lan­ma­ya baş­la­mış. İkin­ci­si, şu an­da Şii po­li­ti­ka­sı­nı yön­len­di­ren­ler, uzun dö­nem­de İran’da ya­şa­mış ve İran’ın çe­şit­li ku­rum­la­rıy­la iliş­ki içe­ri­sin­de ol­muş­lar. Üçün­cü­sü de, kü­re­sel bir çağ­da ar­tık çok yay­gın bir kül­tü­rel ve sos­yal et­ki­le­şim var ki, bu da ya­kın­laş­tı­rı­cı et­ki ya­ra­ta­bi­lir.
Ka­ya­pı­nar İran’da­ki muh­te­mel bir re­jim de­ği­şik­li­ği bu ya­kın­laş­ma­yı na­sıl et­ki­ler, me­se­la da­ha se­kü­ler bir re­jim ol­sa İran’da?
Çe­tin­sa­ya Se­kü­ler bir re­jim de­ği­şik­li­ği ris­ki gö­re­mi­yo­rum ben İran’da. An­cak prag­ma­tist­ler­le ra­di­kal­ler di­ye­bi­li­riz; ki en faz­la Raf­san­ca­ni ve­ya­hut da Ha­te­mi’nin tem­sil et­ti­ği çiz­gi­le­ri gö­re­bi­li­riz İran’da. Bu çiz­gi­le­rin se­kü­ler bir ya­pı­ya bü­rün­me­si şu an için muh­te­mel de­ğil. İran’da­ki re­jim ko­lay ko­lay de­ğiş­mez, an­cak ulus­la­ra­ra­sı sis­te­me en­teg­ras­yon nok­ta­sın­da bir dö­nü­şüm ya­şa­na­bi­lir.
Aras Anah­tar o za­ten. Irak’ta İran’a gö­re da­ha Şi­i esas­la­ra da­ya­lı, da­ha “din­dar” bir re­jim or­ta­ya çık­ma ih­ti­ma­li var. Ama bu, İran’a gö­re ulus­la­ra­ra­sı sis­tem­le da­ha ba­rı­şık bir re­jim ola­cak. Ben­ce en önem­li şey sis­tem­le iliş­ki. Bir de ta­bii İran, ulus­la­ra­ra­sı sis­tem­le böy­le bir he­sap­laş­ma he­nüz ya­şa­ma­dı. İzo­las­yon var ama bu he­sap­laş­ma­nın ya­kın ta­rih­te ya­şan­ma ih­ti­ma­li­de var. O za­man bü­tün bu den­ge­ler de­ği­şe­cek. Bir de İran çok de­ği­şik bir ül­ke, çok bü­yük bir coğ­raf­ya, çok fark­lı grup­la­rı ba­rın­dı­rı­yor. Sa­de­ce Fa­ri­si olan­lar, Türk­ler, Kürt­ler, Er­me­ni­ler de­ğil. İran Acem­li­ği için­de de çok fark­lı böl­ge­sel ge­liş­me prob­lem­le­ri var.
Çe­tin­sa­ya İle­ri­de farz ede­lim ki İran’la Irak’ın si­ya­sî iliş­ki­le­ri bo­zul­du. Ama bu Şii ku­şa­ğı de­di­ği­miz böl­ge­de­ki kül­tü­rel et­ki­le­şim, kü­re­sel­leş­me­nin et­ki­siy­le, ya­ni te­le­viz­yon­lar, rad­yo­lar, in­ter­net im­kan­la­rıy­la sü­re­cek. Çün­kü şim­di öy­le şey­ler oku­yo­ruz, gö­rü­yo­ruz ki in­ter­net tek­no­lo­ji­si müç­te­hit­ler­le ona ina­nan­la­rın iliş­ki­si­ni bi­le dö­nüş­tü­rü­yor, de­ğiş­ti­ri­yor Şii dün­ya­sın­da.
Aras Ta­bi­i, İran’ın Irak’a et­ki­sin­den, te­si­rin­den fa­lan bah­se­di­yo­ruz. Bir sü­re son­ra ulus­la­ra­ra­sı sis­tem­le ba­rı­şık Irak’ta or­ta­ya çı­ka­bi­le­cek Şii bir mo­de­lin, as­lın­da bel­ki de ulus­la­ra­ra­sı sis­tem­le so­ru­nu bağ­la­mın­da İran’ın dö­nü­şü­mü­ne et­ki­si ola­bi­lir.
Çe­tin­sa­ya Aye­tul­lah Sis­ta­ni’nin et­ki­si­ni unut­ma­ya­lım. Tür­ki­ye’de­ki Ca­fe­ri­ler ve Suu­di Ara­bis­tan’da­ki Şi­i­ler de Sis­ta­ni­ye bağ­lı­lar. Böy­le il­ginç fark­lı ek­sen­ler de olu­şu­yor. İş­te bu ek­sen, ay­nı za­man­da bir pet­rol ek­se­ni ola­rak da ta­nım­la­nı­yor. O ba­kım­dan ge­lin si­ya­se­ti bir ya­na bı­ra­ka­lım, her şey ola­bi­lir; ama bu sos­yo-kül­tü­rel et­ki­le­şim ka­çı­nıl­maz gö­zü­kü­yor ki bu ma­na­da as­lın­da bir ku­şak de­ğil, üç ku­şak çı­kı­yor or­ta­ya Or­ta Do­ğu’da. Sün­ni Arap­lar açı­sın­dan da dü­şün­dü­ğü­nüz za­man, on­lar da Müs­lü­man Kar­deş­ler ku­şa­ğı de­di­ği­miz bir ku­şak­la ör­tüş­me­ye baş­la­dı­lar. Ay­nı sos­yo-kül­tü­rel et­ki­ler, on­lar için­de ge­çer­li. Üçün­cü­sü de ta­bii bir Kürt ku­şa­ğı or­ta­ya çık­ma­ya baş­lı­yor ki, ora­da da si­ya­se­ti dı­şa­rı­da bı­ra­ka­lım, yi­ne bir sos­yal ve kül­tü­rel et­ki ka­çı­nıl­maz gö­zü­kü­yor.
