Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2006) > Dosya > Günümüzden geleceğe büyük tehlike: Suçlu çocuklar
Dosya
Günümüzden geleceğe büyük tehlike: Suçlu çocuklar
Ertan Beşe
İNGİLİZCE kriminoloji literatüründe, henüz ‘reşit’ olmayan yaşlarda bulunanların işledikleri suçları ifade eden ‘Juvenile Delinquency’ kavramı, ülkemizde karşılığını “çocuk suçluluğu” olarak bulmaktadır. Bu manada ‘suçlu çocuk’, ceza hukuku açısından belirli bir yaşın altında olan ve ‘çocuk’ sayılan suç sanığı ya da failidir. Bu yaş sınırı, kuşkusuz her ülkenin kendi hukuk sistemi tarafından belirlendiği için ülkeden ülkeye farklılık gösterir. (Genellikle 7–21 yaşları arasında değişmektedir.)
Türkiye’de ‘suçlu çocuk’ sayısının son beş yılda hızlı bir artış içine girdiği ve yılda %5-10 oranında düzenli bir artış gösterdiği görülmekte; yılda 90 bin civarında çocuğun mahkemeye gittiği ifade edilmektedir. 2004 yılında, şahsa ve mala karşı işlediği suçlar gerekçesiyle 48 bin 375 çocuk, suç şüphelisi olarak gözaltına alınmıştır. Hakkında işlem yapılan çocukların %92,6’sı kentlerde, %7,4’ü de kırsal kesimde yaşamaktadır.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, bir milletvekilinin “çocuk tutukluların sayısı ve işledikleri suçlar”a ilişkin verdiği soru önergesini cevaplarken, 2004 yılı Ekim ayı itibarıyla ceza infaz kurumlarında 40’ı kız olmak üzere 1.980 çocuk tutuklu bulunduğunu açıklamıştır. Bu çocukların 1.050’si hırsızlık, nitelikli hırsızlık ve yağma; 293’ü ise kasten, tedbirsizlik veya trafik kazası sonucu adam öldürdükleri gerekçesiyle yargılanmaktadır. Çocukların işlediği iddia edilen diğer bazı suçlar ise sırasıyla ırza geçme, ırza ve namusa tasaddi, zorla ırza tecavüz, reşit olmayanla cinsel ilişki, koruması altında bulunana tecavüz veya tasaddi, bu yolla ölüme sebebiyet verme (237 çocuk), şahıslara karşı müessir fiil (101), adam kaldırma (35), uyuşturucu ticareti (22), resmî evrakta sahtekârlık (11), dolandırıcılık, hileli iflas (9), çıkar amaçlı suç örgütü kurma ve katılma (9) ve silah ticareti (9)’dir.
İstanbul, çocuk suçluluk oranında da ilk sırada yer almaktadır. İstanbul’u, sırasıyla İzmir, Ankara, Gaziantep ve Diyarbakır takip etmektedir.
Suç işleyen çocukların önemli bir bölümünü, aile kontrol ve korumasından uzakta olan sokak çocukları oluşturmaktadır. Devlet İstatistik Enstitüsü rakamları ülkemizde korunmaya muhtaç çocuk sayısının ülke genelinde 500 binden fazla olduğunu göstermektedir. Son nüfus sayımındaki tespitlere göre, sadece İstanbul’da 625 bin çocuğun ‘sokak çocuğu’ olma riski içerisinde olduğu tahmin edilmektedir. Sokak çocuklarının %47’sinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden geldiği, %42’sinin ilköğretimi yarıda bıraktığı, %49’unun parçalanmış ailelerden geldiği, %53’ünün de aile içi şiddete maruz kaldığı tespit edilmiştir. Bu çocukların %44’ü sigara ve madde bağımlısı olup, %56’sında ise herhangi bir kötü alışkanlık belirlenememiştir. Bağımlıların %4’ü alkol, %2’si tiner, %2’si bali, %1’i uyuşturucu, %1’i de hap bağımlısıdır.
Prof. Dr. Haluk Yavuzer’in “Suçlu çocuk yoktur, suça itilmiş çocuk vardır!” ifadesinde de vurgulandığı gibi, yapılan sosyolojik çalışmalarda ergenliğe geçiş döneminde yaşanan anomi sürecinin de olası etkisiyle, günümüzde çocukluk ve ergenlik döneminde ortaya çıkan olumsuz davranışlar çoğalmış; hırsızlık ve diğer adî suçlarla birlikte, terör, organize suçlar, kaçakçılık, fuhuş vb. birçok ciddi suçta çocukların kullanılma oranında artış gözlenmiştir.
Sokak çocukları, her türlü madde bağımlılığına açık olmakta ve bir kısmı hırsızlık, gasp, kapkaç gibi olaylara karışmaktadır. Bu çocuklar muhtaç durumda olmaları, bir takım vaatlerle ya da korkutularak kolayca yönlendirilebilmeleri ve yaş küçüklüğünden dolayı hafif cezalar almaları gibi nedenlerden dolayı gittikçe artan oranda organize suç ve terör örgütlerinin hedef kitlesi haline gelmekte ve bunların ağına düşmektedirler.
