Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (December 2005) > Dünya Siyaset > ‘Bereketli hilal’ kan ağlıyor
Dünya Siyaset
‘Bereketli hilal’ kan ağlıyor
Hatice Boynukalın Şenkardeşler
MEDENİYETLERİN beşiği, dünya tarihine yön veren semavî dinlerin doğum yeri, zengin yeraltı kaynakları ve tarıma elverişli toprakları sebebiyle ‘Bereketli hilal’ olarak adlandırılan Irak, Filistin, Ürdün, Lübnan ve Suriye’yi içine alan topraklar yine kan kusuyor, kan ağlıyor.
Bölge toprakları üzerinde yüzyıllar boyu süregelen ve genellikle emperyal amaçlı kavgalar, kâh Haçlı Seferlerinde olduğu gibi dinsel bir kimliğe büründürülmüş, kâh 19. yüzyılda olduğu gibi, bu toprakların sömürgeleştirilmek istendiği, kurtlar sofrasında paylaştırılmasıyla apaçık bir şekilde ilan edilmişti. Şimdilerde ise bu amacı gizleyen kılıfın ‘terörizmle savaş’ olduğunu hatırlatmaya bile gerek yok sanırım.
Her çağın kendine özgü bir tanımlaması, bir adı var: Aydınlanma Çağı, Keşifler çağı, Uzay Çağı gibi. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyıla ise devlet ve örgütlerin yeryüzünü cehenneme çevirmede birbiriyle yarıştığı Terör Çağı dense yeridir.
11 Eylül saldırılarıyla başlayan süreçte Irak’la devam edip Riyad, Kazablanka, İstanbul, Cakarta’yı geçerek Madrid’e; oradan da Londra, Şarm eş-Şeyh ve son olarak da Amman’a uzanan bu çemberi kim ya da kimler çiziyor?
Neden masum insanlarla dolu mekânlar hedef seçiliyor?
 
Yine Iraklılar Mağdur
Terör, sonunda Ürdün’ü de vurdu. Başkent Amman’ın göbeğinde bulunan The Grand Hyatt, Radisson ve Days Inn otelleri art arda patlayan bombalarla sarsıldı. Bilanço ağırdı: 57 ölü ve yüzlerce yaralı!
Saldırıları internet üzerinden yaptığı açıklamayla el-Kaide Örgütü’nü Irak’ta temsil eden Zerkavi grubu üstlendi ve bombaların dört Iraklı tarafından patlatıldığını duyurdu.
Irak’taki el-Kaide’nin saldırıları üstlenmesi, çoğunlukla başkent Amman’da toplanan ve Ürdün’ü ikinci vatan olarak benimsemiş dört yüz bin Iraklıyı tedirgin etti. Açıklamanın hemen ardından yüzlerce Iraklı, işyerlerini kapatarak saldırıya uğrama korkusuyla evlerinin yolunu tuttu.
El-Quds el-Arabi gazetesi, Ürdün’de Iraklılara karşı duyulan nefretin dozunun artacağını, zira bir çok Ürdünlünün, yavaşlayan kamu hizmetlerinin ve artan ev fiyatlarının sorumluluğunu, ülkelerini terk ederek başkentin lüks semtlerine yerleşen zengin Iraklıların üzerine yıktığını belirtiyor.
 
İkili Oyun!
İnternet siteleri aracılığıyla yapılan açıklamaların güvenilir olup olmadığı bir yana, olaylarda kimin parmağı olursa olsun, kaybedenin İslam ve Arap âlemi; kazananınsa ABD ve el-Kaide olduğu muhakkak. Zira sebep ve niyetleri farklı da olsa el-Kaide ve ABD’nin Arap yönetimlerini yıkma yönündeki amaçları çakışıyor. ABD ve İsrail’in kirli amaçlarına karşı çıkacak İslamî devletler oluşturma özlemiyle hareket eden el-Kaide’ye karşılık ABD, İsrail ve kendisiyle işbirliği yapacak yönetimler kurmayı hedefliyor. Ancak şiddet, terör ve masum insanları öldürme konusunda izledikleri yöntemler aynılık taşıyor.
Irak’taki işgalin yeni bir döneme girdiği ve Suriye’ye yönelik baskıların arttığı şu günlerde Ürdün’de patlayan bombalar acaba bu ülkeyi de sıcak çatışma alanına çekebilecek mi? Savaşın ‘Bereketli hilal’ ülkelerine doğru uzanması ve genişlemesinin en çok ABD ve el-Kaide ikilisinin işine yarayacağını belirten el-Halic gazetesi yazarı Sa’d Mahyo’ya göre bu, kuvvetli bir ihtimal. Zira el-Kaide yandaşlarının, bu ülkelerin sınırlarından sızmasının önünün kapatılması ve diğer Arap ülkelerinin örgütle bilfiil sıcak savaşa sürüklenmesi ABD’nin işine gelirken; çatışma alanlarının genişlemesi ve örgüt sempatizanları ve gönüllülerinin sayısının artması da el-Kaide’nin işine yarayacaktır.
 
Ürdün Yönetimi Şaşkın
Öte yandan olayların gerçekleşmesinin ardından, Ürdün’deki yönetimin krizi yönetmekte gösterdiği zaaf çok eleştirildi. Meşhur(!) Ürdün istihbaratının olaya saatler sonra el koyması, hükümetin yetersiz kaldığını gösteren konuların başında geliyordu. Adnan Bedran hükümeti, özellikle de aldığı iki karar nedeniyle şiddetle tenkit edildi. Bunlardan biri, alelacele bir kararla ülke sınırlarını kapatmasıydı. Nitekim, bundan saatler sonra hükümetin geri adım atması, ülkeyi uluslararası kamuoyu önünde zor durumda bıraktı. Bedran’ın altına imza attığı ikinci hatalı karar ise, saldırıları izleyen Perşembe gününü resmî tatil ilan etmesi oldu. Zaten Cuma ve Cumartesi günlerinin resmî tatil, Pazar gününün ise Kral Hüseyin’in doğum günü münasebetiyle daha önceden tatil ilan edilmesinden dolayı, tarihinin en kötü günlerinden birini yaşayan Ürdün’ün sarsılan istikrar ve ekonomisine bir darbe daha indirilmiş oldu.
Eylemi gerçekleştiren intihar komandolarının, egemenliğe sahip olmayan ve ABD’nin 150 bin askeri aşan ordusuyla işgal ettiği bir ülkeden geliyor olması da işin dikkat çekici bir diğer boyutu. Olaya bu açıdan baktığımızda Irak’ta gerçekleşen ve civar ülkelere buradan yönelen her türlü saldırı konusunda ABD’nin hesap vermesi gerekiyor. Ne yazık ki, Lübnan ve Irak’ta meydana gelen olaylar konusunda Suriye’yi sorumlu tutan ABD’nin yanı başında saf tutan Arap yönetimlerinin, yine ABD’nin bu patlamalarda oynadığı rolden hiç bahsetmemesi de ancak bir çifte standart olarak nitelenebilir.
El-Quds el-Arabi’nin başyazarı Abdulbari Atwan’a göre Irak, ABD Başkanı Bush’un olağanüstü çabaları sonucu civar ülkelere demokrasi yerine terörizm ihraç eden bir ülke haline dönüştü. Nitekim Irak, “işgalden önce şiddet olaylarının bu boyutta yaşandığı bir yer değildi ki; bırakın bu saldırıları komşularına kadar ihraç edebilsin!”

Paylaş Tavsiye Et