Çu­buk­çu İş­gal­den bu ya­na İran-Irak Şi­i­le­ri­nin gi­diş ge­li­şi açık. Da­ha çok mil­yon­lar­ca İran­lı ha­cı­nın Ker­be­la ve Ne­cef’e ak­ma­sı, as­lın­da bir yan­dan yıl­lar­dır bir­bir­le­riy­le ir­ti­bat­la­rı ko­pa­rı­lan, hat­ta bir dö­nem bir­bi­ri­ne kar­şı sa­vaş­tı­rı­lan in­san­la­rın kül­tü­rel ola­rak bir­bi­ri­ne ne ka­dar ya­kın ol­du­ğu­nu gös­te­ri­yor.
Aras Bu­ra­da as­lın­da ben­ce ger­çek kor­ku­la­rı or­ta­ya ko­yup ko­nu­şa­lım. Kürt­ler­le il­gi­li böy­le bir Pan-Kürt teh­li­ke­sin­den kor­ku­lu­yor, Şi­i­ler­le il­gi­li de böy­le bir Şii Hi­la­li tar­tış­ma­sı var. Ta­bii bi­zim bu­ra­da, kor­ku­yu da ta­nım­la­ma­mız ge­re­kir. Çün­kü Or­ta Do­ğu’da şu an or­ta­ya çı­kan Şi­a bir­li­ği ve Kürt bir­li­ği bas­tı­rıl­mış­tı as­lın­da ve bu çı­kış trav­ma­tik bir sü­reç, do­ğal bir sü­reç de­ğil. Bas­tır­mış­sı­nız yıl­lar­ca ve şim­di pat­lı­yor. Özel­lik­le 12 İmam Şi­i­li­ğin­de va­tan kav­ra­mı var. Sün­ni İs­lam dü­şün­ce­siy­le as­lın­da bel­ki de en önem­li ay­rı­lı­ğı bu nok­ta­da. Va­tan ka­v­ra­mı var, ya­ni bu­lun­du­ğun ül­ke önem­li. İran’ın da dış po­li­ti­ka­sı­nı açık­lar­ken İran­lı kim­li­ği ve dün­ya gö­rü­şü­nün dış po­li­ti­ka­sı üze­rin­de bu ka­dar te­sir­li ol­ma­sı­nın bir se­be­bi de bu va­tan kav­ra­mı; ya­ni bu­lun­du­ğu coğ­raf­ya­da mü­ref­feh ol­ma dü­şün­ce­si. Şii an­la­yı­şa sa­hip bel­ki çok faz­la ör­nek yok, ama bu an­la­yı­şa sa­hip coğ­raf­ya­lar­da ulus-dev­let mo­de­li­nin bir şe­kil­de tu­ta­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum ben. Çün­kü bu mo­de­lin tu­ta­bi­le­ce­ği teo­rik bir ar­kap­lan mev­cut. Şi­i­le­rin yö­ne­tim­de ağır­lık­lı ol­du­ğu fe­de­ra­tif bir Irak’ın ve­ya Irak bö­lün­se bi­le Şi­i­le­rin ku­ra­ca­ğı ye­ni bir Irak dev­le­ti­nin ulus-dev­let ka­rak­te­ri­ni kı­sa sü­re­de ka­za­na­ca­ğı­nı tah­min edi­yo­rum. As­lın­da İran’ın -so­run­lar ol­sa da- ken­di et­nik un­sur­la­rıy­la sağ­la­ya­bil­di­ği kıs­mî ba­şa­rı­nın al­tın­da, di­ğer­le­riy­le bir­lik­te ya­şa­mak ve o coğ­raf­ya­nın ih­da­sı ya­ni va­tan dü­şün­ce­si var­dır. Bu dü­şün­ce ben­ce önem­li ve as­lın­da Şi­i­ler ara­sın­da­ki pan-Şii ha­re­ke­ti­ni de kıs­men en­gel­li­yor. Kürt­ler söz ko­nu­su ol­du­ğun­da Pan-Kürt­lük Pan-Şi­i­li­ğe na­za­ran çok da­ha güç­lü. Çün­kü ha­ki­ka­ten Şi­i­ler ara­sın­da ol­du­ğu gi­bi, Kürt­ler ara­sın­da da kül­tü­rel et­ki­le­şim önem­li. Me­se­la Tür­ki­ye’de son dö­nem­de KDP ve KYB yan­lı­sı olu­şum­lar baş­la­dı; Ku­zey Irak’la da­ha ir­ti­bat­lı­lar. As­lın­da eğer ay­rı­lık­çı­lık ve­ya­hut da hi­lal­den bah­se­di­le­cek­se, as­lın­da Kürt Hi­la­li’nin böl­ge­de so­run oluş­tur­ma po­tan­si­ye­li çok da­ha faz­la.
Çu­buk­çu Şöy­le mi di­yor­sun ya­ni, “va­de­si­ni bil­mi­yo­rum ama ulu­sal bir Şi­i­lik olu­şa­cak”?
Aras Ben Kürt kim­li­ği­nin ulus­la­ra­ra­sı be­ra­ber ha­re­ket et­me po­tan­si­ye­li­nin Şi­i kim­li­ği­ne gö­re da­ha faz­la ola­bi­le­ce­ği­ni dü­şü­nü­yo­rum.                           