Nitekim Terörle Mücadele ve Hareket Dairesi Başkanlığı (TEMÜH) Psikolojik Harekat Şube Müdürlüğü tarafından 2002’de yapılan bir çalışmada, PKK’nın 14 yaşın altındaki çocukları militan kadrolarına katılmaya zorladığı ortaya konulmaktadır. Aynı çalışmada 18 yaşın altında önemli sayıda militan olduğu da tespit edilmektedir. BM ve İsveç Çocukları Koruma Örgütü tarafından yayımlanan 2004 raporunda da, PKK’nın 3 binin üzerinde çocuk kaçırdığı ve onları ‘terörist’ olarak yetiştirdiği belirtilmektedir. Yine bu kaynaklara göre, son iki yılda 18 yaş altı 500 kişi örgüte katılmıştır.
Sosyal bir problem olarak ülkemizdeki sokak çocuklarının durumunun çözümüne, özellikle iki eksende yaklaşmak sorunun sağlıklı bir şekilde teşhis ve tedavisinde büyük bir önemi haizdir: Birinci eksende, çocukları sokaklarda yaşamaya iten faktörler; ikinci eksende ise sokaklarda yaşamlarını sürdürmeye çalışan çocukların rehabilite edilerek, topluma kazandırılmaları yer almaktadır. Bunlardan birincisi, kuşkusuz ikincisinden daha önemli, fakat çözüm süreci açısından o denli daha zor olmaktadır. Zira birinci eksende yer alan faktörler ekonomik, siyasî ve sosyal boyutlarıyla çok daha uzun vadeli ve yüksek maliyetli plan, proje, yatırım ve çabaları gerektirmektedir.
Ekonomik sorunlar, göç ve işsizlik, eğitim seviyesinin düşüklüğü, gecekondulaşma, ailelerin ilgisizliği ve kötü çevre koşulları, ülkemizde sokağa itilen çocuk sayısının her geçen gün biraz daha artmasına neden olmakta; kent yaşamı, özellikle göçle gelmiş yeni kuşaklarda önemli hayal kırıklıklarıyla sonuçlanabilmektedir. Kentte kavuşacağını sandığı imkanlara maddî zorluklar, yetersiz eğitim ve yetenek eksikliği gibi nedenlerle kavuşamamaktadırlar. Kente uyum sürecinde yaşanan anomik çelişkiler, suça yönelmede önemli bir rol oynamaktadır.
Bu nedenle, özellikle gençlerin evsizlik probleminin çözümü, bu gençlerin suç ve sapıcı davranışlara yönelmelerinin önlenmesi açısından büyük önem arz etmektedir. Ülkemizde, özellikle de İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde hiç de yabana atılmayacak bir problem olan ‘tinerci çocuklar’ meselesi, bu noktada en dikkat çekici olanıdır. Yine gençlik çeteleri, kendi başına yol açtığı problemlerin de ötesinde, başta örgütlü suçlar olmak üzere, yetişkin suçluluğu için de bir başlangıç, eğitim ve geçiş aşaması oluşturmaktadır.
Bu bağlamda, içinde bulunduğumuz 2005 yılının ilk döneminde Başbakan’ın da destek ve katkılarıyla Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından geliştirilen “Sokakta Yaşayan/Çalışan Çocuklara Yönelik Hizmet Modeli” çerçevesinde; Başbakanlık’ın eşgüdümünde, Adalet, İçişleri, Milli Eğitim ve Sağlık bakanlıklarının katılımıyla bir komitenin oluşturulması önemli bir adım olarak telakki edilebilir. Bu çerçevede, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi özellikle çocukları sokakta yaşamaya iten faktörlerle mücadeleye dönük kısa, orta ve uzun vadeli politika ve uygulamalara ağırlık vermenin yanı sıra; suç dünyasını ve ilkesiz yaşamı özendiren her türlü yayın ve eğitim eksikliği gibi hususları dikkate alan bir toplumsal bilinç oluşturulmaya çalışılmalıdır. Çünkü suç, şiddet ve sapkınlık gibi olumsuzluklar ve arzulanmayan rol modelleri, her türlü iletişim kanallarından ve çeşitli sosyal yaşam alanlarından çocuklara ulaşmaktadır.
Her problem, kendi kaynağından çözülür. Sosyal ya da ekonomik nitelikli bir problemin öncelikli çözüm aracı da yine sosyo-ekonomik niteliklidir. Bu nedenle, her fırsatta geleceğimizin teminatı olduklarını ifade ettiğimiz çocuk ve gençlerimizin içinde bulundukları sosyo-ekonomik şartlardan kaynaklanan sorunlarının çözümü, sadece hukukî ya da polisiye önlemleri değil; aynı zamanda sosyal, ekonomik ve kültürel nitelikli politika ve araçları gerektirmektedir.
 
(Yukarıda verilen istatistiklerin bir kısmına şu kaynaklardan ulaşılabilir: www.cnnturk.com, 01.12.2004; Hürriyet, 09.11.2004; Milliyet, 20.02.2005; Aksiyon, 05.12.2005.)

Paylaş Tavsiye Et
Yazara ait diğer yazılar
Ertan Beşe