Çu­buk­çu Ama Şi­i­ler­ için de böy­le bir ih­ti­mal var.
Aras Ta­bii var, ama va­tan ek­se­nin­de, bir ara­da ya­şa­dık­la­rı un­sur­lar­la be­ra­ber ba­şa­rı­lı bir dev­let kur­ma dü­şün­ce­si Şi­i­ler­de da­ha yay­gın.
Çe­tin­sa­ya As­lın­da 1920’le­re gi­di­yo­ruz yi­ne. Çün­kü mo­dern Irak ku­ru­lur­ken ha­tır­la­ya­lım, iki un­sur
-Kürt­ler ve Şi­i­ler- dı­şa­rı­da bı­ra­kıl­dı, ta­lep­le­ri kar­şı­lan­ma­dı; on­lar da İn­gi­liz yö­ne­ti­mi­ne kar­şı is­yan et­ti­ler. Şim­di 100 yıl son­ra on­lar tek­rar­dan dev­re­ye gi­ri­yor­lar.
Aras Ta­bi­i, bas­tı­rıl­mı­şın ge­ri dö­nü­şü de­ni­len de bu. Bu­nun Suu­di Ara­bis­tan’da ya­şan­ma­sı da ka­çı­nıl­maz. Suu­di Ara­bis­tan, Şi­i­le­ri şid­det­le ve­ya­hut da za­man za­man rüş­vet­le bas­tır­ma­yı ba­şar­dı. Bu­ra­da Suu­di Ara­bis­tan’ın bir avan­ta­jı da var­dı ta­bi. Ara­bis­tan’da­ki Şi­i­le­re ha­mi­lik ya­pa­bi­le­cek bir dev­let İran var­dı, ama o da et­nik ola­rak Arap de­ğil­di. Ay­rı­ca İran ulus­la­ra­ra­sı sis­tem­le de kav­ga­lıy­dı. Bu yüz­den şim­di­ye ka­dar Suu­di Ara­bis­tan’da­ki Şi­i­le­ri et­ki­le­ye­me­di. Ama Irak’ta­ki da­ha ak­lı ba­şın­da bir ya­pı­nın ora­da­ki Şi­i­le­ri et­ki­le­me po­tan­si­ye­li var. Arap Şi­i­le­rin çok da­ha faz­la kül­tü­rel et­ki­le­şim sü­re­ci­ne gi­rip, bir­bi­ri­ni et­ki­le­ye­bi­le­ce­ği­ni de bel­ki söy­le­ye­bi­li­riz.
 
Tür­ki­ye ve Irak
Ka­ya­pı­nar Tür­ki­ye-Irak iliş­ki­le­ri­ne ge­çer­sek, Irak me­sel­sin­de Türk­men kar­tı­nı oy­na­ma­sı ne­de­niy­le Tür­ki­ye’nin bir ha­ta yap­tı­ğı epey­ce tar­tı­şıl­dı. İs­ter­se­niz bu nok­ta­dan baş­la­ya­lım ho­cam, Tür­ki­ye bu­gü­ne ka­dar Irak me­se­le­sin­de na­sıl bir dış po­li­ti­ka tav­rı ser­gi­le­di, na­sıl ol­ma­lıy­dı?
Çe­tin­sa­ya Ha­ta yap­tı de­mek ne ka­dar doğ­ru? 90’la­rın or­ta­mı­na bak­tı­ğı­mız­da re­sim çok da­ha fark­lı. Ne­den o dö­nem­de bu gün­de­me gel­di? Çün­kü unut­ma­ya­lım ki 1991 son­ra­sı re­sim­de Ku­zey Irak’ta bir oto­ri­te boş­lu­ğu var; her­kes mü­da­hil ol­muş ve bu boş­luk­ta PKK sü­rek­li gü­cü­nü ar­tı­rı­yor. Ku­zey Irak’ta mer­ke­zî hü­kü­me­tin ege­men­li­ği­ni yi­tir­di­ği bu or­tam­da Türk­men kar­tı for­mü­lü gün­de­me gel­di. Ora­da bi­zim de Türk­men­le­ri­miz var de­dik.
Ka­ya­pı­nar Ya­ni bu, 90’lar­dan son­ra gün­de­me gel­di?
Çe­tin­sa­ya Evet. 90’lar­dan ev­vel açık­ça­sı Irak’la iliş­ki­le­ri­mi­zi ze­de­le­me­mek için za­ten böy­le bir şey te­laf­fuz edil­mez­di. Ama 1991 Irak-Ame­ri­kan sa­va­şı son­ra­sı Irak ege­men­li­ği­ni yi­ti­rin­ce, ku­zey­de bir boş­luk doğ­du. PKK bu boş­luk­ta iler­le­yin­ce ve KDP ile KYB’yi de kon­trol et­mek ve çe­şit­li yol­lar­la Ku­zey Irak’ta söz sa­hi­bi ol­mak ge­re­kin­ce Türk­men­ler ha­tır­lan­dı. “Bi­zim de Türk­men un­sur­la­rı­mız var, biz de bun­la­ra sa­hip çı­ka­lım ve böl­ge­de oyun­cu­lar­dan bi­ri ola­lım” di­ye dü­şü­nül­dü. Ama 2003 son­ra­sı or­tam­da ta­bi bu an­la­mı­nı yi­tir­me­ye, gi­de­rek hem Türk­men­ler açı­sın­dan hem de Tür­ki­ye açı­sın­dan çe­şit­li sa­kın­ca­lar do­ğur­ma­ya baş­la­dı. Bu­gün, Tür­ki­ye’nin iliş­ki kur­du­ğu bel­li Türk­men grup­lar var. Ama Türk­men­le­rin ger­çe­ği ba­kı­mın­dan da ge­niş tab­lo­ya bak­tı­ğı­mız za­man, Tür­ki­ye’yle iliş­ki­li olan bu gru­bun si­ya­sî ola­rak %5 ve­ya 10’u tem­sil et­ti­ği­ni gö­rü­yo­ruz.
Ka­ya­pı­nar Türk­men­ler yek­vü­cut bir ya­pı gi­bi al­gı­la­nı­yor­du.
Çe­tin­sa­ya Evet ama Pan­do­ra’nın ku­tu­su açı­lın­ca, bu da or­ta­ya çık­tı. As­lın­da bu, Pan­do­ra’nın ku­tu­su açıl­ma­dan ön­ce bi­lin­mi­yor­du. Çün­kü ger­çek­ten Irak’ın di­na­mik­le­ri bi­lin­mi­yor­du; ulus­la­ra­ra­sı uz­man­la­rı şa­şır­tan nok­ta­lar­dan bi­ri­si de bu. Na­sıl ra­di­kal bir Şi­i­li­ğin or­ta­ya çı­ka­ca­ğı gö­rü­le­me­diy­se, Muk­te­da es-Sadr gö­rü­le­me­diy­se 2003’ten ön­ce; ay­nı şe­kil­de Türk­men tab­lo­su da gö­zük­mü­yor­du. Ve bu­gün iti­ba­riy­le bak­tı­ğı­mız­da, Türk­men­le­rin yak­la­şık ya­rı­sı­nın Şi­i mez­he­bi­ne men­sup ol­duk­la­rı­nı, Aye­tul­lah Sis­ta­ni’ye bağ­lı bu­lun­duk­la­rı­nı ve si­ya­sî ter­cih­le­ri­ni bu par­ti­ler­den ya­na koy­duk­la­rı­nı gö­rü­yo­ruz. Bir de Ba­as re­ji­mi dö­ne­min­de çe­şit­li se­bep­ler­le, me­se­la işe gi­re­bil­mek için Arap­laş­mış ya da Kürt­leş­miş Türk­men­ler ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Bun­lar çe­şit­li kay­nak­lar­da %10 ola­rak tah­min edi­li­yor ama da­ha faz­la da ola­bi­lir. Kar­ma­ka­rı­şık bir tab­lo var ve bu tab­lo­da za­ten tek bir un­su­ra da­ya­na­rak si­ya­set ya­pa­bil­mek müm­kün de­ğil. O ba­kım­dan es­ki po­li­ti­ka an­la­mı­nı yi­tir­di ar­tık. Irak’ın bu­gün­kü ger­çek­le­ri­ni dik­ka­te ala­rak her ke­si­mi içi­ne alan, bü­tün Irak’a yö­ne­lik bir po­li­ti­ka iz­len­me­si da­ha akıl­cı olur.
Ka­ya­pı­nar­ Pe­ki bu­nu bi­raz da­ha so­mut­laş­tı­rır­sak, bu­gün fark­lı ola­rak Irak’a yö­ne­lik ne ya­pı­lı­yor dış po­li­ti­ka­da? Sün­ni­ler­le gö­rü­şü­lü­yor, Şi­i­ler­le gö­rü­şü­lü­yor, bun­la­rın hep­si ya­pı­lı­yor her­hal­de.
Çe­tin­sa­ya 1 Mart sü­re­ci­ni he­pi­miz gör­dük, iz­le­dik. 1 Mart tez­ke­re­si ve son­ra­sın­da­ki da­ğı­nık­lık ve ka­rı­şık­lık­lar at­la­tıl­dık­tan son­ra re­sim da­ha da net­leş­ti, Irak’ın ger­çek­le­ri or­ta­ya çık­tı. As­lın­da son za­man­lar­da ya­pı­lan ben­ce sa­de­ce mey­ve­le­ri top­la­mak­tı. Uzun bir sü­re­dir Tür­ki­ye
-bu Irak Özel Tem­sil­ci­li­ği yo­luy­la ol­sun, Dı­şiş­le­ri me­ka­niz­ma­la­rıy­la ve­ya­hut da baş­ka me­ka­niz­ma­lar­la ol­sun- Irak’ta­ki her ke­sim­le -Şii Arap­lar, Sün­ni Arap­lar ve Kürt grup­la­rıy­la- bir di­ya­log içe­ri­sin­de. Hem bu­ra­dan he­yet­ler ora­da gö­rü­şü­yor­lar, hem de sı­ra­sıy­la he­yet­ler bu­ra­ya ge­li­yor­lar. Irak’ta­ki tüm bel­li baş­lı si­ya­sî grup­lar An­ka­ra’ya ge­li­yor, çe­şit­li top­lan­tı­la­ra ka­tı­lı­yor, bun­la­ra de­ği­şik bri­fing­ler ve­ri­li­yor. Ba­sın-ya­yın ol­sun, üni­ver­si­te­ler ol­sun, Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ol­sun fark­lı me­ka­niz­ma­lar mev­cut. Irak tem­sil­ci­miz gi­di­yor Sis­ta­ni’yle de gö­rü­şü­yor, fark­lı un­sur­lar­la da.
Ka­ya­pı­nar Kürt grup­la­rıy­la da.
Çe­tin­sa­ya Bu­ra­dan Tür­ki­ye’yi, Sün­ni Arap­la­ra kar­şı da­ha mü­da­hil gi­bi gö­rü­yo­ruz; ama as­lın­da ben­ce bu bir den­ge­le­yi­ci­lik stra­te­ji­si. Çün­kü sis­tem­de en faz­la so­run üre­ten un­sur­lar Sün­ni­ler ve te­ra­zi­nin den­ge­de tu­tu­la­bil­me­si için ona do­kun­mak ge­re­ki­yor. Tür­ki­ye ora­da par­ma­ğı­nı do­kun­du­rup, bir den­ge­le­yi­ci­lik ro­lü oy­nu­yor.
Ka­ya­pı­nar Ker­kük’ün ko­nu­mu açı­sın­dan, Ana­ya­sa’nın ha­zır­lan­ma­sı sü­re­cin­de Tür­ki­ye’nin bi­raz sü­reç dı­şın­da kal­dı­ğı ve­ya bı­ra­kıl­dı­ğı yö­nün­de eleş­ti­ri­ler var. Pe­ki bu­nu na­sıl gör­me­li­yiz? Ger­çek­ten ol­ma­sı ge­rek­ti­ğin­den da­ha pa­sif mi kal­dı Tür­ki­ye, yok­sa za­ten ya­pa­bi­le­ce­ği­nin hep­si­ni yap­tı an­cak bu ka­dar ola­bi­li­yor­muş mu de­me­li­yiz?
Çe­tin­sa­ya Türk­men­ler ko­nu­su ay­rı bir ko­nu. Tür­ki­ye’nin is­te­di­ği gi­bi bir Türk­men po­li­ti­ka­sı ge­liş­ti­re­me­di­ği so­ru­su­nun ce­va­bı, Türk­men­le­rin sos­yal ve si­ya­sî ger­çek­li­ğin­de ya­tı­yor. O ko­nu­da ise ya­pa­bi­le­cek bir şey yok. Çün­kü Tür­ki­ye’nin biz­zat iliş­ki ku­ra­bi­le­ce­ği Sün­ni Türk­men­ler bi­le ken­di ara­la­rın­da o ka­dar bö­lün­müş­ler ki, za­ten son se­çim­ler­de hep­si fark­lı par­ti­ler­den se­çi­me dâ­hil ol­du­lar. Türk­men­ler üçün­cü si­ya­sî un­sur gi­bi dav­ra­na­mı­yor­lar; Bul­ga­ris­tan Türk­le­ri gi­bi ola­ma­dı. Ama de­di­ğim gi­bi bun­la­rın se­bep­le­ri baş­ka ve bel­ki de bu­nun da uzun va­de­de Irak’ta na­sıl bir tab­lo or­ta­ya çı­ka­ra­ca­ğı tar­tı­şı­la­bi­lir. İl­la Türk­men­le­rin za­ra­rı­na da ol­ma­ya­bi­lir mo­dern Irak’ta­ki sis­tem. Ker­kük ko­nu­sun­da ise Tür­ki­ye’nin has­sa­si­ye­ti za­ten baş­tan be­ri bel­liy­di. Bu, ulus­la­ra­ra­sı ka­mu­oyun­da da bi­li­nen bir has­sa­si­yet. Bu­nu ta­bii fark­lı al­gı­la­yan­lar da var. Bu ko­nu­lar tar­tı­şıl­dı­ğı za­man Tür­ki­ye za­ten ma­sa­ya faz­la yak­laş­tı­rıl­mı­yor ak­tör­ler ta­ra­fın­dan. Tür­ki­ye baş­tan be­ri bu ko­nu­da çı­kar­la­rı ol­du­ğu­nu dek­la­re et­miş, Ker­kük’ün na­sıl bir Ker­kük ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni tas­vir et­miş. Bu ba­kım­dan da ma­sa­nın et­ra­fı­na otu­ran ak­tör­ler Tür­ki­ye’yi pek gör­mek is­te­mi­yor­lar ma­sa­da. Açık­ça­sı Irak’ta Pan­do­ra’nın ku­tu­su açı­lın­ca öy­le bir tab­lo or­ta­ya çık­tı, öy­le pa­zar­lık­lar ya­pıl­dı ki, bu ko­nu­da bek­le­di­ği­miz adım­lar da atıl­ma­dı. Tür­ki­ye’ye kar­şı ön­yar­gı­lar var. Ker­kük ko­nu­sun­da Sün­ni Arap­la­rın da, Şii Arap­la­rın da, kom­şu ül­ke­le­rin de has­sas ol­ma­sı ge­re­kir­ken, Şii Arap­lar, Sün­ni Arap­lar ve Kürt grup­lar ara­sın­da uz­laş­ma için ya­pı­lan pa­zar­lık­lar­da bir yol­la Ker­kük’ün hep ikin­ci pla­na itil­di­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Son olay­da bi­le. Ba­sı­na yan­sı­yan­lar doğ­ruy­sa eğer, Ca­fe­ri’nin baş­ba­kan ola­rak ka­bul edil­me­me­sin­de bi­le Ker­kük’ün bir yol­la gün­de­me gel­di­ği, Ca­fe­ri’nin Ker­kük ko­nu­sun­da­ki has­sa­si­ye­ti do­la­yı­sıy­la bu­nun da pa­zar­lık­la­ra dâ­hil ol­du­ğu ve şim­di Ca­fe­ri’nin söy­le­mi­ni ha­fif­ten de­ğiş­tir­me­ye baş­la­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. As­lın­da baş­ta bu has­sa­si­yet var­dı Şii Arap­lar ara­sın­da da. Ama olay­lar öy­le fark­lı ge­li­şi­yor, öy­le pa­zar­lık nok­ta­la­rı or­ta­ya çı­kı­yor ki, Ker­kük hep ikin­ci pla­na dü­şü­yor. Bu kom­şu­lar açı­sın­dan da böy­le. Ben me­se­la üç se­ne ön­ce söy­lü­yor­dum, Arap mil­li­yet­çi­li­ği açı­sın­dan Ker­kük Arap top­ra­ğı­dır di­ye. 1970’ler­de Bar­za­ni ile Bağ­dat yö­ne­ti­mi ara­sın­da­ki pa­zar­lık­lar­da uz­laş­maz­lık nok­ta­sı Ker­kük’tü, ya­ni Ker­kük’ün Kürt fe­de­ral böl­ge­si­ne dâ­hil edi­lip edil­me­me­siy­di ve bu yüz­den Bar­za­ni Sad­dam’la sa­va­şa de­vam et­ti. Ama bu­gün ge­li­nen nok­ta­da ta­raf­lar ma­sa­ya otur­duk­la­rın­da öy­le fark­lı me­se­le­ler var ki uz­la­şıl­ma­sı ge­re­ken, Ker­kük tâ­li hâ­le ge­li­yor.
Ka­ya­pı­nar Kürt grup­lar her­han­gi bir şe­kil­de Ker­kük’ten vaz­ge­çer mi? Hep kır­mı­zı­çiz­gi­ler­den bah­se­di­yo­ruz; her­hal­de Kürt­le­rin en ko­yu kır­mı­zı­sı Ker­kük olu­yor?
Çe­tin­sa­ya Evet, bu 70’ler­de de böy­ley­di, bu­gün de böy­le. Ama Irak’ta­ki sü­reç bu­gün on­la­rın le­hi­ne iş­li­yor. Ge­çi­ci İda­ri Ya­sa Tür­ki­ye’nin ve Türk­men­le­rin ho­şu­na gi­de­bi­le­cek bir ya­sa ih­ti­va edi­yor­du. Bu ya­sa­ya gö­re, Ker­kük her­han­gi bir böl­ge­ye da­hil edi­le­me­ye­cek­ti. Ama ye­ni Ana­ya­sa’da bu ifa­de yer al­ma­dı. Ge­rek Ana­ya­sa’da­ki ifa­de, ge­rek­se şu an­da Ker­kük’te­ki uy­gu­la­ma­lar öy­le gös­te­ri­yor ki, san­ki 2007’nin so­nun­da bir re­fe­ran­dum ya­pı­la­cak ve bu re­fe­ran­dum so­nun­da da Ker­kük oto­ma­tik ola­rak Kürt böl­ge­si­ne bağ­la­na­cak. Oto­ma­tik ola­rak di­yo­rum, çün­kü za­ten se­çim­ler­de Kürt­le­rin oyu Ker­kük’te %55 çık­mış­tı.
Çu­buk­çu Ben Tür­ki­ye’nin Türk­men kar­tı­nı ba­şın­dan be­ri hep yan­lış kul­lan­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Tür­ki­ye es­ki­den be­ri ora­da­ki Türk­men­le­ri hep be­şin­ci kol ola­rak gö­regel­di. Türk­men­ler de bu­nu böy­le his­se­di­yor­du. Hat­ta son dö­nem­de Tür­ki­ye’nin çı­kar­la­rı uğ­ru­na kul­la­nıl­dık­la­rı­nı id­di­a et­me­ye baş­la­dı­lar. Bir kıs­mı Tür­ki­ye’nin adı­nı te­laf­fuz et­me­yi da­hi bı­rak­mış­tı. Ha­yat­la­rı­nı teh­li­ke­ye at­tı­ğı ge­rek­çe­siy­le Tür­ki­ye ile bir­lik­te ha­re­ket edi­yor­muş iz­le­ni­mi­ni ver­mek­ten ka­çın­ma­ya baş­la­dı­lar. Ta­bii bu ko­nu­da Tür­ki­ye ka­muo­yu da çok ya­nıl­tıl­dı. Ora­da­ki Türk­men­le­rin ra­kam­la­rı ol­du­ğun­dan daha çok gös­te­ril­di. Hal­bu­ki, ger­çek­te Irak’ta­ki tüm Türk­men­le­rin sa­yı­sı bir mil­yo­nu geç­mi­yor­du. Do­la­yı­sıy­la Tür­ki­ye uzun bir sü­re Irak’ta yan­lış bir po­li­ti­ka iz­le­di. Ama son za­man­lar­da Tür­ki­ye’nin Irak po­li­ti­ka­sın­da bir to­par­lan­ma gö­re­bi­li­yo­rum. Şim­di ar­tık hem Şi­î­ler­le ve hem de Kürt­ler­le iliş­ki için­de Tür­ki­ye. Bu­ra­da med­ya­nın tav­rı­nı da ma­sa­ya ya­tır­mak ge­rek. Med­ya po­pü­list ge­rek­çe­ler­le Irak’ta­ki ger­çek­le­ri sap­tır­mak­ta ıs­rar­cı ol­du. Dev­let ola­rak Tür­ki­ye be­nim­se­me­se bi­le, med­ya Türk ka­mu­oyu­na ba­zı kır­mı­zı­çiz­gi­ler da­yat­tı. Tür­ki­ye gev­şek bir fe­de­ras­yo­nu ka­bul­len­di; ama med­ya­nın bes­le­di­ği ka­mu­oyu­nun tu­tu­mu ne­de­niy­le bu­nu bir se­ne son­ra dek­la­re ede­bil­di. 
Çe­tin­sa­ya Çok en­te­re­san bir şey söy­le­di­niz, sö­zü­nü­zü unut­ma­yın lüt­fen. Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı çev­re­si­ne bak­tı­ğı­nız­da, on­la­rın Irak’ta­ki ye­ni res­mi çok da­ha iyi oku­du­ğu­nu ve ye­ni du­ru­ma çok da­ha ça­buk adap­te ol­du­ğu­nu gö­re­bi­li­yor­su­nuz. Ama ka­mu­oyun­da es­ki söy­lem de­vam edi­yor ve bu da Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı’nın ba­zı önem­li açı­lım­la­rı­na sek­te vu­ru­yor.
Çu­buk­çu Bu­gün Irak Kür­dis­ta­nı di­ye bir ya­pı söz ko­nu­su. Bu bir va­kı­a. Tür­ki­ye’de bu ya­pı bir düş­man­mış gi­bi al­gı­la­na­dur­sun, bu­ra­yı Türk şir­ket­le­ri imar et­me­ye baş­la­mış bi­le. Tür­ki­ye Irak­lı Kürt­ler­le iliş­ki­si­ni ge­liş­ti­re­bil­se, on­la­ra bü­yük bir dev­le­te ya­kı­şır bir ta­vır­la da­ha dost­ça yak­la­şa­bil­se ben­ce bu Tür­ki­ye’de­ki hem Türk ve hem de Kürt ka­mu­oy­la­rı üze­rin­de çok olum­lu bir et­ki ya­ra­tır. Ta­bi­i, ola­sı bir re­fe­ran­dum ne­ti­ce­sin­de Ker­kük Kürt böl­ge­si­ne dâ­hil ola­bi­lir. Tür­ki­ye ken­di­ni bu­na ha­zır­lı­yor­dur her­hal­de. Yal­nız, Ker­kük gi­bi bir pet­rol mer­ke­zi­nin dâ­hil ol­du­ğu Kürt böl­ge­si­ni ben Ame­ri­ka’nın ken­di ba­şı­na bı­ra­ka­bi­le­ce­ği­ni zan­net­mi­yo­rum. 
Ka­ya­pı­nar Pe­ki Tür­ki­ye ken­di­si­ni uzun va­de­de bir Kürt dev­le­ti­ne ha­zır­la­ma­lı mı?
Çu­buk­çu Doğ­ru­su uzun va­de­de ne ola­ca­ğı­nı bi­le­me­yiz. Den­ge­ler sü­rek­li de­ği­şi­yor. Su­ri­ye ne ola­cak? İran böy­le mi ka­la­cak? Irak’ta bir iç sa­vaş çı­ka­cak mı? Tüm bun­lar ge­le­ce­ğin na­sıl şe­kil­le­ne­ce­ği­ni be­lir­le­ye­cek. Ama şu an­da şöy­le bir ruh ha­lin­den bah­se­di­le­bi­lir: Ku­zey Irak’ta olu­şan bu böl­ge ye­ni bir ca­zi­be mer­ke­zi su­nu­yor tüm ta­raf­la­ra. Ya­ni, bu ba­ğım­sız bir dev­le­te dö­nüş­me­se bi­le, in­san­lar ora­da de­ği­şik ve ye­ni bir ya­pı­nın oluş­tu­ğu­nun bi­lin­cin­de. Tür­ki­ye’de­ki Kürt­ler de bu­nun far­kın­da. Ben Kürt si­ya­set­çi­le­ri­nin en azın­dan kı­sa va­de­de ba­ğım­sız bir Kürt dev­le­ti­ni ma­kul gör­dük­le­ri­ni zan­net­mi­yo­rum. Za­ten bu yak­la­şım de­meç­le­ri­ne de yan­sı­mış du­rum­da. Ba­ğım­sız bir Kürt dev­le­ti de­mek, mer­ke­zî büt­çe­den pa­ra al­ma­mak, gü­ven­li­ği sağ­la­ya­ma­mak de­mek. Irak Kürt böl­ge­si­nin Irak’tan kop­ma­sı il­la da ba­ğım­sız­lı­ğı ge­tir­mez. Ara­da uzun bir kao­tik dö­nem ya­şa­na­bi­lir. Do­la­yı­sıy­la bir Kürt dev­le­ti­nin Kürt­ler açı­sın­dan da pek ar­zu edi­le­bi­lir bir şey ol­du­ğu­nu dü­şün­mü­yo­rum ben.
Çe­tin­sa­ya Kürt­ler için mev­cut ana­ya­sal ya­pı­nın ni­met­le­ri da­ha faz­la.
Ka­ya­pı­nar Tür­ki­ye’nin bun­dan son­ra uy­gu­la­ya­ca­ğı po­li­ti­ka­lar ne ol­ma­lı? Irak’ta na­sıl bir sü­reç iz­len­me­li?
Aras Or­ta ­Do­ğu si­ya­se­tin­de iki yay­gın trend var. Bi­rin­ci­si, fii­lî du­rum si­ya­sî du­ru­mu be­lir­li­yor. İkin­ci­si de, her bir so­run or­ta­ya çık­tı­ğı lo­ka­li­te­den çok da­ha ge­niş an­lam­lar ta­şı­yor. Fii­lî du­ru­mun si­ya­sî du­ru­mu be­lir­le­me­si Tür­ki­ye’nin Irak si­ya­se­ti­ni özet­li­yor. İs­te­di­ği­niz ka­dar kır­mı­zı­çiz­gi­ler ge­liş­ti­rin, fii­lî du­rum ger­çek si­ya­se­tin ne ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni da­ya­tı­yor. Tür­ki­ye as­lın­da, Gök­han Bey’in de­di­ği gi­bi, şu an­da bir şe­yin mey­ve­si­ni top­lu­yor. Ama ne­yin mey­ve­si­ni top­la­dı­ğı­mız ko­nu­su­nun çok iyi an­la­şıl­dı­ğı­nı zan­net­mi­yo­rum. Türk si­ya­se­ti şu an­da 1 Mart tez­ke­re­si­nin red­de­dil­me­si­nin ve ikin­ci ola­rak da İs­ra­il’le bi­raz da­ha çe­ki dü­zen ver­di­ği iliş­ki­le­ri­nin mey­ve­si­ni top­lu­yor. Bu­gün so­kak­ta­ki Arap va­tan­da­şın ka­fa­sın­da iki önem­li prob­lem var: Bi­ri Fi­lis­tin so­ru­nu, di­ğe­ri Irak. Tür­ki­ye 1 Mart tez­ke­re­si ve çe­ki­dü­zen ver­di­ği İs­ra­il po­li­ti­ka­sı ile Arap­la­rın psi­ko­lo­jik mo­du­nu ya­ka­la­ya­bil­di. Tez­ke­re­den son­ra Arap ga­ze­te­le­rin­de çı­kan ha­ber­le­re bir ba­kın; ina­nıl­maz de­re­ce­de olum­lu bir Tür­ki­ye al­gı­la­ma­sı var. Bu şe­kil­de Tür­ki­ye Irak’a kom­şu ül­ke­ler­le be­ra­ber ha­re­ket ede­bil­me şan­sı­nı ya­ka­la­dı. Şiî kor­ku­su­na kar­şı Suu­di Ara­bis­tan’la, Ür­dün’le, Bah­reyn’le be­ra­ber ol­ma; Kürt kor­ku­su­na kar­şı İran ve Su­ri­ye ile be­ra­ber po­li­ti­ka ge­liş­tir­me; ay­nı za­man­da da Irak içe­ri­sin­de­ki bü­tün ta­raf­lar­la ay­nı an­da iliş­ki­ye gi­re­bil­me im­ka­nı­na sa­hip bu­gün Tür­ki­ye.
Çe­tin­sa­ya Ay­nı za­man­da İs­ra­il’le de.
Aras Evet, böl­ge­de böy­le ikin­ci bir ül­ke yok.
Çu­buk­çu AB var ay­rı­ca.
Çe­tin­sa­ya AB, NA­TO.
Aras Tür­ki­ye şu an­da geç­miş­te at­tı­ğı olum­lu adım­la­rın mey­ve­si­ni top­lu­yor. Ama ge­le­ce­ği de sa­tın al­ma­sı için Tür­ki­ye’nin baş­ka adım­lar da at­ma­sı la­zım. Mu­ham­med Eyüb’ün çok önem­li bir tes­pi­ti var; di­yor ki, bu coğ­raf­ya­da gü­ven­lik as­lın­da bir iç prob­lem­dir. Bi­zim yıl­lar­dır Irak’la il­gi­li en te­mel so­ru­nu­muz Kürt so­ru­nu ola­gel­di. Bu as­lın­da bi­zim bir iç so­ru­nu­muz. Ya­ni biz eğer da­ha ön­ce Kürt so­ru­nu­mu­zu çö­ze­bil­sey­dik, bu­gün Ku­zey Irak’ta­ki du­rum bir prob­lem arz et­me­ye­cek­ti. Ge­le­ce­ği sa­tın al­ma­nın yo­lu, Tür­ki­ye’nin bu iç prob­le­mi­ne an­lam­lı bir çö­züm bu­la­bil­mek­ten ge­çi­yor. İçe­ri­de, gü­ven­lik­te cid­di bir so­run ol­maz­sa, Tür­ki­ye Irak’ta bun­dan son­ra ata­ca­ğı adım­la­rı da ga­ran­ti al­tı­na ala­cak­tır.
Ka­ya­pı­nar Pe­ki içe­ri­ye yö­ne­lik so­mut ola­rak ne ya­pıl­ma­lı?
Aras Bu coğ­raf­ya­da de­mok­ra­tik si­ya­se­tin otur­ma­sı­nı en­gel­le­yen iki te­mel ge­ri­lim var: Bi­rin­ci­si İs­lam-de­mok­ra­si ge­ri­li­mi. Ya­ni nü­fu­su­nun ço­ğun­lu­ğu Müs­lü­man olan ül­ke­ler­de si­ya­sal sü­re­cin adam akıl­lı iş­le­ti­le­me­me­si prob­le­mi. Or­ta ­Do­ğu coğ­raf­ya­sı­nın ge­ri ka­la­nı­nın ak­si­ne Tür­ki­ye bu ko­nu­da çok me­sa­fe kay­det­ti. Bu­gün Tür­ki­ye’de si­ya­sal İs­lam prob­le­mi di­ye bir prob­lem ar­tık yok. İkin­ci ge­ri­lim ise de­mok­ra­si-gü­ven­lik ge­ri­li­mi. Bah­reyn’de, Su­ri­ye’de, Suu­di Ara­bis­tan’da vs. bu prob­lem hiç azal­ma­dan de­vam edi­yor. Tür­ki­ye bu nok­ta­da da çok avan­taj­lı. Ama ge­ri­li­mi ta­ma­men or­ta­dan kal­dı­ra­bil­miş de­ğil. Ya­ni Tür­ki­ye bu ge­ri­li­mi çöz­dü­ğü oran­da da­ha da gü­ven­li ola­cak­tır. Tür­ki­ye o za­man hem bö­lün­müş bir Irak’a ha­zır ola­cak, hem de Irak içe­ri­sin­de­ki çı­kar­la­rı­nı çok da­ha iyi ko­ru­ya­bi­le­cek.
Ka­ya­pı­nar Si­zin Gök­han Bey, bu ko­nu­da ek­le­ye­ce­ği­niz bir şey var mı?
Çe­tin­sa­ya Bü­lent Bey’e ka­tı­lı­yo­rum. Şu an­da Irak’ın ge­le­ce­ği­ne iliş­kin ne söy­ler­sek söy­le­ye­lim bu spe­kü­las­yon olur. Ama Tür­ki­ye Irak’ta ne ya­şa­nır­sa ya­şan­sın, teh­li­ke­ler­den emin ol­mak için ken­di içe­ri­sin­de­ki Gü­ney­do­ğu me­se­le­si­ni an­lam­lı bir çer­çe­ve içe­ri­sin­de çö­zü­me ka­vuş­tur­ma­lı­dır.

Paylaş Tavsiye Et